confessions

ontolojik sancilarimin merhemi

1. nesil Yazar - Minnet duyulası

  1. toplam entry 1315
  2. takipçi 54
  3. puan 40911

narsisistik kişilik bozukluğu

ontolojik sancilarimin merhemi
Benmişim. Bugünden itibaren kibrime karşı savaş açtım. Onu anlayabilmek için ondan uzaklaşmak... Belki, isa gibi yaklaşıp bana zarar verse bile diğer yanağımı uzatmak. (: Anlama çabasını buraya oturtabiliriz. Ego, insanın öteki hakkında hiçbir düşüncesi olmadığında olanaksız kılınıyor zaten ( dolayısıyla kendisi hakkında da ).

samimiyetsiz

ontolojik sancilarimin merhemi
bünyesinde "samimiyet" ve benzeri kelimeler barındıran bir dili konuşan yerli insanlar, genellikle samimiyetsizlik ve güvensizlik üretirler. samimiyetin gerçekten yaşandığı topluluklarda herhangi bir kelimeye ihtiyaç duyulmaz. Dil en çok da tahammülsüzlüklerimiz sırasında devreye girer.

hayatından memnun olmayan; etraflıca öngöremediği diplomasıyla birlikte birden pazarlanmaya başlanan insanın öfkesi, samimiyet kılığına girer (nefretiyse aşk kisvesinde sunar kendisini). ondan uzak durmak gerekir ama ondan uzak durmak, neredeyse ona yakın durmak demektir; birinden uzaklaşmaya çabalanırken, gayriihtiyari, bir başkasına yaklaşılır (en iyi ihtimalle kendine yaklaşır insan). sonra, samimiyetsiz, yalan`ı dışlar. hayatında hiç yalan söylemediğini düşünür; çünkü söylediği yalanlar öylesine dehşet vericidir ki, sarıp sarmalayarak kendi derinliklerine gömmüştür onları -artık göz önünde değillerdir. insanın kanını donduracak işkence sahneleri için, uykularına misafir olmak gerekir onun.

son olarak bir hitler ya da bir neron güzellemesi yapmayacağım, fakat belki şaşırtıcı farkındalık düzeyiyle neron'u, samimi olduğunu başkalarından öğrenmek zorunda kalan (onay almak zorunda kalan) hitler'den ayırabilirim. bir topluluğun önünde edilmiş ve edilecek bütün yeminler, insanın dehşet verici tarihinden izler içerir. tarihinden dehşet almayan insandır samimiyetsiz.

benlik

ontolojik sancilarimin merhemi
insan, benliğinin en güzel kısmına, onu verince sahip oluyor; birine, bir şeye, bir bilinmeyene, neye olursa. onun kendi içinde, müspet bir değere sahip pek az şey oluyor ve o, bunlar ya da başka şeyler üzerinde hak iddia ettikçe ya da bunda ısrar ettikçe kendi içine kaçıyor bütün değerler.


(bkz:bağlılık)

estetik yaşantı

ontolojik sancilarimin merhemi
“this be the verse"'e atıfta bulunmak gerekirse, tam çevirisiyle, anne-baba tarafından sikilip atılmamış evlatların yaşamı. kısaca, mütevazı bir boş küme. sanayi devrimi'nden ve fransız ayak takımının ihtilalinden önce kralların saraylarında ve düklerin şatolarında genişlemiş olan zaman, günün şartlarında daralıyor. insanlar geçmişte bir krala karşı hakiki (sevgi cinsinden ifadesi bulunmayan) bir nefret besleyebilmişken, günün dünyasında üst düzey bir idareciye yönelik gerçek (estetik haz kaynağı) bir nefret örneğine rastlamak oldukça zor -bulunabilecek en gerçek nefret, ifade edilememiş hayranlıktan ibaret.

derinlik

ontolojik sancilarimin merhemi
Bir ölçü birimi olmadığını düşünüyorum. Çünkü ölçmenin analitik; bölüp parçalama sevdalısı bir girişim olduğu fikrindeyim. Derinlik , yekpare bir duygu. Metresi, fiti yok. Her şeyin bir olduğu; birbirinden ayrı şeylerin ve dolayısıyla onların arasını dolduran bilginin olmadığı hissine gebe bu derinlik.

deneyimlemek

ontolojik sancilarimin merhemi
deneyimlemediklerimizi konuşur, deneyimlerimizden kaçarız. hatta belki dil denen şey bizi sadece yoracak bir kaçışın sahnesinden başka bir şey değildir. genelleme böyle, ancak içimizde deneyimlerinin pek azından kaçmak zorunda olanlar olabilir pek tabii. (: daha doğru ifade edersem deneyimlemediğimiz şeyler hakkında deneyimlediklerimize kıyasla daha çok şey bildiğimizi söylemek istedim nihai olarak. biraz da algının istekler aracılığıyla çarpıtılmasından söz ediyorum. karşımızda duran bir nesnenin sadece istediğimiz taraflarını görmemiz durumu. deneyimlemediklerimiz hakkında bildiklerimiz, deneyimlediklerimiz hakkında bildiklerimizden fazlaymış gibi yaşıyoruz ve bu da arzuladığımız deneyimlerden uzak durmamıza yol açıyor. zaten bizim için tahammül meselesi hâline gelmiş bir şeyin içine, onu terk ederek girme projesi de buna dair en güzel motif değil midir? sanki terk etmezsek ne olacağını ikna edici bir kesinlikle biliyormuşuz gibi... ilginç.

konuşmak

ontolojik sancilarimin merhemi
kara listemdeki bir kelime. ben şu durumda konuşmayı, dinlememenin araçlarından biri ve en önemlisi olarak addedebilirim. konuştuğumuz şeylerin ne kadarını kendimizin seçtiğine; bazı (hatta çoğu) spesifik kelimenin nasıl da rüyalarımızdan fırlayan birer şarapnel parçasını andırdığına dair bir istatistik elimize geçseydi şaşırırdık bence.
2 /