devletin bekası

kombiwankenobi
bir yanda tarihe takılı kalmış, kökten öteye geçemeyen bir adam var. diğer yanda en büyük ve tek olmaya bağımlılık kazanmış tersini kabul etmek yerine en zoru kullanmaktan çekinmeyecek bir adam var. bir yanda da tüm bunlara karşı gelmeye çalışan ama yerinde saymaktan öte gidemeyen, şikayet ettiği şeyleri aslında kendisi yapan bir adam var.
çoğunlukla da sadece para almak ve daha çok maaş almak için ''ne söyleceklerine'' karar veren yine birkaç adam da böyle beka, çapulcu, zillet gibi söz oyunlarını bunlara iletiyor ve insanları oyaladıklarını zannediyor.

birkaç adam tartışıyor ve yarışıyor aslında önemli olan insanlar ise onların yarışının cefasını çekiyor işte. kimse de çıkıp hesap soramıyor. oturuyoruz evde reklamları izliyoruz. galiba bu seçim yine aynı şeyleri izleyeceğiz.
indolentexistence
Devlet Bahçeli'den inciler.
Huni mi fes mi yakışır bilemedim.

“Beka dediğimiz zamanlar üstü gerçek aslında tarihle ilgilidir. Tarih olmak, tarihi olmak, tarihe gömülmek, tarihe yön vermek, tarihi inşa etmek farklı farklı anlamlar ihtiva etmektedir. Tarih cahilleri bekayı bilmez, ecdadı özümsememiş köksüzler bekayı itiraf edemez.”
turuncu gemi
sadece daha çok özgürlükle sağlamlaşabilecek olgunun adıdır. sene 2002'den, kirli savaşın başladığı tarihe kadar ticaret amacıyla sık sık suriye'ye giderdim. orada hayal edemeyeceğiniz kadar ucuza gıda maddelerine erişimimiz vardı. suriye devleti, en az bir iskandinav devleti kadar sosyal devlet olmanın koşullarını yerine getiriyordu. bakmayın suriye halkının kahir ekseri sunnidir, zalim alevi esed sunni halka zulüm ediyordu dediklerine. suriye halkı nufusunun önemli bölümü sunni, esad ailesinin ise alevi olduğu doğrudur. gerisi külliyen yalandır. devlet yönetimi, her dinden, mezhepten hatta etnik kökenden adı konmamış bir koalisyonla yönetiliyordu.
fakat siyasetin ''s'' ini konuşmak bile etrafta buz gibi bir hava esmesine, insanların yanınızdan kaçmasına yetiyordu. ''muhaberat'' vardı orada. ve de muheberat'ın her yerde kulağı vardı. neyi yanlış, neyi doğru, neyi istediği gibi anlayacağı belli olmazdı bu kulağın. ben ilk gidiş gelişlerimde israrla siyaset konuşmak istiyordum insanlarla.
sonraları şakacı bir dostum ''olum seni alır götürüp kapatırlar bir yere, eline de bir güneş resmi verirler, çok uzun yıllar güneşi sadece o resimde görürsün karışmam'' dedi.
bu halın daha uzun süre iyi gitmeyeceğini türkiye'de herkese söylüyordum. gitmedi de. yıllardır ve bugün hal ortadadır.

totaliter rejimlerde, kısıtlanmış özgürlükler sadece bir süre iyi sonuç verir. doğada her şey akışkandır, bu halde akışkanlık ölçüsünde gevşediğinde olabilecek sonuçlar korkunçtur. bugün, karışıklık ve askeri darbe riski, dikta ve baskıyla yönetilen, iran'da mı, filpinler'de mi yoksa özgürlüklerin şimdilik olabilecek en iyi şekilde olduğu avrupa devletlerinde mi vardır? neden halkımız düşe kalka da olsa koalisyonlarla demokrasiyi içselleştirmeye başlamış ve iyi yerlere giderken bu uzlaşı kültürü bir gecede şeytanlaştırıldı? bugün gizli ve kirli koalisyonlarla daha mı iyi bir yerdeyiz? yasama, yürütme, yargı tek elde toplandığında hani her şey daha hızlı ve temiz olacaktı? gazetelerde ortaya dökülen yargıda fetö borsalarını okuyor musunuz? hani artık akp milletvekilleri tarafından bile dillendiriliyor.

elbette bu kabus dolu günler bitecek. hep beraber, özgürlüğün daha çok yaşamsal, önemini kavramış özümsemiş şekilde, sağlam ve sarsılmaz bir bekkayla yaşamı yeniden inşaa edeceğiz. gidişatta daha çok şey kaybedebiliriz ama umudumuzu kaybetmek için sebep yok. hiç bir yere kaçmak da yok.