1994 yılında, Almanya'da kurulan, orta çağ taverna müzikleri icra eden çok tatlı bir müzik grubu.
tourdion isimi fransız saray dansını çok güzel çalıp söylemişler!
Rusya çıkışlı, 2007 yılında kurulmuş bir Shoegaze - Dream Pop müzik grubu.
3 stüdyo albümü bulunan bu müzik grubunun boş şarkısı yok kanaatindeyim, ilk dinleyişimde bana yıldızları gösterdi!
Çok güzel!
Dinlemek için buraya
3 stüdyo albümü bulunan bu müzik grubunun boş şarkısı yok kanaatindeyim, ilk dinleyişimde bana yıldızları gösterdi!
Çok güzel!
Dinlemek için buraya
bu alana reklam verebilirsiniz
şifre: romayasevgilerle
şifre: romayasevgilerle
türkçeye "sisle gelen yolcu" olarak çevrilmiş bir jean christophe grange romanı.
elime alır almaz bırakamadığım, uyumadan önce, uyanır uyanmaz, otobüste, tuvalette...
psikolojik gerilim nedir sorusunun cevabı olacak nitelikte bir roman, cinayetler, mitoloji, psikoloji...
nerede olursam olayım okumaya can attığım bu romanın tek kötü yanı, harika bir sonla bitecek iken, granj abiye birileri herhalde "böyle olmaz, çok klişe biter, bak şöyle yap, hem ters köşe olur" demiş olması herhalde.
bu kadar güzel kitap, bu kadar kötü bir sonla biter miydi yahu?
elime alır almaz bırakamadığım, uyumadan önce, uyanır uyanmaz, otobüste, tuvalette...
psikolojik gerilim nedir sorusunun cevabı olacak nitelikte bir roman, cinayetler, mitoloji, psikoloji...
nerede olursam olayım okumaya can attığım bu romanın tek kötü yanı, harika bir sonla bitecek iken, granj abiye birileri herhalde "böyle olmaz, çok klişe biter, bak şöyle yap, hem ters köşe olur" demiş olması herhalde.
bu kadar güzel kitap, bu kadar kötü bir sonla biter miydi yahu?
Türkçeye "Kaosun Sırları" ismiyle çevrilmiş bir Maxime Chattam romanı.
Çok uzun süre sonra, bir romandan bu kadar etkilendim. Vittoria Vetra'dan sonra bir kez daha bir roman kahramanına aşık oldum.
Yael Mallan... İsmi, İbranice'de Dağ Keçisi anlamına geliyormuş, romanda hareketleri, yaptıkları ve istedikleriyle o kadar uyumlu ki!
Son sayfalara dek, onunla oyun oynayan ve onu istedikleri gibi yönlendiren insanlara karşı verdiği savaşı kazandığını sanıyordu Yael, öyle ki, onun en yakınında olup ona yardımcı olmaya çalıştığını düşünen arkadaşı Thomas'ın ona ihanet ettiğini öğrendiğinde bile her şeyin artık geride kaldığını düşünüyordu.
Onunla oynayan insanlar, bir şekilde onu Dünya Ticaret Merkezine getirmişlerdi, hem de en son kata.
Sonrası mı? Bir romanda en etkilendiğim ve en güzel son olabileceğini düşünüyorum. Son dakikalarda başına neyin geleceğini anlamıştı Yael, ve ilk uçağın çarpmasından sonra, yere bağdaş kurmuş ve kırılan camların sesleri arasında ağlamaya başlamıştı.
Kule çökerken, Yael işte o zaman kaybettiğini anladı.
Seni hiçbir zaman unutmayacağım Yael Mallan...
Çok uzun süre sonra, bir romandan bu kadar etkilendim. Vittoria Vetra'dan sonra bir kez daha bir roman kahramanına aşık oldum.
Yael Mallan... İsmi, İbranice'de Dağ Keçisi anlamına geliyormuş, romanda hareketleri, yaptıkları ve istedikleriyle o kadar uyumlu ki!
Son sayfalara dek, onunla oyun oynayan ve onu istedikleri gibi yönlendiren insanlara karşı verdiği savaşı kazandığını sanıyordu Yael, öyle ki, onun en yakınında olup ona yardımcı olmaya çalıştığını düşünen arkadaşı Thomas'ın ona ihanet ettiğini öğrendiğinde bile her şeyin artık geride kaldığını düşünüyordu.
Onunla oynayan insanlar, bir şekilde onu Dünya Ticaret Merkezine getirmişlerdi, hem de en son kata.
Sonrası mı? Bir romanda en etkilendiğim ve en güzel son olabileceğini düşünüyorum. Son dakikalarda başına neyin geleceğini anlamıştı Yael, ve ilk uçağın çarpmasından sonra, yere bağdaş kurmuş ve kırılan camların sesleri arasında ağlamaya başlamıştı.
Kule çökerken, Yael işte o zaman kaybettiğini anladı.
Seni hiçbir zaman unutmayacağım Yael Mallan...
çocukluğunun en büyük kahramanlarını oynamak için tiyatro eğitimi almış olan, harika polisiye kitaplar yazabildiği gibi kafayı gizli tarikatlar, gizli servisler, komplo teorileri, büyüler gibi şeylerle fazlasıyla bozmuş olan fransız yazar.
arkadaşın dört kitabını okudum, dört kitabını da elimden bırakamadığımı fark ettim, paris yeraltı mezarlıkları, örümcekler, tuhaf oluşumlar ve hatta gizli servislerin en ince ayrıntılarına kadar harika bilgileri sunuyor romanlarında.
arkadaşın dört kitabını okudum, dört kitabını da elimden bırakamadığımı fark ettim, paris yeraltı mezarlıkları, örümcekler, tuhaf oluşumlar ve hatta gizli servislerin en ince ayrıntılarına kadar harika bilgileri sunuyor romanlarında.
kendisi portekiz'li din-bilim-aksiyon ve polisiyeyi bir arada buluşturan, dan brown'vari bir roman yazarıdır.
aynı zamanda gazetecilik yapmış bu ağabeyimizin 2 kitabını bitirdim ve diyeceğim şu ki, aksiyonu daima geri plana atıp, ne bulduysa gazeteci içgüdüsü ile yüzümüze vuruyor, ama tek sorunu bunu yaparken biraz şaşırmamıza ve hatta soluklanmamıza bile fırsat vermemesi, bu yüzden kitaplarında yer yer çok iyi hissederken yeri geliyor felaket şekilde sıkıyor insanı.
ama sayesinde, vatikan'da dönen entrikaları, mafya ilişkileri ve hatta bugünün papası fransiscus ağabeyimizin ne kadar reform hareketi uyguladığını öğrendim.
var olsun, güzel yazar.
aynı zamanda gazetecilik yapmış bu ağabeyimizin 2 kitabını bitirdim ve diyeceğim şu ki, aksiyonu daima geri plana atıp, ne bulduysa gazeteci içgüdüsü ile yüzümüze vuruyor, ama tek sorunu bunu yaparken biraz şaşırmamıza ve hatta soluklanmamıza bile fırsat vermemesi, bu yüzden kitaplarında yer yer çok iyi hissederken yeri geliyor felaket şekilde sıkıyor insanı.
ama sayesinde, vatikan'da dönen entrikaları, mafya ilişkileri ve hatta bugünün papası fransiscus ağabeyimizin ne kadar reform hareketi uyguladığını öğrendim.
var olsun, güzel yazar.
ben de katılıyorum! sözlük yönetiminin sonu giyotin, söyleyeyim şimdiden bak, robespierre rolünü de ben üstleniyorum.
bastille basmaya gidelim mi? nolursunuz ya gelin benimle skdmfksdmnl
bastille basmaya gidelim mi? nolursunuz ya gelin benimle skdmfksdmnl
1990 yılında İrlanda'da kurulan, shoegaze - dream pop icra etmiş, doğum yılım 96 yılında da dağılmış müthiş bir müzik grubu! dinlemek için:
Melody's Echo Chamber'ın yeni albümü. Beğendiğimi söyleyemem, 2012 albümünü aratıyor...
Malum yerlere düşmüş durumda, dileyen indirsin.
şarkı listesi:
1 Cross My Heart
2 Breathe in, Breathe Out
3 Desert Horse
4 Var Har Du Vart?
5 Quand Les Larmes D'un Ange Font Danser La Neige
6 Visions of Someone Special, On a Wall of Reflections
7 Shirim
Malum yerlere düşmüş durumda, dileyen indirsin.
şarkı listesi:
1 Cross My Heart
2 Breathe in, Breathe Out
3 Desert Horse
4 Var Har Du Vart?
5 Quand Les Larmes D'un Ange Font Danser La Neige
6 Visions of Someone Special, On a Wall of Reflections
7 Shirim
ghost grubunun 1 haziran tarihinde piyasaya süreceği prequelle albümünün yayınladığı ilk şarkısı.
öyle güzel bir şarkı ki, günlerdir bunun dışında bir şey dinleyemez oldum!
ayrıca, tobias'ın yeni imajı cardinal copia'yı pek sevdim! hınzır!
dinlemek için buraya!
öyle güzel bir şarkı ki, günlerdir bunun dışında bir şey dinleyemez oldum!
ayrıca, tobias'ın yeni imajı cardinal copia'yı pek sevdim! hınzır!
dinlemek için buraya!
benim, migren yüzünden ufacık bir ışık bile bazen acıdan ağlatıyor beni, açıkçası sizlere saygısızlık yapmak en son isteyeceğim şey lakin migren krizimin tuttuğu günlerde sizin görgü kurallarınızın benim sağlığımdan daha önemli olmadığını düşünüyorum.
Dimmu borgir'in 4 mayıs 2018'de çıkartacağı Eonian albümünün bir şarkısı, özellikle bir kısmı var ki beni çılgına döndürüyor!
"We are gods in the making
We are here for the taking
Yield to the dragon's embrace
We are of transcendence
We are wolves and snakes"
"We are gods in the making
We are here for the taking
Yield to the dragon's embrace
We are of transcendence
We are wolves and snakes"
doğum günüm...
Birkaç haftadır, arada sırada gelip korkutan tuhaf bir hayaletin varlığını hissediyorum.
Hayalet tam gitmişken tekrar arıyor, tekrar sesini duyuyorum. Tekrar bana yazdıklarını okuyorum ve tekrar ona dokunmayı denediğimde kayboluyor.
Yakın bir dostumla piyano çalmaya gidiyorum. Bazen o oturuyor piyano koltuğuna, o bir şeyler söylerken zaman duruyor biraz, önce camı açıp sokağı seyrediyorum, sonra kapıdan çıkıyorum ve öylece durmuş insanların yanından geçiyorum. Güzel Sanatlar Fakütesinin dışına çıkıyorum ve bir sigara içiyorum.
Kendisine bol gelen eteğiyle harika gözüken tuhaf kadına bakıyorum, ağzındaki sigaranın ne olduğunu merak ediyorum. Tahmin etmeye çalışıyorum.
Tuhaf ayakkabılı adamın ayaklarının kaç numara olduğunu merak ediyorum, tahmin etmeye çalışıyorum. Zaman durmuşken, yere çöp atarken, havada kalan gofret ambalajını inceliyorum.
Sonrasında tekrar fakülteye giriyor ve asansöre ilerliyorum, asansörün önünde kalabalık oluyor. Tiner kokan bir adama, sarı saçları ve mavi gözleriyle bana 60'ların Fransız filmlerindeki ikon kadınları hatırlatan güzel kadının bakışlarını seziyorum.
Benim gibi ufak tefek, üzerine beyaz tişört giymiş sevimli kadın da, onlara bakarken, elini asansörü çağırma düğmesine götürmek üzereyken durmuş zaman.
İçlerinden geçiyorum, asansörü çağırıyorum. Gelmesi tam 22 saniye sürüyor. Biner binmez, kurtulduğum tiner kokusu bana değerli hissettiriyor.
Asansör duruyor, asansörden iniyorum ve çıkarken bakmaya tenezzül etmediğim insanların yüzlerini inceliyorum. Birisi gitar çalmayı deneyen çirkin bir eleman.
Yanında da onun çirkinliğinde bir kadın, birbirlerine çok güzel bakıyorlar. Gülümsüyorum.
Sonrası mı? Devam edeceğim elbette!
Müzik ekipmanlarının olduğu bölüme giriyorum, arkadaşımın piyano çaldığı odanın kapısını açıyorum. En yakın dostum, kendisine küçük geldiğini düşündüğüm pembemsi tuhaf hırkasıyla, 10 dakika önce oturduğum sandalyeye bakıp bir şeyler anlatmaya çabalıyormuş.
Sandalyeye oturuyorum, ona gülümsüyorum ve zaman tekrar akıyor.
"Olum var ya! Hala o kalbi silmemiş!" diyor bana, gülümsetiyor beni.
"Hahaha, yıkanmadı günlerdir herhalde! Su mu yok acaba!" diyorum. Ve gece oluyor, bir sonraki gün için tekrar buluşmayı planlıyoruz.
Bugün, gördüğüm şeyleri düşündüm. Görmemem ve bilmemem gereken şeyleri öğrendim. Hayaletlerin kendi ağızlarından.
Sonra gülümsedim ve bir anda hayaletlere inanmayı bıraktım. Beni rahatsız etmelerine izin vermeyeceğimi söyledim kendi kendime.
Ve.... Sonrası meçhul.
Hayalet tam gitmişken tekrar arıyor, tekrar sesini duyuyorum. Tekrar bana yazdıklarını okuyorum ve tekrar ona dokunmayı denediğimde kayboluyor.
Yakın bir dostumla piyano çalmaya gidiyorum. Bazen o oturuyor piyano koltuğuna, o bir şeyler söylerken zaman duruyor biraz, önce camı açıp sokağı seyrediyorum, sonra kapıdan çıkıyorum ve öylece durmuş insanların yanından geçiyorum. Güzel Sanatlar Fakütesinin dışına çıkıyorum ve bir sigara içiyorum.
Kendisine bol gelen eteğiyle harika gözüken tuhaf kadına bakıyorum, ağzındaki sigaranın ne olduğunu merak ediyorum. Tahmin etmeye çalışıyorum.
Tuhaf ayakkabılı adamın ayaklarının kaç numara olduğunu merak ediyorum, tahmin etmeye çalışıyorum. Zaman durmuşken, yere çöp atarken, havada kalan gofret ambalajını inceliyorum.
Sonrasında tekrar fakülteye giriyor ve asansöre ilerliyorum, asansörün önünde kalabalık oluyor. Tiner kokan bir adama, sarı saçları ve mavi gözleriyle bana 60'ların Fransız filmlerindeki ikon kadınları hatırlatan güzel kadının bakışlarını seziyorum.
Benim gibi ufak tefek, üzerine beyaz tişört giymiş sevimli kadın da, onlara bakarken, elini asansörü çağırma düğmesine götürmek üzereyken durmuş zaman.
İçlerinden geçiyorum, asansörü çağırıyorum. Gelmesi tam 22 saniye sürüyor. Biner binmez, kurtulduğum tiner kokusu bana değerli hissettiriyor.
Asansör duruyor, asansörden iniyorum ve çıkarken bakmaya tenezzül etmediğim insanların yüzlerini inceliyorum. Birisi gitar çalmayı deneyen çirkin bir eleman.
Yanında da onun çirkinliğinde bir kadın, birbirlerine çok güzel bakıyorlar. Gülümsüyorum.
Sonrası mı? Devam edeceğim elbette!
Müzik ekipmanlarının olduğu bölüme giriyorum, arkadaşımın piyano çaldığı odanın kapısını açıyorum. En yakın dostum, kendisine küçük geldiğini düşündüğüm pembemsi tuhaf hırkasıyla, 10 dakika önce oturduğum sandalyeye bakıp bir şeyler anlatmaya çabalıyormuş.
Sandalyeye oturuyorum, ona gülümsüyorum ve zaman tekrar akıyor.
"Olum var ya! Hala o kalbi silmemiş!" diyor bana, gülümsetiyor beni.
"Hahaha, yıkanmadı günlerdir herhalde! Su mu yok acaba!" diyorum. Ve gece oluyor, bir sonraki gün için tekrar buluşmayı planlıyoruz.
Bugün, gördüğüm şeyleri düşündüm. Görmemem ve bilmemem gereken şeyleri öğrendim. Hayaletlerin kendi ağızlarından.
Sonra gülümsedim ve bir anda hayaletlere inanmayı bıraktım. Beni rahatsız etmelerine izin vermeyeceğimi söyledim kendi kendime.
Ve.... Sonrası meçhul.
jónsi & alex'in riceboy sleeps albümünden bir parça, aynı zamanda captain fantastic soundtracki.
noel gallagher'in 24 kasım 2017'de çıkardığı, neo pyshedelia temalı son albümü.
bu albümü diğerlerinden ayıran şey, albümün ilk şarkısı olan fort knox gibi bir deli şarkısıyla girmesi.
evet, deli şarkısı bu.
dahası da, albüm kapağı beni benden alan nadir albüm kapaklarından biri.
çok yaşa noel!
zenginsozluk.com/foto
bu albümü diğerlerinden ayıran şey, albümün ilk şarkısı olan fort knox gibi bir deli şarkısıyla girmesi.
evet, deli şarkısı bu.
dahası da, albüm kapağı beni benden alan nadir albüm kapaklarından biri.
çok yaşa noel!
zenginsozluk.com/foto
Oasis'ten tanıdığımız, Noel Gallagher ağabeyimizin, Who Built The Moon isimli albümünün ilk şarkısı, buna giriş şarkısı da diyebiliriz. Açıkçası, The XX'in Intro'su, dinlediğim en iyi intro idi, ama yerini bu şarkıya kaptırdı.
zenginsozluk.com/foto
Şarkıda da söylediği gibi, "Kendine gelmek zorundasın!"
Getiriyor, öyle bir güzel getiriyor ki, bir anda kendinizi unutup hayallerinize dalıyorsunuz.
Sıradan hayatımı bir kenara bırakıp, uzayın derinliklerinde kaybolmuş bir kadının, korkunç saldırgan varlıkların bulunduğu gezegende yaşamaya çalışan halka yardım ettiğini, o sırada bir solucan deliğine girdiğini ve onu orada kaybettiği insanların selamladığını duydum.
Diyorlardı ki: "Ave Spatium Puella, morituri te salutant"
Yani, "Selamlar sana Ey Uzay Kızı! Ölecek olanlar seni selamlıyor..."
Neo Psychedelia akımını zirveye taşıyacak bir şarkı bence bu.
1.Dakikadan sonra tansiyonum yükseliyor...
zenginsozluk.com/foto
Şarkıda da söylediği gibi, "Kendine gelmek zorundasın!"
Getiriyor, öyle bir güzel getiriyor ki, bir anda kendinizi unutup hayallerinize dalıyorsunuz.
Sıradan hayatımı bir kenara bırakıp, uzayın derinliklerinde kaybolmuş bir kadının, korkunç saldırgan varlıkların bulunduğu gezegende yaşamaya çalışan halka yardım ettiğini, o sırada bir solucan deliğine girdiğini ve onu orada kaybettiği insanların selamladığını duydum.
Diyorlardı ki: "Ave Spatium Puella, morituri te salutant"
Yani, "Selamlar sana Ey Uzay Kızı! Ölecek olanlar seni selamlıyor..."
Neo Psychedelia akımını zirveye taşıyacak bir şarkı bence bu.
1.Dakikadan sonra tansiyonum yükseliyor...
Bir roketatar alıp, bir benzin istasyonunu havaya uçurabilir, kapitalizme ufak bir darbe vurduğunu düşünebilirsin.
Ama roketatarı alırken yaptığın silah ticaretiyle, vurduğunun darbenin bilmem kaç katı fazlasıyla destek olursun. Kapitalizm, inandığın tek tanrılı inancın tanrısından bile daha büyük. Bunu kabullenmelisin.
Unutmadan, Bershka'da indirim hala devam ediyor.
Ama roketatarı alırken yaptığın silah ticaretiyle, vurduğunun darbenin bilmem kaç katı fazlasıyla destek olursun. Kapitalizm, inandığın tek tanrılı inancın tanrısından bile daha büyük. Bunu kabullenmelisin.
Unutmadan, Bershka'da indirim hala devam ediyor.
anneni üzeyim deme! ne olursa olsun!
bu adam var ya bu adam, pop art'ın tanrısıdır benim için!
evinde annesiyle yaşadıgı sade hayatını, dışarıda fabrikasında öyle güzel kapatıyordu ki, insanlar onun sakin ve boşvermiş cevaplarından ilham alıyorlardı.
dahası da, velvet underground gibi bir müzik grubunu piyasaya kazandırmış bir adam bu! bu adamı öylesine seviyorum ki, geçen yıl antalya'da sergisinde çalışıp, sergi kaldırılırken orada bulunmuş ve o günleri asla unutmamak adına önce "ne zaman bir warhol tablosu önünde yuvarlanabilirim ki?!" diyerek bol bol yuvarlanmış, üzerine gecesinde "andy warhol" dövmesi yaptırmıştım.
bu adamı çok seviyorum.
evinde annesiyle yaşadıgı sade hayatını, dışarıda fabrikasında öyle güzel kapatıyordu ki, insanlar onun sakin ve boşvermiş cevaplarından ilham alıyorlardı.
dahası da, velvet underground gibi bir müzik grubunu piyasaya kazandırmış bir adam bu! bu adamı öylesine seviyorum ki, geçen yıl antalya'da sergisinde çalışıp, sergi kaldırılırken orada bulunmuş ve o günleri asla unutmamak adına önce "ne zaman bir warhol tablosu önünde yuvarlanabilirim ki?!" diyerek bol bol yuvarlanmış, üzerine gecesinde "andy warhol" dövmesi yaptırmıştım.
bu adamı çok seviyorum.
ekşi sözlük'te denk geldiğim bir girdiyi burada paylaşmak istiyorum.
izmir adliyesi bünyesinde ''izmir barosu çocuk hakları merkezi adliye birimi''nin hizmet vermeye başlaması. sabah 09:00 ve 17:00 arası gönüllü bir avukat, her türlü istismarda (eğitim, taciz, bakım vb...) koruma altına alınması gereken çocukların hukuki haklarını ücretsiz olarak savunacak. önemli.
b blok 3. kat 331 no.lu oda
tel: 400 00 14
izmir adliyesi bünyesinde ''izmir barosu çocuk hakları merkezi adliye birimi''nin hizmet vermeye başlaması. sabah 09:00 ve 17:00 arası gönüllü bir avukat, her türlü istismarda (eğitim, taciz, bakım vb...) koruma altına alınması gereken çocukların hukuki haklarını ücretsiz olarak savunacak. önemli.
b blok 3. kat 331 no.lu oda
tel: 400 00 14
kiliselerde dua kürsüsünün üstünde mimari bir sayvan şeklinde yapılan direklere dayanmış süslü çardaklar
isa'nın ölümüne ağlayan meryemi tasvir eden resimlere, italyanlar tarafından verilen isim.
bu resimlerde meryem bazen yalnız, bazen de saint jean ile beraber bulunur. bunların en meşhuru, elbette ki roma'da san pietro bazilikasındaki michelangelo *lütfen önünü ilikle*, *sırıtmasana!* ağabeyimizin eseridir.
zenginsozluk.com/foto
bu resimlerde meryem bazen yalnız, bazen de saint jean ile beraber bulunur. bunların en meşhuru, elbette ki roma'da san pietro bazilikasındaki michelangelo *lütfen önünü ilikle*, *sırıtmasana!* ağabeyimizin eseridir.
zenginsozluk.com/foto
heykel gibi, oyma gibi, kabartmalı görünen sanat eserleri için kullanılır. fakat asıl anlamı, oymacılığa ve heykele mensup anlamına geliyor