bilgi kavramının temelinde yatan tartışmalardan biri de bilginin doğruluğu ya da yanlışlığıdır. bu tartışmanın insan psikolojisine ve davranışlarına etkisini düşünelim. ortaya bir konu hakkında bir tane doğru vardır, gerisi de yanlıştır diye bir önerme atalım. bu önerme insanlara huzur verecektir onları rehavete sürükleyecektir. nedenine gelirsek insanların çoğu böyle bir durumda septik bir düşünce yapısını sergilemezler. duruma tamamen kendilerinden emin bir şekilde bakarlar. çoğu kişi kendisinin düşüncesinin doğruluğuna inanır. hani derler ya akıllar pazara çıkmış, herkes gidip kendi aklını almış. doğru ve yanlış kavramlarında bunu rahatça gözlemleyebiliriz. hatta bazen düşünüyorum; akıl ile tek doğru üzerine yoğunlaşmış aslında sığ kanının toplumların içinde tek bir ideolojiye yoğunlaşma konusunda güçlü bir etkisi var mı, diye. yani bu kadar subjektif tavrın kendinden emin şekilde duruşunun kendinden emin şekilde gösterilen hedefe yoğunlaşması gayet mümkün görünüyor. ayrıca kendilerinin doğru kanaatte bulunduğunu düşünen bir çok insanın birbiri ile etkileşimi ideolojinin doğruluğuna inancı epey arttıracaktır..
tek doğru, geriye kalanların yanlış oluşu kabulünden başka bir kanı olan tek yanlışın ve geriye kalanların tümünün doğruluğuna geçiş de insanı içinde bulunduğu sığlıktan kurtaramayacaktır. birinci kanıya olan öznel ve tutucu yakalaşım, bir bakıma zaten ikinci kanının oluşuna neden oluyor. herkes kendince doğru kanı da diğerleri, o bir yanlışın içinde. bu iki kanın birbirinden o kadar da farklı olmadığı görülüyor..
insanın içinde bulunduğu bu rahatlık veren durumdan uzaklaşması söz konusu olduğunda doğruluk ve yanlışlık konusunda kanıların değişime uğradığını görmek mümkündür. tabii insanın huzursuzluğu alan bir rahatlık tuzağından başka bir rahatlık tuzağına düşmeden ilerlendiğinde algıların açıldığı bir ortam oluşacaktır. kanılar değiştiğinde, diğerlerinin savunulmaya değmeyeceği ve değersizliği görülecektir. bir konu üzerinde mevcut bilgi düzeyini derinleştirmek suretiyle kanıların değişimi ve yeniden şekillenmesi düşünce ufkumuzu genişletecektir. mesela bilimi ele alalım. ortaya yanlış bir bilgi konuyor. bunun adı da hipotez. hipotezin doğruluğu bilimsel yöntem ile kanıtlanmaya çalışıyor. yanlış bilgiler elene elene doğruya git gide yaklaşılıyor. bilginin ve düşüncenin ufku genişliyor fakat hiç bir zaman doğru bilgiye kesin olarak ulaşılacağına dair bir kanı olmuyor..
görüldüğü üzere aslında akıl ile doğru bilgiye kesinlikle ulaşmak mümkün değil. buradan yola çıkarsak, hakikatin varlığını düşündüğümüzde ki hakikati mutlak doğru olarak tanımlıyorsak buna akıl yoluyla ulaşmamızın mümkün olmadığını görmemiz mümkündür. burada hakikatin insanın idrak kapasitesiyle ulaşılmayacak bir olgu olduğunu göstermekle beraber, bir yandan da hakikatin insanlar tarafından ortaya konan doğrulardan oluşan bir evrenin içinde olmadığını gösterir..