"keşke tüm insanlar senin gibi olsa". bu egomun tavan yapmasına neden olan bir iltifattır. hiç mütevazi olmayacağım, duymuşluğum da çoktur. tabii burada şahsıma övgü olduğu kadar diğer insanlardan yenilmiş kazıkların etkisi olduğunun da farkındayım. bir de zekam üzerinden yapılan iltifatlar çok hoşuma gider, aklınızda bulunsun diye söylüyorum, belki kullanma ihtiyacı hissedersiniz...
not : fark ettiyseniz, fiziğim üzerine herhangi bir iltifat almıyorum. ayrıca sempatiksin lafından hiç haz etmem, bilmem anlatabildim mi ?
Her yerde var burada neden olmasındı...
Bana sorarsanız,
Ömrümden öteye taşıdığım kadın, ya sen bu ülkede doğmasaydın ve ben aşkı herkes gibi bilseydim...
Bana sorarsanız,
Ömrümden öteye taşıdığım kadın, ya sen bu ülkede doğmasaydın ve ben aşkı herkes gibi bilseydim...
Hoşgelmiş yeni bir yazar. Bol bol entry girsin okuyalım.
Melih cevdet anday'ın muazzam şiiri...
bazı bazı içimizden geçenler, şu sözlerin güzelliğine bakar mısınız?
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, Uyusam…
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam…
bazı bazı içimizden geçenler, şu sözlerin güzelliğine bakar mısınız?
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, Uyusam…
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam…
interaktif sözlükler de yazarlık yapma anlamındaki ilk göz ağrım ve hatta sırf bu tabirden dolayı aynı zamanda ilk aşkım olarak gördüğüm sözlük. hoş tümden veda etmedim, sadece yazarlık olayına noktayı koydum.mütemadiyen halen girip, yazılanları okur ve oylamalar yaparım hatta mesajlaşmalara da devam ederim. hemen her sözlükte olabileceği gibi bir takım eleştirilecek yanlarını bulduğunu düşünsem de, benim gönlümdeki yeri gerçekten farklıdır. o nedenle orada deneyim yaşamış ve bu başlık altında düşüncelerini dile getirmiş çoğu yazar arkadaşım gibi hakkında olumsuz bir şey söylemeyeceğim. tekrar ediyorum eleştirilebilecek pek çok yanı olabilir ve olacaktır da ama ben bunun tüm sözlükler için az veya çok olmak üzere geçerli olduğunu düşünüyorum. eh biraz da bazı konularda eski kafalıyım sanırım. ahde vefasızlık yapmayı doğru bulmuyorum, nitekim oradaki "yazarlığa" veda girimde de belirttiğim üzere, benim için yeri her zaman farklı olacaktır.
durun! şurada "derdini ile" başlayan bir buton olacaktı demeyin hemen. kabul ediyorum ki öznel bir başlık açmış bulunmaktayım. lakin niyetim gerçekten yazarların az sonra izah etmeye çalışacağım ve beni bazı düşüncelere gark eden bu sorunsal hakkında, fikirlerini öğrenmekten ibaret. yani dert edindiğim filan yok aslında. hem yanılmıyorsam sözlüklerin olmaz ise olmazı "sorunsalı" ile biten başlıklardan sözlüğümüzde şu an bulunmamakta. yoksa başlığı daha farklı açmam, elbette mümkündü.
her neyse; sık sık yaptığım eylemlerden biridir bu. herhangi bir ortama girdiğimde söz konusu kategorileştirmeyi daha belirgin yaptığımı fark ettim. istemsiz bir şekilde, (buraya dikkat!) insanları "düşünceleri" dolayısıyla bir takım gruplandırmalar içine sokuyorum evet. yani bahsettiğim kategori fiziksel özellikleri içermiyor. geniş bir şekilde ifade edecek olursam, tamamen dünyaya bakış açıları üzerinden bir tür grup içine sokuyorum insanları. beyin dediğimiz organ, gerçekten muhteşem. hele ki insan beyni. bireyler arasında farklılıklar gösterse de, çalışma prensiplerinin aşağı yukarı aynı olduğunu düşünüyorum. biraz da bu nedenle,yazarların bu konu hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum.
şimdi bu kategorileştirme hadisesini biraz daha açmak istiyorum. malumunuz hepimiz yaş alıyoruz. ve bu süreçte farklı insanlar ile etkileşim içine giriyoruz ki, sıra dışı bir yaşamı olmadığı sürece söz konusu bu etkileşim her insan için geçerli. doğrudan hayatımızın içine girmese de, neredeyse hemen her gün yeni bir insan ile karşılaşıyor veya iletişim içine giriyoruz. bu süreç doğal olarak her birimize, bir deneyim kazandırıyor. işte şahsımın kategorileştirme olarak bahsettiğim olayı da, genelde kazanılmış bu deneyimlerin etkilerinin tetiklemesi sonucu başlıyor.
minimize hale getirip, sözlüğümüzden örnek verecek olursam. sözlükte yazarların girmiş olduğu entryleri okumaya başlayınca, bir süre sonra x bir yazar için, aklımda bir profil beliriyor. dediğim gibi bu profil fiziksel özellikleri içermiyor. onun dünya görüşü, olaylara yaklaşımları, kendini ifade ediş biçimi vs. gibi. hatta zaman ilerledikçe, genel ruhsal yapısı hakkında dahi bazı veriler elde ettiğimi düşünerek, kategorileştirme boyutunu genişletiyorum. agresif, sakin, sempatik, antipatik, yumuşak başlı, sabit fikirli vs. gibi. bu noktada tıpkı bilgisayarlardaki dosyalama mantığı gibi, benzerlikler gördüğüm özellikteki insanları, beynimde açtığım klasörlere yerleştiriyorum. şayet etkileşimim artarsa ve söz konusu yazarın, önceden gözlemlediğim davranışlarından farklı bir tavır görüyorsam, onu mevcut klasöründen alıp, başka bir klasöre yerleştiriyorum.
işin sorunsal kısmına gelince. bu kategorileştirme veya gruplandırma sürecinin, mevcut kişilere karşı bakış açımda veya tavrımda bir değişkenlik yaratıp yaratmadığını henüz tam olarak bildiğimden emin değilim. yani x bir klasör içine dahil ettiğim yazarlara, y klasörüne dahil ettiğim insanlardan farklı davranıyor muyum ? işte orası biraz muallakta kalmış durumda. gayem tavırlarımın değişkenlik veya bir ayrımcılık taşımaması yönünde ondan eminim. ama olumlu veya olumsuz bazı önyargılarım, şüphesiz ki tavırlarım üzerinde de etkili oluyordur gibime geliyor.
uzun entry oldu farkındayım, ancak kendimi iyi ve açık ifade ettiğimi düşünüyorum. umarım en azından bir kaç yazar ve dışarıdan sözlüğe takip edenler bu entrymi okur ve yazarlar içinden bu konu hakkındaki düşüncelerini açıklayan da olur. sabırsızlıkla bekliyorum efendim...
her neyse; sık sık yaptığım eylemlerden biridir bu. herhangi bir ortama girdiğimde söz konusu kategorileştirmeyi daha belirgin yaptığımı fark ettim. istemsiz bir şekilde, (buraya dikkat!) insanları "düşünceleri" dolayısıyla bir takım gruplandırmalar içine sokuyorum evet. yani bahsettiğim kategori fiziksel özellikleri içermiyor. geniş bir şekilde ifade edecek olursam, tamamen dünyaya bakış açıları üzerinden bir tür grup içine sokuyorum insanları. beyin dediğimiz organ, gerçekten muhteşem. hele ki insan beyni. bireyler arasında farklılıklar gösterse de, çalışma prensiplerinin aşağı yukarı aynı olduğunu düşünüyorum. biraz da bu nedenle,yazarların bu konu hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum.
şimdi bu kategorileştirme hadisesini biraz daha açmak istiyorum. malumunuz hepimiz yaş alıyoruz. ve bu süreçte farklı insanlar ile etkileşim içine giriyoruz ki, sıra dışı bir yaşamı olmadığı sürece söz konusu bu etkileşim her insan için geçerli. doğrudan hayatımızın içine girmese de, neredeyse hemen her gün yeni bir insan ile karşılaşıyor veya iletişim içine giriyoruz. bu süreç doğal olarak her birimize, bir deneyim kazandırıyor. işte şahsımın kategorileştirme olarak bahsettiğim olayı da, genelde kazanılmış bu deneyimlerin etkilerinin tetiklemesi sonucu başlıyor.
minimize hale getirip, sözlüğümüzden örnek verecek olursam. sözlükte yazarların girmiş olduğu entryleri okumaya başlayınca, bir süre sonra x bir yazar için, aklımda bir profil beliriyor. dediğim gibi bu profil fiziksel özellikleri içermiyor. onun dünya görüşü, olaylara yaklaşımları, kendini ifade ediş biçimi vs. gibi. hatta zaman ilerledikçe, genel ruhsal yapısı hakkında dahi bazı veriler elde ettiğimi düşünerek, kategorileştirme boyutunu genişletiyorum. agresif, sakin, sempatik, antipatik, yumuşak başlı, sabit fikirli vs. gibi. bu noktada tıpkı bilgisayarlardaki dosyalama mantığı gibi, benzerlikler gördüğüm özellikteki insanları, beynimde açtığım klasörlere yerleştiriyorum. şayet etkileşimim artarsa ve söz konusu yazarın, önceden gözlemlediğim davranışlarından farklı bir tavır görüyorsam, onu mevcut klasöründen alıp, başka bir klasöre yerleştiriyorum.
işin sorunsal kısmına gelince. bu kategorileştirme veya gruplandırma sürecinin, mevcut kişilere karşı bakış açımda veya tavrımda bir değişkenlik yaratıp yaratmadığını henüz tam olarak bildiğimden emin değilim. yani x bir klasör içine dahil ettiğim yazarlara, y klasörüne dahil ettiğim insanlardan farklı davranıyor muyum ? işte orası biraz muallakta kalmış durumda. gayem tavırlarımın değişkenlik veya bir ayrımcılık taşımaması yönünde ondan eminim. ama olumlu veya olumsuz bazı önyargılarım, şüphesiz ki tavırlarım üzerinde de etkili oluyordur gibime geliyor.
uzun entry oldu farkındayım, ancak kendimi iyi ve açık ifade ettiğimi düşünüyorum. umarım en azından bir kaç yazar ve dışarıdan sözlüğe takip edenler bu entrymi okur ve yazarlar içinden bu konu hakkındaki düşüncelerini açıklayan da olur. sabırsızlıkla bekliyorum efendim...
jale demirdöğen'in her sayfası tokat gibi çarpan romanı.
Ben mutsuz çocukları görür görmez tanımayı, mutlu çocukları kıskana kıskana öğrendim. İyi babaları ise kötüsüyle yaşaya yaşaya…
Ben mutsuz çocukları görür görmez tanımayı, mutlu çocukları kıskana kıskana öğrendim. İyi babaları ise kötüsüyle yaşaya yaşaya…
Mehmet atlı'nın en güzel şarkılarından. Belki de bir kadına duygularını ifade etmenin en güzel yolu.
Kürtçesi:
Wê fîstana sor, dîsa li xwe ke
xwe bixemilîne, porê xwe se ke
li sîya wê darê ez li benda te me
dereng nemîne, dereng nemîne,
sebra min tine, dereng nemîne
kî ci dibêje, xema min nine
dev jê bernadim, min dil daye te
mizgîna min bide, bêje ya te me
rûyê min bikenîne, bêje ya te me
rûyê min bikenîne, bêje ya te me
ji minra bêje rê, ji kêfan bifirim
sing û berê te bibe hêlîna min
ji minra bêje rê, ji kêfan bifirim
sing û berê te bibe hêlîna min
ya jî bêje na, ez jî bizanim
ya bêje erê, ya jî bêje na
ya bêje erê, ya jî bêje na
ya bêje erê, ya jî bêje na
ya bêje erê, ya jî bêje na
Türkçesi:
o kirmizi fistanini tekrar giy
süsle kendini, saclarini tara
o agacin gölgesinde, seni bekliyorum
gec kalma, gec kalma
sabrim yok, gec kalma
kim ne diyorsa, beni ilgilendirmez
seni birakmam, sana gönül verdim
müjdemi ver artik, "seninim" de
yüzümü güldür, "seninim" de
yüzümü güldür, "seninim" de
bana yolu göster, sevincten ucayim
bagrin bana yuva olsun
bana yolu göster, sevincten ucayim
bagrin bana yuva olsun
ya da "hayir" de, ki ben de bileyim
ya evet de, ya da hayir de
ya evet de, ya da hayir de
ya evet de, ya da hayir de
ya evet de, ya da hayir de
https://open.spotify.com/track/58k33WpnbzYxIheEoZ179S
Kürtçesi:
Wê fîstana sor, dîsa li xwe ke
xwe bixemilîne, porê xwe se ke
li sîya wê darê ez li benda te me
dereng nemîne, dereng nemîne,
sebra min tine, dereng nemîne
kî ci dibêje, xema min nine
dev jê bernadim, min dil daye te
mizgîna min bide, bêje ya te me
rûyê min bikenîne, bêje ya te me
rûyê min bikenîne, bêje ya te me
ji minra bêje rê, ji kêfan bifirim
sing û berê te bibe hêlîna min
ji minra bêje rê, ji kêfan bifirim
sing û berê te bibe hêlîna min
ya jî bêje na, ez jî bizanim
ya bêje erê, ya jî bêje na
ya bêje erê, ya jî bêje na
ya bêje erê, ya jî bêje na
ya bêje erê, ya jî bêje na
Türkçesi:
o kirmizi fistanini tekrar giy
süsle kendini, saclarini tara
o agacin gölgesinde, seni bekliyorum
gec kalma, gec kalma
sabrim yok, gec kalma
kim ne diyorsa, beni ilgilendirmez
seni birakmam, sana gönül verdim
müjdemi ver artik, "seninim" de
yüzümü güldür, "seninim" de
yüzümü güldür, "seninim" de
bana yolu göster, sevincten ucayim
bagrin bana yuva olsun
bana yolu göster, sevincten ucayim
bagrin bana yuva olsun
ya da "hayir" de, ki ben de bileyim
ya evet de, ya da hayir de
ya evet de, ya da hayir de
ya evet de, ya da hayir de
ya evet de, ya da hayir de
https://open.spotify.com/track/58k33WpnbzYxIheEoZ179S