zengin sözlük yazarlarının hissettikleri

monster degree
Hiçbir zorunluluğum olmamasına rağmen yaptığım onca fedakârlık için kendimi kocaman bir mal parçası gibi hissediyorum son günlerde.

Neyse ki baskın hissim bu değil de keyfim uzun süreliğine kaçmıyor.
ontolojik sancilarimin merhemi
Susmak.. hissettiğim ve istediğim şey bu. Ama ısrarla, ısrarla ve ısrarla kutuyu açtırmanın derdinde. flu sebeplerden dolayı, insan, susmuş bir aziz gibi susakaldığında yiyebileceği en olası yafta, "ruh hastası"dır (şarkıların da favori deyişidir, "susma"). halbuki, bir işkence biçimi de değildir susmak; sorgudaki sanık, susarak kimseye işkence edemez, aksine, ona pek yakışan ketumluğu dolayısıyla, kendisine işkence edilir.

ne var ki, o hastalıklı ketumlukta, kilitli kutunun anahtarı da hep kendi içinde durur.
pestenkerani
Müşfik bir cinayet hissi.
Bir cinnet yoluna baş koymak istiyorum. Yanakları elma kırmızılı katil bir palyaço taklidi yaparak. Bıçak kesikleri simetrik ve kırmızı elmadan daha kırmızı. Bir cinayet işlemek istiyorum, üçüncü sayfa haberine dar gelecek. Kesiciler, deliciler, bileyiciler, yoksa ateşli bir silah mı? Bir kurşun yürek soğutmaz ki, şarjör desen o da belki. Bir kurşuna yazık der silah endüstrisi. Koca koca mektepli adamlara yazık. En İyi usul eski usul. Cam gibi bilenmiş bir ekmek bıçağı. Pürüzsüz ve yüze tutulduğunda ayna gibi parıldayan bir bıçak. Ekmek bıçağı. Şuurumun altından zuhur edecek olan tüm caniliğim beni canlı tutacak. Her savuruşta damarlarla beraber et kopacak, kan fışkıracak, şah damarını kesene değin oluk oluk kan akacak! Kopan damar tamir olsa keşke, bir mandal ile tutuşsa yeni baştan... bir cinayet serüven olsa cinayetler bağışlayarak. Muhtemelen siyah bir gömlek olacak üzerimde. Kolları kanla eflatuna çalacak.

Sonra beton ısınacak kanla, toprağa erişemeyen kanı itfaiye hortumu PaK edecek.

Tarih beni kabil belleyecek,
Habil fıtratımdan bahsetmeyecek.
olacak o kadar
ah düştüm yine yollara lakin bu sefer hayırlı bi' iş için. yok yok yine ben değilim bu hayırlı işin öznesi. canım kardeşim evleniyor.

ben ise yine 6-7 saatlik bir yolda sadece 5-6 hanenin olduğu köylerden, kasabalardan geçerken bu kadar ıssız yerlerde insanlar nasıl yaşıyor? gün içinde neye kızıp neye sevinirler? gibi esasında cevabı çok basit soruları, dolambaçlı bi' şekilde düşünüp anlamaya çalışıyorum.

ne hissettiğim hususuna gelirsek, hayat cidden çok ciddi, bir o kadarda basit bir müessese gibime geliyor. bi' orta yolu tutturamadim hissiyatı, aldı başını gidiyor.
kaptan
Denizin kenarında tek başıma bir taşa oturup yalnızca denizi izlemek istiyorum dakikalarca.

Otururken hayalimde göğsümü parçalayıp içindekileri denize atmak istiyorum.

En son seneler önce, gemideyken çok sevdiğim dedemin vefat edip defnedildiği haberini iki gün gecikmeyle annemin ses kaydından duyduğumda, cenazesine bile gidemediğimde hissetmiştim bu kadar.

Bu sefer konu farklı ama hüzün sıçıyorum be sözlük.