Hollandalı denizci Jacob Roggeveen tarafından 5 Mayıs 1722 yılında keşfedilen ada, paskalya bayramında keşfedildiği için ismi paskalya ada'sı olarak anılmış. Norveçli kaşif Thor Heyerdahl, 1950'lerde Paskalya Adası'nda Güney Amerikalı yerlilerin yaşadığını iddia etse de kemiklerden elde edilen dna örnekleri burada yaşayan halkın pasifik Okyanusu'ndan gelen polenezyalılar'a ait olduğunu ve ilk olarak 318 yılında ayak bastığını tesbit etti. Adayı ilginç kılan içinde 974 adet heykelin bulunması. Şili kıyılarının 3 bin 600 km açığında bulunmasıyla dünyanın karaya en uzak noktası ünvanına sahip olan adanın gövdesini 507 metre uzunluğundaki Terevaka Yanardağı oluşturmakta. Tahitli denizcilerin 'rapa nui' adını verdikleri adanın antik isimlerinden biri 'dünyanın merkezi' anlamına gelen "Te-Pito-O-Te-Henua" ve 'cennete bakan gözler' anlamındaki "Mata-Ki-Te-Rani". Adanın tarihi geçmişinin 12 bin yıl öncesine dayandığı iddia edilse de net bir tarih geçmişi verilememekte, maoi heykellerine sahip olan ada gizemini korumaktadır. Yalnızca tek net bilgi, adanın Avrupalılar tarafından keşfedilmesinin ardından adaya giden ziyaretçiler nedeniyle bulaşıcı hastalıklarla halkın öldüğü ve misyonerlerce tarihi geçmişinin tamamen silindiğidir.
buradan
Tarih itibariyle bugün 24 Kasım öğretmenler günü kutlanacak, öğretmenim canım benim canım benim şarkısı bıcır bıcır öğrenciler tarafından söylenecek ve ardından 'nerde kalmıştık?' sorusuyla öğretmenlerin oturduğu yerden para kazandığı konuşulacak. Güzel ülkemin acı gerçekleri. Hz. Ali'nin bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum sözüne binaen, bu kadar kutsal olan görevi hakkıyla icra eden tüm öğretmenlerin 'öğretmenler günü' kutlu olsun. Aramızda olmayan büyük öğretmenlerin ise emektar yüreklerinden öperim. Ne mutlu; bir harf, köşesinden bir sanat, hayatın içinden bir kesit ve insanlık dersi veren öğretmenlere...
Kapıldıkları elektrik akımında yavaş yavaş voltajı düşüren, artık senden elektrik alamıyorum çemkirmesini alt yazı olarak geçen akımdır. Eğer parti taraftarının, desteklediği görüş fikriyattan ötürü ise o dava yoluna dönüşür ve amaç hizmette bulunmaktır. Fakat destek, menfi çıkarlar doğrultusunda ise o zaman da mezara kadar değil pazara kadar zihniyetinin varlığı söz konusudur. Bu durumdakilerde yüksek ateş, karın ağrısı ve sayıklamalar görülür. Tedavi; vicdanını hesaba çekmektir.
Terimsel ifadesinde bile buram buram zulüm kokan bir kavram. Politik, dini, ulusal, neslî sebeplerden ötürü topluca insan katletmek anlamına gelen bu eylem, ne gariptir ki; insan olduğunu söyleyen varlıklar tarafından gerçekleştirilir. Bazıları ilanen bu eylemde bulunurken, bazıları da aslında zihnî zaaflardan dolayı bu girişimde bulunur. Ben de insanım diyerek, susup ve tefekkür etme vaktidir şimdi...
Uzun aradan sonra geri döndüm. Anladım ki, yazmadan olmuyor. Kalemiyle konuşmak, kağıtlarla hasbihal etmek kalemdarlık yolunda yürüyenlerin kaçınılmaz kaderi. İbreler kelamı göstermekte, kelam ibreye ram olmak arzusunda. Neden susayım, neden lâl tokmak takayım söz kapısına? Basit fakat içten bir itiraf; yazmadan yapamıyorum...
Küçücük fincana 40 yıllık ahde vefanın sığdırıldığı, demlenmek isteyenlerin sade, lezzet arafında kalmak arzusunda olanların orta, ağzımız tatlansın diyenlerin ise şekerli tercih ettikleri bir 'türk' içeçeği.
-bir kahve lütfen, hatrı bol olsun...
-bir kahve lütfen, hatrı bol olsun...