confessions

bartvader

1. nesil Yazar - Seviyor ve seviliyor

  1. toplam entry 79
  2. takipçi 3
  3. puan 3800

amusia

bartvader
müzik sağırlığı, ton sağırlığı olarak adlanlandırılabilecek beyin hastalığı. kalıtsal ya da beyin hasarı, tümör vs sonucu oluşabilmekte.

kişi, konuşulanları çok rahat bir şekilde anlarken; müziği, ritmi, tonu algılayamıyor. duymasında bir problem yok, ama algılayamıyor. karman çorman bir gürültü duyuyorlar sadece, işkence oluyor onlara.

musicophilia, tone deafness, ya da congenital amusia da deniyor.

üç robot yasası

bartvader
1) bir robot bir insana zarar veremez ya da bir insanin zarar görmesine seyirci kalamaz.

2) bir robot 1. kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır.

3) bir robot 1. ve 2. kuralla çelişmediği sürece kendisinin zarar görmesine izin veremez.

asimov bunların da önüne geçecek 0. yasayı çıkartmıştı bi de.

0) bir robot insanlığa zarar veremez ya da insanlığın zarar görmesine seyirci kalamaz.

foxcatcher

bartvader
ohn du pont isimli acayip zengin arkadaşın gerçek hayatını anlatan film. bir ton oscar adaylığı var. başrollerde steve carell, channing tatum, ve mark ruffalo oynuyor.

şimdi, olay şu; milyarder ve acayip garip bir herif abd güreş takımına sponsor oluyor, güreşçileri kendi çatısı altında topluyor. bu milyarder ve acayip garip arkadaş yine bir patronu canlandıran da steve carell (bkz: the office). ama bu sefer ağır bir psikodrama anlatısıyla canlandırıyor. he patron mu, patron; ama adamın oyunculuğuna da helal olsun. apayrı uçta bir karakter bu. helal olsun.

filmin en ilgi çekici yanı, gerçek bir hikaye olmasını bir kenara bırakırsak eğer, insanı buram buram germesi. edebildiği kadar rahatsız ediyor insanı.

sen gel, koskoca milyarder, annene yaranmak için hem takımına rezil ol, yerlerde sürün, hem de anana yaranama. peh. ben utandım amk.

neyse, güzel film, izleyin izlettirin.

nebraska

bartvader
bir alexander payne filmi. oscar adaylığı falan var. siyah-beyaz film. 2013 yapımı.

başrollerde bruce dern ve will forte var, ailemizin azman avukatı bob odenkirk de ara ara gözükmekte.

filmin olayı, sahte bir piyangoyu kazandığını zanneden yaşlı bir babanın oğluyla beraber montana'dan te nebraska'ya gitmesi. adam da ne azim varsa, yürümeye falan çalışıyor bir de. yaklaşık 1500 km yol.

yol filmi yani.

kişiler çok acayip, olay bir kere çok doğal, bazı kişiler de olabildiğine doğal. ama kimileri de acayip karikatürize edilmiş tipler. bunların bir arada harmanlanmasıyla yine doğallığından ödün vermeyen birşey çıkmış ortaya. ama tabi bir ton yaşlının muhabbeti insanlara sıkıcı gelebilir, zira gelmiş de, çoğu insan sıkıcı diyor. ama bence gayet hoş, üstüne basa basa doğal bir film. yani kendisine efsane bir kıyak geçen oğluna memnuniyetini 5 dakikalık diyalogsuz bir sahnede sadece ufak bir tebessümle gösteren bir baba gibi şeyler var. bundan keyif alanlar için yapılmış film.

anneye ve kuzenlere ayrı bittim.

einstein'ın düşleri

bartvader
alan lightman'ın tatlış kitabı. zaman olgusunu farklı biçimlerde kavramsallaştırırsak ne olur sorusuna cevap veren mini mini bi ton öyküden oluşuyor. kısacık kitap zaten. alan lightman, einstein'mış gibi düşünerek zamanı incik cıncık ediyor.

bi iki tanesi baya hoş, özellikle zaman yerel olsaydı ve zaman sabit olsaydı fena.

the leftovers

bartvader
bir hbo dizisi. hem de en ilginçlerinden. dünya nüfusunun %3'ü bir anda puf diye yok olursa ne olur acaba diye bir konumuz var. kitap uyarlaması zaten, o yüzden dizinin gidişatı belli; reyting kaygısıyla dizi abuk subuk yerlere gitmiyor.

dizinin başrollerinde justin theroux, carrie coon, margaret qualley, christopher eccleston, ve liv tyler oynuyor. ha? liv tyler mı? ha? aynen.

diziyi kimseye önermiyorum. kafayı yemeyin diye. her bölüm sonrasında lan ben ne izledim?? olmayın diye. tam bir dafuq dizisi çünkü. niye? çünkü ortada hayvani gizemler varken dizi bunları çözmekle uğraşmıyor. umrunda değiliz abi dizinin.

ama işte, burada dizinin verdiği bir haz var. carnivale'dan beri uzun süredir açıkçası benim tatmadığım anlamsız, garip, ama hayvani güzellikte bir haz. dizinin izleyiciye karşı hiçbir borcu yok. abuk subuk fantastik olaylar akabindeki insan psikolojisini, dramı anlatıyor. asıl olayı inadına anlatmıyor, ancak bunu da tam bir ustalıkla yapıyor, her bölüm sonunda allak bullak olmanıza rağmen diğer bölümü açıyorsunuz yine. özellikle s02e07 sonrası yaşadığım lan???? hissiyatı bana uzun zamandır hiçbir dizi yaşatmamıştı. aynı hissiyatı daha sonra s02e08 yaşattı bir daha. allahsızlar.

zaten her bölüm tuval gibi; müzikleriyle, çekimleriyle alıyor götürüyor sizi. aşık ediyor amk.

ghost world

bartvader
daniel clowes'un yazdığı çizgi roman. çok değişik bir kafa gerçekten; ergenlik zamanını bütün çıplaklığıyla, çirkinliğiyle, pisliğiyle yazmış. o nası bi objektiflik ulan diyor insan okurken. zaten tiksinerek okuyoruz, ama güzel bir tiksinme bu, kendimizi hatırlıyoruz çünkü.

gerçi başroldeki iki kahraman lise son kız öğrenci, amerikan falanlar, türkiye'nin geneli için çok geçerli olmayan bir ergenlik yaşıyorlar. ama 'üf herkes çok salak yaa' gibi şeyler uyumlu yine bizle. normal olmayan gözüyle baktığımız, ama hepimizin içinde olan o çirkinlik bütün leşliğiyle her sayfada var.

bir de filmi var, ergen scarlett johansson oynuyor başrollerden birini, steve buscemi falan da var.

çizgi romanın ve filmin net özeti:

'sevgili josh,

seninle sevişmeye gelmiştik ama sen kapıyı açmadın. bu yüzden gaysin.

sevgilerimizle,
tiffany ve amber'

the hitchhiker's guide to the galaxy

bartvader
douglas adams tarafından hikayesi yazılan, 1978'de başlayan radyo programı.

--------

radyo programının başarısından dolayı douglas adams tarafından yazılan, kimillerine göre 6, kimilerine göre 7; bence 6-1-1 (8) kitaptan oluşan kitap serisi.

the hitchhiker's guide to the galaxy
the restaurant at the end of the universe
life the universe and everything
so long and thanks for all the fish
mostly harmless

the salmon of doubt

and another thing...

don't panic

-------

yukarıdaki kitap serisinin douglas adams tarafından yazılmış ilk kitabının da adı aynı zamanda.

arthur dent dünyanın bir kestirme uzay yolu için yıkılmasından kaçar ford prefect adlı uzaylı arkadaşıyla beraber. galaksinin başkanı zaphod beeblebrox ve dünyalı trillian onları yanlışlıkla kurtarır bir yerden sonra. mutlak cevabın sorusunu bulmaya çalışırlar birlikte. mutlak cevap için ise; 42.

acayip incelikte abzürt ve eleştirel bir kitaptır bu. douglas adams'ın yazarlığı sağolsun, abuk subuk bir ton eğlenceli ve düşündüren şey çıkartır insanın karşısına. fareler olsun, depresyondaki marvin olsun, altın kalp olsun, gökyüzünden düşen dev bir balina olsun, falan.

''galaksinin haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşesinde,
gözlerden uzak bir güneşin yörüngesinde,
tamamıyla önemsiz küçük bir gezegen döner.

gezegenin maymundan gelen halkı genellikle mutsuzdu.
ağaçlardan inmekle büyük hata yaptıklarını düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. bazıları ağaçlara çıkmanın bile yanlış bir hamle olduğunu ve okyanuslardan asla ayrılmamış olmaları gerektiğini söylüyordu.

sonra adamın birinin,
sırf değişiklik olsun bundan böyle halka nazik davranmanın ne kadar iyi olacağını dile getirdiği için bir ağaca çivilenmesinden yaklaşık iki bin yıl sonra,
bir perşembe günü,
o önemsiz gezegen bir kestirme yol uğruna yok olup gidecekti.

ama bilinmeyen gerçek şuydu ki gezegenin yaratılış amacı yalnızca nihai soruya cevap bulmak için yapılan bir deneydi...''

“belli başlı her galaktik uygarlığın tarihi üç ayrı ve fark edilebilir aşamadan geçme eğilimindedir. bu aşamalar hayatta kalma, sorgulama ve incelikli düşünmedir; bir başka deyişle nasıl, neden ve nerede aşamaları olarak da bilinirler.” “örneğin, ilk aşama nasıl yiyebiliriz? sorusuyla, ikinci aşama neden yiyoruz? sorusuyla, üçüncü aşamaysa öğle yemeğini nerede yiyelim? sorusuyla tanımlanmaktadır.”

"arthur ekranlara bakıp gözlerini kırpıştırdı ve önemli bir şeyi kaçırıyormuş hissine kapıldı. birden bunun ne olduğunu fark etti. “bu uzaygemisinde çay var mı?” diye sordu."

-----------

garth jennings'in yönetmenliğini üstlendiği, arthur dent'i martin freeman'ın canlandırdığı, marvin'i ise alan rickman'ın seslendirdiği film. douglas adams yazıyor yine senaryosunu. sanırım yarım kalıyor ama, zira adam 2001'de ölüyor; film 2005 yapımı.

-----------

bir de 1981'de bbc'nin çektiği bir mini-dizi bulunmakta.

-----------

ve bizim için en önemlisi. bu kitaplar olmasa babamız kim bilemezdik.

ekşi sözlüğün kurulmasındaki, dolaylı yoldan da zengin sözlükte benim bu entry'yi girmemdeki temel sebeptir bu rehber.

okuyanlar bilir, evrende bir 'galaktik ansiklopedi' mi ne öyle bir adı olan bir ansiklopedi vardır. lakin bu ansiklopedi çok mu çok sıkıcıdır. uyur kalırsınız okurken. bu yüzden bir ton insanın sürekli olarak interaktif bir şekilde bilgi girdiği, sübjektif ve oldukça eğlenceli bir rehber ortaya çıkartmıştır birileri.

aynı mantıkla da sedat kapanoğlu insanların interaktif bir ortamda yazdığı ve bilgi paylaştığı, rehbere nazaran daha küçük bir platform ortaya çıkarıyor.

tabi hiçbir şey değişmeden duramayacağı için, ekşi de evriliyor, yazarlar görmüştür zaten son muhabbetleri; bu raddeye kadar geliyor olaylar. inci türüyor mesela arada, kimsenin tahmin etmediği bir evrim oluşuyor :d

arz ederim.

evrenin sonundaki restoran

bartvader
douglas adams'ın the hitchhiker's guide to the galaxy serisinin ikinci kitabı.

evrenin sonundaki restoran lokasyon bağlamında kullanılmamıştır burada; zamanın sonundaki bir restorandandan bahseder. insanlar yemeklerini yerler, müziklerini dinlerler ve evrenin sona erişini izlerler. sonra da kendi zamanlarına geri dönerler.

para ödenmez bu restoranda, sadece bulunduğunuz yörenin 1 liralık parasıyla bankaya gidip, onu bir hesaba yatırmalısınız. bileşik faiz ile o para katlanarak zamanın sonunda sizin ücretinizi karşılayacaktır. kajsdjka.

arthur, zaphod, ford, trillian da buraya giderler falan. muhabbetler gelişir.

hayat evren ve her şey

bartvader
douglas adams'ın the hitchhiker's guide to the galaxy serisinin üçüncü kitabı.

bu kitapta olayımız krikkit'leri durdurmak. krikkit'ler; dünyalarındaki atmosferin tozla kaplı olmasından ötürü uzayı hiçbir zaman göremeyen bir ırk. sonra gün geliyor, devran dönüyor, uzayı keşfediyorlar. sonra çıldırıyorlar efendim, bütün evrene savaş açıyorlar. özlerinde çok tatlı ırklar ama.

neyse, bu kitap biraz zaphod ve trillian'dan uzaklaşıyor ve yeni oyuncular giriyor işin içine. ilk kitaptaki slartibartfast, arthur'un istemsizce sürekli öldürdüğü adam, evrendeki herkese küfür etmeye yemin etmiş adam falan var. bu adamın arthur'a küfürü de;

'yaratık: sen angutun birisin, dent
arthur: sss..?
yaratık: arthur dent? arthur philip dent?
arthur: eee.. evet.. eee...
yaratık: sen angutun birisin; tam bir götsün sen..'

elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler

bartvader
douglas adams'ın the hitchhiker's guide to the galaxy serisinin dördüncü kitabı.

arthur hayatının aşkı fenchurch'ü bulur dünya(?)da. paralel evrenlerin birindeki bir dünyada yani. birlikte uçarlar falan tatlı tatlı. baya duygusal bir kitaptır. sonunda da arthur ve fenchurch birlikte tanrı'nın son mesajına bakmaya giderler, evrendeki uzak mı uzak bir galaksiye.

'verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz...'


fenchurch'ün ismi de ingiltere'deki fenchurch tren istasyonundan gelir. yani bizim bir çocuğa 'alsancak' ismini vermemiz gibi birşeydir bu. douglas adams'ın anlatımıyla, neden öyle bir ismi olduğu şöyle açıklanır;

"fenchurch caddesi istasyonu'ndaki bilet kuyrugunun ne kadar sıkıcı olabilecegini tahmin bile edemezsiniz."

çoğunlukla zararsız

bartvader
douglas adams'ın the hitchhiker's guide to the galaxy serisinin beşinci kitabı.

bu kitabın ismi de ford prefect'in rehberdeki dünya hakkında yazdığı incelemeden gelir. earth sayfasına bakanlar şunu görür; 'çoğunlukla zararsız'.

artık paralel evrenler birbirine girmiştir seride. 2 tane trillian falan vardır. arthur, fenchurch'ü kaybetmiştir, ve bütün paralel evrenlerde asıl dünyayı aramaktadır.

galaksi rehberi şirketi de devretmiştir, devir alan pislikler de para hırsına kapılıp (aslında başka bir nedenden <3) bütün paralel evrenlerde satışa çıkartmıştır rehberi falan.

kitapta elvis presley bile vardır.

trillian

bartvader
the hitchhiker's guide to the galaxy'nin kadın karakterlerinden biri.

tatlıştır, ama net bir kadındır kendileri. her ne kadar kimi zaman sami abi gibi takılsa da, biri onu uzay gemisine davet ettiğinde peki o zaman diyip gider. ki gitmiştir. evrenlerin birinde.

filminde zooey deschanel canlandırıyor bu karakteri.

altın kalp

bartvader
the hitchhiker's guide to the galaxy'nin efsanevi uzay gemisi. olasılıksızlık motoruyla çalıştığı için evrenin her bir noktasına lap lap gidebilmektedir. çok sinir bozucu mutlulukta bir kişiliği bulunmaktadır.

a'mak-ı hayal

bartvader
asıl adı a'mak-ı hayal olan filibeli ahmet hilmi'nin romanı. acayip derinlikte bir tasavvufi eserdir. materyalist düşüncelerden nasıl kurtulup hakikate nasıl ulaşırız gibi, herkesin aklından en azından 1 kere olsun geçmiş soruları cevaplar.

bir de bunun bir çizgi romanı var ki, ben hayatımda böyle bir çizgi roman görmedim ya. 3'leme olarak çıkacakmış, tuti kitap basıyor, ilk bölümü var şu an sadece piyasada.

romanından neredeyse daha çok zevk aldım resmen. çizen mustafa ahmet kara'nın hayal gücüne kurban.

uyuşturucu

bartvader
keyif verici maddelere verilen genel ad.

öncelikle ayıralım bu drugs denilen şeyleri literatür bazında;
-narkotikler
-depresanlar
-uyarıcılar
-halüsinojenler
-esrar
-uçucular

narkotikler: içinde eroin gibi maddelerin bulunduğu, halk tabiriyle en fena olan maddelere verilen genel ad. kişinin endişesini had safhada azaltması ve mutluluk vermesi gibi özellikleri mevcut. ilk defa ağrı kesici olarak sentezleniyor, bağımlılık seviyesi tam olarak bilinemediği için askeri alanda ve tıpta çokça kullanılıyor. 20. yüzyılın başından itibaren başlıyor bu furya. fiziksel yoksunlukunun çok acı verici olduğu belli olduktan sonra, yasaklanmaya başlıyor.

türkiye'de de zamanında eroin fabrikaları vardı 3-5 tane.

depresanlar: depresanlar merkezi sinir sistemindeki aktiviteyi azaltarak rahatlama, coşku hali, saldırganlık, ağrı kesici ve stres azaltıcı gibi etkiler verebiliyorlar. reçeteyle tedavi amaçlı kullanılıyorlar, türkiye'de el altından bir piyasası yok. bağımlılık riski var.

uyarıcılar: kokain, kafein, ritalin gibi maddelerin genel adı. amfetaminler de uyarıcılar sınıfında. uyarıcılar kullanıcının durumuna bağlı olarak sevinç, zihnen parlaklık, aşırı coşku hali, asabiyet veya endişe hissettirebiliyorlar. gençlerin tercih ettiği madde türü genelde bu oluyor. daha dolu ve coşkulu yaşamak isteyen bireylerin tercihleri. özellikle kafein çok fena.

halüsinojenler: lsd, mdma (evet, ekstazinin ana maddesi de bu sınıfta), meskalin, magic mushroom falan gibi maddelerin türevlerine verilen genel ad. özellikle lsd için konuşmak gerekirse; bağımlılık derecesi neredeyse hiç yoktur; ancak fazla kullanımı, kişinin gerçeklikten uzaklaşmasına ve şizofreni başlangıcına yol açabilmektedir.

vücut fonksiyonlarını kaybetmek gibi birşey yoktur lakin.

esrar: esrar ya da kenevir, kendine özgü bambaşka bir sınıftadır. halk görüşünün aksine bağımlılık yapıcı bir etkisi yoktur, medikal olarak kullanımı sağlıklıdır. birçok psikolojik rahatsızlığa iyi gelmektedir. meditasyon için kullanımı da yaygındır.

esrar üzerindeki bu kötü algı kapitalizm lafını uzaktan yakından bir defa duymuş ve anlamış, aynı zamanda esrar yetişimi konusunda ufak bilgilere sahip olan bireyler tarafından çok rahatlıkla kavranabilir. esrar; çok basitçe yetişebilen ve maliyeti neredeyse hiç olmayan bir maddedir. bundan devletlerin kar sağlaması ise maddeyi yasaklamaktan (dolaylı yoldan karaborsa satışı) veya denetimli bir şekilde satmasından geçer. şu anda dünya üzerindeki bütün ülkeler bu iki yoldan birini kullanmaktadır. çok da güzel kar etmektedirler.

uçucular: inhalanlar da denilebilen maddeler. buharlaşabilen, ya da direk gaz halinde olan maddelerdir. temin etmesi en kolay maddelerdir. hem maliyet olarak, hem ulaşılabilirlik olarak. bence en kötü madde çeşidi bunlardır. ölüm riski fazladır. bali, tiner vs.

not: tabi ki hiçbir madde tüketmeyelim. ama neden tüketmememiz gerektiğini de bilinçli olarak bilelim. karaborsa satışlarında bu anlattıklarım gibi saf halleriyle bulunmaz hiçbir madde. içinde envai çeşit pislik bulunur. mesela lsd bağımlılık yapmaz, ama mırtake'den alınabilecek bir lsd bağımlılık yapabilir. bonzai mesela bu satış programının sonucunda çıkan bir maddedir. insan bağımlı olsun, daha çok alsın, ama komplikasyon falan çıkarsa da bilmiyoz abi biz mantığı güdülür.

unbreakable kimmy schmidt

bartvader
net bir absürt komedi örneği olan netflix dizisi.

normalde kurgusu olan komedi dizisi çok olmaz ama, bu dizinin ilk sezonunun gerçekten giriş, gelişme, ve sonucu bulunmakta. tarikatzade pollyanna hanımkızımız çok hoş gelişiyor bölümlerle birlikte.

ama hani, açıkçası tina fey kafasını sevmeyenler için çok da matah bir dizi değil. çok abartı espiriler bulunmakta. yani mesela bir adamın greenpeace'çi gibi davranarak, ona yöneltilen kameraları ve mikrofonları etrafından kaçırması gibi espiriler mevcut. akdjsn.

jon hamm, tina fey falan da oynuyor az buçuk bir kaç bölümde.

uyku

bartvader
dünyanın en hoş eylemlerinden biri.

fun fact: 4 evreden oluşan bir döngüdür uyku. her döngü 1buçuk saat falan sürer. yani 4. evreden sonra tekrar ilk evreye dönülür.

1. evre - uykuya dalma evresi; kaslar gevşer, kalp yavaşlar falan.
2. evre - tamamen uykuya dalma; kas gevşemesi, sıcaklık düşmesi devam.
3. evre - metabolizma yavaşladıkça yavaşlar
4. evre - rem, ya da delta uykusu. gözler çılgınlar gibi oraya buraya bakar, sabit değildir. kalp ritmi falan hızlanır, kan basıncı yükselir. rüyaların çoğunluğu bu evrede görülür.

şimdi işin olayı; 4. evredeyken uyanmak zordur. 15 saatlik bir uykudan sonra uyanmak bile zordur bu evrede. ama 4 saatlik bir uykunun sonunda 1. evrede uyanmak çok kolaydır. böyle de tatlış birşey uyku.

tee zamanında bir üni hocam tarafından ödev olarak bu verilmişti bize; her insanın evreleri ve döngüleri farklılık gösterdiğinden her hafta 15 dakika aralıklarla daha erken ya da daha geç uyanıp hangisinin daha verimli olduğunu hesaplamıştık. mesela benim için 7buçuğuncu saatte uyanmak çok kolay, 8 e çıktımı iş zorlaşıyor.

bir de teknolojinin bir nimeti var; sleep cycle alarm clock diye bir app. siz hiç deneme yanılma yapmıyorsunuz, bu meret sizin kasılmalarınızdan falan ne zaman hangi evrede olduğunuzu anlıyor. ve sizin uyanmak istediğiniz saatten 10 dakika erken, 10 dakika geç falan uyandırıyor.

jessica jones

bartvader
netflix ve marvel'in ortak projelerinden olan 2. dizi. birincisi daredevil.

kağıt üzerinde fena olmayan bir dizi. ancak hikayesi açıkçası çok da netflix için olmamış dedirtendir. daha çok karakter tanıtmaya önem verilmiş, ancak tanıttıkları karakterleri de çok verimli kullanamamıştır. büyük acılar çeken karikatür gibi bir karakter vardır mesela, güldürmez ama sizi; ensest bir başlangıçtan cinayete kadar giden bir 'komik olmayan' bir geçmişi vardır çünkü. 'niye?' dersiniz 13 bölüm boyunca.

luke cage, jessica jones, patsy walker, nuke gibi superhero karakterlere sahiptir. ki bu saydıklarım çok güzel işlenmiştir dizide.

purple man'i oynayan david tennant ise tam olarak çizgi romanlardaki karakteri canlandıramadığı için eleştirilmiştir. hatta o değil, yazarlar eleştirimiştir neden adam gibi yazılmadı bu efsane karakter diye. bence müthiş oynamıştır adam. kayıtsız purple man yerine sapkın bir purple man vermiştir izleyiciye.

master of none

bartvader
aziz ansari'nin yaratıcısı olduğu ve başrolünde oynadığı komedi türünde netflix dizisi.

dizinin konusu aslında açık ara bir şekilde azınlıklar. gerçekten amerika'daki çoğu etnik azınlığın çoğunluğa nasıl göründüğü üzerine hoş bölümleri mevcut. aziz ansari de hint asıllı olduğu için, hintli azınlık hakkında muhtemelen başka hiçbir yapımda görülmeyen durumları konu almış.

ayrıca sadece etnik azınlık hakkında değil; cinsiyet ayrımcılığı, ageism, hatta ufaktan lgbt hakkında bölümleri de mevcut.

ancak dizide büyük bir sorun var; o da replikler. aziz ansari komedyen kökenli bir aktör olduğu için yazdığı replikler de haliyle skeçvari bir havada olmuş. her konu bitiminde sulu bir espiri ve sonrasında 'so....' diyerek yeni muhabbete başlamalar dizide bolca var. bu da diziye bir garip bir yapmacıklık katıyor. ama bu durum da sanırım aziz yazmaya alıştığı için ilerleyen bölümlerde azalarak yok oluyor.

not: 2. sezon bugün başladı.

aziz ansari

bartvader
hint asıllı amerikalı oyuncu/yazar/komedyen.

parks and recreation ile parlamıştır. 30 yaşın altındaki en komik insan falan demiş rolling stone aziz için. çok büyük abartı tabi. şimdi master of none dizisinde oynamakta.

akinetopsia

bartvader
çok nadir görünen ve çok uçuk, çok garip nörolojik bir hastalık.

bu hastalıktan muzdarip kişiler hareketliliği algılayamazlar, dünya onlar için sürekli değişen fotoğraflar gibidir. mesela bir arabanın gelişini düşünün; bi foto 10 metre ilerde, bi foto 9, bi foto 8... böyle gidiyor.

saniyede 5,6 defa göz kırparmış gibi dünyaya bakın. böyle yaşadığınızı hayal edin.
3 /