İzmir'in dağlarında gezen ceylana bir çift sözü var sanırım.
Fakat ceylan bilgili, gözlüklü, donanımlı...
Tatlıses'in bildiğini çoktan unutmuş bile.
Bireysel ve serbest eğlenme durumunun toplu ve senkronize hale dönüşmüş şekli.
Aynı onedio'nun "rahatlatan görüntüler"i hem gruptakilere hem de izleyenlere keyifli dakikalar yaşatır.
Yöresel bazda farklılık yaratma çabaları neticesinde " biz de şu yönde dönelim","onlar adım atarken biz omuz titretelim"," vay efendim onlar omuz omuza biz serçe parmaklarla tutuşalım" vs. gibi varyasyonları mevcuttur.
Aynı onedio'nun "rahatlatan görüntüler"i hem gruptakilere hem de izleyenlere keyifli dakikalar yaşatır.
Yöresel bazda farklılık yaratma çabaları neticesinde " biz de şu yönde dönelim","onlar adım atarken biz omuz titretelim"," vay efendim onlar omuz omuza biz serçe parmaklarla tutuşalım" vs. gibi varyasyonları mevcuttur.
Militanlık.
Bir gruba veya tarafa ait olarak nitelendirilmemesi gereken, toplumsal bazda can yakıcı sonuçlara sebep olan yönelim.
Bir gruba veya tarafa ait olarak nitelendirilmemesi gereken, toplumsal bazda can yakıcı sonuçlara sebep olan yönelim.
Kişinin işlediği suçun, cezasını öderkenki sıfatı.
Psikolojidir.
Psikoloji, toplumları düzene sokabilir veya kaosa sürükleyebilir.
Burada "algı operasyonu" vs. gibi son günlerde sulandırılmış kelimeler kullanmaya gerek duymuyorum ki siyasetçiler ve "ünlü"ler bu kalıbı en fazla kullananlardır.
Siyasetçiler ve medyatik kişiler psikolojiyi yönlendirecek kadar akıllı değiller. Genelde sosyolojik çıkarımlar ve değerler üzerinden hareket ediyorlar.
Fakat garip bir şekilde yönlendirmeyi başaramadığı bir olgunun tespitini yapabiliyorlar. Enteresan...
Psikoloji, toplumları düzene sokabilir veya kaosa sürükleyebilir.
Burada "algı operasyonu" vs. gibi son günlerde sulandırılmış kelimeler kullanmaya gerek duymuyorum ki siyasetçiler ve "ünlü"ler bu kalıbı en fazla kullananlardır.
Siyasetçiler ve medyatik kişiler psikolojiyi yönlendirecek kadar akıllı değiller. Genelde sosyolojik çıkarımlar ve değerler üzerinden hareket ediyorlar.
Fakat garip bir şekilde yönlendirmeyi başaramadığı bir olgunun tespitini yapabiliyorlar. Enteresan...
Colomb tarafından söylenen ır.
Memurluktur.
O kadar iş yoktur ki çay içmekten çay gurmesi olurlar.
O kadar iş yoktur ki çay içmekten çay gurmesi olurlar.
Hırsızlıktır.
Kitaplar değerlidir diye çalana tevazu ile davranacak değiliz. Hırsızlıktır. Kelimelerle yumuşatmanın alemi yok.
Değerli diye gidip mona lisa tablosunu çalsam kimse bana böyle davranmaz.
Aslında millet olarak sözlük okumamız gerekiyor.
Yoksa bu kavram karmaşası içerisinde herşeyi tüketeceğiz.
Kitaplar değerlidir diye çalana tevazu ile davranacak değiliz. Hırsızlıktır. Kelimelerle yumuşatmanın alemi yok.
Değerli diye gidip mona lisa tablosunu çalsam kimse bana böyle davranmaz.
Aslında millet olarak sözlük okumamız gerekiyor.
Yoksa bu kavram karmaşası içerisinde herşeyi tüketeceğiz.
Daha öncesinde yapılan bir sığırlığı ifade eder.
Karşıdaki kişiden hoşlanmıyorsanız "daha fazlasına gerek yok" diyerek pek de anlamayacağı dilden lafınızı monte edip güne keyifle devam edebilirsiniz.
Karşıdaki kişiden hoşlanmıyorsanız "daha fazlasına gerek yok" diyerek pek de anlamayacağı dilden lafınızı monte edip güne keyifle devam edebilirsiniz.
Denge problemi olmayan kızların boş dolmuşta yer değiştirmesidir.
Gözlemcinin yerini değiştirirsek arkadaşın yaptığı heyecanı yansıtan sonuca ulaşmak mümkündür.
"dolmoşto 3 kozon sozo yoromoso"
Gözlemcinin yerini değiştirirsek arkadaşın yaptığı heyecanı yansıtan sonuca ulaşmak mümkündür.
"dolmoşto 3 kozon sozo yoromoso"
Sos: gençliği 1850'lerde geçmiş ve günümüze ışınlanmış telgraf memuru.
Ağzındaki girdapla insanların zihnini bulandıran şaibeli medya fenomeni.
Bir ingiliz atasözü olması olası.
zira ingiliz gibi bitirmek kavramını işaret ediyor.
zira ingiliz gibi bitirmek kavramını işaret ediyor.
Bu türküde damat adayı, yüksek bir dağda yaşayan ayıya benzetilmiştir.
Belli ki kız tarafından birinin uydurduğu tıngırtı.
Belli ki kız tarafından birinin uydurduğu tıngırtı.
356yastık kullanarak yüzüstü yatabilmek.
Sırtüstü yatıldığında arada kalan derinin gerilmesi.
Tişört yakasının daima önde olması ve beraberinde gelen soğuk algınlığı.
Dar bir yerden yan geçerken kaldırıp başın iki yanında tutmak zorunda kalmak.
Kolları birbirine bağladığında fazla havada kalması.
Dudak kenarından bir gıda parçası döküldüğünde direkt tepsi görevi görüyor olması.
Üst görünüşten yüzey alanını genişlettiği için daha fazla yağmura temas etme olasılığı.
Savaşta karşıdan yukardan aşağı gelen kılıç hamlesinde geri çekilirken tam ortadan kıyafetin zarar görmesi ve konsantrasyon dağılması.
Sırtüstü yatıldığında arada kalan derinin gerilmesi.
Tişört yakasının daima önde olması ve beraberinde gelen soğuk algınlığı.
Dar bir yerden yan geçerken kaldırıp başın iki yanında tutmak zorunda kalmak.
Kolları birbirine bağladığında fazla havada kalması.
Dudak kenarından bir gıda parçası döküldüğünde direkt tepsi görevi görüyor olması.
Üst görünüşten yüzey alanını genişlettiği için daha fazla yağmura temas etme olasılığı.
Savaşta karşıdan yukardan aşağı gelen kılıç hamlesinde geri çekilirken tam ortadan kıyafetin zarar görmesi ve konsantrasyon dağılması.
Küçük badem anlamında.
İoh: öğrenci işlerinde memur.
Sos: çilingir
Klm: at yarışı spikeri
The doctor: nalbant
Rakunzhell: seyis
Fiorabella: arkeolog
Kısıtlı imkanlarla çalışmasına rağmen işinin hakkını veren insanların bir gezegen keşfidir.
Bravo'dur onlara, iyi ki varsınız'dır.
Bravo'dur onlara, iyi ki varsınız'dır.
Kaptonur: açık deniz korsanı.
Jack sparrow'un veliahtı.
Jack sparrow'un veliahtı.
Longbow kullanan kişilerin oluşturduğu birlik.
Longbow uzun bir ingiliz yayıdır.
Maksimum atış mesafesi 350 -400 metredir.
Yayın uzunlugu 190-200 cm kadardır.
Osmanlı zamanında bir elçimiz londrada bir afiş görür.
Üzerinde "kendine güvenen ingiliz okçuları..." diye başlayan bir yarışmanın duyurusudur.
Başvurur ama kabul edilmez.
Konuyu, istanbul'a gelince sarayda intikal ettirir.
Gerekli yazışmalar yapılır ve yarışmaya katılması sağlanır.Menzil atışına girecektir ve son sıradadır.
Türk yayları longbow gibi uzun görünebilir fakat kurulduğu zaman kısalır.Kurması da maharet ister.
Yayı tersten kıvırıp çileyi uçlarına gerince yay kendinden potansiyel enerjili bir hale gelir.
(Çile çekmenin mantığı burdan gelir.)
Orda dalga geçerler "bu kısacık yayla nasıl cesaret ediyorsun..." gibisinden.
Umursamaz.
Zihgirini takar paş parmağına
(yeniçeri ocağında okçular yetişirken baş parmakları güçlensin diye misket oynarlar)
"Ya hak" diyerek gönderir okunu.
430 metre civarına isabet eder.
O zamana kadar ingilterede atılan maksimum mesafeyi aşmıştır.(kaynaklarda bu mesafenin 380 metre olduğunu okumuştum)
"Nasıl yaptın sen bunu" diye sorarlar.
Zat'ı muhterem bıyık altından gülümseyerek:
"Siz deli misiniz.bu mesafeyle beni, ok meydanındaki yarışlara dahi almazlar" der.
O zamanlar istanbuldaki yarışlara katılmak için istenen minimum mesafe 450 metredir.
Hele bir tozkoparan iskender vardır ki yaklaşık 850 metreye yolladığı bilinir.
Longbow uzun bir ingiliz yayıdır.
Maksimum atış mesafesi 350 -400 metredir.
Yayın uzunlugu 190-200 cm kadardır.
Osmanlı zamanında bir elçimiz londrada bir afiş görür.
Üzerinde "kendine güvenen ingiliz okçuları..." diye başlayan bir yarışmanın duyurusudur.
Başvurur ama kabul edilmez.
Konuyu, istanbul'a gelince sarayda intikal ettirir.
Gerekli yazışmalar yapılır ve yarışmaya katılması sağlanır.Menzil atışına girecektir ve son sıradadır.
Türk yayları longbow gibi uzun görünebilir fakat kurulduğu zaman kısalır.Kurması da maharet ister.
Yayı tersten kıvırıp çileyi uçlarına gerince yay kendinden potansiyel enerjili bir hale gelir.
(Çile çekmenin mantığı burdan gelir.)
Orda dalga geçerler "bu kısacık yayla nasıl cesaret ediyorsun..." gibisinden.
Umursamaz.
Zihgirini takar paş parmağına
(yeniçeri ocağında okçular yetişirken baş parmakları güçlensin diye misket oynarlar)
"Ya hak" diyerek gönderir okunu.
430 metre civarına isabet eder.
O zamana kadar ingilterede atılan maksimum mesafeyi aşmıştır.(kaynaklarda bu mesafenin 380 metre olduğunu okumuştum)
"Nasıl yaptın sen bunu" diye sorarlar.
Zat'ı muhterem bıyık altından gülümseyerek:
"Siz deli misiniz.bu mesafeyle beni, ok meydanındaki yarışlara dahi almazlar" der.
O zamanlar istanbuldaki yarışlara katılmak için istenen minimum mesafe 450 metredir.
Hele bir tozkoparan iskender vardır ki yaklaşık 850 metreye yolladığı bilinir.