Böyle az bir şey cesaretim olsa tüm çevremdeki tüm insanların içine sıçacağım. Hepsini yok sayacağım. Çok az cesaretim olsa ah. Öyle bir rahatlayacağım ki. Yüz yüze veya aramayla konuştuklarım yetiyor. Zaten Tüm sosyal medyayı da yerin dibine sokacağım. Son beş.
İnsan hayatında çok ötedir. İnsan hayatının çok ötesidir. Benim sahip olduğum yakın arkadaş bir elin parmağını geçmez. Hatta belki bulmaz bile. Bugün oturduk bu şanslı kişiyle. Yalnız sohbet etme fırsatı bulduk. Özlediğim için sinirlenmiştim ve genelde sevdiklerime daha çok sinirlenirim. Dedim ki “zaten sahip olduğum iki üç kişiden birisin. arkadaş edinmiyorum. neden bu uzak durma çaban” kendisinin de cevabı aynı oldu. Bilemiyorum ama bu beni mutlu etti. En azından sorunları böyle yüz yüze konuşmak, birbirimizi uyarmak, hiçbir şey gizlememek, paylaşmak ama sonuna kadar paylaşmak çok çok mutlu etti beni. Bir tek güven problemi var ancak bu galiba hayatımda her zaman kalacak. En yakın arkadaşlarım tek tane değil. Hepsinin değeri bir kalbimde. Bugün daha iyi anladım.
aydınlık ortamlarda uyuyanlara hiç anlam veremiyorum. gece uykusu bambaşka bir şey. şu aralar öyle güzel uyuyorum ki. gerçi dün gece rüyamda bir şeylerden korkmuş olacağım ki elimi yumruk şeklinde sıkmışım avucumun içi yara olmuş bir miktar ama olsun. gün sonunda sabah programı için gerekli kişilere mesajlarımı attıktan hemen sonra uykuya dalıyorum. bu rahatlığı umarım uzun süre yaşarım. uyanık kalmayın. tavsiyedir.
İçimin bir tarafında bir sıkıntı diğer tarafında bir rahatlık var sözlük. Ah ulan şu kasım, aralıklar beni tüketiyor, karıştırıyor.
Burçların etkisi mi havaların rengi mi bilmiyorum ama her şeye alınır oldum şu sıralar kardeşimin mesajıma geç dönmesinden, sabah arkadaşımın bekletmesine kadar. Kimsenin hiçbir hareketine tahammülüm kalmadı. Bunun tam tersi ise sadece bir kişiye anlatasım var bir şeyleri. Ne anlatacağım bilmiyorum ama rahatlayacağımı biliyorum. Öyle ki deli gibi buluşacağım günü bekliyorum. Şu sözlükler olmasa işim yaş. İyice duvarlar kalacak.
muhteşem bir a.kadir şiiridir;
bizim hiçbir hürriyetimiz yok,
hiçbir hürriyetimiz,
ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek.
sen orada bağrına bas dur en büyük çileyi,
ben burada en büyük çileyi doldurayım,
ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
sen orada koparılmış bir zerdali gibi dur,
ben burada zerdalisiz bir dal gibi durayım
bizim hiçbir hürriyetimiz yok,
hiçbir hürriyetimiz,
ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek.
sen orada bağrına bas dur en büyük çileyi,
ben burada en büyük çileyi doldurayım,
ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
sen orada koparılmış bir zerdali gibi dur,
ben burada zerdalisiz bir dal gibi durayım
bugün kahve içip sohbet ederken aslında bazı söylediğim şeyleri kendime itiraf ediyormuş gibi hissettim. mesela kimseye güvenmediğimi mesela kimseyi aslında tam olarak tanımadığımı bir şeyler anlatırken kendim daha yeni anladım. arkadaşlarım evliliklerini planlarken ben kendimi evlilik ile değil mutlu olarak düşündüm.
eleştirdim. eleştirmeyi bile konduramadığım kişileri eleştirdim. eleştirdim ve haklıydım. her şey için şükrediyorum ama kafamda hep herkesten uzaklaşmak herkesten kaçmak var. belki de rahatlık batıyor diyeceğim ama içim çok sıkılıyor kendime.
hayatımda ilk kez bir hedefim var. ilkbaharda harekete geçeceğim. bu sefer galiba olacak. hatta çok güzel olacak. yaza da güzel planlarım güzel turlarım güzel yollarım var bakalım.
neyse umarım bu entry silinmez de ikibinyirmi yazı buralara gelip ekrana biramı tokuştururum.
eleştirdim. eleştirmeyi bile konduramadığım kişileri eleştirdim. eleştirdim ve haklıydım. her şey için şükrediyorum ama kafamda hep herkesten uzaklaşmak herkesten kaçmak var. belki de rahatlık batıyor diyeceğim ama içim çok sıkılıyor kendime.
hayatımda ilk kez bir hedefim var. ilkbaharda harekete geçeceğim. bu sefer galiba olacak. hatta çok güzel olacak. yaza da güzel planlarım güzel turlarım güzel yollarım var bakalım.
neyse umarım bu entry silinmez de ikibinyirmi yazı buralara gelip ekrana biramı tokuştururum.
peki külliyenin ve milletin bundan haberi var mı?
star wars*
interstallar
yüzüklerin efendisi*
v for vendetta
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
- - -
vizontele*
g.o.r.a
organize işler
beyaz melek
babam ve oğlum
yerlinin son iki seçimimde yengeç burcu kişiliğim hakimiyet kurmuştur.
interstallar
yüzüklerin efendisi*
v for vendetta
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
- - -
vizontele*
g.o.r.a
organize işler
beyaz melek
babam ve oğlum
yerlinin son iki seçimimde yengeç burcu kişiliğim hakimiyet kurmuştur.
seda sayan ile daha bir anlama kavuşan sitem.
muhtemelen orta dünya'da işler kötü gidince evi olan gora'dan buralara kadar zahmet edip aramıza yeni katılmış olan sevgili yazar.
nedensiz akıllara bir şarkı getirmiştir. hoş geldi.
nedensiz akıllara bir şarkı getirmiştir. hoş geldi.
erken erişimden bu yana ayak basmadık yer bırakmadım oyunda.
en güzel anılarımdan birkaçını, acılarımı paylaştığım oyun.
kafam bozuldukça müziğimi açıp dolaştım oyunda.
artık bünye istiyor. kendisi ile bir seneyi devireceğiz vay be.
gözümün önünde gelişen oyun.
oynayacak arkadaşınız var ise eğlenceli olabilir ama tek başınıza da o kadar kötü değil. bakalım ne zaman bıkacağız.
en güzel anılarımdan birkaçını, acılarımı paylaştığım oyun.
kafam bozuldukça müziğimi açıp dolaştım oyunda.
artık bünye istiyor. kendisi ile bir seneyi devireceğiz vay be.
gözümün önünde gelişen oyun.
oynayacak arkadaşınız var ise eğlenceli olabilir ama tek başınıza da o kadar kötü değil. bakalım ne zaman bıkacağız.
Metallica'nın 18 Kasım 2016'da yayınlanan 11. stüdyo albümü. 2008'de yayımlanan Death Magnetic'ten sonraki ilk stüdyo albümüdür. Bu süre Metallica'nın 2 albümü arasındaki en uzun süredir. gruba 1983 yılında katılan Kirk Hammett'ın besteleme aşamasında da ilk kez saf dışı kaldığı ilk albümdür.
çift discden oluşur. tracklist su sekildedir:
disc 1
hardwired
atlas, rise!
now that we're dead
moth ınto flame
am ı savage?
halo on fire
disc 2
confusion
dream no more
manunkind
here comes revenge
murder one
spit out the bone
şahsi görüşlerime geçecek olursak death magnetic'teki samimiyetsizlik yok.
spit out the bone, moth into fame, here comes revenge, halo on fire murder one... bunlar çok güçlü şarkılar ve her biri klasik olmaya aday. trash, heavy ne ararsan var albümde.
çift discden oluşur. tracklist su sekildedir:
disc 1
hardwired
atlas, rise!
now that we're dead
moth ınto flame
am ı savage?
halo on fire
disc 2
confusion
dream no more
manunkind
here comes revenge
murder one
spit out the bone
şahsi görüşlerime geçecek olursak death magnetic'teki samimiyetsizlik yok.
spit out the bone, moth into fame, here comes revenge, halo on fire murder one... bunlar çok güçlü şarkılar ve her biri klasik olmaya aday. trash, heavy ne ararsan var albümde.
Rihanna'nın diamonds parçasını aşırı tatlı seslendirmiş grup. Canına yandığımının, sokaktaki insanlara "Help me!" diye bağırışını emiklediğiminin james'i ya!
konusu ve bahsettiği yapay zeka itibari ile izleyicileri tedirgin edebilecek nitelikte bir dizidir. machine adı verilen yapay zeka; insan mahremiyetini, özel kimliğini yani kısacası insanın özel hayat namına neyi varsa hepsinin bir tekelde bulunmasını sağlayan ve özel kavramı ciddi anlamda tehdit eden bir yazılımdır.
tek bir vatandaş olarak bakış açısı yukarıdaki gibi olabilir ancak yapay zekamız devlete karşı olabilecek, planlanan ya da plan sürecinde olan tüm terör olaylarını tespit etmesi yönüyle insanları korumaktadır. burada karşımıza bir çelişki çıkmaktadır.
insanların mahreminin korunması sağlanıp terör olaylarının gerçekleşme olasılığı mı arttırılmalı yoksa onların
özel hayatları direkt olarak tehdit altına alınarak masum insanların canlarının kurtarılması mı tercih edilmeli?
her ne kadar biz bu soruda masum insanların canlarının korunması ibaresini görünce oyumuzu bu yönde kullanacak olsak bile dünya üzerinde hümanist olarak adlandırdığımız gruptan bireylerin bile bu konuda mahremiyet konusuna daha öncelik verildiği tarafımca yapılan (nesnel ve çok geniş sayılamayacak ancak gözardı da edilemeyecek nitelikte) anket ve konuşmalarla gözlemlenmiştir.
burada akla gelen bir diğer soru ise şu: insanların, diğer insanları hatta belki kendilerini kurtarma ihtimalinin bulunduğu bir seçenek yerine özel hayatlarını, kimliklerini korumak istemelerine hangi motivasyon sebep olabilir?
bu soruyu şimdilik cevapsız bırakacağım ve bu yapay zekanın kullanılmasının keyfiyeti konusuna geçeceğim.
böyle bir yapay zekanın kullanılmasının açık bir referandumla oylamaya sunulması ya da duyurulması son derece yanlış olacaktır. bu yüzden person of interest'te de olduğu gibi halktan gizli bir şekilde bu programın uygulanması en makul çözüm gibi durmaktadır.
not: konu biraz dağılmış olabilir kusuruma bakmayın. bir anda kendimi bunları yazarken buldum.
farklı bir yaklaşım: güzel dizi izleyin. sizi final bölümü dışında hayal kırıklığına uğratmaz.(duygusal olarak) jim caviezel ve michael emerson'ın müthiş oyunculukları sizi fazlasıyla tatmin edecektir. diziye sonradan katılan sarah shahi(kalp) ise mimikleriyle ve güzelliğiyle izleyiciyi etkileyen ve çok hoş bir renk katan, dizinin vazgeçilmez oyuncularındandır.
tek bir vatandaş olarak bakış açısı yukarıdaki gibi olabilir ancak yapay zekamız devlete karşı olabilecek, planlanan ya da plan sürecinde olan tüm terör olaylarını tespit etmesi yönüyle insanları korumaktadır. burada karşımıza bir çelişki çıkmaktadır.
insanların mahreminin korunması sağlanıp terör olaylarının gerçekleşme olasılığı mı arttırılmalı yoksa onların
özel hayatları direkt olarak tehdit altına alınarak masum insanların canlarının kurtarılması mı tercih edilmeli?
her ne kadar biz bu soruda masum insanların canlarının korunması ibaresini görünce oyumuzu bu yönde kullanacak olsak bile dünya üzerinde hümanist olarak adlandırdığımız gruptan bireylerin bile bu konuda mahremiyet konusuna daha öncelik verildiği tarafımca yapılan (nesnel ve çok geniş sayılamayacak ancak gözardı da edilemeyecek nitelikte) anket ve konuşmalarla gözlemlenmiştir.
burada akla gelen bir diğer soru ise şu: insanların, diğer insanları hatta belki kendilerini kurtarma ihtimalinin bulunduğu bir seçenek yerine özel hayatlarını, kimliklerini korumak istemelerine hangi motivasyon sebep olabilir?
bu soruyu şimdilik cevapsız bırakacağım ve bu yapay zekanın kullanılmasının keyfiyeti konusuna geçeceğim.
böyle bir yapay zekanın kullanılmasının açık bir referandumla oylamaya sunulması ya da duyurulması son derece yanlış olacaktır. bu yüzden person of interest'te de olduğu gibi halktan gizli bir şekilde bu programın uygulanması en makul çözüm gibi durmaktadır.
not: konu biraz dağılmış olabilir kusuruma bakmayın. bir anda kendimi bunları yazarken buldum.
farklı bir yaklaşım: güzel dizi izleyin. sizi final bölümü dışında hayal kırıklığına uğratmaz.(duygusal olarak) jim caviezel ve michael emerson'ın müthiş oyunculukları sizi fazlasıyla tatmin edecektir. diziye sonradan katılan sarah shahi(kalp) ise mimikleriyle ve güzelliğiyle izleyiciyi etkileyen ve çok hoş bir renk katan, dizinin vazgeçilmez oyuncularındandır.
mektubunun sonuna, imzasının üzerine adını yazmak yerine 'senin' yazmış arif.
üstüne çıkılamaz derken,
mayıs 1954 tarihli mektuptan bir alıntı
"Bari bu suskunluğun sebepli ve hayırlı olsa ve bana bu kadar kahırdan sonra, parıltılı şiirler göndersen. Öyle olacak elbette. Sen o'sun çünkü. O şair, dost, en sevgili ve en kardeş... Başka türlü olamaz..."
üstüne çıkılamaz derken,
mayıs 1954 tarihli mektuptan bir alıntı
"Bari bu suskunluğun sebepli ve hayırlı olsa ve bana bu kadar kahırdan sonra, parıltılı şiirler göndersen. Öyle olacak elbette. Sen o'sun çünkü. O şair, dost, en sevgili ve en kardeş... Başka türlü olamaz..."
Ahmed Arif'in leylâ erbil'e yazdığı mektuplardan oluşan kitap.
Özür dilerim, olağanüstü duygu barındıran bir kitap. Çünkü sadece bir kitap yakışmazdı.
“Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."
Ben aşkı bu ikisinde bu kadar tanıdım ve inandım.
Daha da fazla inandıracak birini bulduğumda evlenirim falan herhalde. İnanılmazlar!
Özür dilerim, olağanüstü duygu barındıran bir kitap. Çünkü sadece bir kitap yakışmazdı.
“Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."
Ben aşkı bu ikisinde bu kadar tanıdım ve inandım.
Daha da fazla inandıracak birini bulduğumda evlenirim falan herhalde. İnanılmazlar!