confessions

oblomov

1. nesil Yazar - Gayretli

  1. toplam entry 326
  2. takipçi 20
  3. puan 6854

israil

turuncu gemi
yarım asırdan fazladır işgalci utanmazlığın zirvesinde olan emperyalist devlettir. israil'in bölgede bu kadar güçlü bir devlet olmasını arkasındaki abd desteğine bağlayan hayli fazladır ki, bir bakıma doğrudur. peki bölge'nin petrol ağaları devlet'lerin hepsinin emperyalist israil devletiyle masa altından al gülüm ver gülüm oynayıp da, halklarına utanmazca yalanlar söylemesine ne demeliyiz? işgalci israil'in zulmüne karşı birleşmiş halkarın karşısında hangi güç durabilir? bu güç, ortadoğu'da ki bütün etnik kökenlere ve dini mensubiyetlerin yer aldığı bir güç olacaktır. hatta bu gücün içinde eser miktarda musevi dinine mensup kardeşlerimiz de olacaktır.

mesele bütün halklara doğruyu söyleme meselesidir. ve eminim ki halklar bir gün bunu her ağızdan talep edecektir. gerisi gündelik hamasettir.

aşk

bouii
Bir çeşit hastalık halidir. Her hastalık gibi kendine has belirtileri vardır. Onlardan bazıları ;
Virüsün bulaştığı kişiyi gözünde kusursuzlaştırmaya yol açan şiddetli halisülasyonlar, varlığıyla hissedilen mutluluğun en küçük hasrette yoksunluk krizine yol açması, beyne giden tüm yolların tıkanması sebebiyle idrakta sorun, nadir de olsa dile vuran aşktan helak olan arkadaş grubudur.
Şifası onda zannetseniz de hem yara hem de yâr olmadıkça derin ve kanamalı bir yara olarak kalır. Ama korkmayın genelde süründürse de öldürmüyor. Yarayı saçma sapan ilişkiler yaşayarak iltihap kaptırmaz, Üstüne temiz tutarsanız zamanla kabuk bağlar ve hızla iyileşirsiniz. Bunu Yaşayacak olan tüm hastalarımıza şimdiden acil şifalar diliyorum.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

bouii
Gün boyunca, içimden bu dizeleri tekrar ettim. Şimdi ise sanki yaşıyorum. İnsan çok kalabalıkken nasıl böylesi bitmeyen bir yalnızlıkla boğulabilir ki... Rol yapmaktan çok yoruldum. Sadece çok yorgunum...

ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum

halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum

uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

Turgut Uyar

yalnızlık

bouii
Genelde yoldaşım olsa da bazen karşıma kanlı canlı azılı bir düşman olarak geliyor. İşte o noktada hissettirdiği çaresizlik kadar gerçek, muazzam bir his daha hiç tanımadım. Bunları genel geçer yalnızlık edebiyatına katkıda bulunmak için değil tamamen doğru olduğuna emin olduğum bir tespiti dile getirmek için yazıyorum.

Yarenimken kendisiyle çok iyi anlaştığım bu illet herhangi bir ayrı düşüşte sürekli olarak sakladığım, ısrarla inkar ettiğim ve hatta ince ince kanamasına müsaade ettiğim yaralarıma acımadan tuz basıyor. Belki de Tüm eksik, kırılmış yanlarımı bildiği için bana fısıldadığı tüm sözler on ikiden vuruyor. Yapım gereği nasılsın sorusunun asla gerçek cevabını veremediğim için beni elinden kurtaracak tek bir yakınım bile yok. Bu beni öylesine boğuyor ki sol kolumda fiziksel bir acı olarak nüksetmesi hem bedenimi hem de ruhumu acıtıyor.

Zorunlu tanım; böyle bok gibi, iğrenç, bir sürü insana sahipken saptan daha sap hissettiren bir histir.

diyanet turistlere islam'ı anlatacak

turuncu gemi
diyanet'in yeni projesi.

http://www.cumhuriyet.com.t...

dinle hiç bir sıkıntım yok. sol külliyattan daha fazla, dini eserleri okumuşluğum vardır. bir ateist olsam da hala dinlerden öğreneceğim çok şey olduğunu düşünmekteyim. ve bunca yüz yıldır insanlığı allahın bile yola getiremediğini gördükçe çok üzülmekteyim.

1950'lerden beri devletimizin dine bakışı çok büyük çelişkiler içerir. laik bir devletizdir, devlet her dine eşit mesafededir ama kışladan, okullara kadar sadece mescid vardır. kuran-ı kerimde kul hakkı yemek en büyük günahtır ama ehli kitaptan, islamın diğer mezheplerinden vatandaşlara, ateistlere kadar herkesten kesilen ve bir çok insanın hakkını helal etmediği vergiler sünni diyanete gider. sünni diyanet bu vergilerle sünni camileri yaptırır. imamlar bu helal edilmeyen kul hakkı dolu vergilerden maaş alır. ve cuma günleri vatandaşlara hutbede kul hakkının ne kadar büyük günah olduğuyla dolu bir dini satarlar.

dinde zorlama yoktur ama zorunlu din dersi eğitimi vardır. ve hatta bu dersin adı avrupa insan hakları mahkemesinden dönmesin diye iki yüzlülükle yıkanmıştır. ''din kültürü ve ahlak bilgisi''
hadi canım oradan. verdiğiniz eğitim gün gibi bir sünni islam külliyatıdır. öğretmen masalarında kız çocuklarına masa örtüsü giydirilerek namaz falan kıldırılır.

şimdi de turistlere içinde zorlama olmayan dinin, zorla eğitimi verilecekmiş. ne kadan da iyi bir fikir.

20 ekim 1991 genel seçimleri

turuncu gemi
shp ve dsp'nin toplam oyunun yüzde 32'yi bulduğu seçimdir. solun, kürtlerin de desteğiyle tekrar yükselişe geçtiği seçimdir. kürt halkının 1921'den bu yana ilk defa tbmm'de kendi dilleriyle temsil edildiği seçimdir.

fakat sol bu kimlikten korkusunu ve fobisini aşamadığı için sonrasında tekrar büyük çöküşe geçmiştir. 1995 yılında rp'nin yükselişi de kürt halkını kazanmasıyla oldu. 2000'lerde akp'nin hiç bir ittifaka gerek duymadan yüzde 51 alması, aynı zamanda ülkemizin en büyük kürt oyu alması sayesinde olmuştur. akp günümüzde kürt halkını kaybedince, mhp ile ittifakında bile 40 mı alır, 42 alır da öper başına mı koyar tartışılmaktadır.

artık günümüzde halkların sınıf kardeşliği solda tekrar atmaya başlamıştır. umarım güzel günlere çıkacağız.

baskaturlubirsey

baskaturlubirsey
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava...

bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun

bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgârda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince.

nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka...

geceye bir şiir bırak

quares
üst üste sigaralar içtim, çok güzel kızlar geçti, biralar...
paris, günlerden 2 ramazan, bir mehmet efe
neden hiç durmadan saatlerine bakar bu ihtiyarlar
aslan neden haramdır, ne diyor mutezile?

ezan okunurken teybin kapatılmasına bazen inandım
inandım bir insanın başka bir insanı doğurmasına...
sinema çıkışları ah süperleştirmesin seni
kırılan kalbine kâfi bir tatlı baretta.

muaviye'yi yaratan allah'a inandığıma da inandım
duman oldu gençliğim lâkin hazmettim bunu
katil polis çölü kana buladığında
azmettim, haktır atın asfalta vurduğu..

bazarov inancıyla çektim iskarpinleri kotun altına
çok paslı filmler çektim dişlerim kamaşmadan
allah varsa devlet şirktir, duyan safına çekilsin
-paris bu yaz çok sıcak öf-
çekilmiyor başbakan..."

Ah muhsin ünlü

charles bukowski

poor
allah'tan hayatta değil. emrah serbes'in bu kadar popüler olduğu bir ülkede bu herif yaşasa işimiz komple haşattı.

yanlış olmasın. bukowski güzel yazar. bizim okuyucu sığır.

sahaf kokusu

pasaj
insanın içini kitapların farklı huzuruyla dolduran koku. bir de tezgâhta saçlar ağarmış, yüz kırışmış, tane tane ve ağırca konuşan, aradığın kitabı kendine büyük bir görev edinerek raflarda gözlüğünün üzerinde arayan amca varsa yaşamın manasını bu sahaf dükkânında dahi sezebilirsiniz.

vatan haini

mislilac
Nazım Hikmet'in 1962 yılında bir Ankara gazetesin de hakkında çıkan vatan hainliği yazısına cevap verdiği, saksıya fesleğen gibi oturturum anlamına da gelen şiiri.

VATAN HAİNİ


"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."



geceye bir şiir bırak

quares
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
- çürüyen diş, dökülen et-,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet.
Bursa da havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
fakir köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...

Nazım Hikmet RAN

ahmet kaya

kozmos
siyasi olarak kişilere düşündürdükleri, kafalardaki imaj bir yana, müziği kaliteli bir insan. günlerce dinlenesi parçaları var, yok değil yani gerçekçi olayım.

geceye bir şiir bırak

quares
alper'den 700 lira borç aldım bugün
israil devleti gömülsün diye karanlıklara!
çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun
başka bir mazluma
bir mazluma
mazlum…
sevgilim
tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum.
oysa ne çok ayet vardı 90'larda…
baktığımız her yerde ayrı bir allah
gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara.
insan olmak bizatihi sansasyoneldir.
diline döktüğüm dilleri hatırlasana…alper bana 700 lira borç verdi bugün
israil kaç mermi yapabilir bu parayla?
tarık ali'nin muhammed ikbal için söyledikleri doğru mu?
frengiden öldü diyor lahor pavyonlarında.
işte 90'larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim
düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz.
şimdi ikbal cennette, tarık ali ingiliz
merminin de biliyorsun, bini bir para
ve diyelim ki humeyni'yi de seviyorum jack daniel'ı da
diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir
diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler…
bana duyduğun sevgiyi azımsasana!
lira bana alper borç bugün verdi 700.
hemen iki paket malbora, biraz mızrak, biraz kuz.
bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim
fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz.
ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar
demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode.
dünya kocaman bir köy, en iyi sigara malbora
araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke israil.
eğer bir gemi dolusu hayvan
haksız yere böğürüyorsa
ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil?
biliyorsun zalimin dediği olur ortadoğu'da
dur küfretme. zalimler de allah'a dahil! söylemiş miydim alper'in bana borç verdiğini?
mızrak aldım, çok arabesk, fazla anakronik.
kuz desen; alnım açık, dolaşmam kuytularda.
belki de lirayı kapar kapmaz 700
yüzümü dönmeliydim olduğu gibi batıya.
bir bakmışım karşıdan tarık ali geliyor
hey bayım; şu var ya; şu koca london bridge…
90'larda espriler hep böyleydi sevgilim
çok açık göstermeci, nobran, edepsiz ve kitsch!
90'larda zalimler biraz racon bilirdi.
karıları çocukları köpekleri olurdu.
yalnız kalan bir zalim allah'ı düşünürdü
dur gevşeme. zulüm, allah'tan hariç!
ah o gemide ben de olsaydım eğer
mızrağı sallardım aştot'a kadar
belki gider çirkin bir faşiste değer
belki de bir masumun tam kafasına.
ama savaş böyleymiş bazen siviller
ölebilirlermiş devlet uğruna.
90'lar bitti artık onlar var ve hey
siz devlete inanan bütün reziller
cehennemde karşıma çıktığınızda
öyle bir yumruk patlatacağım ki tam burnunuza
hayatınız gazze şeridi gibi geçerken gözünüzden
anlayacaksınız allah ne demek
ahlak ne demek
ve rüya…
bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
devletin bekasının da allah belasını versin
malboranın da!

ah muhsin ünlü

geceye bir şiir bırak

quares
Ayağı kırılan atların vurulduğunu öğrendiğimden beri
Umudumu kestim insanlardan!.
Bu yaşımdan sonra karşıma çıkan
Sen
Ve ben
Olsa olsa bir çeşit spekülasyon yaratırız hepsi o kadar..

Ayağı kırılan atlar öldükten sonra nereye gider?
Var mıdır onlara da cennet vaad eden bir kitap?
Gülümseyerek uzattığın alçı,
iyileştirmez ki ruh kırığımı..

Ayağı kırılan atları vurmasınlar diye
Çocuk yaşta kırdım bütün oyuncaklarımı.
Önce annem kesti benden ümidini, sonra öğretmenim.
Vurulan atlarla birlikte gömdüm çocukluğumu at mezarlığına
Boşuna uğraşma, geri getiremezsin sevgilim..

ali lidar

hayat

ontolojik sancilarimin merhemi
kızınca perdesini çekip, kapısını sürgülüyor. her zaman o kırmızı perdeyi, karanlığın içinde mermer gibi duran o kapıyı mı göreceğim? belkide insan kendini kanaatkarlığa alıştırsa idi daha muhteşem bir hayatı olurdu. zira hayat, insana istediğini vermiyor. ne baştan çıkarılmaya ne de ayartmaya geliyor. bildiğini okuyor.. öyle gizemli haller de takınmıyor. insanlar gibi pembe-sarı- mavi bulutların ardına gizlenmiyor. neysem oyum, bırak da hırpalayayım seni diyor..

ontolojik sancilarimin merhemi

ontolojik sancilarimin merhemi
“ her şeyden” ( şeyli olan her şey ayrı yazılır bu 1) şikayet etmeyen yazar. Şikayet ettiği konu yeni yazar arkadaşların çekip gitmesini engellemek ve yazma hevesinde olan mevcut yazarların, heveslerinin kırılmasını önlemek adınadır. Yani tamamen sözlüğün yararını gözetiyor.

Söyleşi ve güzel söz yazarı olup olmadığımı anlamak için profilini 10 sn gezmek yeterlidir. Üstüne çıkabilecek en ufak bilgi kırıntın varsa kahve ısmarlamaktan çekinmeyecektir.


Hoşça kal, güle güle..

cahil

poor
cehalete sahip kişi. bu öğrenim seviyesi ile ölçülemez ama eğitim görmemiş, kendini yetiştirmemiş, yetersiz ve tecrübesiz manasında kullanılır.

zaten okumuşun cahili daha da çekilmez genelde. bunların bir de burnu havada olur.
(bkz:çok cahilsin keşke ölsen)

neyse neyse. çok sulandırdık.



edit: ukdecinin nickini girmeyi unuttum. beni bir kızıllandırırsa...

porno

poor
seks içerikli film, video, fotoğraf falan olarak düşünülse de porno yalnızca bu değildir. iki veya daha fazla kişinin cinsel münasebetine dayalı ilişki olarak düşünülse de çok daha fazlasıdır.

benim aklıma örnek olarak atlıkarınca filmi geliyor. filmde mert fırat tecavüzcü babayı oynarken biz sahnelerde tecavüzü direkt olarak görmemekte ve belli imgelerle anlamaktayız. veya the woman filminde tecavüzcü baba elinde bir mumla belirir. ve mum söner. daha sonra o mumu evin kızının başında görürüz. her iki filmde de gerçeği olanca çıplaklığıyla algılamayız, bu bilgiyi kendimiz işler ve anlamlandırırız. anlattığım konu cinsellik olduğu için karıştı, farkındayım. açacağım.

aklıma ne yazık ki bir çırpıda örnek gelmedi ülke siyasetinden dolayı ama bizim ülkeyi baz almayalım. elimizde muz cumhuriyeti diye bir ülke olsun. bu ülkenin iktidarından bir kısım oldukça memnunken, diğer kısım hiç memnun olmasın ve aradaki gerilim her geçen gün artsın. memnunların sayısı da oy sayılarına göre fazla olsun. memnun olmayanlar iktidarın uzun yıllardır değişmemesine ve birçok siyasi, toplumsal çalkantı olmasına rağmen daha da köklenmesine sinir olsun. memnun olanlarla aralarındaki gerilim iyice derinleşsin. bu süreçte sanatçılar da takımlaşsın ve iktidarın yanında bulunan sanatçılar devlet kadrolarında yer alsın, itibar görsün vs. yer almayanlar ise iktidardan memnun kalmayanlar tarafından sevilsin. bu arada da işinde iyi bir sahne sanatçısı olsun. bu sanatçı kitleler tarafından gerek bilgisi, gerek hitabeti, gerek işindeki başarısı tarafından çok sevilsin ama herkes bu garibimi görüşünü açıklamadığı için darlasın. her iki taraf da "suya sabuna dokunmamak"la eleştirsin bu adamı. yazılarında, söyleşilerinde, tweetlerinde, sahnesinde, talk showlarda kendini belli etmemesi büyük kusur atfedilince kendisi en son "böyle bir ortamda görüşümü açıklamaktan geri durarak görüşüm hakkında büyük bilgi veriyorum." desin bu zat-ı muhterem. bu adamın görüşü hakkında birçok insan fikir sahibidir artık. sizin gibi. ama kimse tamamen emin değildir. bu adam illa da "açık açık" anlatmaya "zorlanırsa" pornografi başlar.

anahtar olay "açık açık" ve "zorlanmak". "e porno videolarda eve gelen musluk tamircisine çok istekli bir şekilde yürüyen abla o zaman porno dahilinde değil midir?" diyecek sosyal zekası üç eq olan arkadaşım. şimdi senin için porno kuşağı: siktir git.

yani işin özü, özeti şudur ki: porno veya pornografi kafanızı kullanmanızı engellemek, sisli perdeyi kaldırmak için vardır. yani cinsel içerikli porno video bağımlısı insanların bir süre sonra cinsellik doyumunun azalmasının sebebi de aralanacak bir perde kalmamasıdır. kullanmayın, kullandırtmayın.

bu entry baudrillard'ın "pornografi muhakkak seks, resim veya yazı değildir. pornografi talep anında bütünüyle elde edilebilendir." sözünden esinlenilerek yazılmıştır.

ukdeci: mia

kitap okumak

ontolojik sancilarimin merhemi
aynı kitabı 3-4 defa, belki 10 defa okumaktır. bir kitabı tek seferde okumuş sayılmazsınız. elbette sayfalarda yazanlar aynı kalacaktır; ancak gözlerinizden aynı kalmalarını bekleyemezsiniz. siz değişirsiniz, bakışınız değişir. dolayısıyla kitaplar da "değişir".