demokrasi

turuncu gemi
insanların yaşamında ekmek su kadar değil, ekmek sudan bile daha değerli bir olgudur. zira bugün 5 şirket tarafından devletin varı yoğu, ekmeği suyu sömürülüp hortumlanırken, ve hatta bu tamamen hukuki olarak yapılırken, çalınan ekmeğinin suyunun hesabını adaletle soramıyorsan bu demokrasi olmadığı içindir.
ekmeksiz, susuz günlerce yaşayabilirsin. fakat demokrasi olmadan daha uzun yıllar her şeyin kirli eller tarafından çalınacaktır ve sen de hesap soramayacak bir andaval haline geleceksindir. aç kalmak bir andaval olmaktan yeğdir.

bugün artık orta sınıf diye bir şey kalmadı. dünya lisetelerine her gün daha üst sıralardan giren dolar milyarderlerimiz var. bir de açlık sınırında yaşayan bir sıradan vatandaşlar. karl marks'tan bir alıntıyla daha net anlatmak isterim bu durumun vahametini. toplumun bir kutbunda ne kadar aşırı servet birikirse, diğer kutbunda sefaletin, acının, cehaletin ve zihinsel bozulmanın o kadar biriktiğini söyler marks.

demokrasi olmadan insanlar her gün daha fazla açlığa ve sosyolojik olarak da aptallığa mahkum edilmekte.
indolentexistence
Dünyaca ünlü Economist dergisinin 2018 demokrasi endeksine göre, özet geçecek olursaaak
'Arap Baharı'yla yeşeren demokrasi umutları suya düştü. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in ölene kadar görevde kalmasına karar verildi. Otokratik eğilimleri bulunan popülist liderler Filipinler, Meksika ve Brezilya'da seçimleri kazandılar ve Macaristan, Türkiye ve Polonya'da demokratik kurumları alt üst ettiler.'

https://www.economist.com/graphic-detail/2019/01/08/the-retreat-of-global-democracy-stopped-in-2018
pestenkerani
İdeal yaşama biçimi olan bir yönetim şekli. Daha iyisini bulana kadar en iyisi bu. Eski yunan temelli olup, o dönemdeki uygulaması teokratik demokrasiden ötede olmayan ama zamanla birlikte iyileşen sistem, bazıları için amaç değil sadece araçtır. Kılıcı vardır bu sistemin ve bu kılıç çoğulculuk esasına dayanır. Sosyalizm içselleştirilmiş bir demokrasi geçen asırda mahpus kalmış, günümüzdeki çark kapitalist demokrasi olarak işlemektedir. Bununla beraber doğu toplumlarında içselleştirilmiş bir yönetim değildir. Feodalizm ve şarkiyatçılığın önüne geçmemesinin temel sebeplerinden biri: batı dünyasının kendine demokrat ve kendi sınırları içinde demokrasi açlığıdır. Bu açlığın eski dünya iştahı, sömürgecilik yıllarına tekabül etmektedir. Dünya'nın sosyolojik olarak tekamül (evrim) sahfası içinde demokrasi şekillenmiş, iyileştirilmiş, bazı toplumlara has kılınmıştır. Ve sosyolojik vesikalar tarihle birlikte okuduğunda, demokrasinin bir canavar ve savaş borusu olduğu da görülecektir. Okyanus ötesindenden orta doğu halklarına "demokrasi" ihracı, görülüyor ki, bölge halkının elinde patlayan bir bombadan başka bir şey cereyan etmedi.


Çoğunluğun iktidarı.
Peki ya çoğunluk yanlış bir yoldaysa?

ihtiras limani
Türkiye de tepeden inme bir kavram olarak kendine yaşama alanı bulduğu için neredeyse hiçbir grup tarafından içselleştirilmemiştir. Çoğu için tren vazifesi görür. Bu kavramı en fazla ağzına alanlar ( akp HDP) üzerine en fazla sıçan, en fazla suistimal edenlerdir.
neptune
demokrasi, gerek "ideal olarak kabul edilebilecek uygulanabilirliği", gerekse, "toplum geneline maksimum verimliliği sağlaması" açısından, söz konusu toplumun, "kişisel kalite ve eğitiminin" çok ileri düzeyde olmasını gerektiren bir idare biçimidir. gerçi bu demokrasi kavramının, sözlüksel tanımına çok uygun düşmemektedir. hatta neredeyse demokrasi kavramı ile örtüşmeyen bir görüştür. ancak pratikte, demokrasiyi; toplumdaki her bireyin, eşit oy hakkının bulunduğu seçimlerden ve bu seçim sonuçlarına göre, söz konusu toplumun idare ediliş biçimi olarak algılamak, pek çok zaman, acı sonuçları da beraberinde getirir.

demokrasiyi, zamansal süreç açısından çok hızlı bir şekilde ve toplumun çoğunluğunun, yeterlilik düzeyini göz ardı ederek uygulamaya geçirmeniz halinde, acı sonuçlar ile karşılaşmanız kaçınılmazdır. mustafa kemal atatürk'ün bu toplumsal gelişimi yeterli seviyede görmeyip (bir kaç kez bunu sınamıştır aslında) çok partili hayata geçmemesinin altında yatan ana gerekçe de, kuvvetli bir şekilde bu nedene dayanmaktadır demek mümkündür.

ancak burada da şöyle bir paradoks söz konusudur. ileri boyuttaki demokrasi anlayışı olmayan yerlerde, toplumun her bir bireyinin, maksimum seviyede kaliteli ve eğitimli olmasını beklemek, idarecilerin insiyatifine ve kabiliyetlerine bağlıdır. dolayısıyla demokratik bir idare biçimini savunmak için, öncesinde demokratik olmayan yöntemleri kullanmaya çalışmak, ister istemez sizi demokrat biri olmaktan uzaklaştığınız eleştirileri ile baş başa bırakır. nitekim mustafa kemal atatürk'e, bazı çevrelerce "tek adam" eleştirisi yapılması bu paradoksun bir sonucudur.

şahsi düşüncem; asıl meselenin, geleneksel toplum kültüründe yatmasıdır. geleneksel toplum kültürü, ağırlıklı olarak "muhafakazar" motiflerle dolu olan bir ülkenin, demokrasi kavramı ile kan uyuşmazlığı yaşaması kaçınılmazdır. günümüz toplum yapılarını göz önüne getirirsek, özellikle kuzey avrupa ülkelerinden ve a.b.d' den (ki abd konusunda eğitimli toplumdan ziyade iktisadi faktörler ağırlık kazanmaktadır) bir diktatör çıkması, neredeyse imkansızdır. ancak dünyanın geri kalan bölümünde, demokrasinin ileri seviyede uygulanabilirliği konusunda iyimser yaklaşmam, ne yazık ki olası değildir.
hastavilla
tam anlamıyla insanın kendine yakışanı giymesidir. insanlar seçim yaptığını sanır ama bütün yollar roma'ya çıkıyordur. hiçbir şey değişmez, eldeki malzeme budur. oy kullanmak için evden bile çıkmam.
george carlin'in bu konuda güzel demeçleri vardır.