semih özakça

codeboss
1989 eskişehir dogumludur.
mardin mazıdağı ilcesinde sınıf öğretmeni olarak görev yaparken 2016/675 sayili khk ile ihraç edilmiştir.

hakkinda acilmis 4 ayri dava dosyasindaki suclamalar ;

silahli terör örgutune uye olma (dhkpc),
terör örgütü propagandası yapma,
kamu malina zarar verme,
basit yaralama,
kemik kırılmasına neden olacak şekilde kasten yaralama.

silahlı terör örgütüne üye olma,
terör örgütü propagandası yapma,
silahlı terör örgütüne üye olma,

görevi yaptırmamak için direnme.

Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama,
görevi yaptırmamak için direnme,
hakaret.


böyle masum bir arkadaştır kendisi, davalarda yeşillik olsun diye açılmıştır öylesine.
quares
“Vatanın dağlarında bayırlarında kırlarında, hatta en ücra yerlerinde kendi başına açıp solan çiçek bırakmayacağız” diyordu Hasan Ali Yücel… Bu yurtsever idealle yola çıktılar, İsmet İnönü'nün himayesinde, İsmail Hakkı Tonguç'la birlikte Köy Enstitülerini kurdular.
*
Bu enstitülerden yetişen öğretmenler, “kendi başına açıp solan çiçek bırakmamak” için Anadolu bozkırının en ücra yerlerine dağıldılar.
*
Biri, Mardin'e gitmişti.
Savur'a.
Öğrencilerinin elbette hepsi garibandı ama, biri vardı ki, onun ayakkabısı bile yoktu, yalınayaktı, sekiz çocuklu ailenin yedi numarasıydı, annesi babası okuma yazma bilmiyordu, zaten Türkçe de bilmiyorlardı, Arapça konuşuyorlardı, çocuklarının okumasını, meslek sahibi olmalarını istiyorlardı, çocukta da müthiş bir okuma azmi vardı, tek göz odada, herkes uyuduktan sonra bile gaz lambasının ışığında çalışırdı. Köy entitüsü mezunu idealist öğretmen, o çocuğun hayatını değiştirdi, teşvik etti, cesaret verdi, o ücra köşede yitip gitmesine, “kendi başına açıp solmasına” müsaade etmedi.
*
O çocuk, Aziz Sancar'dı.
Nobel ödülü aldı.
Türkiye'nin gururu…
İnsanlığın umudu oldu.
*
“Bu ödülü, Atatürk'e, Cumhuriyet'e, idealist öğretmenlerime borçluyum” dedi.
*
Aziz Sancar'ın temel eğitimini aldığı Mardin'de yeni Aziz Sancarlar keşfedebilmek için, geçen sene, Aziz Sancar Bilim Olimpiyatları başlatıldı. Mardin'deki tüm okullar katıldı.
*
Mardin Mazıdağı ilçesindeki Cumhuriyet ilköğretim okulunun öğrencileri, matematik ve fen sorularının tamamına doğru cevap vererek, birinci oldu.
*
Çünkü… Köy enstitüleri karşıdevrim tarafından çoktan kapatılmıştı ama, bu memleketin hâlâ binlerce idealist öğretmeni vardı. Pekçok kişinin haritadaki yerini bile gösteremeyeceği, asla gitmek istemeyeceği ücra yerlere gönüllü olarak gidiyor, “kendi başlarına açıp solmamaları” için çocuklarımızı yetiştiriyorlardı.
*
Semih onlardan biriydi.
Eskişehir'in Seyitgazi ilçesine bağlı köyde doğmuş, ilkokulu ortaokulu köyünde okumuştu, ailesine destek için tarlada ırgat gibi çalışırdı, hep birincilikle mezun oldu, Sinop Üniversitesi'ni kazandı, sınıf öğretmenliği bölümünden diploma aldı, askerlikten sonra Erzurum Horasan'ın Haydarlı köyüne atandı, ulaşımı güçlükle sağlanan, bakkalı bile olmayan köyün, hem öğretmeni, hem müdürü, hem hademesi oldu, oradan Mardin Mazıdağı'na gönderildi.
*
Aziz Sancar Bilim Olimpiyatları'nda birinci olan Mardin Mazıdağı Cumhuriyet ilköğretim okulunun öğretmenlerinden biri, Semih'ti.
*
Köy çocuğu…
Köy çocuklarının kendi başına açıp solmasına müsaade etmiyordu.
*
Şak… Feto operasyonu ayaklarıyla, kanun hükmünde kararnameyle görevden alındı. Fetoculukla uzaktan yakından alakası yoktu. Devrimci bir ruha sahip olduğu için, fırsat bu fırsat ayıklanmıştı!
*
Öğretmenliğini, mesleğini, işini geri alabilmek için, köy çocuklarına geri dönebilmek için, Ankara'ya geldi, İnsan Hakları Anıtı'nın önüne oturdu, tıpkı kendisi gibi OHAL fırsatçığıyla görevden alınan Nuriye'yle birlikte, açlık grevine başladı.
*
Kimseye zararları yoktu.
Şiddet yoktu.
Kendi canlarını ortaya koyarak, demokratik haklarını kullanıyor, uğradıkları haksızlığı, hukuksuzluğu Türkiye'ye duyurmak istiyorlardı. İnsan Hakları Anıtı'nın önünde insanlığı arıyorlardı.
*
Bırakır giderler zannedildi, görmezden gelindi.
Bırakmadılar.
Baktılar ki bırakmıyorlar ve bu vicdani çığlık dünyanın her yerinden duyulmaya başlıyor, şak… Tutukladılar. Hapse tıktılar.
*
İşten atılma gerekçeleri olmadığı gibi, tutuklanma gerekçeleri de yoktu. OHAL vardı, gerisi önemli değildi.
*
123 gün oldu.
Semih 29 kilo kaybetti.
Nuriye 44 kiloya düştü.
Kıyafetleriyle 44 kilo.
Kritik eşik aşıldı.
Artık yürüyemiyorlar.
Kasları öylesine eridi ki, oturamıyorlar, sürekli yatmak zorundalar.
İç organlarında hasar oluşuyor.
Nuriye'nin sağ böbreğinde şiddetli ağrı var.
Nabız düzenleri bozuldu.
Bacaklarında istemsiz seğirme oluyor.
Görme, işitme kayıpları başladı.
*
Ölüyorlar.
*
Ve, sadece Semih'le Nuriye ölüyor zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.
Aziz Sancar'la gururlanan Türkiye duysun diye yazıyorum…
Aziz Sancar çiçekleri kendi başına açıp solmasın diye ölüyorlar.

yılmaz özdil