sadece anadolu'nun değil, bütün dünyanın gurur kaynağı olması gereken büyük ozandır. çağdaşı olamadığım için çok üzgünüm. varlığına ve ruhuna saygılarımı sunarım. dünyada olmadığı günden bu yana, dünyanın bile kendisini eksik hissettiğini düşünmekteyim.
nuşveran'ı adil nerede tahtı süleyman mührünü kime bıraktı resul-ü ekrem'in kanunu haktı her ömrün sonunda bir feryat gördüm
dönüyor bir dolap çarkı belirsiz çağlayan bir su var arkı belirsiz veysel neler satar narhı belirsiz ne müşteri gördüm ne hesap gördüm
lisede amatörce şiirler ve hadsiz tiyatro metinleri yazıyordum. hala en saygı duyduğum insanlardan biri olan edebiyat hocama okuttum. çok beğendiğini söyledi. fakat her hocanın öğrencisine böyle bir konuda vermesi gereken nasihatlerden birini verdi ''olum en az 500 tiyatro metni okumadan metin yazma. okuduktan sonra zaten sen kendi kalemine engel olamayacaksın. daha iyi şiirler yazabilmen için de, çok daha fazla şiir okuman lazım''
sanırım edebiyat icra etmek dünyanın en büyük entelektüel uğraşlarından biridir. çok büyük kültürel alt yapı gerektirir. sonsuz merak etme hırsı ve donanım çabası gerektirir. fakat sanki bizim güzel anadolumuz bundan müstesna. aşık veysel gibi muhteşem bir insan doğurmu bu güzel ana. ve pek tabii daha nicelerini. veysel, belki de bu dünyadan geçmiş en kıymeti bilinmesi gereken 2. şairdir. birincisi de yine benim kanaatimce anadolulu yunus emre'dir. 7 yaşında kör olmuş bir insan nasıl böyle eserler yazmış diye uzun uzun düşünürdüm. yanıt bir gün nazım'dan geldi.
topraktan öğrenip kitapsız bilendir. hoca nasreddin gibi ağlayan bayburtlu zihni gibi gülendir. ferhad'dır kerem'dir ve keloğlan'dır. yol görünür onun garip serine, analar, babalar umudu keser, kahbe felek ona eder oyunu. çarşambayı sel alır, bir yâr sever el alır, kanadı kırılır çöllerde kalır, ölmeden mezara koyarlar onu. o, «yûnusû biçâredir baştan ayağa yâredir,» ağu içer su yerine. fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine ve bir kerre vakterişip : «—gayrık yeter!...» demesinler. ve bir kerre dediler mi : «israfil surunu urur mahlukat yerinden durur», toprağın nabzı başlar onun nabızlarında atmağa. ne kendi nefsini korur, ne düşmanı kayırır, «dağları yırtıp ayırır, kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa...»
geceye veysel'in en muhteşem yapıtlarından birini bırakıyorum;
dünyada tükenmez murat var imiş ne alanı gördüm ne murat gördüm meşakkatin adın murat koymuşlar dünyada ne lezzet ne bir tat gördüm
ölüm var dünyada yok imiş murat günbegün artıyor türlü meşakkat kalmamış dünyada ehl-i kanaat insanlar içinde çok fesat gördüm
var mıdır dünyaya gelip de kalan gülüp baştanbaşa muradın alan muradı maksudu hepisi yalan ölümlü dünyada hakikat gördüm
nuşveran'ı adil nerede tahtı süleyman mührünü kime bıraktı resul-ü ekrem'in kanunu haktı her ömrün sonunda bir feryat gördüm
dönüyor bir dolap çarkı belirsiz çağlayan bir su var arkı belirsiz veysel neler satar narhı belirsiz ne müşteri gördüm ne hesap gördüm