birkaç yıla kadar daha sık görürdük bunlardan. eskisi kadar yok. benim bu mağaza ile ilginç bir anım var.
bir gün lisedeyken, okuldan kaçtık birkaç arkadaşla, lan ne yapalım ne yapalım diyoruz biri fırladı ''kanka playstation'a gidelim'' dedi, playstation salonu da, bir pasajın içinde. neyse okey dedik gittik yola koyulduk, pasajdan içeri girer girmez bir ışık hüzmesi aşağıdan yukarı doğru çıkıyordu. ışığın geldiği tarafa, yani aşağı bakınca renkli renkli şeylerin olduğu bir dükkan gördük aşağıda, 'girelim lan şuraya bir' dedik aşağı inip dükkana girdik. kelepçeler, garip garip elbiseler, dildolar falan var, şekil şekil, renk renk farklı boyutlarda. birbirimizle şakalaşıyoruz falan.
birkaç dakika sonra içeri kaslı bir abi girdi. elimde 15-16 santimlik bir dildo vardı kenara bir yere bıraktım korkudan. abi konuşmaya başladı sakin sakin ''buyrun?'' dedi, ben bir yutkundum ''abi öyle bakıyoruz'' dedim, adam da belli yani vücutçu dev gibi gavat herif. neyse adam bize ''çıkın dışarı bir daha görmiyim burada sizi'' dedi, bizimle gelen arkadaşlardan birinin de o dakika erkeklik yapacağı tutmuş; ''ne biçim konuşuyorsun lan sen orospu çocuğu'' dedi. adam üstüne atladı bu salağın. biz tabi ayırmaya çalışıyoruz ama adam hulk. yetmiyor ki gücümüz çocuk sayılırız daha, ergeniz. neyse esnaf falan sese geldi, esnaf da ama harbi esnaf. 55 yaş üstü omegle odalarında dolanan bakkal işletmecisi suratlı tipler. bunlar bizim adamı dövdüğümüzü sandı. bu esnaf bize eline ne geçirdiyse vurmaya başladı. kenarda köşede ne kadar dildo, kelepçe, vibratör, tıpa, cıvata somun artık ne varsa vuruyorlar.
pasajın önünde kalabalık birikmiş içeri daldı birkaç tane adam kurtardı bizi. dükkanda nerden baksan en az 1.000 liralık masraf vardı, camlar kırılmış kaş gör yarılmış. polis ambulans geldi aileyi çağırdılar hastaneye. diz boyu rezillik yani gerçekten çok büyük utanç kaynağıydı benim için o yıl boyu bu olay.
neyse sonuç olarak o arkadaş ortamından, o okuldan çıkana kadar kafam önümde yürüdüm desem yeridir. çocuklarla da hala görüşüyorum.
nazi almanyası'nda "aşağı ırk" addedilen siyahiler, engelliler veya yahudilerin yakıldığı işkence edildiği, utanıyorum söylemeye ama bir kısmının sabun yapıldığı toplama-işkence kampıdır.
(bkz:auschwitz'den sonra şiir yazmak barbarcadır)
(bkz:auschwitz'den sonra şiir yazmak barbarcadır)
''hala güzel ve değerli miyim?'' anksiyetesinin teyidini sağlamaya çalışan kadındır.
kadın, esasen saçlarından aldırdığı 1 mmnin neye benzediğini sormuyor, ''sence ben şişman mıyım?'' derken kilosunu sormadığı gibi.
''burak için hala değerli biri miyim acaba, hala güzel ve alımlı mıyım?'' düşüncesinin, şüphesinin tatmini sağlamaya çalışıyor.
ne yazık ki bu ve benzeri sorular hep sorulacak, hiç bitmeyecek. çünkü kadın, hep güzel kalmak isteyecek.
kadın, esasen saçlarından aldırdığı 1 mmnin neye benzediğini sormuyor, ''sence ben şişman mıyım?'' derken kilosunu sormadığı gibi.
''burak için hala değerli biri miyim acaba, hala güzel ve alımlı mıyım?'' düşüncesinin, şüphesinin tatmini sağlamaya çalışıyor.
ne yazık ki bu ve benzeri sorular hep sorulacak, hiç bitmeyecek. çünkü kadın, hep güzel kalmak isteyecek.
bilgisayar ile çok zaman geçiren ya da geçirdiği zamandan keyif almak isteyen insanların ara sıra işinin düştüğü geri dönüşüm kutusuna isim vermesidir.
benimkinin adı cennet.
''42 dosyayı cennet'e taşımak istediğinizden emin misiniz?''
benimkinin adı cennet.
''42 dosyayı cennet'e taşımak istediğinizden emin misiniz?''
girdilerine hafif baktım da, o çok eleştirilen tipik solcunun tam karşıtı bir pozisyonda yazar olarak görünüyor. nasıl ki muhalif kesim dirayetle muhafazakar kesime ''çomar'' diyorsa bu arkadaş da muhalif kesimden gördüklerine tuzluk falan diyor. yaratıcı.
696 sayılı khk ile getirilen iç savaş maddesi başlığı için yazdıkları hakkında kendi ne düşünüyor bilmem ama, bence kendi kariyeri açısından zirvedir. yani bir başarı var o girdide. anlatılmak isteneni bilinçli şekilde ve dirayetle anlamama çabası mevcut. ya da cidden profili öyle. bu biraz daha az üzer. neyse.
şunu yazmış başlıkta;
''birileri tekrar darbe yapsa demokrasiye sahip çıkarız. çünkü o gece sabaha kadar mücadele ettik, bizimle mücadele edenlerin içerisinde her türlü görüşten insan vardı. kimse kimseye şucusun bucusun diye ayırmadı.''
kardeş demokrasiye elbette sahip çık, kimse buna bir şey demez ki? ben demem mesela. ancak ''demokrasiye sahip çıkmak'' adı altında birilerinin yönlendirmesiyle kurunun yanında yaşın yanmayacağını kim söyleyebilir diyoruz biz? sen nasıl bu kadar eminsin kendinden mesela? bu özgüvenin kaynağı nedir. senin etrafında
o mücadelede seninle olan her türden insan olabilir. ''şucusun bucusun'' meselesi birilerinin yönlendirmesi sonucu ortaya çıkan bir şey. herkes biliyor kim o ''birileri''
kandırmayalım kendimizi.
edit: bunu yazarken terorist olmuşum ya la çoktan.
696 sayılı khk ile getirilen iç savaş maddesi başlığı için yazdıkları hakkında kendi ne düşünüyor bilmem ama, bence kendi kariyeri açısından zirvedir. yani bir başarı var o girdide. anlatılmak isteneni bilinçli şekilde ve dirayetle anlamama çabası mevcut. ya da cidden profili öyle. bu biraz daha az üzer. neyse.
şunu yazmış başlıkta;
''birileri tekrar darbe yapsa demokrasiye sahip çıkarız. çünkü o gece sabaha kadar mücadele ettik, bizimle mücadele edenlerin içerisinde her türlü görüşten insan vardı. kimse kimseye şucusun bucusun diye ayırmadı.''
kardeş demokrasiye elbette sahip çık, kimse buna bir şey demez ki? ben demem mesela. ancak ''demokrasiye sahip çıkmak'' adı altında birilerinin yönlendirmesiyle kurunun yanında yaşın yanmayacağını kim söyleyebilir diyoruz biz? sen nasıl bu kadar eminsin kendinden mesela? bu özgüvenin kaynağı nedir. senin etrafında
o mücadelede seninle olan her türden insan olabilir. ''şucusun bucusun'' meselesi birilerinin yönlendirmesi sonucu ortaya çıkan bir şey. herkes biliyor kim o ''birileri''
kandırmayalım kendimizi.
edit: bunu yazarken terorist olmuşum ya la çoktan.
hala sabah saatlerinde rüyalarıma giren renklamdır..
''hhiççç internette..... otel...''
-hayıırrr!
(bkz:hiç internette otel aradınız mı)
aramadım birader aramadım, zorla sövdüreceksiniz ya. şu tipe bak;
zenginsozluk.com/foto
''hhiççç internette..... otel...''
-hayıırrr!
(bkz:hiç internette otel aradınız mı)
aramadım birader aramadım, zorla sövdüreceksiniz ya. şu tipe bak;
zenginsozluk.com/foto
dünya evrenin bok çukurudur alt metinli diğer sayısız başlıktan biri.
evlenmek istediği insana nasıl teklif edeceğini öğrenmek isteyen insana verilecek tavsiyelerdir. sanırım.
1-etme, bunu bile araştırıyorsan, hatta bunu internetten araştırıyorsan, etme. git bir öz eleştiri yap. aynaya falan bak, sorgula kendini anasını satiyim. ne bileyim red pill'e falan yumul. erken ama henüz. paçalarından akıyor kardeşim, çok erken. 2 yıl dayanmaz o evlilik.
2-1. maddeye bir daha bak.
1-etme, bunu bile araştırıyorsan, hatta bunu internetten araştırıyorsan, etme. git bir öz eleştiri yap. aynaya falan bak, sorgula kendini anasını satiyim. ne bileyim red pill'e falan yumul. erken ama henüz. paçalarından akıyor kardeşim, çok erken. 2 yıl dayanmaz o evlilik.
2-1. maddeye bir daha bak.
hayat güzel gidiyorsa nedenini sorma.(bana ait)
''ips'' diye hapşırmaları özellikle. ekseriyetle güzel, ortalamanın 'biraz'' üstü kadınlarda durum böyle. söz sende kırca.
''i may not be a smart man, but i know what love is'' sözünün sahibi, zeki.
türk dizi film sektörünün buhrana girişinin startını veren yapımlardan biridir, hatta demirbaşıdır diye düşünüyorum. artık kimden, nasıl bir beddua yediysek içi çürümüş ya da boş, katmayan hatta eksilten yapımlar azalmıyor, artıyor. ayrıca zaten televizyon izlemek demode bir etkinlik olarak kalacaktı süreçle, sektörel saçmalıklar da bu süreci hızlandırdı.
anayasanın eşitlik ilkesi ile bağdaşmadığını düşündüğüm maddedir. birilerinin iki dudağının arasında hain, terorist, fetöcü olabiliriz kardeşim olabiliriz bir bok yapmış olmasak da bu ortamda her şey mümkün. tereyağından kıl çeker gibi. kendimi güvende hissetmiyorum artık amına koyim lan. herhangi bir siyasi parti veya topluluk ile bağım olmamasına rağmen, artık gerçekten kendimi türkiye'de mental ve fiziki olarak güvende hissetmiyorum işte. her geçen gün ''daha ne olabilir amk?'' diye düşünürken, nelerle karşılaşıyoruz. ben buradan klavye arkasında birilerine yağlama cilalama yapan, birilerini 1 dakika içinde hain ilan eden arkadaşlara sesleniyorum;
göstere göstere bilediğin bıçak, elini kesecek. o tetiği siz çektiniz ama mermi sizi vuracak.
göstere göstere bilediğin bıçak, elini kesecek. o tetiği siz çektiniz ama mermi sizi vuracak.
hatırlatılması gereken şeydir.
"herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
2004 yılında şu madde eklenmiştir: "kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür."
aha da kaynak.
"herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
2004 yılında şu madde eklenmiştir: "kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür."
aha da kaynak.
aklıma papa 16. benedictus' un auschwitzi gezerken sorduğu soruyu getirmiş başlıktır..
"neden tanrım sessiz kaldın? bütün bunlara nasıl müsamaha gösterdin?"
ne zaman toplumsal utanç kaynağı haberleri, insanlık ayıbı haberleri görsem, okusam duysam aklıma bu geliyor. bizi yönetenlere, yönetmelerine müsaade edenlere bakınca bu geliyor. sadece yılgınlık var artık içimde. bir an önce şu ülkeden -büyük harflerle- siktir olup gitmek istiyorum.
"neden tanrım sessiz kaldın? bütün bunlara nasıl müsamaha gösterdin?"
ne zaman toplumsal utanç kaynağı haberleri, insanlık ayıbı haberleri görsem, okusam duysam aklıma bu geliyor. bizi yönetenlere, yönetmelerine müsaade edenlere bakınca bu geliyor. sadece yılgınlık var artık içimde. bir an önce şu ülkeden -büyük harflerle- siktir olup gitmek istiyorum.
çok iyi şekilde planlanmış bir yöntemden arta kalan her şeydir.
Süreçle herhangi bir oluşum veya sitenin ana hedeflerinin ve vizyonunun dışına taktığının en bariz örneği. Kızlarsoruyor.com bile daha dirayetli ilerledi süreçle.
Ergenlikte olan veya ergenliği uzayan biriyse ne alâ. Ancak dünyası seksten ibaret olan insan, ”seks dışında her şey seksle alakalıdır” fikrini çok yanlış benimsemiş olabilir.
Ay doğar kapı gibi,
Aspirin, hapı gibi...
Senin için büyüttüm,
Keser sapı gibi...
-al pha x
Aspirin, hapı gibi...
Senin için büyüttüm,
Keser sapı gibi...
-al pha x
burçlara pek inanmıyorum ama kendi burcuma dair geniş bir bilgim var, ikili ilişkiler söz konusu olunca şaka gibi gelebilir ama ciddi manada hayat kurtaran bilgiler edinebiliyor insan. mesela kova burcu kadını hakkında engin bilgilerim ve tecrübelerim var.
enerjileri hiç bitmez.
çok güzel gülümser lan.
kafasını boşaltmak için saçmalamayı, mantıksız şeyler yapmayı sever. rahatlama yöntemidir bu.
çok zeki bir burca mensup kadındır. pratiktir de.
kendisiyle dalga geçebilecek olgunluğa sahiptir. erkeği bu kadar değil mesela.
nadiren ''cidden'' sinirlenir, ancak gerçek manada yengeç ya da akrep burcu kadınına bile şükrettirir bu burcun kadını. o minnoş, kedi gibi mırlayan hanımefendi bir anda voltran'a, ne bileyim nazgül'e, bir orta dünya zalimine döner. bu kadın tarafından sevilen, değer verilen bir insansanız şayet, aranızda kilometreler de olsa hissettirir sinirini. yan yanaysanız bir kadından en fazla ne kadar korkulabileceğini anlarsınız.
tanıdığım iki kova burcu kadını oldu. ikisi de mükemmel insanlardı. üçüncüsü ile yeni tanıştım. onun gadasını alırım.
enerjileri hiç bitmez.
çok güzel gülümser lan.
kafasını boşaltmak için saçmalamayı, mantıksız şeyler yapmayı sever. rahatlama yöntemidir bu.
çok zeki bir burca mensup kadındır. pratiktir de.
kendisiyle dalga geçebilecek olgunluğa sahiptir. erkeği bu kadar değil mesela.
nadiren ''cidden'' sinirlenir, ancak gerçek manada yengeç ya da akrep burcu kadınına bile şükrettirir bu burcun kadını. o minnoş, kedi gibi mırlayan hanımefendi bir anda voltran'a, ne bileyim nazgül'e, bir orta dünya zalimine döner. bu kadın tarafından sevilen, değer verilen bir insansanız şayet, aranızda kilometreler de olsa hissettirir sinirini. yan yanaysanız bir kadından en fazla ne kadar korkulabileceğini anlarsınız.
tanıdığım iki kova burcu kadını oldu. ikisi de mükemmel insanlardı. üçüncüsü ile yeni tanıştım. onun gadasını alırım.
an itibariyle başlattığım kampanyadır. tamam gençler anladık, burçlara inanmıyorsunuz, ne bileyim sabah sporunu aksatmıyorsunuz falan da, ikizler olarak çok zorlanıyoruz. isyan ediyoruz. anlayın bizi de. ne yengeçlerin elinde eridik biz, ne aslanların dikta ve cuntası altında ezildik. beline dildo bağlayıp sikmek isteyen akrepleri saymıyorum bile. anlayın bizi. hava grubu burçlar sadece ve sadece en iyi şekilde birbiriyle anlaşıyor. ikizler de terazi ile, ikizler ile, kova ile öyle.
sözlük yazarı kardeşlerim ve devlet büyüklerime sesleniyorum, kova burcu hanımefendiler, adımız garavel, bizi bulun!
sözlük yazarı kardeşlerim ve devlet büyüklerime sesleniyorum, kova burcu hanımefendiler, adımız garavel, bizi bulun!
alman gibi başlayıp türk gibi bitirdiğim bir yıl idin. bu yıl ters orantı yapacağım. seni geçmişin tozlu raflarına uğurlarken yeni bir eski yıla merhaba diyorum.
benimki, işe yarar ios uygulamaları başlığına girilmiştir. biraz kara mizah kokuyor gibi.
Gerizekalı turnusoludur. 0.5 yaş grubuna hitap eden bir hayal dünyası ile videolara sahip. Arz talep işleri tabi. Yazık.
süper bir plan. 1 gün önce 2 tl olan çayı 10 tl'den kaktırmaya çalışan bir müessesede ''eğlence'' adı altında sikilmek istemiyorum.
sadece kitapçıya girince hissedilen şey değildir. ''çok fazla soru, cevaplar için çok az zaman var anksiyetesi'' ile benzer.
(bkz:teoride mümkün pratikte imkansız şeyler)
(bkz:teoride mümkün pratikte imkansız şeyler)
jeoloji dışında her konuya atlayan bilim insanı. en son ''ecevit görebildiğim kadarıyla baya cahil adamdı"diyen son olarak da ''elon musk'ı hiç duymadım.'' diyen biridir. güncel konulardaki cehaletini, kibrini, çok bilmişliğini gösterdikçe gösteriyor.
12.27'yi açın.
12.27'yi açın.
kısa bir süre önce tanışma fırsatını kıl payı kaçırdığım türk vücut geliştirici.
1972 istanbul doğumlu türk asıllı vücut geliştirmecidir. ifbb, wabba, nabba ve nac gibi organizasyonlarda birçok başarı elde etmiştir. 2006 yılında avrupa, 2007 yıllında dünya şampiyonu olmuştur.
zenginsozluk.com/foto
1972 istanbul doğumlu türk asıllı vücut geliştirmecidir. ifbb, wabba, nabba ve nac gibi organizasyonlarda birçok başarı elde etmiştir. 2006 yılında avrupa, 2007 yıllında dünya şampiyonu olmuştur.
zenginsozluk.com/foto
ikizler burcu erkeği veya kova burcu erkeği ile müthiş anlaşır. ahım şahım, tutku fışkıran bir ilişki olmasa da, sorun çok çok nadir görülür. kafa rahatlığından önemli şey mi var hem...
-kitaptan alıntıdır-
tyler, siyah beton zeminli bodrum katının orta yerindeki tek ışığın altına geçiyor ve yüze yakın adamın gözlerindeki karanlıkta o ışığın titreşmesini görebiliyor. tyler' ın bağırarak söylediği ilk şey şu:
birinci kural: ''dövüş kulübünün ilk kuralı dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.''
ikinci kural :''dövüş kulübünün ikinci kuralı'' diye bağırıyor tyler, ''dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.''
üçüncü kural: ''dövüş kulübünün üçüncü kuralı, her dövüşte sadece iki kişi kapışır. aynı anda birden fazla dövüş olamaz''
dördüncü kural: ''sadece iki kişi dövüşür.''
beşinci kural: ''dövüşler teker teker yapılır.''
altıncı kural: ''tişört ve ayakkabı yok.
yedinci kural: ''dövüş gerektiği kadar sürer.
sekizinci ve son kural: ''eğer bu dövüş kulübünde ilk gecenizse, dövüşmek zorundasınız.''
tyler, siyah beton zeminli bodrum katının orta yerindeki tek ışığın altına geçiyor ve yüze yakın adamın gözlerindeki karanlıkta o ışığın titreşmesini görebiliyor. tyler' ın bağırarak söylediği ilk şey şu:
birinci kural: ''dövüş kulübünün ilk kuralı dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.''
ikinci kural :''dövüş kulübünün ikinci kuralı'' diye bağırıyor tyler, ''dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.''
üçüncü kural: ''dövüş kulübünün üçüncü kuralı, her dövüşte sadece iki kişi kapışır. aynı anda birden fazla dövüş olamaz''
dördüncü kural: ''sadece iki kişi dövüşür.''
beşinci kural: ''dövüşler teker teker yapılır.''
altıncı kural: ''tişört ve ayakkabı yok.
yedinci kural: ''dövüş gerektiği kadar sürer.
sekizinci ve son kural: ''eğer bu dövüş kulübünde ilk gecenizse, dövüşmek zorundasınız.''
az evvel french press ile yapmaya çalıştım ancak bildiğim kum içtim sanki, olmadı, olacak ama. olduracağım!
bir karar karar değil, sonuçtur. ''intihar'' kavramıyla alakalı en çok konuşulan şey ise zaten intihar kararı almak konusudur. kendisiyle alakalı konuşulacak pek bir şey yok zira, ölüm yani ne konuşulabilir ki? öte yandan, kararı almak, uygulamaktan daha uzun bir süreç ister. bu sebeple ''intihar'' tekelinde konuşulan şey esasen, ölüm, kişisel kıyım olan şey değil, bu karardır.
başta biraz itici, garip gelmişti de harbiden ısındım şimdi. umarım hep bu haliyle kalır. gerici akını olmaz hiç.
t; uzun bir aradan sonra ilaç gibi gelmiş müessese, bilgi turnusolu, motel.
t; uzun bir aradan sonra ilaç gibi gelmiş müessese, bilgi turnusolu, motel.
13 Reasons Why gibi, the 48 laws of power gibi başlık. bir an elif şafak'ın yeni kitabı sanmadım değil.
sadece galatasaray değil, çevremde ibretlik hikayelere konu olacak insanlardan gördüğüm kadarıyla, fanatik bir biçimde takım seviciliği, övücülüğü yapmak cidden acınası bir durum. ırk milliyetçiliği yapmak gibi. unutmayın, sakın unutmayın, en değersiz gurur, milli gururdur. bu, onunla gurur duyandaki bireysel özelliklerin yoksunluğunu ele verir. çünkü, insan neden milyonlarca insanla paylaştığı bir özelliğe tutunma gereği duyabilir ki başka türlü? dikkate değer kişisel niteliklere sahip olan sürekli göz önünde bulundurduğu ülkesinin hatalarını açıkca görebilecektir.
ama dünyada gurur duyabilecek hiçbir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar. takım seviciliği, fanatikliği de böyledir sonuç olarak.
ama dünyada gurur duyabilecek hiçbir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar. takım seviciliği, fanatikliği de böyledir sonuç olarak.
zamanında ne yağız delikanlıların dilini yakmış, ne aşkların önünü kesmiş, kimleri kimleri intihara kadar sürüklemiş durumdur. bir defa böyle bir şey kesinlikle var, inkâr edemeyiz. nedenini açıklayacağım. ancak şunu söylemeden geçemem, bu durum her millet'e haiz kadında bulunur. hatta hayvanlarda bile bulunur. esasen hayvanlarda tam olarak ''piç'' olarak gerçekleşmese de, kabaca ''güçlü-çığırtkan-eli kolu uzun'' diyeibleceğimiz şekilde işliyor. türk kadınında da böyle bir durumun varlığının hiçbir anormal tarafının olmamasıyla birlikte bu kadar sırıtmasının sebebi türk kadınlarının sanırım çok afişe edici şekilde,
tabiri caizse bağıra bağıra bunu gerçekleştirmesidir.
sevgili zengin sözlük yazarları, kardeşlerim, bu biraz komplike bir konu. biraz uzun bir yazı olabilir yani. bu ve bununla bağlantılı olabilecek bir konuyu da içeren bir yazı olacak.
bir defa bu ve benzeri başlıklarda hiç değişmeyen 2 öğe vardır. biri kadın, diğeri erkek ve ikisi de genelde türk. türk olmak bir yana, farklı cinslerden olmaları esasen olmuş ve olabilecek sorunların kaynağı. hatta daha kendi cinsinin yani kendinin bile farkında olunmaması da kaynaklardan biri.
günümüzde kadın dediğimiz canlı, farklı şeylerin içerisinde olan, o şeylerden etkilenen, etkileyen, etkileşim halinde olan bir varlık. yüzlerce türden insan var. çeşit çeşit. bir kadının gözü yılı silicon valley'de bitirmekte iken, bir başka kadının gözü finalleri atlatıp uzatmadan okulu bitirmektir, diğerinin gözü mesleki yükseltme almak, bir başkasının tek düşüncesi 3 aylık çocuğunun karnını doyurmaktır.
bu farklı yaşamlara sahip insanların ortak olan tek bir yönü var, kadın olmaları. bir başka ortak noktaları daha var ama. o da kadın olmanın yanında karşımıza çıkan hipergami diye bir kavram.
hipergami, doğada bulunan bütün canlılar, cinsler arasında erkek ve kadın uyumunu sağlayan, dişi olanın eş seçiminde her zaman kendinden en azından biraz daha, bir erkekle çiftleşmesi, onunla olması, kendini ona adaması, ondan çocuklarının olmasını istemesi ve dolayısıyla onu seçmesine olanak sağlayan mekanizma. yani dişi, çiftleşeceği, birlikte olacağı erkeğin güç sahibi olmasını istiyor bu mekanizmaya göre. bu kadın ister ofis çalışanı olsun, ister tarlada ırgat olsun, isterse channel'in bölge sorumlusu olsun.
bu gayet doğal, içgüdüsel ve olağan. keza evrimsel süreçler içinde de bu eğilimsüregeldi. olması gereken de buydu. ne yani, çocuklarını koruyamayacak bir erkekle kim birlikte olmak ister ki? daha güçlü bir erkekle? maddi olarak çok daha iyi duruma sahip bir erkekle kim olmak istemez? evi birileri tarafından yağmalanıp, çocuklarına tecavüz edilirken bir kadın kocasının onu ve çocuklarını korumasını istemez mi? kocasının güçlü olup onu ve ailesini korumasını?
günümüzde, parayla hemen her şeyin satın alınabileceği günümüz dünyasında mesela, sosyal konumu dolayısıyla maddi olarak çok hoş bir noktada bulunan bir erkekle kim birlikte olmak istemez?
buna bariz şekilde. herkes şahit olmuştur ister birinci elden, ister çevreden aldığı duyumlardan olsun, en basitinden, bir kadın her daim en düşük ölçekte, evleneceği, birlikte olacağı erkeğin kendinden yaşça büyük olmasını tercih eder. en kötü ihtimalle aynı yaşta olmasını tercih eder.
ne kadar efendi olunursa olunsun, çeşitli içgüdüsel istekleri tatmin etmeyen erkek, istediği kadar efendi olsun, olmaz. bir defa baştan terstir o erkek, kadına göre. çünkü kadın karşısında bir erkek görmek istiyor. olgun bir insan, sığınacak güvenli bir liman arıyor karşısında. efendi erkek de bunu verebilir, ancak ''piç'' diye tasvir edilen erkek, yapısı ve habitatı gereği bunu daha çok vaat ediyor kadına.
''hayır, ben istemem o tür erkeği, benden daha düşük olacak o erkek, ben daha çok kazanacağım ondan, boyum daha uzun olmalı ondan, daha atılgan veya girişken olacağım ondan''
diyen bir kadının daha ciddi sorunları vardır. kendine sorması ve cevaplaması gereken birkaç soru vardır, ancak bu girdinin konusu bu değil ne yazık ki.
neyse. ''piç erkek-efendi erkek'' konusuna gelirsek, piç erkek daha atılgan, efendi erkeğe göre çok daha geniş arkadaş-iş çevresi olan, istediği vakit çok daha kısa sürede borç para bulabilecek olan, birlikte olacağı kadını efendi erkeğe göre daha emin şekilde koruyabilen üstelik bunları yaparken eğlenmesini daha iyi bilen, biraz tanrısal kıvamda bir izlenime, yapıya, görüntüye sahip erkektir. ''serseriyim kızım ben, üzerim seni.'' cümlesini kuran bir erkek ile birlikte olan kadınları gördük, görüyoruz ve göreceğiz de.
kadınların bu sebeple efendi erkek yerine piç tercihi doğrudur, yerindedir, olması gereken şeydir, kimsenin ama kimsenin ''yok öyle bir şey'' diyemeyeceği bir durumdur. peki ama bu durum neden türk kadınlarında patlıyor? o da başka yazıya.
tabiri caizse bağıra bağıra bunu gerçekleştirmesidir.
sevgili zengin sözlük yazarları, kardeşlerim, bu biraz komplike bir konu. biraz uzun bir yazı olabilir yani. bu ve bununla bağlantılı olabilecek bir konuyu da içeren bir yazı olacak.
bir defa bu ve benzeri başlıklarda hiç değişmeyen 2 öğe vardır. biri kadın, diğeri erkek ve ikisi de genelde türk. türk olmak bir yana, farklı cinslerden olmaları esasen olmuş ve olabilecek sorunların kaynağı. hatta daha kendi cinsinin yani kendinin bile farkında olunmaması da kaynaklardan biri.
günümüzde kadın dediğimiz canlı, farklı şeylerin içerisinde olan, o şeylerden etkilenen, etkileyen, etkileşim halinde olan bir varlık. yüzlerce türden insan var. çeşit çeşit. bir kadının gözü yılı silicon valley'de bitirmekte iken, bir başka kadının gözü finalleri atlatıp uzatmadan okulu bitirmektir, diğerinin gözü mesleki yükseltme almak, bir başkasının tek düşüncesi 3 aylık çocuğunun karnını doyurmaktır.
bu farklı yaşamlara sahip insanların ortak olan tek bir yönü var, kadın olmaları. bir başka ortak noktaları daha var ama. o da kadın olmanın yanında karşımıza çıkan hipergami diye bir kavram.
hipergami, doğada bulunan bütün canlılar, cinsler arasında erkek ve kadın uyumunu sağlayan, dişi olanın eş seçiminde her zaman kendinden en azından biraz daha, bir erkekle çiftleşmesi, onunla olması, kendini ona adaması, ondan çocuklarının olmasını istemesi ve dolayısıyla onu seçmesine olanak sağlayan mekanizma. yani dişi, çiftleşeceği, birlikte olacağı erkeğin güç sahibi olmasını istiyor bu mekanizmaya göre. bu kadın ister ofis çalışanı olsun, ister tarlada ırgat olsun, isterse channel'in bölge sorumlusu olsun.
bu gayet doğal, içgüdüsel ve olağan. keza evrimsel süreçler içinde de bu eğilimsüregeldi. olması gereken de buydu. ne yani, çocuklarını koruyamayacak bir erkekle kim birlikte olmak ister ki? daha güçlü bir erkekle? maddi olarak çok daha iyi duruma sahip bir erkekle kim olmak istemez? evi birileri tarafından yağmalanıp, çocuklarına tecavüz edilirken bir kadın kocasının onu ve çocuklarını korumasını istemez mi? kocasının güçlü olup onu ve ailesini korumasını?
günümüzde, parayla hemen her şeyin satın alınabileceği günümüz dünyasında mesela, sosyal konumu dolayısıyla maddi olarak çok hoş bir noktada bulunan bir erkekle kim birlikte olmak istemez?
buna bariz şekilde. herkes şahit olmuştur ister birinci elden, ister çevreden aldığı duyumlardan olsun, en basitinden, bir kadın her daim en düşük ölçekte, evleneceği, birlikte olacağı erkeğin kendinden yaşça büyük olmasını tercih eder. en kötü ihtimalle aynı yaşta olmasını tercih eder.
ne kadar efendi olunursa olunsun, çeşitli içgüdüsel istekleri tatmin etmeyen erkek, istediği kadar efendi olsun, olmaz. bir defa baştan terstir o erkek, kadına göre. çünkü kadın karşısında bir erkek görmek istiyor. olgun bir insan, sığınacak güvenli bir liman arıyor karşısında. efendi erkek de bunu verebilir, ancak ''piç'' diye tasvir edilen erkek, yapısı ve habitatı gereği bunu daha çok vaat ediyor kadına.
''hayır, ben istemem o tür erkeği, benden daha düşük olacak o erkek, ben daha çok kazanacağım ondan, boyum daha uzun olmalı ondan, daha atılgan veya girişken olacağım ondan''
diyen bir kadının daha ciddi sorunları vardır. kendine sorması ve cevaplaması gereken birkaç soru vardır, ancak bu girdinin konusu bu değil ne yazık ki.
neyse. ''piç erkek-efendi erkek'' konusuna gelirsek, piç erkek daha atılgan, efendi erkeğe göre çok daha geniş arkadaş-iş çevresi olan, istediği vakit çok daha kısa sürede borç para bulabilecek olan, birlikte olacağı kadını efendi erkeğe göre daha emin şekilde koruyabilen üstelik bunları yaparken eğlenmesini daha iyi bilen, biraz tanrısal kıvamda bir izlenime, yapıya, görüntüye sahip erkektir. ''serseriyim kızım ben, üzerim seni.'' cümlesini kuran bir erkek ile birlikte olan kadınları gördük, görüyoruz ve göreceğiz de.
kadınların bu sebeple efendi erkek yerine piç tercihi doğrudur, yerindedir, olması gereken şeydir, kimsenin ama kimsenin ''yok öyle bir şey'' diyemeyeceği bir durumdur. peki ama bu durum neden türk kadınlarında patlıyor? o da başka yazıya.
iyi parti genel başkanı meral akşener 'in halk arenası'nda uğur dündar'ın sunduğu programda konuk olmasıdır.
''You are amazing. Remember that."
bilet fiyatları da hizmet maliyeti sebebince yüksek olacaktır. yani umarım öyle olur da, zaten gereksiz bir yenilik olan bu iş, rezalet boyutlara girmez.
ingiliz yazar, douglas adams imzalı bilim kurgu serisidir.
seri, arthur dent'in uzayda kestirme bir yol yapılması için dünyanın patlatılmasından önce bir uzaylıyla beraber bir inşaat gemisine otostop çekerek dünyadan kaçmayı başarmasıyla başlar. olaylar gelişir..
bütün seri:
otostopçunun galaksi rehberi (orijinali: the hitchhiker's guide to the galaxy)
evrenin sonundaki restoran (orijinali: the restaurant at the end of the universe)
hayat, evren ve her şey (orijinali: life, the universe and everything)
elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler (orijinali: so long, and thanks for all the fish)
çoğunlukla zararsız (orijinali: mostly harmless)
kuşkucu somon (orijinali:the salmon of doubt)
ve bir şey daha (orijinali :and another thing...)
seri, arthur dent'in uzayda kestirme bir yol yapılması için dünyanın patlatılmasından önce bir uzaylıyla beraber bir inşaat gemisine otostop çekerek dünyadan kaçmayı başarmasıyla başlar. olaylar gelişir..
bütün seri:
otostopçunun galaksi rehberi (orijinali: the hitchhiker's guide to the galaxy)
evrenin sonundaki restoran (orijinali: the restaurant at the end of the universe)
hayat, evren ve her şey (orijinali: life, the universe and everything)
elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler (orijinali: so long, and thanks for all the fish)
çoğunlukla zararsız (orijinali: mostly harmless)
kuşkucu somon (orijinali:the salmon of doubt)
ve bir şey daha (orijinali :and another thing...)
zaman, para, öz güven, öz saygı, saygınlık kaybettiren oyunlardır. bir de bu oyunların bazı fanatik taraftarları, ''dota 2 oynuyorum 4500 saat tecrübem var.'' gibi bir not düşüyor bazı yerlerde. gülünç olduğu kadar acınası da, 4500 saate 4 kere piyano çalmayı öğrenir insan.
başarı, sonucu olumlu biten şey demektir.
oysa Schopenhauer'a göre nihai olarak zafer ölümün olacaktır.
oysa Schopenhauer'a göre nihai olarak zafer ölümün olacaktır.
günümüz ilişkileri için çok büyük oranda ''ya tutarsa'' dönemidir. insanlar resmen hayatları ve zamanlarıyla kumar oynuyor. üstelik para falan da veriyor bunun için. birkaç yıl evli kalmayacak insanlar bile, birkaç saatlik bir düğün için, totalde minimum 60-70 bin tl harcama yapıyor.
ne yaşıyorsa hakları. tecrübe kötü tecrübeden gelir ne de olsa.
ne yaşıyorsa hakları. tecrübe kötü tecrübeden gelir ne de olsa.