sadece daha çok özgürlükle sağlamlaşabilecek olgunun adıdır. sene 2002'den, kirli savaşın başladığı tarihe kadar ticaret amacıyla sık sık suriye'ye giderdim. orada hayal edemeyeceğiniz kadar ucuza gıda maddelerine erişimimiz vardı. suriye devleti, en az bir iskandinav devleti kadar sosyal devlet olmanın koşullarını yerine getiriyordu. bakmayın suriye halkının kahir ekseri sunnidir, zalim alevi esed sunni halka zulüm ediyordu dediklerine. suriye halkı nufusunun önemli bölümü sunni, esad ailesinin ise alevi olduğu doğrudur. gerisi külliyen yalandır. devlet yönetimi, her dinden, mezhepten hatta etnik kökenden adı konmamış bir koalisyonla yönetiliyordu.
fakat siyasetin ''s'' ini konuşmak bile etrafta buz gibi bir hava esmesine, insanların yanınızdan kaçmasına yetiyordu. ''muhaberat'' vardı orada. ve de muheberat'ın her yerde kulağı vardı. neyi yanlış, neyi doğru, neyi istediği gibi anlayacağı belli olmazdı bu kulağın. ben ilk gidiş gelişlerimde israrla siyaset konuşmak istiyordum insanlarla.
sonraları şakacı bir dostum ''olum seni alır götürüp kapatırlar bir yere, eline de bir güneş resmi verirler, çok uzun yıllar güneşi sadece o resimde görürsün karışmam'' dedi.
bu halın daha uzun süre iyi gitmeyeceğini türkiye'de herkese söylüyordum. gitmedi de. yıllardır ve bugün hal ortadadır.
totaliter rejimlerde, kısıtlanmış özgürlükler sadece bir süre iyi sonuç verir. doğada her şey akışkandır, bu halde akışkanlık ölçüsünde gevşediğinde olabilecek sonuçlar korkunçtur. bugün, karışıklık ve askeri darbe riski, dikta ve baskıyla yönetilen, iran'da mı, filpinler'de mi yoksa özgürlüklerin şimdilik olabilecek en iyi şekilde olduğu avrupa devletlerinde mi vardır? neden halkımız düşe kalka da olsa koalisyonlarla demokrasiyi içselleştirmeye başlamış ve iyi yerlere giderken bu uzlaşı kültürü bir gecede şeytanlaştırıldı? bugün gizli ve kirli koalisyonlarla daha mı iyi bir yerdeyiz? yasama, yürütme, yargı tek elde toplandığında hani her şey daha hızlı ve temiz olacaktı? gazetelerde ortaya dökülen yargıda fetö borsalarını okuyor musunuz? hani artık akp milletvekilleri tarafından bile dillendiriliyor.
elbette bu kabus dolu günler bitecek. hep beraber, özgürlüğün daha çok yaşamsal, önemini kavramış özümsemiş şekilde, sağlam ve sarsılmaz bir bekkayla yaşamı yeniden inşaa edeceğiz. gidişatta daha çok şey kaybedebiliriz ama umudumuzu kaybetmek için sebep yok. hiç bir yere kaçmak da yok.
fakat siyasetin ''s'' ini konuşmak bile etrafta buz gibi bir hava esmesine, insanların yanınızdan kaçmasına yetiyordu. ''muhaberat'' vardı orada. ve de muheberat'ın her yerde kulağı vardı. neyi yanlış, neyi doğru, neyi istediği gibi anlayacağı belli olmazdı bu kulağın. ben ilk gidiş gelişlerimde israrla siyaset konuşmak istiyordum insanlarla.
sonraları şakacı bir dostum ''olum seni alır götürüp kapatırlar bir yere, eline de bir güneş resmi verirler, çok uzun yıllar güneşi sadece o resimde görürsün karışmam'' dedi.
bu halın daha uzun süre iyi gitmeyeceğini türkiye'de herkese söylüyordum. gitmedi de. yıllardır ve bugün hal ortadadır.
totaliter rejimlerde, kısıtlanmış özgürlükler sadece bir süre iyi sonuç verir. doğada her şey akışkandır, bu halde akışkanlık ölçüsünde gevşediğinde olabilecek sonuçlar korkunçtur. bugün, karışıklık ve askeri darbe riski, dikta ve baskıyla yönetilen, iran'da mı, filpinler'de mi yoksa özgürlüklerin şimdilik olabilecek en iyi şekilde olduğu avrupa devletlerinde mi vardır? neden halkımız düşe kalka da olsa koalisyonlarla demokrasiyi içselleştirmeye başlamış ve iyi yerlere giderken bu uzlaşı kültürü bir gecede şeytanlaştırıldı? bugün gizli ve kirli koalisyonlarla daha mı iyi bir yerdeyiz? yasama, yürütme, yargı tek elde toplandığında hani her şey daha hızlı ve temiz olacaktı? gazetelerde ortaya dökülen yargıda fetö borsalarını okuyor musunuz? hani artık akp milletvekilleri tarafından bile dillendiriliyor.
elbette bu kabus dolu günler bitecek. hep beraber, özgürlüğün daha çok yaşamsal, önemini kavramış özümsemiş şekilde, sağlam ve sarsılmaz bir bekkayla yaşamı yeniden inşaa edeceğiz. gidişatta daha çok şey kaybedebiliriz ama umudumuzu kaybetmek için sebep yok. hiç bir yere kaçmak da yok.