confessions

peho

1. nesil Yazar - Harika

  1. toplam entry 149
  2. takipçi 14
  3. puan 5735

su sıçratmamak için yavaşlayan sürücü

peho
adamlığın bir kelime olmaktan çıkmış; şehrimize ve caddelerimize buyur etmiş hâlidir. Böyle sürücüleri görünce yavaşça arabaya yaklaşıp kaputundan öpmek istiyorum, öylesine saygı duyuyorum bu tür sürücülere.

bunun bir de yoğun trafikte yol veren sürücü hâli var, onlar da dikiz aynalarından öpülesi insanlar.

galiba bugün araba öpesim var sürücüleri bahane ediyorum.

wall-e

peho
animasyonları sadece çocukların izlediğini düşünen kitlenin kaçırdığı nice güzel şeyden biridir.

animasyon deyip geçmemek lazım; konusuyla, kurgusuyla ve karakterleriyle dopdolu bir film aslında.

yeri gelince güldürmesi, yeri gelince ağlatmasıyla en sevilen animasyonlardan biridir.

kurallar

peho
uyulması gereken ilkeler bütünüdür.

''her yasak kendi isyancısını yaratır.''

bir kural düşünün ki suça teşvik ediyor.

kurallar çoğu zaman bizlere masumca gelir; öyle ki çoğumuz kuralsız bir dünyada kaosun hüküm süreceğini düşünür.
peki öyle mi?

ulaşılmasına engel konulan her şey çekici gelir, sigarayla hiç tanışmamış birine 'sigara içme' denildiğinde onu sigarayla tanıştırmak gibi.
hayatlar da böyledir çoğu zaman; normalde aklımızda olmayan bir şey hakkında önümüze yasak konulunca ister istemez yasağı delme fikrine sahip oluyoruz.

hayatımızdaki birçok kuralı 'kurallar' sayesinde deliyoruz.
kuralı delenler kadar kural koyanlar da suçludur.

hayatı yaşanmaz hâle getiren kuralların delinmesi değil, yanlış kurallar koyulması.

şarkıcı kadın

peho
bir esat anık şiiri.

Sen;
Sen o kadınsın,
Şarkıcı kadın.

İsmin var mıydı? Nereliydin?
Kaç yaşındaydın?
Bilmiyorum.
Bildiğim;
O loş gazino gecesinden
Bir çift ela gözdü aklımda kalan,
Kaçamak bir- iki bakış..
Yıllar kadar uzak, an kadar yakınsın.
Sen;
Sen o şarkıcı kadınsın.

Ben;
Sarmal düşlerdeyim o yıllar.
Hüzünlerdeyim..
İsyanlardayım..
Sen şarkı söylüyorsun,
Ben kadehler arkasından seni dinliyorum.
Ne saçının rengini düşünüyorum,
Ne boyunu, posunu.
Hangi elbiseyi giyersin?
Ruj sürer misin?
Bilmem..
Bildiğim; bir çift ela göz aklımda kalan,
Kaçamak bir- iki bakış...
Yıllarca uzak, anca yakın.
Sen;
Sen o kadınsın.
Şarkıcı kadın...

Sana aşık mıydım?
Sen benim hakkımda ne hissederdin?
Beni farketmiş miydin?
Bilerek mi bakardın,
Kazara mı değerdi gözlerin gözlerime? Bilmem..
Bildiğim;
Bir çift ela göz içimi yakan,
Kaçamak bir-iki bakış..
Sahi, neydi adın?
Sen;
Sen o kadınsın,
Şarkıcı kadın..

Sen;
Yıllar öncesinden soluk bir resim,
Puslu karanlıklar içinden bir hayal,
Alkollü sözcüklerden bir masal.
Genç düşüncelerimden bir tuzaksın;
An kadar yakın, yıllar kadar uzaksın.

Sen melankolik gecelerin adısın.
Sen;
Sen o şarkıcı kadınsın.

İçten bir sesten şiiri hissetmek isterseniz;

olsun

peho
pilli bebek grubunun olsun adlı albümünden yine olsun adlı şarkısı.

''Erken ölümlerin ardından
Hep aynı yere dönerken
Islak sokaklar boyu düşündüm.
Borcum varmış gibi kendimden,
Gülümseme beklerken.''

hoş şarkı, anlamlı şarkı, hüzünlü mü ne sanki?

hayat

peho
Size hayatınız güzel olacak desem yalan söylemiş olurum ama en azından bir hayatınız olduğunu da hatırlatmış olurum.

Ve bu da hâlâ hayatınızın güzel olabileceği anlamına geliyor, yaşadığınız sürece varsınız.

mutluluk reklamı

peho
Vera'ya ait ritmi hoş, klibi mayhoş, yokluğu nahoş bir şarkı.
Dikkatli dinlenirse sözleri kendi içinde bütünlüğe sahip, bir hikâye anlatıyor.

''...Hikâyeyi ekledi
Yalnızlığı güzelledi
Bi mutluluk reklamından ibaretti gülüşleri
Yüzünü temizledi,
Bir otel odasında
Bıraktı geçmişi belli ki asfaltlara...''

Sözlüğün durgun sularına bir taş atma hevesiyle;

altıncı his

peho
tanrının esintisi olan ruhun tanrısallığını geri kazandığı nadir anlardan biri.
şüphesiz ki varoluşumuz nice tanrısallıklar saklıyor ve bulunmayı bekliyor. inancım şudur ki insan düşündükçe tanrıya yaklaşır ve tanrıya yaklaştıkça esas tanrı esintisine kavuşur. insan kimi zaman isteyerek ulaşır tanrının esintisine kimi zaman da insani saflığı sayesinde tanrının esintisi bir ödül olarak belirir önünde ve ömründe.

şu da var ki varoluşumuzda tanrının esintisi yalnızca altıncı hisle verilmemiştir bize; bu esintinin daha birçok ortaya çıkışı vardır benliğimizde. altıncı his yalnızca bu esintilerden biri.

ölümü düşünüyorum

peho
cahit sıtkı tarancı'nın şiirlerinden biridir.

ölümü düşünüyorum
o büyük yalnızlık içindeyim
kulaklarımda duymadığım bir musiki
kaskatı kesilmişim, kalbim durmuş
artık hiç bir şeyi görmüyor gözlerim
içimde ne bir umut, ne yaşama zevki
elim, ayağım buz gibi olmuş
ölümü düşünüyorum
kulaklarımda duymadığım bir musiki

ölümü düşünüyorum
laleli'de bir sokaktan tabutum geçiyor
saygı duruşunda bilmediğim insanlar
bütün pencereler açık biri kapalı
kederlerim, ümitlerim, hayallerim
ve gelen bir iki dost mezarlığa kadar
sonra kadınlar kadınlar gözleri yaşlı
ölümü düşünüyorum
bütün pencereler açık biri kapalı

ölümü düşünüyorum
şimdi beni gömüyorlar bak
ağlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri
hazin bir parıltı gözbebeklerinde
için izyanla doluyor, kahroluyorsun
hatırladıkça geçmiş günleri geceleri
bir acı ki öyle büyük öyle derinde
ölümü düşünüyorum
ağlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri

ölümü düşünüyorum
dediği çıkmıyor cahit sıtkı'nın
otuz beş duvarını aşamıyorum
üzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz
inan yokluğuma ben de bir ölüyüm
o yalan dünyanızda yaşamıyorum
yıl 1961, ya haziran ya temmuz
ölümü düşünüyorum
üzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz.

güzel bir sesten dinlemek isterseniz;

yılbaşını evde geçirmek

peho
son yıllardan edindiğimiz tecrübelere bakılırsa gelen her yıl bir öncekini aratıyor, bundan dolayı gelen yılı kutlamak yerine evde oturup ölmeyi beklemek en mantıklısı.

olur da 2018 bu girdiyi boşa çıkarırsa 2019'a girmeyeceğime söz veriyorum.

bedava

peho
(fa.) karşılıksız, parasız.

''bādāvar'' kelimesinden evrilmiştir.

Farsça bād + âvar kelimelerinden meydana gelir.
bu hâliyle ''rüzgâr getirdi'' anlamı taşıyıp bedelsiz ve tesadüfen elde edilen şeyler için kullanılır.

bād: rüzgâr.
âvar-: getirmek.

sms vs whatsapp

peho
günümüzde cipsten bile internet çıktığını göz önünde bulundurup internet bağlantısı bulunmayan telefonun neredeyse kalmadığını düşünürsek whatsapp sms'in eline verir, megabaytları.

aynen

peho
bu lanet kelime tedavülden kaldırılmalı, hayatımızdan çıkarılmalı.
sohbet ne de güzel gidiyor derken kafaya gelen ak-47 mermisi gibi karşımıza çıkan ''aynen'' sohbet muhabbet bırakmıyor.

-kamu spotu-
her yıl milyonlarca sohbet aynen kullanımı yüzünden katliama uğruyor.
gelin bu vahşete sessiz kalmayalım, ''aynen'' kullanma, kullandırma.

hapşırmak

peho
hapşırmaya müsait olmayan bir ortamdaysanız hapşırığı oldukça basit bir yolla engelleyebilirsiniz.
işin sağlıksal boyutu tartışılır fakat aklınızda bulunsun efendim.

hapşırma hissi geldiği an dilinizle üst damağınıza baskı uygularsanız hapşırma isteği son bulacaktır.
hapşırma hissi ne kadar kuvvetliyse o kadar sert baskı uygulamanız gerekmektedir.

turk.net

peho
işlerini iyi yapmadıklarına göre sosyal mecrada haklarında atıp tutmasam olmaz.

interneti almak çok kolay; arıyorsunuz, evrakları alıp yolluyorsunuz ve tamamdır. internetiniz kullanıma hazır.

ne enteresandır ki bundan sonrasına katiyen karışmıyorlar. modemimiz kalmadı dediler, gidip modem aldık, hattı biz çekeriz dediler, üç gün sonra aradık ''yaa kuzenim söylemiş onu aslında biz yardım edemiyoruz elektrikçi çağırın'' dediler, hattı odaya kadar getirdik, kablo bulamadık kabloyu türk telekom'dan aldık, ki adamlar haklı olarak uğraşmak istemediler.

buraya kadar hallettik, şimdi elimizde kırmızı ve beyaz bir kablo vizontele filmindeki gibi sinyalin gelmesini bekliyoruz ahalice.

müşteri hizmetleri denilen servis tamamen kandırmacadan ibaret zaten. karşınıza gora'dan fırlama bir 216 vermişler, biz ne dersek diyelim nasıl oluyorsa tünelin ucu hep aynı yere çıkıyor.

uzun lafın kısası, turknet sen kimsin yaa?

öfke

peho
karşıdaki insana laf anlatamama durumunda beyne pompalıyla vurulmuş hissiyatı veren duygu.

ayrıca aynı pompalıyla karşıdakini vurma hissiyatı da veren duygu.

gececi tema

peho
açık renkler bana her zaman kaosu anımsatıyor, bir nevi içimi sıkıyor. belki normalde tersi olması gerekir bilmem, beyaz beni boğuyor.

sözlüğe geldiğim gün aradığım ilk şey -enteresandır- gece teması olmuştu.
resmen gece teması olmasa sözlüğe katılmaktan vazgeçecektim.

siyah tonlarında her şey bana daha derli toplu geliyor, huzur bu galiba.
ne yazık ki gece temasında ufak tefek sorunlar var ama onlarla da yaşamayı öğrendim.
iyi ki varsın gececi tema.


yarı cahil

peho
cahilliğe giden yolda çiçekli yol, 3. köprüdür.

önce her şey ''acaba biliyor muyum?'' sorusuyla başlar, ardından iç sesin verdiği ''tabii ki biliyorsun aslansın sen'' cevabıyla cahilliğin kurdelesi kesilir.

hoş geldiniz cahilliğe.
artık her şeyi biliyor, her konuda fikir beyan edebiliyor ve her durumda en doğru sözü siz söylüyorsunuz.

sena şener

peho
youtube'da şans eseri denk geldiğim ve şansıma minnettar olduğum sestir.

günümüzün birçok sesinden çok daha kaliteli olduğu oldukça aşikâr.
ve ülkemizde kaliteli çoğu şeyin başına geldiği gibi bu ses de gereken değeri görmüyor.

bir gün ''görmesi'' gereken değeri görmesi dileklerimle.


allan pinkerton

peho
1819 doğumlu iskoç dedektif ve casustur. abd'deki ilk dedektiflik ajansını kuran kişidir.
günümüzde hâlâ kullanılan birçok dedektiflik tekniğinin babası allan pinkerton'dur.
bunlardan en bilineni ''şüpheli birinin yakalanmayıp takip edilmesi'' yöntemidir.
amerikan iç savaşı sırasında orduda görev yapmış, birliğiyle birlikte birçok suikaste engel olmuştur.

ölümü de yaşamı kadar gizemlidir.
1884 yılında chicago'da yürürken kaldırımda ayağı kayar ve dilini ısırır. tedavi olmaz ve dili iltihap kapar. ilerleyen iltihap sonucu 1 temmuz 1884 tarihinde ölür.

vallahi hortladı

peho
yine bir youtuber yapımı sinema filmi.

nuri alço'suyla, burak oyunda'sıyla ve doğa göbekoğlu'yla sinema perdesinin anasına hükmedercesine film yapmışlar.

ülkemizde youtuber olma meselesi gittikçe aştı kendini. her 'merraabaaa arkadaaşlar' diyebilen youtuber olabiliyor, bu da yetmezmiş gibi youtuber olmayı marifet sanıp bununla bir başarı elde ettiğini düşünüyor. biri 'sen ne yaparsın' diye sorduğunda 'yutubırım kanalım var' diyebiliyor, diyebilmekle kalmayıp itinayla her fırsatta 'şurama tıklayarak abone olun, burama tıklayarak like atın' diyerek beynimize hükmediyor.

peki bu iş daha nerelere kadar varacak derseniz vaziyet ortada işte. yutubırlar o youtube çerçevesinden bir bir çıkıp cağnım sinema perdesini de ele geçirmeye başladılar. `cumali ceber` vakası daha sönmüş değilken bir körük de `burak oyunda` avelinden geldi.

ne yazık ki bu konuda 'emeğe saygı' duyamayacağım. ha ortada pek bir emek var mı o da tartışılır tabii. ama bu da bir gerçek ki bu elemanların kitlesi, bu adamlar sıçsa bile 'oo efso film abi' diyeceği için meselenin pek bir önemi kalmıyor.

bakın; bir kişiliği, insanı, oluşumu sevebilirsiniz ama sevmeniz o kişinin yaptığı her işe alkış tutmanızı gerektirmez. beğenmek, yeri geldiğinde eleştirmeye de dönüşebilmeli, yeri geldiğinde alkış da tutturabilmeli. işte biz bu noktada çuvallıyoruz. filmin fragmanını gözlerim kanayarak izledim. yorumlara inerken dedim bir ihtimal, belki birileri doğruları yazmıştır ama yine yeni yeniden yıkama yağlamalara şahit oldum.

ülkemiz adına iyi dileklerde bulunmak istemiyorum artık, bunun iki nedeni var: biz ne kadar iyi dileklerde bulunursak iş o kadar kötüye gidiyor ve galiba biz bu tür aptal durumları hak ediyoruz.

belki iyi dileklerde bulunamıyorum ama en azından son olmasını diliyorum. youtube aleminin youtube'da kalması, mümkünse oradan da yok olması dileklerimle.

(bkz:çılgın çıcık)

milyon kere ayten

peho
(bkz:ümit yaşar oğuzcan)'a ait pek harika şiirdir.

Ben bir Ayten'dir tutturmuşum
Oh ne iyi
Aytenli içkiler içip
Sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum
Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz
Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudakları
Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadehte sizinle içeriz Aytenli İki laf ederiz
Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok
Ayten'i size bırakmam
Alın tek kat elbisemi size vereyim
Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadar
Ona uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
İki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun.

Olur da dinlemek isterseniz Mehmet Yıldırım'ın sesinden, gecenize eşlik etsin dostlar.

kendinden kaçmak

peho
kendini götürmek zorunda kaldığın her yer aynı oluyor bazen.

coğrafyalar, iklimler, topraklar değişse de durup dinlendiğin beden aynı olunca yol katedemiyorsun. sadece yoruluyorsun, yorulduğunla kalıyorsun.