yalnızlık tek kalmak gibi bir mesele değil. kendisiyle kalması insanın bir başına. farklı olgular bunlar. bir yığın insan arasında bir başına kalmak, benim için. içimi kaplayan bazı geceler. uykularımı uyutan bazen. bir kaldırımda yürürken anımsarım bazen. oturmuş bir yerde çay içerken veya. uyumadan önce mesela. ya da ansızın çıkar karşıma. yanımda birilerinin olması değiştirmez bu durumu. dedim ya yalnızlık öyle tek kalmak gibi bir mesele değil zira. kalabalıklar içinde iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. sonra herkes kadar benimki de. herkesten biraz farklı belki. ben yalnızlığımı kendimle konuşmaya başladığımda fark ederim. belki aklımla aram yok, adına yalnızlık koydum. fark etmez. birisi bir şey anlatırken başka biriyle konuştuğum da çok oldu benim. nereye gidersem gideyim. tek bedende iki kişiydim. ya da tek bedenin iki gölgesi idim. ve hep bildim. bu, yalnızlığımdan. nereye gidersem gideyim. kurtulamadım bu yalnızlığımdan.
kırılan bütün kalplerin hesabını soracağız.
- deliduman, emrah serbes.
- deliduman, emrah serbes.
duygularımı kaybediyorum sanırım. pek bir şey hissedemiyorum artık. bir öfkem var sadece. yakıp kavuran içten içe. dolu dolu yaşayabildiğim bir öfke. diğerleri karanlık bir caddede yanıp sönen bir sokak lambası gibi. zira kaybolunca hisler karanlığa gömülüyor insan. ve kaybolunca duygular, kayboluyor insanlar, yavaş yavaş. bir öfke sadece, bir kızgınlık. ara ara yaşayabildiğim yegane his. kızgınım yine şu sıralar. birine değil birilerine. hayatı yaşanmaz hale getirenlere. benden umudumu çalanlara, sırf onlar gibi düşünmediğim için. bir toplumu felakete sürükleyen bir grup basiretsize mesela. kendi isteğiyle sürüklenen basiretsiz yığına. gençleri işsiz bırakanlara. kendi çocukları dünyada cenneti yaşarken. oğlu mazlum kaldı diye babaları ağlatanlara. zira ağlamamalı babalar. çünkü çocuklar o gözyaşlarını kaldıramaz. dini siyasete karıştıranlara kızgınım sonra. insanların manevi değerleriyle oynayanlara kızgınım. bir toplumun cehaletine kızgınım. bilmediğini bilmeyene kızgınım. insanlara kızgınım. bazı değerlerden yoksun kalanlara kızgınım sonra. yaşlıya yer vermeyen gence kızgınım mesela. sırada önüme geçip fatura ödeyen amcaya kızgınım. yere tüküren adama kızgınım. ben yaya geçidinin başında öylece beklerken, bana yol vermeyen araca kızgınım. gönlünü mal mülk sevdasıyla kaplayana kızgınım sonra. maddiyat için manevi değerleri yıkanlara. yoksul diye yuva yıkana. insanlıktan yoksun insan suretlerine kızgınım. çocukları mahzun bırakan bir sisteme kızgınım sonra. çıplak ayaklı bir çocuğun mercedesin başında mendil satmasına kızgınım ben, mesela. yetmeyecek kelimelerim bilirim. hayat sevilmeye değer de. ben o sevgiyi bizden çalanlara kızgınım. yine de tebessüm ederim. kızgınlığımı, kırgınlığımı bir tebessümün arkasına sakladım. belki bir çocuğun içini ısıtır, kim bilir.
Ockham'ın Usturası yaklaşımından hareketle iktisat biliminde kullanılan bir mantık. diğer değişkenler sabit tutularak, bağımlı değişkendeki değişmeler gözlemlenir. Ockham'ın Usturası mantığına göre, unsurlar gereğinden fazla çoğaltılmamalıdır. ve bu mantık çoğu bilim dalında bir sonuca ulaşılabilmek için kullanılır. iktisat biliminde ise ceteris paribus varsayımı yapılmadan bir sonuca ulaşmak neredeyse imkansızdır. çünkü iktisadi araştırmalar bir laboratuvarda değil, gerçek hayatın içinde yapılır. dolayısıyla bir değişkeni istenilen düzeyde azaltıp artırabilmek mümkün değildir. sadece bazı değişkenler sabit tutulur, araştırılan bağımsız değişkenin bağımlı değişkene etkisi bulunur. ceteris paribus varsayımı, iktisatta sonuca ulaşabilmek için kullanılan bir araçtır.
Aynı zamanda, sözlükte yeni bir yazar.
Aynı zamanda, sözlükte yeni bir yazar.
Bir ekonomide durgunluk ve enflasyonun bir arada olması durumu. Normal şartlar altında ekonomide durgunluk olduğu vakit fiyatlar genel düzeyinde bir gerileme beklenir. Veya talep enflasyonu olan bir ekonomide durgunluk beklenmez. Ancak stagflasyonda olan bir ülkede durgunluk süresince fiyatlar genel seviyesi artmaya devam eder. Hammadde yönünden dışa bağımlı ülkelerde yaşanan "maliyet enflasyonu" ve beraberinde getirdiği yavaşlayan ekonomik büyümenin durgunluğa sebebiyet vermesi stagflasyon olgusuna örnek olarak verilebilir. Dünya 1970' lerde tanışmış ve bu olgu keynesyen politikaların bir nevi çökmesine sebebiyet vermiştir. Çünkü keynesyen iktisadi öğretide durgunluk ve enflasyon bir arada yer almaz.
Sermaye hareketlerinin vergilendirilmesidir. Kısa vadede ülkelerin ödeme bilançolarında olumsuz etki oluşturan sermaye giriş çıkışlarına binde beş gibi düşük oranlarda uygulanır.
(bkz:james tobin)
(bkz:james tobin)
Görüşleri 1929 bunalımına kadar geçerli olan iktisadi öğreti.
Fransa' da ortaya çıkan merkantilist akım. Almanya ve avusturyadaki merkantilist akıma ise kameralizm denir.