(bkz:Gılgamış destanı)
Bu destanda yer alan bu bilgiler, semevi dinlerin masal olduğunu değil ilahi bir kaynak olduklarını göstermektedir.
Gılgamış destanının en önemli özelliği ise anlatılan tufan öyküsünün üç büyük dinin kutsal kitaplarında yer almasıdır. Bu destan nuh tufanınında gerçek olduğunun bir göstergesidir.
Dikkat çekmek istediğim konu,
Gılgamış destanı 3 ayrı zamanda yazılmış ve kil tabletler üzerine yazılmıştır.
ilk bulunan M.Ö. 2000 yıllarında hakedilmiş Sümerce yazmadır. Uruk Beyi Gılgamış'ın maceralarını anlatır. Büyük bir bölümü daha sonraki yazmalarda yer almaz.
İkincisi, M.Ö. 1800 yıllarında yazılmış olan Babil nüshasıdır.
Üçüncüsü destanın son kısmını teşkil eder, M.Ö. 1250 yıllarında Kassitler çağında yaşamış Sin-Lekke-Unnini adında bir şâir tarafından yazılmıştır.
Diğer bazı kaynaklara göre, Gılgamış destanının ilk yazılış tarihi M.Ö. 2500-3000 yılları arasında olduğu tahmin edilen destan, Sümerce 12 tane kil tablete yazılmıştır. İlk yazılımın dışında destan, daha sonra Babil döneminde iki kez daha yazılmıştır. Bu destanın en önemli bölümleri eksiktir. Sadece %60 bulunan destan şiir şeklinde yazılmış ve bazı şiirlerin başı ve sonu yoktur.
Destanın Sümerce yazımının anlaşılması oldukça zordur. M.Ö. 1800 yıllarında Babil kralı Hammurabi (M.Ö 1792-1750) zamanında tekrar yazılan Gılgamış Destanı'nın üç tableti bulunamamıştır.
Gılgamış Destanı ancak 1855'te Ninova'da yapılan kazılarda, Asur Kralı Asurbanipal'in M.Ö. 7. yüzyılda derlettirdiği tabletler bulunmuş, daha sonra Türkiye-İran sınırında ve Irak'taki Nippur antik kenti kazılarında bulunan tabletler de eklenmiştir. Ayrıca Türkiye'de Sultan Tepe ve Boğaz köy'de yapılan kazılarda da destanın izi bulunmuşsa da henüz tümü gün ışığına çıkarılmamıştır.
Elimizde bu kadar teknoloji varken 150 sene önce bulduğumuz bu destanı, Hz. Muhammed'in yaklaşık on beş asır önce bunu keşfetmesi ve oradan kopyalarda bulunması ihtimali sıfırın altında binlerce sıfır değil midir? Eğer bu ihtimale ihtimal veren bir akıl varsa, buna ne denilebilir?
Bu destanda yer alan bu bilgiler, semevi dinlerin masal olduğunu değil ilahi bir kaynak olduklarını göstermektedir.
Gılgamış destanının en önemli özelliği ise anlatılan tufan öyküsünün üç büyük dinin kutsal kitaplarında yer almasıdır. Bu destan nuh tufanınında gerçek olduğunun bir göstergesidir.
Dikkat çekmek istediğim konu,
Gılgamış destanı 3 ayrı zamanda yazılmış ve kil tabletler üzerine yazılmıştır.
ilk bulunan M.Ö. 2000 yıllarında hakedilmiş Sümerce yazmadır. Uruk Beyi Gılgamış'ın maceralarını anlatır. Büyük bir bölümü daha sonraki yazmalarda yer almaz.
İkincisi, M.Ö. 1800 yıllarında yazılmış olan Babil nüshasıdır.
Üçüncüsü destanın son kısmını teşkil eder, M.Ö. 1250 yıllarında Kassitler çağında yaşamış Sin-Lekke-Unnini adında bir şâir tarafından yazılmıştır.
Diğer bazı kaynaklara göre, Gılgamış destanının ilk yazılış tarihi M.Ö. 2500-3000 yılları arasında olduğu tahmin edilen destan, Sümerce 12 tane kil tablete yazılmıştır. İlk yazılımın dışında destan, daha sonra Babil döneminde iki kez daha yazılmıştır. Bu destanın en önemli bölümleri eksiktir. Sadece %60 bulunan destan şiir şeklinde yazılmış ve bazı şiirlerin başı ve sonu yoktur.
Destanın Sümerce yazımının anlaşılması oldukça zordur. M.Ö. 1800 yıllarında Babil kralı Hammurabi (M.Ö 1792-1750) zamanında tekrar yazılan Gılgamış Destanı'nın üç tableti bulunamamıştır.
Gılgamış Destanı ancak 1855'te Ninova'da yapılan kazılarda, Asur Kralı Asurbanipal'in M.Ö. 7. yüzyılda derlettirdiği tabletler bulunmuş, daha sonra Türkiye-İran sınırında ve Irak'taki Nippur antik kenti kazılarında bulunan tabletler de eklenmiştir. Ayrıca Türkiye'de Sultan Tepe ve Boğaz köy'de yapılan kazılarda da destanın izi bulunmuşsa da henüz tümü gün ışığına çıkarılmamıştır.
Elimizde bu kadar teknoloji varken 150 sene önce bulduğumuz bu destanı, Hz. Muhammed'in yaklaşık on beş asır önce bunu keşfetmesi ve oradan kopyalarda bulunması ihtimali sıfırın altında binlerce sıfır değil midir? Eğer bu ihtimale ihtimal veren bir akıl varsa, buna ne denilebilir?