Albümüyle aynı ismi taşıyan beirut parçası.
1497-1498 augsburg'da bir ressamın çocuğu olarak doğar. basel 'de hans herbst'in atölyesine girer. 1517 de bir bıçaklama olayına karışır. 1519'da evlenir ve basel'de hans herbst'in aktif üyesi olur. 1521'de erasmus von rotterdam'la tanışır ve londra'ya taşınır. daha sonra ingiliz kralı henry viii'nin saray ressamı olur. 1543'de vebadan ölür.
koruyu bir ana tanrıça ve büyünün ustası..
ra'nın bir veçhesi sayılan aton, güneş kursu tanrı taçlarında sık yer alan bir unsurdu. yeni krallık döneminde aton, ayrı bir güneş tanrısına dönüştü. daha sonra insan biçimli tüm simgelerden sıyrıldı ve hayat verici ışınları dışarıya doğru uzanan güneş kursu biçiminde bir simgeye dönüştü.
akit ve dostluk tanrısıdır. adı akit anlamına gelen mithra, aynı zamanda bir ışık tanrı'sı olarak mesih figürü sayılırdı.
kayalık bir mağarada doğduğu söylenen mithras'a tapınılan yeraltı mabetlerine mithrae denirdi. sıkı sıkıya gizli tutulan gizem ayinlerine yalnız erkekler katılabilirdi. mithras'a inananların çeşitli kabul törenlerinden geçmesi gerekirdi. romalı askerler anadolu'da tanıdıkları bu kültü beraberlerinde avrupa'ya götürdü. mithras 3.yüzyılda roma'nın resmi güneş tanrısı olarak ilişkilendirildi. bu tanrı'ya dönük ibadet uzun bir süre hristiyanlıktan daha güçlü kaldı.
hem dünyanın hem de insanların yaratıcısı sayılırdı. bir savaş tanrısı olmakla birlikte, büyüye, şiire ve güzel sanatlara dönük ilgisiyle tanınırdı. efsaneye odin'in kuzgunları huginn ve muninn evrenin her yanında uçup ona haberler toplarlardı. havada gidebilen sekiz bacaklı bir at olan sleipnir adlı binek hayvanı da kendisine eşlik ederdi.
mumya sargılarının tanrı'sıydı ve cenaze törenleriyle bağlantılıydı. osiris kültünün önem kazanmasıyla birlikte anubis ve osiris efsanesinin içine alındı. ölülerin yargılanışına yardım ettiği ve erdemli kişileri osiris'e götürdüğüne inanılırdı.
italyan kaşif. pekin'i anlattığı eseri sayesinde pekin'in avrupa'da han şehri olarak tanınmasına neden olan gezgin.
vebaya yakalandığında kendisini ziyaret etmeyi herkese yasaklayan bilge imparator, filozof, kral.
Gecenin bu saatinde kaç yazar entry giriyor da; entrynizi düzeltirmisiniz diye msj atmak zor geliyor anlamış değilim. Ne meraklısınız silmeye.
Tanım: son siliciler.
Tanım: son siliciler.
''bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna
şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben
bahtiyarım..."
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna
şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben
bahtiyarım..."
sürrealizmin babalarından kabul edilen, gerçeküstücülerle benim aramdaki fark ''ben gerçeküstücüyüm" diyerek farkını ortaya koymuş dahi ressam..
''biz seviştik, süveyş kanalı kapanmıştı
ellerimizin balıkları bütün kanallarda.''
ellerimizin balıkları bütün kanallarda.''
'sonra sustum. çok konuşunca olan şey: konuşmak, anlatmak, anlamsız gelmişti birdenbire. belki de, katlanıp kaldırılması gereken şeyleri buruşturmuştum.''
Aklını kullanmayı bilen kadındır. Diğer kadınlara nazaran da Şanslı kadındır. Bir de buna fiziksel üstünlüğü de eşlik ediyorsa nadide bir çiçektir. Tabii Zekasını kötüye kullanmadığı sürece.. ondan bir şeyler öğrenmek erkeklere zor gelir çoğunlukla. zeki kadın da kendinden daha az zeki erkeği sever mi emin değilim. hani korunma sığınma iç güdüleri ne derece tatmin olur bilemem. ve bitmek tükenmek bilmeyen çatışmalar elbette, erkek egosu vs.. çekici gelir zeki kadın, ama zekasını sana yöneltip yamuğunu saçmalığını önüne serdi mi, ya kaçarsın ya da öfkelenir itersin onu. yani zeki olsun da bana olmasın gibi bir şey var benim erkeklerde gördüğüm bu.
arındırmaktır bazen. neyse ki ve ne yazık ki saflığın tanımını bile değiştirebilen, alışmak diye bir şey var.
seviyoruz diyenleri görüyoruz; genelde öpüyorlar sevemediklerinden. derrida'nın söylediği singularitee (tekillik) ortaya çıkmadan kimse kimseyi sevemez sevişirler, o ayrı. iki insanın derinlerinde sakladıkları tekilliklerin birleşmesi gerekir ki inanılmaz acılı ve dehşet verici bir süreçmiş gibi gelir hep bana bu.
kendini bildirmek isteyen. fakat şu çözme arzusu tüketmiyor mu içimizdeki cevheri? wittgenstein bu yüzden "bilmece yoktur." demiştir belki de. hep üzerinde düşünmüşümdür, "neyi anlatmak istemiş acaba bu dünyanın en kısa aforizmasında?" diye..
kolaylıkla sevgi ceketini geçirebiliyor üzerine, bütün densizliğiyle. zaaflarımızın en dokunaklılarından biri bu bence.
bir fikir olarak gayet estetik şeyler vaat ediyor; ancak aynı hayat, yaşamak şeklinde zuhur ettiği zaman hiç hoş olmuyor. ben işin hayat kısmıyla ilgileniyor gibiyim; zaten yaşayıp ölmüş ve bir düşünceden bile hafif bir varlık olan hayat üzerinde düşünüp çalışan, yaşayan mevta gibi. hiç acınacak bir yanı yok; bilakis, alabildiğine kasvetli, gösterişli.
doğru anladığını kabullenememek, eşittir yanlış anlamaktır. anlamaya başladığın an aramıza bir dünya girmiş olacak belki!? aslında hep doğru anlarız.
yalana dair bir referansla tanımlatıyor kendini. gerçekte; hangi yağmurla yıkanıyor ruhumuz, elbiselerimizin altında ne parlıyor? bilemeyeceğiz.
''sana bakarak
bütün yüzleri unutmak
kendimden
ve arap saçı olmuş
bir sürü
hikayelerden bıkarak
sana misafir geliyorum
denizlerin sesi içinde
ve gündüz güneşlerinde
şaşırmış
sana misafir geliyorum
biraz daha uykuya yakın
biraz daha dalgın
biraz daha başka şeylerden uzak.''
bütün yüzleri unutmak
kendimden
ve arap saçı olmuş
bir sürü
hikayelerden bıkarak
sana misafir geliyorum
denizlerin sesi içinde
ve gündüz güneşlerinde
şaşırmış
sana misafir geliyorum
biraz daha uykuya yakın
biraz daha dalgın
biraz daha başka şeylerden uzak.''
hatırlamaktan ibaret her şey. sokrates'i yerden yere vurma geleneği nietzsche'yle başlasa da benimle bitiyor. ne sen beni tutmayı biliyorsun ne de ben seni. bu cehalet değil mi ikimizi bir araya getiren bir şekilde? rüyada bir araya gelmiş olanların gerçeğe ihtiyacı kalır mı?