kan tükürüp kızılcık şerbeti içtim diyen kadar manidar değilse de var böyle bağrına taş basıp ketumlaşan insanlar. müsbet ya da menfi kendince haklı bir sebebi vardır.
işlek fiillerimizden biri. her türlüsü az ya da çok fanatizm kokuyor ya da fanatizmle alakalı. bırakmak fiilinin zıttı.
amerika birleşik devletleri menşeili dünya fast food devi. sevmem, hazzetmem, zorunlu kalmadıkça bu ve benzerlerine gitmem.
neyse efendim serdeki anarşistlik bir yana hakan günday'ın bir aforizması mcdonals adıyla birlikte aklıma gelir.
" Eğer bulunduğumuz yerde hâlâ bir McDonald‟s bulabiliyorsak, demek ki yeterince uzaklaşamamışızdır… "
kinyas ve kayra
neyse efendim serdeki anarşistlik bir yana hakan günday'ın bir aforizması mcdonals adıyla birlikte aklıma gelir.
" Eğer bulunduğumuz yerde hâlâ bir McDonald‟s bulabiliyorsak, demek ki yeterince uzaklaşamamışızdır… "
kinyas ve kayra
(bkz:juventus)
hazzedilmeyen insanlar için "uğursuz suratlı" anlamına gelen yakıştırma. sima ile alay, gerek dinen, gerekse vicdanen ve gerekse insanen hoş olmasa da hemen herkesin hayatında en az bir kere yaptığı şey kanımca. en hümanistimizden, en vicdanlımıza hoşlanmadığımız insanlar mutlaka oluyor.
Yoksul olduğu için bilgiye ulaşamayanlardan, hayatı ve insanlığı sorgulayamayanlardan, en yüksek eğitim olanaklarının sunulduğu, delirmek için yeterli bütün malzemeye sahip çocuklara kadar bütün hayat tarzlarında, kaçmak rahatsız ama çekici bir yere sahiptir.
hakan günday -- zargana
hakan günday -- zargana
uğurlu, kutlu manasına gelen sözcüğü günlük hayatımızda daha ziyade olumsuz olarak kullanıyoruz
(bkz:suratında meymenet yok)
(bkz:meymenetsiz)
(bkz:suratında meymenet yok)
(bkz:meymenetsiz)
"akara makara" tabirine maruz kalan şikeste.
afrika kökenli bir sebze. şahsıma ninem tarafından kemiklerini güçlendirir diyerek sevdirilen yemek. sonradan öğrendim ki harbiden de öyleymiş.
yunanca açı köşe anlamındaki "gōnía'" nın türkçemize geçmiş şekli.
farısi bir sözcük. biz onu daha çok günlük dilde kullandığımız bileşik kelimelerimizle tanıyoruz . koşulsuz itaat eden, tapan, karşılık beklemeden hizmet eden anlamları olan şahesteyi en çok da hayal ile izdivacından biliyoruz. istediğiniz kelimeyle evlendirip sonucunu zevkle izleyebilirsiniz. hayırlara vesile olsun.
kişi kendinden bilir işi misali, doğruyu söylediğini ya da samimi olduğunu düşünmeyiz çoğumuz. oysa farz edelim ki samimi. yani cinselliği amaç değil de araç olarak gördüğü için daha az önemsiyor olamaz mı?
tabu olduğu toplumlarda cinselliğin amaç olması kaçınılmaz maalesef. ancak bu demek değil ki herkes cinselliği amaç edinecek.
aslında cinsellik türümüz için araçtır. ister üremek, ister fiziksel orgazm, isterse duygusal haz alma amacına hizmet ediyor olsun. amaç değil de araç olduğu kabul edildiği vakit atfedilen önemin kişiden kişiye değişeceğini anlamanın kolaylaşacağı kanaatindeyim.
tabu olduğu toplumlarda cinselliğin amaç olması kaçınılmaz maalesef. ancak bu demek değil ki herkes cinselliği amaç edinecek.
aslında cinsellik türümüz için araçtır. ister üremek, ister fiziksel orgazm, isterse duygusal haz alma amacına hizmet ediyor olsun. amaç değil de araç olduğu kabul edildiği vakit atfedilen önemin kişiden kişiye değişeceğini anlamanın kolaylaşacağı kanaatindeyim.
meyve mi sebze mi olduğu zaman zaman tartışıladursun düzenli aralıklarla yapılan pazar ya da manav alışverişlerinin demirbaşlarından. bence kendiniz evde yapmıyorsanız fabrika ürünü salça kullanmayın yemeklerde. direkt domates kullanın. farkı mutlaka siz de fark edeceksiniz.
kafada deli sorular oluşturmasına karşın ne olduğu, ne olacağı meçhul hal, olay, olgu.
olanı bilmek, anlamak, anlamlandırmak için muazzam çaba sarfetmek ama netice elde var sıfır. bilinemeyen.
olanı bilmek, anlamak, anlamlandırmak için muazzam çaba sarfetmek ama netice elde var sıfır. bilinemeyen.
bir şey satın almak veya bir hizmetten yararlanmak için sıra beklerken oluşan sırayla dizilen insan kalabalığı. son gelenin kuyruğun sonuna eklenti olmak yerine araya girme çabaları insanı çileden çıkartır ki sözlü ya da fiziksel şiddetle sonuçlanan nice kavganın müsebibidir bu haliyle.
(bkz:vasati)
diş ağrısı diyen romalı, kalp sızısı diyen bizanslı, ülserden musdarip hititli, çükünden şikayetçi ibrani, götünden arızalı lut kavmi, hasılı ezen ezilen tüm insanlığın tek ortak derdi. yaşamak. nefes almıyorsan süründürecek hiçbir dert yok kısacası.
ironiden anlamayan nesle aşina olamadık olamayacağız vesselam.
ayrıca:
"ölümü özledim anne
yaşamak isterken delice"
.....
.....
yaşamak ağrısı asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
azıcık ironi, anlayışı için iyi gider
azıcık !!!
ironiden anlamayan nesle aşina olamadık olamayacağız vesselam.
ayrıca:
"ölümü özledim anne
yaşamak isterken delice"
.....
.....
yaşamak ağrısı asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
azıcık ironi, anlayışı için iyi gider
azıcık !!!
ironi falan değil bizatihi yaşamak.
bir nevi olan bitenin şamar oğlanı olmak. olanların yahut yaşamak zorunda kaldıklarınızın artık sizi denemediğini, sabrınızı sınamadığıni , resmen dalga geçtiğini düşünür ve artık nihayetinde her şeyi oluruna bırakma vaktinin geldiğine yürekten inanırsınız.