fotokopinin öztürkçesi.
türk dil kurumu sözlüğünün yanısıra ali püsküllüoğlu' nun türkçe sözlüğünde de madde olarak mevcut.
derse devam etmeyen öğrencilerin hatırı sayılır harcama kalemlerinden biri. fotokopi makineleri icat olunmadan ne yaparlardı ki bu devamsızlar diye de merak etmiyor değilim.
öztürkçesi: tıpkıçekim
bu arada tıpkı da sanırım bize ait öztürkçe bir kelime.
öztürkçesi: tıpkıçekim
bu arada tıpkı da sanırım bize ait öztürkçe bir kelime.
bir şeyin aynısı, benzeri. hatta abartısız fotokopisi.
başkasının yangınında yemeğini pişirip evini ısıtanların şiarı olan söz öbeği. makyavelizm ve makyavelistlerin övünç kaynağı olan bu söz; günümüz dünyasını da çok güzel özetler. günde 30 bin insanın açlıktan ve susuzluktan öldüğü dünya nüfusunun yarıdan fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığı gezegenimizde neslimizin çok büyük çoğunluğu başkalarını ezebildiği sürece var olabileceğini, varlığını sürdürebileceğini düşünmek zorunda kalıyor.
hasılı farkında olsak da olmasak da çoğumuzun şiarı.
hasılı farkında olsak da olmasak da çoğumuzun şiarı.
bazen laf lafı öyle bir açar ki başladığınız konuyu unutursunuz bile.
geçen yine konuşuyorum öylesine.
kimini affettim, kimi üzüntülerimin yersiz olduğuna kanaat getirdim, bazı şeyleri boş vermek gerektiğinin elzem olduğunu söyledim içimdekine. sıra affedemediklerime geldi en sonunda. insan bencilliğinden kaçamıyor sonucuna varmama ramak kalmışken; bilmediğim bir kelimeye takıldım. kendimizle konuşurken aslında kelimelere verdiğimiz anlamların daha da netleştiğini fark ettim. insan kendinin kurdu ve sanırım kendimizden başka bizi yeterince anlayabilecek yek diğeri yok. derken bakmak zorunda olduğumu düşündüğüm telefon çaldı. kendimle olan sohbetim bitmiş oldu
geçen yine konuşuyorum öylesine.
kimini affettim, kimi üzüntülerimin yersiz olduğuna kanaat getirdim, bazı şeyleri boş vermek gerektiğinin elzem olduğunu söyledim içimdekine. sıra affedemediklerime geldi en sonunda. insan bencilliğinden kaçamıyor sonucuna varmama ramak kalmışken; bilmediğim bir kelimeye takıldım. kendimizle konuşurken aslında kelimelere verdiğimiz anlamların daha da netleştiğini fark ettim. insan kendinin kurdu ve sanırım kendimizden başka bizi yeterince anlayabilecek yek diğeri yok. derken bakmak zorunda olduğumu düşündüğüm telefon çaldı. kendimle olan sohbetim bitmiş oldu
insanın kendine hak gördüğü davranış. daha doğrusu davranışsızlık. eylemsizliği seçme özgürlüğü.
(bkz:atalet)
(bkz:atalet)
bireyi tamamlanamamışlık hissine gark eder. kendini beğenmiş ruhların paranoid dünyalar kurmasının başlıca sebebidir. zira onlardan başka herkes mutlaka eksiktir.
geri kalmış anne ve babaların geri kalmış evlatları olmaktan kurtulamadığımız için içtimai, iktisadi ve dahi siyasi kültürümüzde eksikliği hissedilen eylem. bu yüzden hem sosyal hem de siyasal olarak demokrasinin d sini bile beceremiyoruz. demokratlık siyasal parti adlarında dahi beylik bir laf olarak kalıyor çoğu zaman.
hasılı bizim toplumumuzda uzlaşı kültüründen nasiplenmiş insan neredeyse yok denecek kadar azdır. olanlara da öoğal olarak salak, aptal, şapsal muamelesi yapılır.
hasılı bizim toplumumuzda uzlaşı kültüründen nasiplenmiş insan neredeyse yok denecek kadar azdır. olanlara da öoğal olarak salak, aptal, şapsal muamelesi yapılır.
sözün özü yaptıklarının sorumluluğunu kabullenebilen insan söylemi ya da düşüncesidir. inançlarını pazarlamak isteyen inanç bezirganları bunun tam tersini savunur ki insanlar uyusun.
örneğin günde 4 saat çalışıp ayda 4000 lira alan imamın günde 12 saat çalışıp ayda 1400 tl alan emekçiye bu dünya imtihan yeridir demesinin mantığı neyse dünya yalan deyip müritleri sayesinde yüzlerce odalı saraylarda yaşayabilenlerin mantığı aynıdır.
oysa aklın yolu birdir.
hasılı yalan olan, yalancı olan insannın kendisidir.
örneğin günde 4 saat çalışıp ayda 4000 lira alan imamın günde 12 saat çalışıp ayda 1400 tl alan emekçiye bu dünya imtihan yeridir demesinin mantığı neyse dünya yalan deyip müritleri sayesinde yüzlerce odalı saraylarda yaşayabilenlerin mantığı aynıdır.
oysa aklın yolu birdir.
hasılı yalan olan, yalancı olan insannın kendisidir.
"günah veya haram yahut yasa ya da elalem ne der? korkusuyla yapılmayan şeyler insanı ahlaklı yapmaz."
andre comte
andre comte
insanoğlunun zihin hasletlerinden. öyle ya da böyle hepimizin tattığı bu duygusallığın nedeni incinen egomuzmuş çoğunlukla. ben demiyorum psikologlar öyle diyor. ben de tam olarak olmasa da katılıyorum bu tespite.
o değil de bazıları küsmek, bazıları da sırf küstürmek için yaşıyorlar kanısına kapılıyorum bazen.
usta nazım hikmet de aynı kanıda sanırım ki;
"Küstürmeyin insanları hayata. Sonra her şeyden vazgeçiyorlar...
Bir dağ başında kalmayı, bir adada mahsur kalmayı, nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar. Küstürmeyin işte bazı insanları..."
demiş.
o değil de bazıları küsmek, bazıları da sırf küstürmek için yaşıyorlar kanısına kapılıyorum bazen.
usta nazım hikmet de aynı kanıda sanırım ki;
"Küstürmeyin insanları hayata. Sonra her şeyden vazgeçiyorlar...
Bir dağ başında kalmayı, bir adada mahsur kalmayı, nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar. Küstürmeyin işte bazı insanları..."
demiş.
malum torba yasayla düzenlenen yeni vergi paketinin içinde yer alanlardan. evde alkol üretenler için de şişe vergisini neden düşünemediler acaba diye merak ediyorum. bi dahakine unutmasınlar hatırım kalır.
vatandaşı sigaradan sonra, sigara kağıdının da kaçak olanını almaya sevk etmektir.
vatandaşı sigaradan sonra, sigara kağıdının da kaçak olanını almaya sevk etmektir.
bu haliyle manası alım, alımlılık, cazibe, çekicilik olan kelime.
(bkz:al beni)
(bkz:ukdeydim doldum)
ukdeci: mia
(bkz:al beni)
(bkz:ukdeydim doldum)
ukdeci: mia
2002 yılından bu yana türkiye cumhuriyeti devleti eğitim sisteminin defalarca maruz kaldığı durum. öğrencilere, öğretmenlere ve pek tabi velilere gına geldi o da ayrı bir konu.
örnekten de anlaşılacağı üzere temelden yıkamıyorsanız bir şeyi, silip baştan başladığınızla kalakalıyorsunuz. sonra vay efendim kandırıldıktık da şuydu, da buydu da.
örnekten de anlaşılacağı üzere temelden yıkamıyorsanız bir şeyi, silip baştan başladığınızla kalakalıyorsunuz. sonra vay efendim kandırıldıktık da şuydu, da buydu da.
sözlükte online olduğumda görünce eylemle ilgili hasbelkader "google" a bakmış bulundum. benim bildiğim anlamıyla alakasız tonlarca şey çıktı sayfalarca. silgi diye bi'şey vardı bizim zamanımızda. onun yardımıyla yazdıklarımızı silerdik her ne kadar izi kalsa da. en iyi silgiler bile ilk yazılana dair izleri tamamıyla yok edemezdi.
hasılı istek ve irade irade yazılanın bir şekilde izi kalıyor silinse de. izi kalmayan yazı zaten korkakça yazılmıştır ve silinmeye mahkumdur.
hasılı istek ve irade irade yazılanın bir şekilde izi kalıyor silinse de. izi kalmayan yazı zaten korkakça yazılmıştır ve silinmeye mahkumdur.
sonunda yer kalmyıp kapkara olan defter.
yaz yaz nereye kadar.
yaz yaz nereye kadar.
"unut bakalımın kuzeni, çek bakalımın yeğeni, hercümerc sözler. halep oradaysa arşın burada" der gibi.
"Unutmak kolay sanıyorsun
Sil bakalım, unut bakalım
Bu acıya nasıl katlanıyorsun?
Çek bakalım, unut bakalım."
modern arabesk böyle bi'şey sanırım...
"Unutmak kolay sanıyorsun
Sil bakalım, unut bakalım
Bu acıya nasıl katlanıyorsun?
Çek bakalım, unut bakalım."
modern arabesk böyle bi'şey sanırım...
her hal ve karda (halükarda) bilmemekten daha iyi olsa da özdemir asaf şöyle demiş;
''her zaman bilenler her şeyi bilmez.
her şeyi bildiğini söyleyenler başka bir şey bilmez.
akıllarını işletmemiş olanlar çok şey bilmez.
çok işletmiş olanlar da her zaman bilmez.''
yuvarlağın köşeleri
''her zaman bilenler her şeyi bilmez.
her şeyi bildiğini söyleyenler başka bir şey bilmez.
akıllarını işletmemiş olanlar çok şey bilmez.
çok işletmiş olanlar da her zaman bilmez.''
yuvarlağın köşeleri
"herkes ölür ama herkes gerçekten yaşamaz..."
victor hugo
cesur yürekte william vallace tarafından prensese karşı söylenen bu cümle ölüme nasıl baktığımızla da alakalı, dolayısıyla yaşama da. sıçmışım parasına, puluna, maddiyatına. sadece maddi ya da fiziksel şeylerden haz duyup yaşanan bir hayat bence çöp bile sayılamaz.
victor hugo
cesur yürekte william vallace tarafından prensese karşı söylenen bu cümle ölüme nasıl baktığımızla da alakalı, dolayısıyla yaşama da. sıçmışım parasına, puluna, maddiyatına. sadece maddi ya da fiziksel şeylerden haz duyup yaşanan bir hayat bence çöp bile sayılamaz.
"Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni; senin gibi olmak istediği halde asla senin gibi olamayacağını bilmesidir."
victor hugo
victor hugo
aklıma gelmişken;
esad'a karşı desteklediğiniz işid musul'a dayanıp, türkiye cumhuriyeti devletinin konsolosunu günlerce rehin tuttuğunda bu beş bin cengaver nerelerdeydi? işid'e mi katılmışlardı yoksa.
türk askerlerinin başına çuval geçrildiği günleri de hatırladım bak şimdi.
hakkaten ve hasseten millyetperverliğiniz bile ikiyüzlü. yazık.
esad'a karşı desteklediğiniz işid musul'a dayanıp, türkiye cumhuriyeti devletinin konsolosunu günlerce rehin tuttuğunda bu beş bin cengaver nerelerdeydi? işid'e mi katılmışlardı yoksa.
türk askerlerinin başına çuval geçrildiği günleri de hatırladım bak şimdi.
hakkaten ve hasseten millyetperverliğiniz bile ikiyüzlü. yazık.
orhan veli kanık bir şiirle şöyle tasvir etmiş:
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
(bkz:anlatamamak)