confessions

dr vitus werdegast

1. nesil Yazar - Tatlı

  1. toplam entry 27
  2. takipçi 3
  3. puan 3064

psikologların çocukluğa inmesi

dr vitus werdegast
bir ara delirmekten korkuyordum. literatürde manyofobi olarak bilinen korkuya sahiptim yani. iki gram aklımı yitirip sokaklara düşeceğim diye korkuyordum. en büyük korkumdu.

ne zaman aklını yitirmiş birine rastlasam, onun gibi olacağımı düşünür ve korkardım. hatta o zaman oturduğum yerde deli bir adam vardı. onu gördüğüm veya sesini duyduğum an titremeye başlıyordum. öyle böyle bir korku değil. karşımda ayı olsa o kadar korkmam.

neyse, psikologa gittim. seanslara maddi durumum yettiğince devam ettim. delirme korkusunun çocukken uğradığım bullying -akran zorbalığı- sebebiyle var olduğunu keşfettik.

şöyle ki, korkunun esas sebebi delirmek değil, komik duruma düşmek, alay edilen, acınan, hor görülen kişi olmaktı. aklını yitirip sokaklara düşen insanların bu durumda olduğuna şahit oldukça, çocukluğumla bağlantı kurup, aynı şeyi yaşadığımı düşünüp bunun mümkün olmasından korkuyordum.

yani, insan çocukluğun tapınağından kolay çıkamıyor.

mustafa kemal atatürk

dr vitus werdegast
okudukça, tecrübe ettikçe, yaşadıkça değeri daha çok anlaşılıyor.

birkaç yıl önce okuduğum birkaç kitabın gazına gelip babasına isyan eden ergen gibi reddetmiştim. fakat yaşadığım ülkeyi tanıdıkça ne kadar kıymetli olduğunu ve ne kadar doğru işler yaptığını anlıyorum. hatırasına karşı bir özür borcum var.

özel okul

dr vitus werdegast
rağbet görmelerinin sebebi devlet okullarının kalitesizliğidir.

çocuğunu buralara gönderen her aile zengin değil. birçoğu orta sınıf. binbir sıkıntıyla kredi çekerek, borca girerek, ellerinde ne varsa satarak gönderiyorlar. çünkü haklı olarak, devlet okullarında çocukları için bir gelecek göremiyorlar.

açıkçası çocuğum olsa ben de böyle yapardım. zira devlet okulları hem müfredat hem de personel bakımından kalitesiz. devlet okulları kaliteli olsa, yedi yaşında çocuklara din dersi vermek, henüz kavrayamayacakları soyut kavramları dayatmak yerine doğru düzgün bir eğitim verse zaten bu özel okullar tercih edilmez.

arkadaşlarının bir bir evlenmesi

dr vitus werdegast
evlenme kararı alana kadar garip ve anlaşılmaz gelir. hatta ne yalan söyleyeyim, böyle sosyal medya ortamlarında nişandan oradan buradan resim paylaşan arkadaşlarıma boyut değiştirmiş gibi bakıyordum. resimlerden birinin içinde yer alana kadar böyleydi.

eski samimiyetin kalmaması bence medeni durumla değil yaşla, artan sorumluluklar ve meşguliyetlerle alakalı. eşim arkadaşlarımla görüşmemi, bağımı koparmamamı telkin ediyor tam aksine, ama bende pek görüşecek, takılacak hâl kalmadı. eskiden barlardan çıkmazdım, konserden konsere gezerdim şimdi kalabalık bir ortamda durmaya tahammül edemiyorum. kadıköy'e aşıktım mesela, şimdi hiç gidesim gelmiyor. muhtemelen bir çok arkadaşım "evlendi ve değişti" şeklinde yorumlayacak, fakat pek öyle değil.

neyse, güzel bir şey. özgürlüğümü kaybetmek -eskiden en büyük korkum ve önyargım buydu- şöyle dursun, daha özgür hissediyorum. o kadar öcü bir şey değil yani.

en iyi fantastik kitaplar

dr vitus werdegast
ursula le guin'in "yerdeniz serisi"ni en başa koyabilirim sanırım.

lord of the rings'ten bahsetmiyorum bile. o en iyinin de üstünde. onun sıralamaya girmesi haksız rekabet olur. ama ne yazık ki piyasa onun kötü klonlarıyla dolu.

bir de neil gallman'ın "amerikan tanrıları"na başladım, bu da fena değil gibi duruyor.

replikas

dr vitus werdegast
türk rock tarihinin underrated gruplarından biri. böyle gruplar hak ettiği ilgiyi görmediği için piyasa elektrogitarla arabesk pop yapan zibidilere kaldı.

şöyle bir şarkı yapmışlar yani. anıt diksek az.

metallica

dr vitus werdegast
2008'de canlı izleme şerefine eriştiğim grup. konserin bir kısmını hatırlamıyorum. baya hatırlamıyorum. nasıl kendimden geçmişsem o kısımlar gitmiş.

hatta ali bulaç mı bulamaç mı ne bir zaman yazarı konsere gidenler için "satanist ateist aczmendi müsveddeleri" gibi bir şey yazmıştı.

neyse, bunları boşverelim vesselam.

yılmaz özdil'in 2500 liralık kitabı

dr vitus werdegast
müthiş bir girişim.

yözdil berbat bir gazeteci. serdar ortaç şarkılarıyla eşdeğer köşe yazıları yazıyor. bu kitapla mısıroğlu'nun paralel simetrisinde bir sözdetarih uzmanı olmayı başarmış. ancak iyi bir girişimci olduğunu söyleyebiliriz.

bu kitabın kitlesi zaten atatürk'ü gerçek tarihi kimliğiyle kavrayan insanlardan oluşmuyor. hap bilgiler ve aforizmalar peşinde koşan insanlardan oluşuyor. atatürk'ü ve cumhuriyet devrimlerini merak edenler için birçok kaynak var. sözgelimi şevket süreyya aydemir'in "tek adam" kitabını bugün en ücra ilçe kütüphanelerinde bile bulabilirsiniz. ancak yözdil'in kitlesi öğrenmenin değil, lafazanlığın peşinde. eh, bu koşullarda adamın girişimi de cuk oturmuş.

tarih eğitimi aldım ve reklam yazarlığı yapıyorum. kitap tarihi açıdan beş para etmez. öyle ki, kitaptaki bazı bilgiler abdülhamit'in sözde hatıra defterine -abdülhamit asla günlük tutmadı- dayandırılmış. ancak kitabı aldığım pazarlama ve reklamcılık eğitimlerine göre değerlendirmem gerekirse, başarılı.

hotmail vs. gmail

dr vitus werdegast
hotmail'i kullanmayalı rahat on yıl olmuştur. ama pek iyi bir servis değildi.

mesela "bu maili 10 kişiye yollamazsan cinler gelip ağzını burnunu kıracak" tarzı forward mailler olurdu. hotmail, forward zincirindeki bütün mailleri gösterirdi ve bu spamleri başlatanlar genellikle e-posta listelerini reklam firmalarına satardı.

bir de hotmail'i hacklemek hiç zor değildi. zira spam filtresi pek iyi çalışmıyordu ve sahte arayüz göndererek -hotmail sayfası gibi düzenleniyor, şifre girildiğinde mail adresine ulaşıyor- hesap çalmak kolaydı.

hotmail şu an nasıl bilmiyorum ama gmail gayet iyi ve güvenli.

n11

dr vitus werdegast
iş bilmez pazarlama departmanının azizliğine uğramış site.

ben şeyi anlamıyorum, bunlar e-ticaret ile yeni tanışmış nalbur dükkânı değil. ülkenin en prestijli e-ticaret sitelerinden biri. böyle bir amatörlüğü nasıl yapabiliyorlar?

bir kampanya oluşturulduktan sonra hem içerik hem de hedef kitleye uygunluk bakımından incelenmesi lâzım. yoksa böyle durumlarla karşılaşmak olası.

yeşilçam filmleri

dr vitus werdegast
aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni filmiyle sona erdiğini düşünebileceğimiz dönemdir. zira bu filmde yeşilçam filmlerinin bütün klişeleri işlenmiş ve taşlanmış.

genellikle kabul etmesi zor olsa da, bu dönemdeki filmlerin çoğu gerçekten kötüdür. tek problem imkânlar değil. yeşilçam senaryoları mantık hatalarıyla, eksiklerle, gereksiz tekrarlarla doludur. kemal sunal'ın ve şener şen'in oynadığı toplumcu gerçekçi komedi filmlerini ve metin erksan'ın yeşilçam geleneğinin biraz dışında tutmakta fayda görüyorum. zira metin erksan'ın filmlerini "söyle kaç para istiyorsun kızımı bırakmak için" filmleriyle aynı kategoride değerlendirmek haksızlık olur.

bu yeşilçam filmleri ne oldu da birden muteber hâle geldi çözebilmiş değilim. herhalde eskiye, eski türkiye'ye duyulan özlem bu ilgiyi arttırdı. yoksa gerçekten kötü filmler.