confessions

death is the bitch

1. nesil Yazar - Seviyor ve seviliyor

  1. toplam entry 76
  2. takipçi 13
  3. puan 3881

yalanına sokuyumculara gelsin

death is the bitch
inanmayanlara kaynak vermeden önce sarf edilen söz öbeği. buradaki "sokuyum" özellikle yanlış yazılmalı ve o vurgu karşı tarafa hissettirilmelidir.

misal önümüzdeki cuma görüntüleri yayınlayacağız deyip şaaak hemen bir sonraki cuma görüntüleri yayınlarken ekliyoruz, "yalanına sokuyumculara gelsin" ama noluyor... kaç cumalar geçiyor o görüntüler hâlâ gelmiyor... yalanına sokuyum o yüzden. sokayım değil, sokuyum.

yüzde 49'un çatı adayı

death is the bitch
bu referandum sonucunu %49 - %51 olarak gruplandırmamak gerek. %51'lik kesim sistem değil tayyip destekçisiydi. %49'luk kesim de sadece tayyip değil aynı zamanda yeni sisteme karşı olan kesimdi. haliyle yeni sisteme hayır diyen akplilerin de var olduğunu düşündüğümden, her ne kadar yeni sistemi desteklemese de tayyip'e oy verecekleri kanaatindeyim. dolayısıyla bu %49'luk dilimin içinde sadece atatürkçüsü yok. kürdü var, türk milliyetçisi var, sosyalisti var ve yeni sistemi benimsemeyen sağcısı, tayyipçisi var. bu kadar farklı siyasi görüşü bir araya toplayabilecek bir insan tanımıyorum ben. %51 oyu tek başına alan tayyip'in karşısında şansının var olduğunu düşünmek bile hayalcilik bana göre.

devletin bütün imkanlarını kendi lehine kullanan bir iktidarın karşısında bağımsız bir adayın hiçbir şansı yok. bunun yanında memleketimin insanındaki beyin hücresi eksikliğini de göz önünde bulundurursak rte'nin başkanlığını da şimdiden kabullenmek gerek. ben bu ülkeden umudumu 1 kasım seçimlerinde kesmiştim zaten.

herhangi bir önemi olmayan aday.

arnavut kaldırımı

death is the bitch
bir şehir efsanesine göre maliyeti asfalttan daha düşük olan ve buna rağmen daha fazla istihdam sağlayan taşlı yol. görsel olarak da şahane bana göre. belediyeler dönem dönem bunları söktürüp tekrar yaptırarak klasik peşkeş çekme ibadetlerini yerine getirirler. para lazım eşe dosta en nihayetinde.

zengin itiraf

death is the bitch
Hayatımın en güzel günlerini yaşadım. Ben yaşamamış, görmemiş, bazı şeylerin açlığını çeken biri değilim. Çoğu insanın hayatında yaşamadığı ve hayal dahi edemeyeceği travmaları da maalesef yaşadım ya da tanık oldum. Bütün bunlardan sonra asla hiçbir zaman daha fazla heyecanlanamayacağımı, asla saf, temiz duygularla bir insanı sevemeyecegimi, sevilemeyeceğimi düşünüyordum. Hani o kadar boktan insanlarla beraber oldum, o kadar sikko anılarım oldu, o kadar hatalar yaptım, o kadar suistimal edildim ki bu dünyanın asla saf bir yer olamayacağı kanaatine vardım. Ancak bu yaşadığım iki gün... Sanki bütün bildiklerimi unutmuş gibiyim.

Elmanın en güzelini yememişim ve hâlâ orada duruyormuş, hiç bu kadar güzel kahvaltı etmemişim, hiç bu kadar tatlı şarap içmemişim, hiç bu kadar güzel gülen birini öpmemişim. Aslında ben 28 sene yaşamışım ama yaşamamışım da gibi.

Ben 28 sene onsuz napmışım hakikaten? Kimi düşünmüş kimler için ağlamışım? Kimlere gitme demişim? Kimlerle seviştiğimi sanmışım?

Hayat çok enteresan lan. Ama bu yaşadığım hayata dahil bir şey değil sanki. Tarifi mümkün olmayan, bu dünyaya ait olmadığını düşündüğüm hisler yaşıyorum.

Seninle yaşlanıp seninle ölmek istiyorum derler ya. Ben seninle sonsuza uzanmak istiyorum. Ölmek istemiyorum. Eğer diğer tarafta da seninle olacaksam bunu kabul edebilirim. Çok güzelsin sen.

yer sofrası

death is the bitch
uzun bacaklı ve uzun boylu biriyseniz çok da keyif vermeyen sofra. herkes bağdaş kurmuş ya da bacaklarını kırmış üstüne oturuyorken bir yerden sonra "ben bu bacaklarımı nereme sokayım?" şeklinde iki büklüm kendinize cevap verilmesi zor sorular sormanız muhtemel.

islam'ın en güzel yaşandığı ülkeler

death is the bitch
türkiye'dir tabi ki. meselam ramazan ayında dışarıda yemek yerseniz linç edilme gibi bir fırsata sahip olmanız mümkün. bu da bize islamdaki recm cezasını öğretici etkenlerden...

mini etekle gece yolda yürürseniz sapığın biri tarafından en hafif tabirle taciz edilme riskiyle karşı karşıyasınız, şanslıysanız tecavüz eden bile çıkıyor. bu da islamın cinsellik ve nefis üzerine müslümanlara sağladığı çağ ötesi avantajlardan.

cemaatler mesela... 12-13 yaşındaki çocuğunuzu (kız erkek fark etmeksizin) herhangi bir cemaate göndererek ilk cinsel deneyimlerini hocaları tarafından birebir öğretilmesini sağlayabilirsiniz. bu da islamın çocuklara verdiği değeri gösteriyor.

yahu islamda her şey var aslında da milletimiz kıymet bilmiyor. yok neymiş kafa kesicilermiş. yok canım sen de.

güzel havayı fırsat bilen istanbullular

death is the bitch
e-5 kenarında mangal yapan güruh.

gerekli malzemeler,

doblo (1 adet)
aile reisi (göbekli)
hanım
kayınvalide (göbekli)
baba (göbekli)
çocuklar (5 adet)

pusuda güneşin kendisini göstermesini bekleyen bu istanbullular, özellikle pazar günleri herhangi bir kavşak, yol ayrımı, dönemeç, bölünmüş yol ve duble yol kenarlarında eylemlerini gerçekleştirirler... kimisi galata köprüsünde balık tutmaya çalışarak, kimisi bebek sahilinde haşemayla koşturarak bu fırsatı değerlendirmeyi seçer. hepsinin kendine göre geliştirdiği yöntemler vardır.

aynı güruh kışın ortasında boğazda yüzerek kameralara yakalanırlar. kanal değiştirmekte fayda var.

teröre değil destek moral verene bile tahammülümüz yoktur

death is the bitch
habur'da davul zurnalı karşılamaya müsaade eden cehapeli kripto fetöcü kemal kılıçdaroğlu olduğu için beni tatmin eden açıklama olmuştur. zaten oslo görüşmelerini falan da o yapmıştı. sayın abdullah öcalan'ı muhatap alan da modası geçmiş cehape zihniyetiydi.

önce hayali düşman yarat, bundan hayali mağduriyet türet, bu hayali düşmanı alt et, ondan sonra bütün bu olanların sorumlusu başkası olsun.

ülkenin yarısı bu şizofrenlere inanıyor.

bakın şimdi ne halde

death is the bitch
kusturan haber klişelerinden.

"ünlü oyuncu bakın şimdi ne halde!11!!"

ünlü oyuncu kazım k. geçen yıl rol aldığı kurtlar v. adlı diziden kazandığı 1 milyon $'ı karıya kıza yatırarak görgüsüzlüğün çok afedersiniz b*kunu çıkardı... aynı anda hpv, hiv, belsoğukluğu virüslerini taşıyan kazım k. alkol ve kumar bağımlılığının yanında boş zamanlarında zeytinburnu sahilinde güvercinlere atmalık 1 liralık yemlerden satıyor. dağ gibi adam ne hale geldi... allah belasını versin hayvan herif!

zengin sözlük

death is the bitch
her şey güzel hoş ve zamanla daha da iyi olacak. bundan eminim. kafası çalışan ve belli hassasiyetleri olan insanlar tarafından kurulmuş, aynı hassasiyetleri uygulamaya çalışan yazarlar mevcut.

hepimizin bu noktada hatası ve kusuru olacaktır elbet. her daim format dahilinde bir şeyler yazmayacağız. kimi zaman sinirlerimize hakim olamayıp nick altlarında alacağız soluğu, kimi zaman hatalı başlıklar açılacak, nebleyim her sözlükte olan ufak tefek sıkıntılar elbet olacak. bunlar olmalı zaten doğalında. olur da. mühim olan bütün bu olacaklardan sonra aynı hassasiyetimizi devam ettirmemiz, sağduyumuzu bırakmamamız diye düşünüyorum.

türkiye'nin en büyük sözlüğünde olmak yerine (ki ekşi sözlük gerçeği varken bu biraz hayal ürünü) büyük olmayan ama belli standartlar çerçevesinde, kendi yağında kavrulan, samimi insanların olduğu bir yerde yazıyor olmak benim için çok daha anlamlı. instela da her ne kadar itü sözlük'ten itibaren düşüşe geçmiş olsa da hep o aile gibi sıcak ortamını korumuştur. her ne kadar teknik problemlerle boğuşulsa da insanlar birbirlerine karşı belli saygı çerçevesinde yaklaşmıştır. giriler de bu yönde olmuştur. elbette ki arada attention whore'lar türeyecek. elbette ki troller, seri eksiciler, şunlar bunlar olacak, olmalı da zaten dediğim gibi. mühim olan birbirimize olan saygımızı kaybetmememiz. dünya kimsenin etrafında dönmüyor. şu sayfayı kapattığınız anda gerçek hayatla yüz yüze kalıyoruz, hepimizin kendine ait bir özel hayatı ve sosyal hayatı var sözlükten bağımsız olarak.

klavyenin diğer tarafındaki insanların da birer özel hayatının olduğunu düşünerek, onların da oksijen alışverişi yaptığını, birer bot olmadığını düşünerek yazmalı ve bu hassasiyeti incir çekirdeğini doldurmayacak konular yüzünden kaybetmemeliyiz.

sırada istiklal marşı ve kapanış var. teşekkürler.

zengin itiraf

death is the bitch
az evvel bir fitilin ateşlemesi sonucu 6 ay önce yazdığım yazıyı okudum. bu yazıyı yazarken ağlıyordum, şimdi okuduğumda tekrar gözlerimi doldurmayı başardı. kendi kendimin ağzına sıçtım resmen.




"aşkım,

ne telefonunu ezberledim beni terk ettiğinde aramamak için, ne herhangi bir sosyal mecradan ulaşabilecek bir yol bıraktım kendime.

sen benim beşiktaş sokaklarını ezberleme sebebimsin. sen benim içimde daha önce hiç çıkmayan bir hissi ortaya çıkaran kişisin. sen hayatımda topu topu 1 ay kalıp, bana bir ömürlük yaşama sebebi veren kişisin.

hiçbir koku senin kadar bağlamadı kendine, hiçbir insan gözü bu kadar baktırmadı kendine. hiç bu kadar göz yaşı dökmedi bu gözler senden başka biri için.

sen, her gece yatağa girdiğimde uykumu saatlerce erteleyen, bir başka kadınla göz göze geldiğimde kendimden nefret etmemi sağlayan kişisin.

ne kokun burnumdan bir dakika eksiliyor, ne sarıldığında hissettiğim duyguyu unutabiliyorum. ne gözlerine baktığımda karnımda uçuşan şeyleri unutabiliyorum, ne de beni her gönderişinde vazgeçtiğim gururumu tekrar elime alabiliyorum.

sen sesine, gözüne, gülüşüne, bakışına, kokusuna hayran olduğum. dağarcığımdaki kelimelerin hangisi seni daha doğru anlatır bilmiyorum, bulamıyorum. sana olan hislerimi bilsen bana tekrar döner misin onu da bilmiyorum.

beni neden sevemedin aşkım? belki senin yanına yakışacak kadar güzel değildi yüzüm biliyorum. belki sen sevemedin kokumu seninkini sevdiğim kadar. ama aşkım ben bütün bu hisleri nasıl karşılıksız yaşayabildim? nasıl bu kadar bana aşıkmış gibi yapabildin? ben nasıl seni öyle görebildim? senin için her şeyi göze alabilen bir adamdan nasıl vazgeçebildin aşkım? hayatına girenler seni üzmezler mi? kıymazlar mı sana? severler mi seni benim sevdiğim gibi? tek bir gülüşünü görmek için her şeyden vazgeçebilirler mi?

benim sana olan sevgim sana niye ağır geldi aşkım? ben bütün bu duygularımı nereye bırakayım, kime göstereyim, kimin yüzüne bakıp saatlerce izleyeyim, kimin kokusuyla uyanmak için her gece yatmadan dualar edeyim, kimin yüzüne bakıp ona benzeyen bir çocuğum olsun isteyeyim? ben bütün bu duygularımı nereye dökeyim aşkım.

biz hiç ayrılmıcaz demiştin. gelinliğim kabarık olmasın demiştin aşkım. düğünümüzü bodrum'da yaparız demiştin. gidelim buralardan demiştin aşkım. dandik bir yüzük al annemleri kandır yeter, ben pahalı bir şey istemiyorum demiştin. annenle çok iyi anlaşacaktım. seni sever demiştin. arkadaşların da beni sevmişti. sen niye sevemedin aşkım?

herhangi bir his yok sana dokunduğumda hissettiğime benzeyen. kimsenin gözleri senin gibi değil, kimse sen gibi kokmuyor, kimse sen gibi bakmıyor, kimse sen gibi öpmüyor.

önümde aşamayacağım hiçbir engel yokken sana ulaşamamamın tek nedeninin sen olması ne kadar acıtıyor biliyor musun aşkım? bütün iç organlarını yerinden çıkarıyorlarmış gibi. dünyadaki her şeyini kaybetmişsin de boşuna nefes alıyormuşsun gibi. gururunu, onurunu kaybedip neden nefes aldığını sorgulamak gibi. hayata devam etmek için sebep arayıp bulamamak, ölüm gibi.

neden sevemdin aşkım? neden gittin? ne yapamazdım ben senin için? nerelere gidemezdim, nelerden vazgeçemezdim? neyim yetmedi? neyim fazla geldi? sana kendimi sevdiremediğim için kendimden ne kadar nefret ettiğimi biliyor musun? ne yüzüne bakılacak, ne iki çift laf edilecek biri oldum.

sadece beni sev, benden vazgeçeme istedim. vazgeçmek dahi isteme. benimle yaşlan, benimle öl. beraber büyüyelim, beraber öğrenelim, beraber gülelim, beraber ağlayalım ama ne olursa olsun beraber olalım. iyi günde kötü günde seninle olmak istedim. sen niye istemedin aşkım? niye isteyemedin?

içimdekini nereye boşaltayım aşkım. ne yapayım. kime gideyim. nereye dökeyim. kime anlatayım. kime göstereyim. senden başka.

bugün 2 hafta oldu.
unutma beni."

kol saati

death is the bitch
bileğimde yoksa eksik hissettiğim. sanıyorum çoğu saat kullanıcısı aynısını hissediyor. kayışı koptuktan sonra saatçiye gidip değiştirmek istediğimde astronomik bir rakam aldığımdan beri çekmecemin en üst gözünde durur, suratıma bakar, "abi ne zaman yaptırcan beni?" diye kısık bir ses tonuyla tik tik atar. gözlerim yaşlı bir şekilde "paramız olduğu zaman oğul" der çekmeceyi kapatırım.

sensiz eksiğim oğul. evladını yuvada bırakıp ava gitmiş anne aslan gibiyim... aklım hep sende.

zengin sözlük

death is the bitch
en büyük problemi her canı sıkıldığında iki kelimenin arasına virgül koyan tipler olan sözlük. yemin ederim monitörü parçalayasım geliyor. yazdığınız yazıyı moldova'dan yeni oturma izni almış dimitri gibi okuyorum. tonlamalar onlarla eş değer.

başka bir yerde görmedim bunu ben. burada var. biri para mı veriyor size kullandığınız virgül ve ünlemler kadar?
2 /