zaman, para, öz güven, öz saygı, saygınlık kaybettiren oyunlardır. bir de bu oyunların bazı fanatik taraftarları, ''dota 2 oynuyorum 4500 saat tecrübem var.'' gibi bir not düşüyor bazı yerlerde. gülünç olduğu kadar acınası da, 4500 saate 4 kere piyano çalmayı öğrenir insan.
tanım; beni alakadar etmeyen, bence göz bozan türde değilse kimseyi alakadar etmeyecek olandır.
başlık direk aklıma gidecek yeri olmadığı için parklarda banklarda, biraz tenha sokaklarda takılan sevgilileri getirdi aklıma. ne zaman böyle bir çift, ikili görsem anahtarı veresim geliyor ve ''al kardeşim şunu, hadi gidin eve, dolapta yemek de var bir güzel karnınızı da doyurursunuz. sıcak hem.'' diyesim geliyor.
başlık direk aklıma gidecek yeri olmadığı için parklarda banklarda, biraz tenha sokaklarda takılan sevgilileri getirdi aklıma. ne zaman böyle bir çift, ikili görsem anahtarı veresim geliyor ve ''al kardeşim şunu, hadi gidin eve, dolapta yemek de var bir güzel karnınızı da doyurursunuz. sıcak hem.'' diyesim geliyor.
resmen çektiğim dertlerin, edilecek küfre değmez insanların tadı ağzıma geliyor artık. yorulmaktan yoruldum. şurda etrafıma bakıyorum da, iki derdimi birine anlatayım desem, sohbet edeyim kaynatayım desem dinleyen yok, dinlemiş gibi yapılıyor hep. hep bir ayak üstülük, geçiştirilme veya mesela dertlerim küçük görülüyor, önemsenmiyor, ''seninki de dert mi?'' cümlesini duyuyorum vs.
uzun bir süredir başa alıp alıp gerçekleşen süreç şöyle;
1. bu ne ya? noluyor lan? allah belanı versin!
2. iğreniyorum-acıyorum-acıyarak gülüyorum.
3. siktirin gidin.
yoruldum, cidden yaşamak büyük iş, gerçekten öyle. insanlarla ve kendinle, insanlara ve kendine rağmen yaşamak, insan kalabilmek çok zor.
uzun bir süredir başa alıp alıp gerçekleşen süreç şöyle;
1. bu ne ya? noluyor lan? allah belanı versin!
2. iğreniyorum-acıyorum-acıyarak gülüyorum.
3. siktirin gidin.
yoruldum, cidden yaşamak büyük iş, gerçekten öyle. insanlarla ve kendinle, insanlara ve kendine rağmen yaşamak, insan kalabilmek çok zor.
''i may not be a smart man, but i know what love is'' sözünün sahibi, zeki.
''ips'' diye hapşırmaları özellikle. ekseriyetle güzel, ortalamanın 'biraz'' üstü kadınlarda durum böyle. söz sende kırca.
hayat güzel gidiyorsa nedenini sorma.(bana ait)
ingiliz yazar, douglas adams imzalı bilim kurgu serisidir.
seri, arthur dent'in uzayda kestirme bir yol yapılması için dünyanın patlatılmasından önce bir uzaylıyla beraber bir inşaat gemisine otostop çekerek dünyadan kaçmayı başarmasıyla başlar. olaylar gelişir..
bütün seri:
otostopçunun galaksi rehberi (orijinali: the hitchhiker's guide to the galaxy)
evrenin sonundaki restoran (orijinali: the restaurant at the end of the universe)
hayat, evren ve her şey (orijinali: life, the universe and everything)
elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler (orijinali: so long, and thanks for all the fish)
çoğunlukla zararsız (orijinali: mostly harmless)
kuşkucu somon (orijinali:the salmon of doubt)
ve bir şey daha (orijinali :and another thing...)
seri, arthur dent'in uzayda kestirme bir yol yapılması için dünyanın patlatılmasından önce bir uzaylıyla beraber bir inşaat gemisine otostop çekerek dünyadan kaçmayı başarmasıyla başlar. olaylar gelişir..
bütün seri:
otostopçunun galaksi rehberi (orijinali: the hitchhiker's guide to the galaxy)
evrenin sonundaki restoran (orijinali: the restaurant at the end of the universe)
hayat, evren ve her şey (orijinali: life, the universe and everything)
elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler (orijinali: so long, and thanks for all the fish)
çoğunlukla zararsız (orijinali: mostly harmless)
kuşkucu somon (orijinali:the salmon of doubt)
ve bir şey daha (orijinali :and another thing...)
-kitaptan alıntıdır-
tyler, siyah beton zeminli bodrum katının orta yerindeki tek ışığın altına geçiyor ve yüze yakın adamın gözlerindeki karanlıkta o ışığın titreşmesini görebiliyor. tyler' ın bağırarak söylediği ilk şey şu:
birinci kural: ''dövüş kulübünün ilk kuralı dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.''
ikinci kural :''dövüş kulübünün ikinci kuralı'' diye bağırıyor tyler, ''dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.''
üçüncü kural: ''dövüş kulübünün üçüncü kuralı, her dövüşte sadece iki kişi kapışır. aynı anda birden fazla dövüş olamaz''
dördüncü kural: ''sadece iki kişi dövüşür.''
beşinci kural: ''dövüşler teker teker yapılır.''
altıncı kural: ''tişört ve ayakkabı yok.
yedinci kural: ''dövüş gerektiği kadar sürer.
sekizinci ve son kural: ''eğer bu dövüş kulübünde ilk gecenizse, dövüşmek zorundasınız.''
tyler, siyah beton zeminli bodrum katının orta yerindeki tek ışığın altına geçiyor ve yüze yakın adamın gözlerindeki karanlıkta o ışığın titreşmesini görebiliyor. tyler' ın bağırarak söylediği ilk şey şu:
birinci kural: ''dövüş kulübünün ilk kuralı dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.''
ikinci kural :''dövüş kulübünün ikinci kuralı'' diye bağırıyor tyler, ''dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.''
üçüncü kural: ''dövüş kulübünün üçüncü kuralı, her dövüşte sadece iki kişi kapışır. aynı anda birden fazla dövüş olamaz''
dördüncü kural: ''sadece iki kişi dövüşür.''
beşinci kural: ''dövüşler teker teker yapılır.''
altıncı kural: ''tişört ve ayakkabı yok.
yedinci kural: ''dövüş gerektiği kadar sürer.
sekizinci ve son kural: ''eğer bu dövüş kulübünde ilk gecenizse, dövüşmek zorundasınız.''
çağının gerisinde kalmış eğitim ve öğretim kurumu. ilkel mektep.
kaset yapılacak olan insanın kurdurttuğu cümledir. yeah.
hidrofobi sahibi biriyim. banyoda bile gram gram su ile yıkanırım. lanet bir şey, keşke yüzebilsem, yüzme bilsem ya da sudan korkmasam...
t; bazıları için bir hayal..
t; bazıları için bir hayal..
ikizler burcu erkeği veya kova burcu erkeği ile müthiş anlaşır. ahım şahım, tutku fışkıran bir ilişki olmasa da, sorun çok çok nadir görülür. kafa rahatlığından önemli şey mi var hem...
nasa'nın wmap olarak bilinen, wilkinson microwave anisotropy probe'u evrenin geçmiş dönemlerindeki radyasyon seviyesini ölçmek, büyük patlama'dan bu yana uzaya yayılmış radyoaktif ısı farklılıklarının ölçmek amacıyla 30 haziran 2001 günü uzayın derinliklerine yollanan ölçüm aracı. 2010'da görevi sona erdi.
The WMAP mission was proposed to NASA in 1995, launched in 2001, and operations were completed in 2010. The Spacecraft was launched June 30, 2001 on a Med-Lite Delta II 7425-10 vehicle into a lunar assisted trajectory to the Sun-Earth L2 libration point for a nominal 27 month mission (3 months transit to L2, 24 months observing). The mission was subsequently extended to collect additional flight data. The total payload mass is ~830 kg. The WMAP instrument is continuously shaded from the Sun, Earth, and Moon by the spacecraft to allow lower thermal disturbances. WMAP ended the collection of science data on August 19th 2010.
[yardımcı kaynak-> nasa]
The WMAP mission was proposed to NASA in 1995, launched in 2001, and operations were completed in 2010. The Spacecraft was launched June 30, 2001 on a Med-Lite Delta II 7425-10 vehicle into a lunar assisted trajectory to the Sun-Earth L2 libration point for a nominal 27 month mission (3 months transit to L2, 24 months observing). The mission was subsequently extended to collect additional flight data. The total payload mass is ~830 kg. The WMAP instrument is continuously shaded from the Sun, Earth, and Moon by the spacecraft to allow lower thermal disturbances. WMAP ended the collection of science data on August 19th 2010.
[yardımcı kaynak-> nasa]
altyazı çevirmenliği işini icra eden kişi. çok zor bir iş hakikaten. yapan arkadaşlarımdan bir tanesi standart bir 40 dakikalık bölüm için 6 saatini harcadığı gün olduğunu söylerdi.
yıllardır mağduriyeti yapılan konulardan biridir din. türk toplumu gibi yönlendirilmeye bu denli müsait toplum yapıları günümüzde olmasa da eski çağlarda sıkça görülmüştür. toplum yapısını iyi analiz eden siyasi kimlik sahibi kimseler tarafından da güzel kullanılıyor.
her millet layık olduğu şekilde yönetilir sözüne güvenim tam, başka türlü olması gerekse idi, muhakkak o şekilde olurdu, ''Din elden gidiyor'' mağduriyetine, bu mağduriyetten ilgi veya destek devşirinilmesine müsaade edilmeyebilirdi söz gelimi. ya da müsaade etmemek adına en azından dişe dokunur çaba gösterilebilirdi. hiç gösterilmedi diyemeyiz, ama bu mağduriyet bugün de kazandırıyorsa, pek gösterilmiş de diyemeyiz.
her millet layık olduğu şekilde yönetilir sözüne güvenim tam, başka türlü olması gerekse idi, muhakkak o şekilde olurdu, ''Din elden gidiyor'' mağduriyetine, bu mağduriyetten ilgi veya destek devşirinilmesine müsaade edilmeyebilirdi söz gelimi. ya da müsaade etmemek adına en azından dişe dokunur çaba gösterilebilirdi. hiç gösterilmedi diyemeyiz, ama bu mağduriyet bugün de kazandırıyorsa, pek gösterilmiş de diyemeyiz.
şakaya gelmez bir konudur. 25 yaşında 32 dişinin 13'ü dolgu halde gezdirir yoksa insanı.
toplum olarak ağız ve diş sağlığının angarya görmemiz bir yana, devlet eli ile ya da devlet öncülüğünde bilinçlendirme yapılmaması bir yana. yeterince bilgilendirilmiyor.
haliyle zaten son 10 yıldır 'ziyan' demekten imtina ettiğim ancak gene de söylemek zorunda olduğum bir nesil var elimizde. ne istediğini bilmeyen, amaçları olmayan ve sağlıksız eğilimler gösteren bir nesil. nasıl olacak, ne olacak süreç gösterecek. ama gidişat kötü...
toplum olarak ağız ve diş sağlığının angarya görmemiz bir yana, devlet eli ile ya da devlet öncülüğünde bilinçlendirme yapılmaması bir yana. yeterince bilgilendirilmiyor.
haliyle zaten son 10 yıldır 'ziyan' demekten imtina ettiğim ancak gene de söylemek zorunda olduğum bir nesil var elimizde. ne istediğini bilmeyen, amaçları olmayan ve sağlıksız eğilimler gösteren bir nesil. nasıl olacak, ne olacak süreç gösterecek. ama gidişat kötü...
mehmet akif ersoy'un fotoğrafının arkasında şu dizelerin yazıldığı söylenir;
'hepsi göçmüş hani yoldaşlarının hiçbiri yok,
sen mi kaldın yalnız kafileden böyle uzak?
postu sermekse meramın yola, serdirmezler;
hadi gölgenle beraber silinip gitmene bak.''
'hepsi göçmüş hani yoldaşlarının hiçbiri yok,
sen mi kaldın yalnız kafileden böyle uzak?
postu sermekse meramın yola, serdirmezler;
hadi gölgenle beraber silinip gitmene bak.''
her yıl sayısı giderek artan milyonlarca işsiz üniversite mezununun yakından tanıdığı bir kalıptır, ''ezberci eğitim''.