kötü sözlük'te takılıyordum bi ara. hatta uzun süre takıldım. neyse, bi ara orada zengin'in muhabbeti döndü. hatta yanlış hatırlamıyorsam buranın ilk kadrosu komple kötü'den. ben de merak edip girdim, üye oldum. o zaman nedense pek sarmamıştı. sonra canım sıkılınca yine geldim. takılıyorum öyle.
bir ara delirmekten korkuyordum. literatürde manyofobi olarak bilinen korkuya sahiptim yani. iki gram aklımı yitirip sokaklara düşeceğim diye korkuyordum. en büyük korkumdu.
ne zaman aklını yitirmiş birine rastlasam, onun gibi olacağımı düşünür ve korkardım. hatta o zaman oturduğum yerde deli bir adam vardı. onu gördüğüm veya sesini duyduğum an titremeye başlıyordum. öyle böyle bir korku değil. karşımda ayı olsa o kadar korkmam.
neyse, psikologa gittim. seanslara maddi durumum yettiğince devam ettim. delirme korkusunun çocukken uğradığım bullying -akran zorbalığı- sebebiyle var olduğunu keşfettik.
şöyle ki, korkunun esas sebebi delirmek değil, komik duruma düşmek, alay edilen, acınan, hor görülen kişi olmaktı. aklını yitirip sokaklara düşen insanların bu durumda olduğuna şahit oldukça, çocukluğumla bağlantı kurup, aynı şeyi yaşadığımı düşünüp bunun mümkün olmasından korkuyordum.
yani, insan çocukluğun tapınağından kolay çıkamıyor.
ne zaman aklını yitirmiş birine rastlasam, onun gibi olacağımı düşünür ve korkardım. hatta o zaman oturduğum yerde deli bir adam vardı. onu gördüğüm veya sesini duyduğum an titremeye başlıyordum. öyle böyle bir korku değil. karşımda ayı olsa o kadar korkmam.
neyse, psikologa gittim. seanslara maddi durumum yettiğince devam ettim. delirme korkusunun çocukken uğradığım bullying -akran zorbalığı- sebebiyle var olduğunu keşfettik.
şöyle ki, korkunun esas sebebi delirmek değil, komik duruma düşmek, alay edilen, acınan, hor görülen kişi olmaktı. aklını yitirip sokaklara düşen insanların bu durumda olduğuna şahit oldukça, çocukluğumla bağlantı kurup, aynı şeyi yaşadığımı düşünüp bunun mümkün olmasından korkuyordum.
yani, insan çocukluğun tapınağından kolay çıkamıyor.
okudukça, tecrübe ettikçe, yaşadıkça değeri daha çok anlaşılıyor.
birkaç yıl önce okuduğum birkaç kitabın gazına gelip babasına isyan eden ergen gibi reddetmiştim. fakat yaşadığım ülkeyi tanıdıkça ne kadar kıymetli olduğunu ve ne kadar doğru işler yaptığını anlıyorum. hatırasına karşı bir özür borcum var.
birkaç yıl önce okuduğum birkaç kitabın gazına gelip babasına isyan eden ergen gibi reddetmiştim. fakat yaşadığım ülkeyi tanıdıkça ne kadar kıymetli olduğunu ve ne kadar doğru işler yaptığını anlıyorum. hatırasına karşı bir özür borcum var.
rağbet görmelerinin sebebi devlet okullarının kalitesizliğidir.
çocuğunu buralara gönderen her aile zengin değil. birçoğu orta sınıf. binbir sıkıntıyla kredi çekerek, borca girerek, ellerinde ne varsa satarak gönderiyorlar. çünkü haklı olarak, devlet okullarında çocukları için bir gelecek göremiyorlar.
açıkçası çocuğum olsa ben de böyle yapardım. zira devlet okulları hem müfredat hem de personel bakımından kalitesiz. devlet okulları kaliteli olsa, yedi yaşında çocuklara din dersi vermek, henüz kavrayamayacakları soyut kavramları dayatmak yerine doğru düzgün bir eğitim verse zaten bu özel okullar tercih edilmez.
çocuğunu buralara gönderen her aile zengin değil. birçoğu orta sınıf. binbir sıkıntıyla kredi çekerek, borca girerek, ellerinde ne varsa satarak gönderiyorlar. çünkü haklı olarak, devlet okullarında çocukları için bir gelecek göremiyorlar.
açıkçası çocuğum olsa ben de böyle yapardım. zira devlet okulları hem müfredat hem de personel bakımından kalitesiz. devlet okulları kaliteli olsa, yedi yaşında çocuklara din dersi vermek, henüz kavrayamayacakları soyut kavramları dayatmak yerine doğru düzgün bir eğitim verse zaten bu özel okullar tercih edilmez.
evlenme kararı alana kadar garip ve anlaşılmaz gelir. hatta ne yalan söyleyeyim, böyle sosyal medya ortamlarında nişandan oradan buradan resim paylaşan arkadaşlarıma boyut değiştirmiş gibi bakıyordum. resimlerden birinin içinde yer alana kadar böyleydi.
eski samimiyetin kalmaması bence medeni durumla değil yaşla, artan sorumluluklar ve meşguliyetlerle alakalı. eşim arkadaşlarımla görüşmemi, bağımı koparmamamı telkin ediyor tam aksine, ama bende pek görüşecek, takılacak hâl kalmadı. eskiden barlardan çıkmazdım, konserden konsere gezerdim şimdi kalabalık bir ortamda durmaya tahammül edemiyorum. kadıköy'e aşıktım mesela, şimdi hiç gidesim gelmiyor. muhtemelen bir çok arkadaşım "evlendi ve değişti" şeklinde yorumlayacak, fakat pek öyle değil.
neyse, güzel bir şey. özgürlüğümü kaybetmek -eskiden en büyük korkum ve önyargım buydu- şöyle dursun, daha özgür hissediyorum. o kadar öcü bir şey değil yani.
eski samimiyetin kalmaması bence medeni durumla değil yaşla, artan sorumluluklar ve meşguliyetlerle alakalı. eşim arkadaşlarımla görüşmemi, bağımı koparmamamı telkin ediyor tam aksine, ama bende pek görüşecek, takılacak hâl kalmadı. eskiden barlardan çıkmazdım, konserden konsere gezerdim şimdi kalabalık bir ortamda durmaya tahammül edemiyorum. kadıköy'e aşıktım mesela, şimdi hiç gidesim gelmiyor. muhtemelen bir çok arkadaşım "evlendi ve değişti" şeklinde yorumlayacak, fakat pek öyle değil.
neyse, güzel bir şey. özgürlüğümü kaybetmek -eskiden en büyük korkum ve önyargım buydu- şöyle dursun, daha özgür hissediyorum. o kadar öcü bir şey değil yani.
düşüncesi bile tiksindiren insandır.
bilmiyorum, belki yemekle ilgili konularda aşırı takıntılı olduğum için bana öyle geliyor. yemek yiyen birine bakamam mesela. mümkün değil. ama bu da iğrenç be kardeşim.
bilmiyorum, belki yemekle ilgili konularda aşırı takıntılı olduğum için bana öyle geliyor. yemek yiyen birine bakamam mesela. mümkün değil. ama bu da iğrenç be kardeşim.
mavi trençkotlu bir adama asla güvenmeyin
ölüyken araba sürmeyin
ölüyken araba sürmeyin
ursula le guin'in "yerdeniz serisi"ni en başa koyabilirim sanırım.
lord of the rings'ten bahsetmiyorum bile. o en iyinin de üstünde. onun sıralamaya girmesi haksız rekabet olur. ama ne yazık ki piyasa onun kötü klonlarıyla dolu.
bir de neil gallman'ın "amerikan tanrıları"na başladım, bu da fena değil gibi duruyor.
lord of the rings'ten bahsetmiyorum bile. o en iyinin de üstünde. onun sıralamaya girmesi haksız rekabet olur. ama ne yazık ki piyasa onun kötü klonlarıyla dolu.
bir de neil gallman'ın "amerikan tanrıları"na başladım, bu da fena değil gibi duruyor.
maceranın sonunda gördükleri son şey devasa bir parıltı oldu. farların parıltısından gözlerini ovuşturmaya çalışırken bir tırın kendilerine doğru gelmekte olduğunu fark edemediler. nihayetinde tır çarpması sonucu öldüler.
--son--
--son--
50 liraya bulunursa şükredilmesi gerekir.
geçen gün kapıda kaldım, çağırayım dedim. adam dükkanı 70'ten açıyor. nihayetinde 2 yıl önce aldığım ve bir boka yaramayan decathlon üyelik kartıyla hallettim. kart haşat oldu ama 70 lira bayılmaktan iyidir.
geçen gün kapıda kaldım, çağırayım dedim. adam dükkanı 70'ten açıyor. nihayetinde 2 yıl önce aldığım ve bir boka yaramayan decathlon üyelik kartıyla hallettim. kart haşat oldu ama 70 lira bayılmaktan iyidir.
türk rock tarihinin underrated gruplarından biri. böyle gruplar hak ettiği ilgiyi görmediği için piyasa elektrogitarla arabesk pop yapan zibidilere kaldı.
şöyle bir şarkı yapmışlar yani. anıt diksek az.
şöyle bir şarkı yapmışlar yani. anıt diksek az.
masayı silmek yerine restoranı terk etmesi gereken kişidir.
bir restorana gittiğinizde masayı silme ihtiyacı hissediyorsanız, yemek yemek için kötü bir yer seçmişsiniz demektir. zira müşterinin gözleri önünde olan masa bile kirliyse mutfakta kim bilir neler dönüyordur. belki de mutantlar falan vardır mutfakta. her bok olabilir.
bir restorana gittiğinizde masayı silme ihtiyacı hissediyorsanız, yemek yemek için kötü bir yer seçmişsiniz demektir. zira müşterinin gözleri önünde olan masa bile kirliyse mutfakta kim bilir neler dönüyordur. belki de mutantlar falan vardır mutfakta. her bok olabilir.
2008'de canlı izleme şerefine eriştiğim grup. konserin bir kısmını hatırlamıyorum. baya hatırlamıyorum. nasıl kendimden geçmişsem o kısımlar gitmiş.
hatta ali bulaç mı bulamaç mı ne bir zaman yazarı konsere gidenler için "satanist ateist aczmendi müsveddeleri" gibi bir şey yazmıştı.
neyse, bunları boşverelim vesselam.
hatta ali bulaç mı bulamaç mı ne bir zaman yazarı konsere gidenler için "satanist ateist aczmendi müsveddeleri" gibi bir şey yazmıştı.
neyse, bunları boşverelim vesselam.
müthiş bir girişim.
yözdil berbat bir gazeteci. serdar ortaç şarkılarıyla eşdeğer köşe yazıları yazıyor. bu kitapla mısıroğlu'nun paralel simetrisinde bir sözdetarih uzmanı olmayı başarmış. ancak iyi bir girişimci olduğunu söyleyebiliriz.
bu kitabın kitlesi zaten atatürk'ü gerçek tarihi kimliğiyle kavrayan insanlardan oluşmuyor. hap bilgiler ve aforizmalar peşinde koşan insanlardan oluşuyor. atatürk'ü ve cumhuriyet devrimlerini merak edenler için birçok kaynak var. sözgelimi şevket süreyya aydemir'in "tek adam" kitabını bugün en ücra ilçe kütüphanelerinde bile bulabilirsiniz. ancak yözdil'in kitlesi öğrenmenin değil, lafazanlığın peşinde. eh, bu koşullarda adamın girişimi de cuk oturmuş.
tarih eğitimi aldım ve reklam yazarlığı yapıyorum. kitap tarihi açıdan beş para etmez. öyle ki, kitaptaki bazı bilgiler abdülhamit'in sözde hatıra defterine -abdülhamit asla günlük tutmadı- dayandırılmış. ancak kitabı aldığım pazarlama ve reklamcılık eğitimlerine göre değerlendirmem gerekirse, başarılı.
yözdil berbat bir gazeteci. serdar ortaç şarkılarıyla eşdeğer köşe yazıları yazıyor. bu kitapla mısıroğlu'nun paralel simetrisinde bir sözdetarih uzmanı olmayı başarmış. ancak iyi bir girişimci olduğunu söyleyebiliriz.
bu kitabın kitlesi zaten atatürk'ü gerçek tarihi kimliğiyle kavrayan insanlardan oluşmuyor. hap bilgiler ve aforizmalar peşinde koşan insanlardan oluşuyor. atatürk'ü ve cumhuriyet devrimlerini merak edenler için birçok kaynak var. sözgelimi şevket süreyya aydemir'in "tek adam" kitabını bugün en ücra ilçe kütüphanelerinde bile bulabilirsiniz. ancak yözdil'in kitlesi öğrenmenin değil, lafazanlığın peşinde. eh, bu koşullarda adamın girişimi de cuk oturmuş.
tarih eğitimi aldım ve reklam yazarlığı yapıyorum. kitap tarihi açıdan beş para etmez. öyle ki, kitaptaki bazı bilgiler abdülhamit'in sözde hatıra defterine -abdülhamit asla günlük tutmadı- dayandırılmış. ancak kitabı aldığım pazarlama ve reklamcılık eğitimlerine göre değerlendirmem gerekirse, başarılı.
hotmail'i kullanmayalı rahat on yıl olmuştur. ama pek iyi bir servis değildi.
mesela "bu maili 10 kişiye yollamazsan cinler gelip ağzını burnunu kıracak" tarzı forward mailler olurdu. hotmail, forward zincirindeki bütün mailleri gösterirdi ve bu spamleri başlatanlar genellikle e-posta listelerini reklam firmalarına satardı.
bir de hotmail'i hacklemek hiç zor değildi. zira spam filtresi pek iyi çalışmıyordu ve sahte arayüz göndererek -hotmail sayfası gibi düzenleniyor, şifre girildiğinde mail adresine ulaşıyor- hesap çalmak kolaydı.
hotmail şu an nasıl bilmiyorum ama gmail gayet iyi ve güvenli.
mesela "bu maili 10 kişiye yollamazsan cinler gelip ağzını burnunu kıracak" tarzı forward mailler olurdu. hotmail, forward zincirindeki bütün mailleri gösterirdi ve bu spamleri başlatanlar genellikle e-posta listelerini reklam firmalarına satardı.
bir de hotmail'i hacklemek hiç zor değildi. zira spam filtresi pek iyi çalışmıyordu ve sahte arayüz göndererek -hotmail sayfası gibi düzenleniyor, şifre girildiğinde mail adresine ulaşıyor- hesap çalmak kolaydı.
hotmail şu an nasıl bilmiyorum ama gmail gayet iyi ve güvenli.
iş bilmez pazarlama departmanının azizliğine uğramış site.
ben şeyi anlamıyorum, bunlar e-ticaret ile yeni tanışmış nalbur dükkânı değil. ülkenin en prestijli e-ticaret sitelerinden biri. böyle bir amatörlüğü nasıl yapabiliyorlar?
bir kampanya oluşturulduktan sonra hem içerik hem de hedef kitleye uygunluk bakımından incelenmesi lâzım. yoksa böyle durumlarla karşılaşmak olası.
ben şeyi anlamıyorum, bunlar e-ticaret ile yeni tanışmış nalbur dükkânı değil. ülkenin en prestijli e-ticaret sitelerinden biri. böyle bir amatörlüğü nasıl yapabiliyorlar?
bir kampanya oluşturulduktan sonra hem içerik hem de hedef kitleye uygunluk bakımından incelenmesi lâzım. yoksa böyle durumlarla karşılaşmak olası.
aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni filmiyle sona erdiğini düşünebileceğimiz dönemdir. zira bu filmde yeşilçam filmlerinin bütün klişeleri işlenmiş ve taşlanmış.
genellikle kabul etmesi zor olsa da, bu dönemdeki filmlerin çoğu gerçekten kötüdür. tek problem imkânlar değil. yeşilçam senaryoları mantık hatalarıyla, eksiklerle, gereksiz tekrarlarla doludur. kemal sunal'ın ve şener şen'in oynadığı toplumcu gerçekçi komedi filmlerini ve metin erksan'ın yeşilçam geleneğinin biraz dışında tutmakta fayda görüyorum. zira metin erksan'ın filmlerini "söyle kaç para istiyorsun kızımı bırakmak için" filmleriyle aynı kategoride değerlendirmek haksızlık olur.
bu yeşilçam filmleri ne oldu da birden muteber hâle geldi çözebilmiş değilim. herhalde eskiye, eski türkiye'ye duyulan özlem bu ilgiyi arttırdı. yoksa gerçekten kötü filmler.
genellikle kabul etmesi zor olsa da, bu dönemdeki filmlerin çoğu gerçekten kötüdür. tek problem imkânlar değil. yeşilçam senaryoları mantık hatalarıyla, eksiklerle, gereksiz tekrarlarla doludur. kemal sunal'ın ve şener şen'in oynadığı toplumcu gerçekçi komedi filmlerini ve metin erksan'ın yeşilçam geleneğinin biraz dışında tutmakta fayda görüyorum. zira metin erksan'ın filmlerini "söyle kaç para istiyorsun kızımı bırakmak için" filmleriyle aynı kategoride değerlendirmek haksızlık olur.
bu yeşilçam filmleri ne oldu da birden muteber hâle geldi çözebilmiş değilim. herhalde eskiye, eski türkiye'ye duyulan özlem bu ilgiyi arttırdı. yoksa gerçekten kötü filmler.
sözlüklerin vazgeçilmezidir. bunun olmadığı sözlüğe sözlük demem ben.
interaktif sözlüklerin bitmeyen geyiğidir.
ben de yapmadım değil. yaptım. elalemin nickaltına manas destanı gibi yardırdıktan sonra "sözlüğü çok ciddiye alıyorsun" dedim. demedim diyemem. sanırım hepimiz zaman zaman çeşitli yanılgılara düşüyoruz.
ben de yapmadım değil. yaptım. elalemin nickaltına manas destanı gibi yardırdıktan sonra "sözlüğü çok ciddiye alıyorsun" dedim. demedim diyemem. sanırım hepimiz zaman zaman çeşitli yanılgılara düşüyoruz.
(bkz:saksağan)
mümkün olduğunca uzak durulması gereken beyaz eşyadır.
kullanılmış çamaşır makinesine 2000 lira fiyat çakıp garanti sorulduğunda "garanti benim abi" diyen spotçular varken mantıklı değil.
kullanılmış çamaşır makinesine 2000 lira fiyat çakıp garanti sorulduğunda "garanti benim abi" diyen spotçular varken mantıklı değil.
2003-2008 yılları arasında hotmail maillerinde dolaşan spam mesajları okumuş kişidir. muhtemelen bilmem hangi mesajı 4 kişiye göndermezse cinlerden dayak yiyeceğine de inanmıştır.