17 haziran 1930 doğumlu, türk sinemasının, tatlı, minnoş, sevimli, adile ablası. küçük yaşlarda tiyatro hayatına başlamasının ardından sinema sektörüne geçiş yapmış ve onlarca filmde rol almıştır. akıllarda ise en çok hababam sınıfı filmlerinde ki hafize ana karakteriyle kazınmış olan sanatçı 13 aralık 1987 yılında, 57 yaşında hayata veda etmiştir.
ukteci: keskin nisanci
zenginsozluk.com/foto
- toplam entry 630
- takipçi 20
- puan 14050
Belirli bir kesim tarafından yıllarca hor görüldükten sonra birden senfoni orkestrası ile konserler vermeye, farklı tarzda şarkıları yorumlamaya başlayan arabeskçi. E tabi doğal olarak ne oldu? Elit kesime hitap etmeye başladı. Sanki onlar tarafından ötelenmemiş, hor görülmemiş gibi. Konserleri yine doldu taştı ama bu sefer kendini jiletle doğrayan, yıllarca onun peşinden giden hayranları tarafından değil de malum kesim tarafında. İyi mi oldu kötü müzik oldu bilmiyorum ama akıllarda böyle kaldı. Allah rahmet eylesin.
Bencil, sadece kendini düşünen, kendi çıkarlarını her daim ön planda tutan, egoist anlamına gelen kelime.
Dilimize farsçadan geçmiş ve hod (خود) ve bîn(بین) kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiş.
Dilimize farsçadan geçmiş ve hod (خود) ve bîn(بین) kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiş.
(bkz:Zeytin)
dilimize arapçadan (ﺗﺴﺒﻴﺢ) geçmiştir ve subhan (سبحان) kökünden türemiştir. sanırım bu yüzden manevi olarak çok fazla anlam yüklenmiş.
ingilizce lale demektir. ayrıca şöyle bir hikayesi vardır;
günün birinde elçinin biri ayasofya civarındaki kahvehanelerden birinde otururken yanlarına gelen delikanlının birinin serpuşu* kenarında bir lale goncası görmüş. taç yumağında kırmızı kadifeleri yeni görünmeye başlayan küçük bir gonca imiş bu. delikanlı sevdiğine 'gönlüm sende' demek istediği için kulağının kenarına bu goncayı iliştirmiş.
elçi kendi ülkesinde kulak kenarına çiçek takma adetini bilmediği için eliyle laleyi işaret ederek delikanlıya sormuş ' bu başındaki de ne ? ' delikanlı serpuşuna iliştirdiği goncayı unutup onu sarığını kuşatan bezi kastettiğini sanarak 'tülbent' demiş. elçide çiçeğin adını tülbent olduğunu zannederek dostuna yazdığı mektupta adını 'tülipent' diye yazmış. o günden sonra felemenkler gurbete düşen kızımızın adını tulipan olarak çağırmışlar. hatta daha sonra avrupalı diğer devletlerin diline de buna benzer kelimelerle ' tulpan, tulipano, tulip, tulipe' olarak geçmiş.
günün birinde elçinin biri ayasofya civarındaki kahvehanelerden birinde otururken yanlarına gelen delikanlının birinin serpuşu* kenarında bir lale goncası görmüş. taç yumağında kırmızı kadifeleri yeni görünmeye başlayan küçük bir gonca imiş bu. delikanlı sevdiğine 'gönlüm sende' demek istediği için kulağının kenarına bu goncayı iliştirmiş.
elçi kendi ülkesinde kulak kenarına çiçek takma adetini bilmediği için eliyle laleyi işaret ederek delikanlıya sormuş ' bu başındaki de ne ? ' delikanlı serpuşuna iliştirdiği goncayı unutup onu sarığını kuşatan bezi kastettiğini sanarak 'tülbent' demiş. elçide çiçeğin adını tülbent olduğunu zannederek dostuna yazdığı mektupta adını 'tülipent' diye yazmış. o günden sonra felemenkler gurbete düşen kızımızın adını tulipan olarak çağırmışlar. hatta daha sonra avrupalı diğer devletlerin diline de buna benzer kelimelerle ' tulpan, tulipano, tulip, tulipe' olarak geçmiş.
hayatımıza televizyonla girmiş ilahiyatçı. ben bazen çok üzülüyorum bu adama ya, cidden. sen o kadar oku, didin, çabala profesör ol adam gelsin sana 'sakız çiğnemek orucu bozar mı' diye sorsun. üniversitede öğrencisi sorsa ciddiye alıp cevap vermez ama kameralar önünde sorulunca cevap vermek zorunda kalıyor adamcağız. yazık lan.
insanlar bu şehrin neresini ya da neyini çok seviyorlar, çok özlüyorlar cidden merak ediyorum. düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum. evet 'bazı anları' var hoşa giden ama o kadar, gerisi yok bence.
fazla kalabalık bu şehir, fazla gelişmiş. insanları o kadar modernleşmiş ki artık hiç bir şeyi takmaz olmuş, yolda giderken rahatlıkla taciz edilebilirsiniz, kimsenin sesi çıkmaz, her an karşınıza bi kapkaççı çıkabilir, bir köşede gasp edilebilirsiniz hatta öldürülebilirsiniz. okul yolunda bok yoluna gidebilirsiniz, kimse bir şey demez, tepki vermez. herkes kendi derdine, kendi işine bakar bu şehirde. bütün o kalabalığın içinde başınız sıkıştığı an tek başınasınız.
her ne kadar istanbulda doğmuş büyümüş de olsam, sevemedim ben bu şehri, benimseyemedim bir türlü, hala kendimi buraya ait hissetmiyorum, güzel denilen şeylerden zevk almıyorum, gitmem gerekiyor yapamıyorum. git başımdan istanbul, ben senden gidemiyorum bari sen benden git.
fazla kalabalık bu şehir, fazla gelişmiş. insanları o kadar modernleşmiş ki artık hiç bir şeyi takmaz olmuş, yolda giderken rahatlıkla taciz edilebilirsiniz, kimsenin sesi çıkmaz, her an karşınıza bi kapkaççı çıkabilir, bir köşede gasp edilebilirsiniz hatta öldürülebilirsiniz. okul yolunda bok yoluna gidebilirsiniz, kimse bir şey demez, tepki vermez. herkes kendi derdine, kendi işine bakar bu şehirde. bütün o kalabalığın içinde başınız sıkıştığı an tek başınasınız.
her ne kadar istanbulda doğmuş büyümüş de olsam, sevemedim ben bu şehri, benimseyemedim bir türlü, hala kendimi buraya ait hissetmiyorum, güzel denilen şeylerden zevk almıyorum, gitmem gerekiyor yapamıyorum. git başımdan istanbul, ben senden gidemiyorum bari sen benden git.
Bir sivri sinek ısırması olmasa da ciltte ciddi şişlikler ve de kızarıklığa yol açabiliyor bir de aşırı kaşıntı. en kötü yanı ise genelde gece uyurken insanın başına geldiği için fark edildiğinde iş işten geçmiş oluyor.
İlk zamanlarında çok ciddi emekler verildi bu sözlüğe, sıralamalarda dördüncülüğe kadar yükseldiğini biliyorum. Zamanında az yazmadık, çok güzel muhabbetler döndü, sağlam arkadaşlıklar edinildi ki bir kaç tanesiyle hala görüşüyorum. ama sonra ne olduysa büyü bozuldu ve balkabağına dönüştü.
On bir ayın sultanı. Şabandan sonra Şevvalden önce gelen ay. Ayrıca rahmet ve muhabbet de oldukça artıyor bu ayda. Bir de eğlence değil de ibadet ayı olduğunu unutmazsak herşey çok daha güzel olacak.
Aynı isimde bir de şarkısı vardır.
Saç rengini değiştirmek ya da beyazları kapatmak amacıyla kullanılan kozmetik malzeme ama bence bildiğiniz dümdüz kimyasal bu. Kokusu o kadar ağır ve keskin ki bu şeyin deriye ya da beyine zarar vermeme ihtimali yok bence. Zaten saçlarını arkadaşına ya da dandik mahalle kuaförüne emanet Edip yakanları göz önünde bulundurursak mümkün mertebe uzak durulması gerekiyor.
Sözlüğe can katmak için en asli görevimiz. Yazın, oy alın oy verin sözlüğe can verin.
Duyma yetisinde azalma ya da çok ciddi kayıplar olan insanlara yardımcı olmak amacıyla kullanılan cihaz. Yüzde yüz işitme sağlamasa bile en azından günlük hayatı idame ettirebilecek kadar işe yarıyor. Fiyatları ise marka ve modele göre değişmekle birlikte sigortanın bir kısmını karşılamasıyla 1000-1500 liradan başlıyor. Tabi bu cihazlardan ne kadar verim alınır tartışılır tabi.
CNBC-e kapandıktan sonra yerine geçen kanal. Bir çok programı ve dizisi devam etmekle birlikte yeni yeni yapımlarla yayın hayatına devam ediyor. Bu ara sağlık programları oldukça revaçta. Bakalım bizi daha neler bekliyor.
(bkz:Ağır yaşamlar)
(bkz:Sıkı dönüşüm)
(bkz:İnanılmaz bedenler)
(bkz:Ağır yaşamlar)
(bkz:Sıkı dönüşüm)
(bkz:İnanılmaz bedenler)
İranlıların WhatsApp programı diyebilirim. Yangın olarak bunu kullanıyorlar. WhatsApp'tan farklı olarak henüz görüntülü konuşma gelmedi ve daha çok sticker kullanılıyor yani no smiley yes sticker. Bir de WhatsApp kadar kalabalık değil tabi. Sanki gizli saklı işler yapmak için kullanılıyormuş gibi.
ibranice parlayan anlamına gelen erkek ismi.
bütçeye uygun ürünler satan bir market aynı zamanda.
kendine has, güzel, hoş şarkılar yapan, müzik ve illüstrasyon sanatçısı. youtube kanalında çizim çalışmaları da mevcut. şöyle de güzel bir şarkısı var;
ayrıca rehber grubunun şöyle bir şarkısı vardır.
Turp günlerinden bi' gün, sabah beş.
Dilimde bi' şarkı nasıl'sa beleş.
Bendeniz Şekerler'in oğluyum, cebimde güneş.
Misal düşmemiş bi' kar tanesiyim.
Varsay uykuda bi' köy hanesiyim.
İçim ihtiyar savaş gazisi...
Talebim değil hanlar hamamlar, gömme saraylar...
Sahibi olduğum her şey: rûyalar.
Herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek.
Senin de öyle...
Pantolon-ceket, sokaklar benim.
Bastığım toprak, ağaçlar benim...
Neler gördüm, neler görmediğim?
Aldım ihmalden planlarımı.
Gezdim çıkmazda sokaklarımı.
Kadınlarca derya yüzdüm, saadet bulmadım!
Beyaz attan düştüm ne hükmüm kaldı, ne prensliğim.
Adımdan bi' harf attım, görmedin.
Herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek.
Senin de öyle...
Her gün aynı göz haliyle ben
Uyanıyorum sabaha...
Turp günlerinden bi' gün, sabah beş.
Dilimde bi' şarkı nasıl'sa beleş.
Bendeniz Şekerler'in oğluyum, cebimde güneş.
Misal düşmemiş bi' kar tanesiyim.
Varsay uykuda bi' köy hanesiyim.
İçim ihtiyar savaş gazisi...
Talebim değil hanlar hamamlar, gömme saraylar...
Sahibi olduğum her şey: rûyalar.
Herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek.
Senin de öyle...
Pantolon-ceket, sokaklar benim.
Bastığım toprak, ağaçlar benim...
Neler gördüm, neler görmediğim?
Aldım ihmalden planlarımı.
Gezdim çıkmazda sokaklarımı.
Kadınlarca derya yüzdüm, saadet bulmadım!
Beyaz attan düştüm ne hükmüm kaldı, ne prensliğim.
Adımdan bi' harf attım, görmedin.
Herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek.
Senin de öyle...
Her gün aynı göz haliyle ben
Uyanıyorum sabaha...
yeni bir kadın kuşağı programı daha. bu sefer başrolde serap ezgü var ve tv8'de yayınlanıyor. bana biraz cold case havasında bir program gibi geldi ama hadi bakalım, nelere şahit olacağız.
(bkz:müge anlı)
(bkz:tatlı sert)
(bkz:müge anlı)
(bkz:tatlı sert)