umursamaz olmak. mahalleyi de şehri de dünyayı da çok ziklemiyorum, ben her şeyden güzelim en birinci benim demenin bir yoludur.
bu memlekette sevgi göstergesi olarak kullanılır. çok sevilen insanlara samimiyet ve de şakayla karşılık söylenen sözdür. en çok da anneye ve sevdiceğe söylenir.
"gııız gadasını aldığım" gibi.
"gııız gadasını aldığım" gibi.
dinledikçe tadına doyum olmayan müzikler. her biri ayrı ayrı candır. eddie vedder albümde yer alan şarkıların dokuzunun söz müziğini kendisi yapmış.
Jon Krakauer'ın 1996 yılında yayımlanan ve Christopher McCandless adındaki bir gencin maceraları hakkında, filmle aynı ada sahip, kurgusal olmayan bir kitabından uyarlanmış, 2007 yapımı sinema filmi..
üniversite yıllarındaki bir çok gencin hayal ettiği yaşam tarzıdır. en iyilerin başında giden bir film.
üniversite yıllarındaki bir çok gencin hayal ettiği yaşam tarzıdır. en iyilerin başında giden bir film.
Karşımda durmuş sevinç naraları atıyor. İnsan olduğunu biyolojik olarak reddedemem fakat psikoloji ve zeka da insan olmanın diğer büyük parçaları. Her gün aynaya bakıp gördükleriyle, gördüğüyle,görmediği ve görmediğini bilmedikleriyle, mutlu yaşıyor insan olduğundan emin, insan olduğundan şüpheli olduğum varlık. Bir canlının gelişimi nasıl olur az çok belgesellerden öğrenmişizdir. İnsanı diğer canlılardan ayıran yegane özelliğin ise zekasının olması ve kontrol edebilmesidir. Ve bir de duygusal yanımız var ki zeka ile orantılı olup olmadığı tartışılması gereken bir konu. Ölümü bekleyen yaratıklardan başka bir şey değiliz ve doğum-ölüm arasında harcadığımız bunca zaman içerisine kaç ölüm sığdırdık bilmiyoruz. Doğayı öldürdük daha çok katlar yapıp dünyaya daha yükseklerden bakmak için, hayvanları öldürdük kimisi süslesin kemerimizi, çantamızı, kolyemizi, kimisi doyursun asırlardır açlıktan yanıp tutuşan midemizi diye. Doğanın kanunları var elbet reddedemem fakat hiç bir hayvan yiyebileceğinden fazlasını avlamamıştır. İnsanlığın yaptığı yiyecek stoğu sanırım yüzyıllar boyu milyonlarca insanı doyurmaya yetecek seviyede, ki milyonlarca insanın dünyanın çeşitli yerlerinde açlıktan öldüğünü de göz önüne alırsak bu noktada zamandan da kazanmış oluyoruz. Dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli sebeplerle her gün yüzlerce insan ölüyor, elbet ölüm doğanın döngüsünü devam ettirmesi için gerekli. Oysa insanın insanı öldürdüğü, toplu katliamların yapıldığı, kirli savaşların yaşandığı bir zamandan, bu pisliğe boğazına kadar batmış, ve pisliğin dışında kalan dişleriyle sırıtıp kahkahalar, sevinç naraları atan bir toplumun bireyleri olarak geçiyoruz. Bir terör saldırısına "oh olmuş onlardan kimse ölmüyordu zaten", "bunlar da zamanında bizimkileri öldürmüşler neyine üzülecem" gibi zeka yoksunu cümleler duymak, karşımdakiyle aynı canlı türünden olup olmadığımı dahi sorgulamama sebep oluyor. Dil, din, ırk, inanç, mezhep insanlığın doğal yaşamında kimisi zorunlu sebeplerle kimisi de sadece uydurma ve korku sonucu ortaya çıkmış ve bugün insanlığın sonunu getirmek üzere olan kavramlardır. İnsan zekasının bugün evrenin sırlarını çözmeye çalıştığı bir dönemde bizler ölüyoruz. Ve öyle sıradan ve öyle boktan ölümler ki bunlar, muhtemelen evrende insanlık dışında bir medeniyet varsa bize açık olan her taraflarıyla gülüyorlardır. Karşımda oturmuş insanların ölümüne naralar atan insan olduğu konusunda ailesinin emin olduğu mahlukat, bugün toplum içerisinde baba olma, yarınların güvencesi olan çocuklar yetiştirme gibi sorumluluklar dahi üstlenmiş durumda. Ölüyoruz. Her gün daha çok, daha kalabalık öldürüyorlar bizi. Bizi insanlar katlediyor. Ve insanlık, insan zekası, insan beyni oturmuş, insan medeniyeti oturmuş ölümleri izliyor.
(bkz:mahalle baskısı)
lise yıllarımda ilk okuduğum kitabı semerkant ile beni benden alan ve ömer hayyam'a olan hayranlığımı bir kez daha yükseklere çıkaran yazar. kitabını okumadım diyenleri de buradan eshefle kınıyoruz.
kulaktan kulağa dolaşan fakat gerçekliği henüz kanıtlanmamış olay, şahıs, mevzu falan filandır. gerçekliği bilinmemesine rağmen herkesin bildiği duyduğu hakkında bir kaç cümle sarfettiği.
(bkz:şehir efsanesi)
vedat türkali'nin yazdığı ve severek okuduğum romanlarından bir tanesi. olaylar yine komünistlerin üzerinden yürüyor tabi. detay için lütfen kitabı okuyun.
asıl adı Abdulkadir Pirhasan olan türk komünist şair yazar senarist. çok güzel kitapları var ve çok güzel bir insandı. o da diğer güzel insanlar gibi o güzel atlara binip gitti. okuyalım diye bize şunları bıraktı;
(bkz:yalancı tanıklar kahvesi)
(bkz:bir gün tek başına)
(bkz:kayıp romanlar)
(bkz:güven)
(bkz:yalancı tanıklar kahvesi)
(bkz:bir gün tek başına)
(bkz:kayıp romanlar)
(bkz:güven)
“Üzülme baba,” dedim, “alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha.” “Ona üzülmüyorum ki ben,” dedi babam. “Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık.”
polisiye roman konusunda başarılı türk yazar. kitaplarında istanbul'un her köşesini adım adım betimleyebiliyor bu abimiz. ve ayrıca roman kahramanları hep nevzat komserdir. sis ve gece kitabının da filmi çekilmiştir, izlenesi bir film olmuş.
"cehalet mutluluktur" şiarıyla hazırlanmış sistem. bir toplumu/sürüyü kolay yönetmenin en iyi yolu ve yöntemidir. canı sıkılan eğitim sistemine el atıyor.biri uzatıyor biri kısaltıyor, biri omzunda taşıyor biri etek giydiriyor. muz cumhuriyeti mi la burası?
(bkz:köle toplumlar)
(bkz:köle toplumlar)
(bkz:mutlu olmak)
zeka ürünü değildir. bu ülkede türk, kürt, çerkez, alevi, sünni hepimiz kardeşiz deyip sokakta "ramazanda oruç tutmayanı dövme yarışması" düzenler gibi, her ilden "ramazan dayağı" başlıklı haberler gelmesi bu cümlelere kulak veren zeka yoksunlarının da olduğunu gösteriyor. oysa bu ülkede müslümanlar dışında oruç tutan dini inancı olan insanlar da var. sorsan "nalakası var lan, inanmıyosan saygı o.ç." diye havlarlar.
yol arkadaşı, aynı yolda yürüyen, aynı fikir uğruna mücadele eden anlamına gelir. devrimcilerin kullandığı bir tabirdir.
(bkz:yoldaş)
iz bırakanlar unutulmaz cümlesinin en birinci ve tek öznesidir. sesi ve bıraktığı şarkılarla yıllar yılı "bu memleketten bir usta geçti" dedirtecek şahsına münhasır bir adamdı kendisi.