godisnowhere

hayatımda hiçbir sorun olmamasına, hatta istediğim gibi yaşamama rağmen içerisinde bulunduğum durumdur.

arkadaşlarımla içiyoruz, eğleniyoruz(!), yeni insanlarla tanışıyorum fakat bu durumların hiçbirisi mutlu etmiyor beni. sıradan bir durummuş gibi geliyor.

gece çok içip sarhoş olmaya yaklaştığım günlerin sabahında da değişik bir pişmanlık yaşıyorum.

doyumsuzluk mu acaba diye düşünüyorum, doyumsuz olsam daha fazlasını isterim fakat daha fazlasını da istemiyorum çünkü keyif almıyorum.

seks de bu duruma dahil. anlık duygu değişimi sonrası sonuç yine aynı. yorucu. boşuna.

hoşlandığımı düşündüğüm birisiyle konuşmaya başladım, belki ona karşı bir şeyler hissederim ve biraz olsa da bu durumun içerisinden çıkarım diye ama olmuyor.

arkadaşlarla buluşup kendimi iyi hissetmeye çalışmak için sahte sahte gülmeye çalışmaktan yoruldum. kurtulamıyorum ve çabalıyorum. çabalamazsam daha da kötüye gideceğinin farkındayım. gitmesini istemiyorum.

fakat yoruluyorum yavaş yavaş.

çok boktan bir durum içindeyim, çözemiyorum.

yalnızlıktır.

hayatta tek başınayız, sözlükte tek olmanın etki etmemesi gerekir.

anlamı olmayan bir durumu bitirmektir.

anlam arayışı, neden arayışı insanın varolduğu ilk günden beri vardır. bu durum bütün felsefi akımların temelidir.

tabi sadece mitoloji değil, inanç sisteminin temelinde de anlamlandırma kaygısı vardır.

uzun uğraşlar sonunda farklı yer, zaman, mekan, kültür, dil denemeleri hep aynı sonuca ulaştırır.

" anlamsızlık "

bu anlamsızlıktan kurtulmanın imkansız olduğunu anlaşıldığı zaman ise her şey bitmiş olur.

anlamsızlığı uzatıp acı çekmeyi, anlamsızlığın her yeri sardığını anlayanlar reddetmiştir.

reddediyorum.

insanın boğazını düğümleyen, içine ağırlık çöktüren durumdur.

evet özledim. ama tam olarak neyi özlediğimi bilmiyorum. ailemi mi? kardeşimi mi? eski sevgilimi mi? yaşadığım şehirleri mi?

bilmiyorum.

yağmurlu kadıköy kışında gezmeyi özledim.

yalnız.

immanuelk - makinist.

yanlış bir söylemdir.

insan zaten yalnızdır. yalnızlığından çekindiği için kalabalık içerisinde olmak ister. oyalanarak bu durumun geçeceğini sanar.

yalnızlık hissine çare bulunamaz. yalnızlık insanın özüdür.

insanı yorar.

şahsen bu eylemi yapabilmek için içiyorum. kafam güzelken bişeyler okuyorum ve okurken uyuyorum.

en azından yatmadan önce gelen saçma sapan düşüncelerden kurtuluyorum.

ucuz ve lezzetli olduğundan sever.

ya da ben hep kafam güzelken yediğim için lezzetli geliyordu.

bilmiyorum.

çok sıcak.

uyuyamayacağım kadar sıcak.

kendimi jazz kulübünde şarap içiyormuş gibi hissettiğim sözlüktür.

rahatsız değilim. jazz'ı ve şarabı severim.

hakkında çokça şey söylenen popüler komplo teorisi malzemesidir.

o kadar abartıldı ki bazı siyasetçiler bile bu proje üzerinden prim yapmaya çalıştı.

gerçekten varsa eğer dünyayı ikiye bölsün de rahatlayalım.

haydutluğun en acısı kişinin üzerinde düşündüğü cümleyi bitirmesidir.

bin dokuz yüz bilmem kaç tarihli dada manifestosunda geçen cümlelerden birisi.

dada çöptür. dada altındır.

11 nisan 1919 tarihli manifestosunda;

günümüzün kanunlarını onların ana çizgileriyle sanatsal olarak yeni baştan düzenleyeceğiz. Soyut sanatın hayaleti, insanoğlunun muazzam özgürlük duygusunun genişliğini temsil ediyor. İnandığımız kardeşlik sanatıdır: sanat toplumun yeni amacıdır. Sanat aydınlığı önerir, sanat yeni insanın özüne hizmet eder. Yeni insan herkes gibi sınıfsız topluma mensup olmalıdır. Biz, komünal girişimin tamamlanmasıyla her bireyi bilinçli bir üretim gücünün mecrasına akıtmak istiyoruz. Sistemin eksikliklerine ve gücü tahrip edenlere savaş açtık. Bizim en büyük özlemimiz insanlığı manevi yönleriyle de anlamaktır. Bu bizim görevimizdir. Bu çaba bütün insanlar için büyük bir dayanma gücü ve canlılık sağlayacaktır. Bunun başlangıcı bizleriz. Biz bu doğrultuda çabalamalıyız ve birbirinden çok farklı öğeleri ahenkli bir bütüne ulaştırma amacımızı dile getirmeliyiz.

cümleleri bulunan sanat akımıdır.

zamanında dadaistlerin sanattan rahatsız oldukları durumu şu an toplumlar yaşıyor. kötü çöküş durdurulamayacak hale geldi sanırım.

yalnız olmaktan o kadar sıkıldım ki hafta sonu almanya'ya gideceğim.

biraz da orada yalnız kalıp sıkılayım.

biraz da hollanda'da sıkılırım.

döner italya'da sıkılmaya devam ederim.

not: gerçekten sıkılıyorum, ciddiyim. eylül ayı gelse de çalışmalara devam etsem.

greenpeace üyesi ve vejetaryen çevre duyarlısı insanlarla yaşadığım için atılmayan şişelerdir.

yok kağıtlar bir poşete, plastikler bir poşete, camlar bi poşete. tamam ses çıkartmıyorum ama bu yaklaşım bana faşistçe geliyor. çöp eve döndü amk evi.

hayvan gibi bulaşık birikti lavaboda. piçliğine hiçbirisini yıkamıyorum. faşizme karşı omuz omuza ulan !

çevreye duyarlı olup süt içmeyip, et yemeyip sürekli sebze yemek ile çevre duyarlısı ve barış yanlısı olunmuyor.

deli gibi sigara içiliyor evde ve ben rahatsız oluyorum. ev bok gibi sigara kokuyor. bağıra bağıra konuşuluyor.

ya bu çelişkili yaşamlar dünyanın her yerinde aynı.

insanların bu fanatizmi öldürüyor beni.

saçma sapan ideolojilerinizi sikeyim.

protesto edilmesi gereken avrupa kıtasında bulunan devlettir.

ben de protesto olarak berline olan biletimi air berlin'den değil de brussel airlines'dan alıp brüksel aktarmalı gideceğim.

tahmin ediyorum ki bu tepkim merkel'i hizaya getirir.

sağolun.

edit: aradaki 50 euro fark alman ekonomisine vurulmuş büyük bir darbedir.

soğuk bir biraya hayır demem.

acı verici durumdur.

bir de bu durumun farkında iseniz daha da acı verir.

sanırım ben de bu gruba dahilim.

evet, üzülüyorum ama yapacak bir şey yok.

umarım beğenirsiniz.

arkadaşlardan haber çıkmazsa parka gidip içip, kitap okuyacağım.

hava çok sıcak ve çok sıkıldım.

bugünlük bu kadar. teşekkürler.

vücudumda bir yer yandığında veya kesildiğinde.

çok haz alıyorum.

çünkü fiziksel olarak çektiğim anlık acılar, içimde yaşadığım acıları anlık olarak bastırıyor.

sonrasında durum yine aynı.

alışma sürecinde kafayı yedirten durum.

sonrasında 5 saatten fazla uyuduğunuzda dayak yemiş gibi uyanırsınız.

yıllardır 3-5 saat aralığında uyuduğum için " uyuyamamak " durumunu pek umursamıyorum artık.

bir maxwell şarkısıdır.

neyse ben şurada ağlıyorum.

en basit haliyle yaşayabilmektir.

bu yaşama hali bireylere göre değişiklik gösterir. bana göre düşünebilmek ve düşündüklerini söyleyebilmektir.

bazı ülkelerde bu durum pek mümkün değil. bir seviyeye kadar düşünmenize izin veriliyor. kendi çapınızda hobi olarak düşünebilirsiniz. sessizce. bir köşede.

konuşma durumu ise ya çoğunluğun istediği gibi olmalıdır yada gücü elinde tutanın.

öyle ki bu durumlar beni yalnızlaştırdı. türkiye'de hiç arkadaşım yoktu. evden dışarı çıkmıyordum. evde çıplak geziyordum. çıplak kitap okuyup, düşünebiliyordum.

yurt dışına çıktım. bu sefer görünmez duvarlardan kurtulmaya çabalıyorum. içime ne kadar kapandığımın farkına vardım.

bu durumu düzeltmek ve daha özgür hissetmek için hızlı bulunduğum ülkenin dilini öğrenmeye çalışıyorum.

daha özgür olabilmek için.