Ümit zileli: Ah kudüs vah kudüs http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/umit-zileli/kudus-ey-kudus-2123016 Yazıdan alıntı Uzun yıllar önce, Sabra ve Şatilla kasabı Ariel Şaron'un Müslümanların kutsal mekanı Harem-Üş Şerif'i bastığı ve dönüşü olmayan kanlı döneme adım atıldığı günlerde İsrail'deydim… Yahudisi, Müslümanı, Hristiyanı, tüm dünyanın gözü Filistin lideri Arafat ile İsrail Başbakanı Ahud Barak'ın yapacağı “Barış görüşmesi”ndeydi. En önemli, uzlaşması en zor sorun ise tabii ki Kudüs'tü… İşte Şaron bu görüşmenin ve barışın temelini bilerek dinamitlemişti!.. Yıllar sonra bir başka hastalıklı ruh, ABD Başkanı Donald Trump, bile isteye, Kudüs'ü başkent ilen ettiğini açıklayarak, Ortadoğu'yu kan denizine çevirecek bombanın pimini çekti, ne yazık ki!.. Silah tekellerinin, Ortadoğu ve Avrasya'yı büyük bir şehvetle isteyen devasa holdinglerin adamı Trump için o topraklarda can verecek on milyonların zerre kadar değeri yok!.. Önemli olan enerji kaynakları, önemli olan petrol, önemli olan en büyük güç olma ihtirası!..
Mehmet ali güller: 1 iktidar, 3 bela, 2 tuzak http://www.abcgazetesi.com/1-iktidar-3-bela-2-tuzak-8198yy.htm İlgili yazıdan bir bölüm 1) FETÖ konusu Türkiye'nin öncelikli “belası”dır. Bu örgütle mücadele içerideki öncelikli mücadele olmayı sürdürmelidir. Fakat “iyi mücadele” için bu belanın başımıza nasıl sarıldığının üzerinden atlanılmamalı ve perdelenen “siyasi ayak” konusunda daha kararlı mücadele edilmelidir. FETÖ AKP'den önce devlete sızmış, fakat AKP ile birlikte devlete yerleşmiştir. AKP iktidar olabilmek için FETÖ'cülere dayanmış, cumhuriyet kurumlarını tasfiye edebilmek için FETÖ'nün operasyonlarına siyasal destek vermiştir. AKP, FETÖ'nün Türk Ordusu'na yaptığı büyük kumpasın siyasal savcılığını yapmıştır. Erdoğan'ın ifadesiyle 10 yıl boyunca ne istedilerse vermişlerdir: Bakanlıkları, içişlerini, dışişlerini, genel müdürlükleri, emniyeti, eğitimi, üniversiteleri, diyaneti, her yeri… AKP'nin desteklediği o operasyonlar sonunda FETÖcülerin TSK içinde en yukarılara kadar önü açılmış ve en sonunda 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunabilmişlerdir. Dolayısıyla, doğru, AKP güç mücadelesi nedeniyle 15 Temmuz'un hedefi olmuştur ama aynı zamanda 15 Temmuz'un siyasal sorumlusudur! Fakat AKP o siyasal sorumluluğu “kandırıldık” diyerek üzerinden atmaya çalıştı, kısmen bunda başarılı da oldu! 2) Türkiye için ikinci “bela” PKK'dir. AKP'den önceki iktidar döneminde başlayan süreçle PKK operasyon yapamaz duruma itilmişti. AKP ise ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanlığı gereği PKK'yle “Kürt Açılımı” başlattı, siyasal iş birliği ve ortaklık yaptı! AKP-PKK siyasal ortaklığının olduğu bu süreçte PKK yeniden yapılandı, güç kazandı, şehirlerde silah yığdı! Dahası AKP'nin siyasal savcılık yaptığı FETÖ'nün Türk Ordusu'na Ergenekon operasyonlarında PKK tanık yapıldı! Özetle AKP-PKK-FETÖ ortaklığı ile “ulusalcı dalga aşıldı”, “milliyetçilik ayaklar altına alındı”, ABD ve NATO'ya mesafeli Türk subayları TSK'den tasfiye edildi, cumhuriyet kurumları yıkıldı… AKP ise bu ortaklığının siyasal sorumluluğunu yerine getirmek yerine “aldatıldık” deyip sorumluluktan sıyrılmaya çalıştı, kısmen bunda başarılı da oldu! 3) Türkiye için şu andaki üçüncü “bela” ise Rıza Zarrab'dır! Zarrab, AKP yöneticileriyle girdiği ak'çeli ilişkiler nedeniyle ABD'nin elinde Türkiye'ye karşı bir koza dönüşmüştür! Fakat bunun sorumlusu AKP'dir! Yıllardır İran'la yapılan “petrol ve doğal gazın karşılığını malla ödeme” yerine Zarrab üzerinden altın ve nakit ödemesine geçilmiş ve fakat İran'ın parası çalınmıştır! Öyle ki İran yönetimi Zarrab'ın patronu Babek Zencani'ye idam cezası vermiş ve idamı kaldırmanın şartını da Zarrab'ın çalınan paraları geri getirmesine bağlamıştır. Parayı rüşvetle dağıtan Zarrab ise İran'ın kendisini öldüreceğini düşündüğü için, AKP hükümetine de güvenememiş ve çareyi FBI'yla anlaşarak ABD'ye sığınmakta görmüştür. AKP hükümeti ise duruşmalar başlayana kadar ABD'yle pazarlık yapmayı sürdürmüş, Zarrab'ın ABD'li avukatlarıyla İstanbul'da görüşmüş, hatta duruşmalar başlamadan hemen önce ABD'ye üst üste iki kez nota bile vermiştir! Dolayısıyla mesele sunulduğu gibi kabaca İran'a ambargoyu delme meselesi değildir. ABD AKP-Zarrab ilişkisiyle bir açık yakalamış, şimdi o açığı siyasal bir şantaj olarak kullanmaktadır. ABD'ye bu kozu veren kimdir? Zarrab'ı Türkiye'nin başına bela eden kimdir? AKP hükümetidir! Oysa AKP hükümeti bu konuda da siyasal sorumluluğu üzerinde atmakta, dahası “batı karşıtlığı” rüzgârı ile durumu fırsata çevirip baskın erken seçime hazırlanmaktadır!
Nedim odabaş: Küresel emperyalizm http://www.milligazete.com.tr/makale/1433659/nedim-odabas/kuresel-emperyalizm İlgili yazıdan bir bölüm Bugün Filistin topraklarında terör estiren, çoluk çocukları bile gözaltına almaktan çekinmeyen Siyonizm'in bildiği tek şey vardır: Arz-ı Mev'ud hesapları. Bunun için dünyanın her yerinde dünyanın jandarması Amerika ile birlikte hareket ederek, İslam ülkelerinin tespih taneleri gibi dağınıklığından istifade eden Siyonizm, kendi emellerini ve Arz-ı Mev'ud hesaplarını yürürlüğe koymak için çabalar. Irak topraklarının Büyük İsrail Projesi için işgal edilmesinden sonra ortaya çıkan IŞİD'i besleyen, büyüten, semirten ve tüm İslam ülkelerinin başına bela eden kimdi? Elbette İsrail ve ABD… Ne yazık ki, bu hazin gerçekleri gerek dünya medyasında gerekse ulusal medyamızda detaylı şekilde analiz eden ve Müslümanların birliği ve dirliği için gündeme getiren bir kalemşorumuz bile yok. Çünkü küresel medya Siyonizm'in kontrolü altında… Küresel medya aynı zamanda ülkeler nezdinde yerel medya zihniyetlerini de yönlendirmekte. Bizleri bağrımızdan bıçaklayan ve bir hançer gibi yüreğimize sokulan FETÖkalkışmasını bile ABD kendi penceresinden yorumluyor. ABD'de çok izlenen bir dizide, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'na Amerikan Devlet Başkanı'nın ayar verdiği, FETÖ'nün kendi topraklarında nevş-ü nema bulmasını sağlayacak anlayış içselleştiriyor. Küresel emperyalizme karşı İslam ülkelerinin bir araya gelebilmesi yönünde D-8 idealini ortaya koyan Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın ne kadar akılcı davrandığını, İslam ülkelerinin artık kendilerini sömürtmemesi adına ne kadar büyük bir idealizmi ortaya koyduğunu mevcut iktidarımız ve akıl sahipleri anlayabilecek mi acaba? Dost ve müttefik diye karşısında el pençe divan durduğumuz ABD'nin bir eliyle bizleri bir kenara koyup, diğer yandan YPG 'ye silah vermesinin ne anlama geldiğini mevcut iktidarımız nasıl yorumlayacak acaba?
can ataklı: mavi marmaradaki kudüs nedir http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/can-atakli/mavi-marmaradaki-kudus-nedir-2121411/ ilgili yazıdan bir bölüm Yepyeni bir dış krizimiz var biliyorsunuz. Erdoğan“İsrail'le diplomatik ilişkimizi kesebileceğini” açıkladı. Çünkü Amerika İsrail'in Kudüs'ü başkent yapmasını kabul edeceğini bildirdi. Buna çok öfkelenen Erdoğan “Sen böyle yaparsan ben de İsrail'le ilişkiyi keserim ona göre” dedi. Tabii Erdoğan neden İsrail'le diplomatikilişkiyi kesiyor da Amerika ile kesmiyor, bunu anlamak mümkün değil. Çünkü Erdoğan'ı kızdıran hamle İsrail'dendeğil Amerika'dan geliyor. İsrail zaten uzun süredir başkentin Kudüs olduğunu söylüyor. Sadece bunu resmen ilan etmek kararını erteliyor. Amerika elçiliğini Kudüs'ü taşımaya karar verirse bu İsrail için büyük destek olacak ve onlar da resmi açıklamayı yapabilecekler. Şimdi resmi durum bu, Erdoğan ise sanıyorum son günlerdeki büyük sıkıntısını İsrail üzerinden aşabileceğini düşünerek yeni bir hamlebaşlattı. Son 24 saatte İslam ülkelerinin liderleriyle müthiş bir telefon trafiği yapan Erdoğan önümüzdeki hafta İslam ülkelerini bir araya getirecek. Buradan ne karar çıkar, İslam ülkeleri Erdoğan'a beklediği desteğiverir mi, bu hamleden sonra Amerika ve İsrail geri adımatar mı, bunları göreceğiz. Ancak benim sormakistediğim bir nokta var. Erdoğan'ın öfkesinden anlaşıldığı kadarıyla Kudüs'ün İsrail'in başkenti olmasına şiddetle karşı. Okurlarımdan biri İsrail'le Mavi Marmaragemisinde ölen kişilerin tazminatı ile ilgili yapılan anlaşmayı göndermiş. 6 maddeden oluşan bu anlaşmanın son cümlesi şöyle; “Bu anlaşma Ankara ve Kudüs'te 28 Haziran 2016 tarihinde her biri eşit derecede geçerli Türkçe; İbranice ve İngilizce dillerinde ikişer nüsha akdedilmiştir. Yorum farklılığında İngilizce metin esas alınacaktır.” Bu cümledeki Kudüs vurgusuna dikkat ettiniz herhalde. Anlaşma Ankara ile Kudüs arasında yapılmış. Neden Kudüs? Diplomatik dilde bazen ülkelerin adı yerine başkent kullanılır. Bu cümledeki üslup iki ülke adı yerine iki ülkenin başkentlerinin isimlerinin kullanıldığını gösteriyor. Kısacası bu ifadeden Kudüs'ün “İsrail'in başkenti olduğu” anlamı çıkmıyor mu? Yani Türkiye aslında “zımnen” de olsa Kudüs'ün İsrail'in başkentiolduğunu çoktan kabul etmiş ve resmi anlaşmalarında da bunu kullanıyor. Bu durumda İsrail'e yönelik esip gürlemenin de tıpkı ötekilere yapılanlar gibi saman alevigibi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Ceyda karan: Suudilerin son Yemen oyunu http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/880484/Suudilerin_son_Yemen_oyunu.html ilgili yazıdan bir bölüm Suudiler 2011'de Bahreyn'deki -hem de Suriye ve Irak'taki gibi değil, basbayağı barışçıl- sokak hareketlerini doğrudan ordu gönderip bastırmıştı. Günlük 5 milyon varil petrolün geçtiği Bab el Mendeb Boğazı'na haâkimiyetiyle stratejik önemdeki Yemen ise o kolay lokma değildi. İsyanlar sırasında başkent Sanaa'da Husilerin Ensarullah hareketi kısa sürede ahalinin sosyo-ekonomik tepkilerini sırtlayan güç olmuştu. Devlet Başkanı Salih protestoların ardından 2011 Kasımı'nda rezidansında yaralandı, tedavi için Suud'a sığındı. 2012'te KİK'in aracılığıyla koltuğunu yardımcısı Mansur Hadi'ye bırakmak zorunda kaldı. Tek aday olarak komedi seçimle başa geçip ulusal diyalog tesisine soyunan Hadi, 2014 sonunda başarısız olmuş, görev süresi bitmiş, meşruiyetini yitirmişti. Hadi, güneydeki Aden'e kaçıp istifasını sundu, sonra Riyad'a kaçıp yeniden başkanlığını ilan ediverdi. Geçiş döneminden memnun olmayan Sünnilerin de desteğiyle Husilerin Ocak 2015'te Sanaa'da kontrolü alması ve güneye yürümesi Riyad için bardağı taşırmıştı. Mart 2015'te Suudilerin kurduğu koalisyon 'Hadi yönetimini yeniden tesis' bahanesiyle işgale başladı. Ali Abdullah Salih ise bir süredir arkadan desteklediği Husilerle elbirliği edip 'intikama' soyundu. Salih'e bağlı Yemen ordusu, 2004'te kardeşini bizzat öldürdükleri Husilerin Ensarullah hareketinin lideri Abdül Malik Husi ile ittifak halinde Suudi işgaline karşı savaştılar. Suudiler BM yardımına bile geçit vermeyip ülkeyi bloke ederken, Salih'e bağlı Yemen ordusu ellerindeki füzeleri Riyad'a sallar oldu. *** Taa geçen düne kadar... Geçen hafta Salih aniden çıkıp Husilere verip veriştirdi, Suudi koalisyonuna saldırıları kesip ablukayı kaldırırlarsa 'yeni sayfaaçma' çağrısı yaptı. Rivayet o ki Riyad ve BAE, kendisiyle pazarlığa çoktan oturmuştu. Hesap, ülkeyi 34 yıl yönetmiş Salih'in dönüşü, Husilerin kuzeye çekilmesi, İran etkisinin kırılmasıydı. Tutmadı. Salih'in Genel Kongre Partisi bölündü, Salih'e bağlı Cumhuriyet Muhafızları Sanaa'da bir hamle yapsa da Husilere yenilmiş görünüyor. Yemen'i yönetmeyi, sanki kendisi yaratmamış gibi “Yılanların başları üzerinde dans etmek” diye betimlemiş Salih, BAE birliklerinin yanına kaçmaya çalışırken yakalanıp haliyle 'ihanetle' suçlanarak öldürüldü. Arap isyanının gecikmeli de olsa canı alınmış son diktatörü olarak tarihe geçti.
Soner yalçın: Köksüzlük yenilgi getirir. http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/soner-yalcin/koksuzluk-yenilgi-getirir-2119828/ ilgili yazıdan bir bölüm “Açıklanmasın” demiyorum… Ama ortaya bin kez belge çıkarılsa da (ki daha önceki yıllarda bunu yaşadık) AKP seçmeninin tercihini değiştirmediği görülüyor! CHP kuşkusuz, Erdoğan'ın ailesiyle ilgili belgeleri açıklamalıdır. CHP kuşkusuz, devletin nasıl soyulduğu belgelerini açıklamalıdır. Ve fakat, bunlar yeterli değil. Çünkü: İktidar olma stratejinizi salt mevcut hükümetin hırsızlığı üzerine inşa ederseniz seçmenden oy alamıyorsunuz. Demek: Seçmenin bilincinde umut olmak şart. Bu amaçla yeni ideal yaratmak zorundasınız. Seçmeni etkileyecek çarpıcı fikrinizin olması şart. Ve… Bunları dile getirmek için korkusuz olmanız gerekiyor. (Şunu eklemek zorundayım: “Korkusuz” sözünden kastım politik mücadeleyi savaş haline dönüştürmek değil!Ulusun iradesini “bana uymuyor” diye yok sayamazsınız! “AKP'yi destekliyor” diye seçmeni dışlayamazsınız. O seçmeni kazanmak zorundasınız. Bunu ise korkutarak yapamazsınız.) “Korkusuzluktan” kastım; fikrinizi açıklamakta ve düşüncenizin icraatını yapmakta cesur olmanızdır! Keza… Karamsarlık mikrobuna yenik düşmemektir. Popülizme yenik düşmemektir. Örneğin, dil oyunları gibi zevzekliklerden vazgeçmektir. ABD-AB'den beklentili mandacı neoliberal hegemonyadankurulmaktır. Evet… Program olmadan iktidara yürünemez. Umut olacak programın ne olduğu da bellidir: Ahlaklı-vicdanlı-akılcı halkçılık.
Atilla gökçe artan dolar kurunun türk sporuna, kulüplere ve taraftara olumsuz yansıyan yönlerine dikkati çekmiş. Dolar artarsa artsın, biz tl kullanıoz amerika düşünsün diyenlere ithaf olunur
şuradan Türkiye'de futbol, çok pahalı bir spor... Süper Lig'in yayıncı kuruluş uzmanları tarafından belirlenen değeri aslında 250 milyon dolar. İhalede bir önceki döneme göre artış yaparak yayın hakkını elde ettiler. Maç bileti Fransa'da 3.5 Euro... Türkiye'de ortalama fiyat 21.00 Euro. Büyük takımların bilet uygulaması 60 TL ile 1100 TL arasında değişiyor. Harçlığını biriktiren öğrencilerle, yövmiyesinden artıran işçilerin stadyumlardaki yeri artık daha üst tüketici taraftarlara geçmiş durumda.
birkaç günde koskoca arap dünyasını gafil avlayan israilin karşısında durabilecek bir ortadoğulu güç olmamasının verdiği rahatlık, bu kararın alınmasına yol açtı. İlkeli arap dünyası denmiş, Abd kuklası yöneticilerin kontrolündeki körfez ülkeleri kastediliyorsa çok komik. İran-ırak gibi kısmen rus yanlısı ve Abd politikalarının muhalifi ülkelerin topa girmesi önemli.
Her türk vatandaşının kınaması gereken söz. Sen devlet olarak kadının güvenliğini sağlayamıyorsan herkesin kendi kanununu uygulamasına ses çıkartamazsın.
Yunus günçe ayarında şiirler yazan suser. Karardı ortalık ve yas döküldü çayla birlikte. Küllüğün içine hem de söyleyin lan niye oldu böyle. ama ben cüzdanımı kaybetmemiştim.
1930 doğumlu oyuncu ve şarkıcı. 1953'te Oğlum Edvard adlı oyunla sanat hayatına Tiyatrosu'nda vestiyer görevlisi olarak çalışan Serengil, aynı tiyatroda 1958'de sahnelenen bir oyunca küçük bir rol alınca Muhsin Ertuğrul'un dikkatini çekmiş, Şehir Tiyatroları'na da böylece adım atmıştı.1959'da İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. 1950'li yılların başlarında Babıali'de ressamlık yaptı. O sıralarda Ses Tiyatrosu'na bir dekor yardımcısı arandığını gazetelerdeki ilanlarda görüp başvuran Serengil, daha sonra aynı tiyatroda dansçı olarak yer aldı. Serengil, 1954 yılında askerden döndükten sonra hayatının 35 yılını vereceği sinemaya ''Üçüncü Kat Cinayeti” adlı filmle adım attı. İlk dönemlerde 'kötü adam' tiplemesi yapan ve daha sonra da argolu komedilerin değişmez oyuncusu haline geldi ve 300'e yakın filmde rol aldı. “Adanalı Tayfur” tiplemesi ile ün yaptı. 1966'da sinema oyunculuğunun yanı sıra sahneye de çıkarak şovmenlik yapmaya başladı. ''Twist Kralı” olarak da anılan ünlü sanatçının, filmlerinde de zaman zaman twist yaptı. Televizyonda “Gülünüz Güldürünüz” adlı yarışma programını hazırladı ve sundu. Bu yarışma sayesinde birçok kişi sahne ve sinema dünyasına adım attı. Çeşitli TV dizilerinde rol aldı. Politik güldürü tarzında çeşitli 45'lik plaklar yaptı. Güldürü plaklarından birisi de Timur Selçuk'un “İspanyol Meyhanesi” adlı şarkısının parodi versiyonu olan “İsmail'in Meyhanesi” idi. Ancak bu plak çıkınca araları bozuldu. Timur Selçuk, daha sonra mahkeme kararıyla bu plakları toplattı. Bir de kendi yaşamının özeleştirisini yaptığı “Yeşilçam'ı Benden Sorun” adlı kitabı yayınlandı. Değişik, kendine has vurgulamalarıyla söylediği “yeşşe”, “kelaj” gibi yeni deyişleri Türk argosuna soktu. Şen şakrak sesiyle “yeşşe” diyerek halkın gönlünde taht kurmuştu. 1961 yılında Türkiye'nin ikinci büyük gece kulübü Abidik Gubidiği açtı. Sanatçı kazandığı büyük serveti yine aynı dönemde hızla yitirmeye de başladı. Libya'da da gazino açan Serengil, açılıştan oniki gün sonra, Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin turizmi yasaklaması üzerine ciddi bir ekonomik sarsıntı yaşadı. Casus olduğu gerekçesiyle Libya'da tutuklanan Serengil, buradan kaçmak için de büyük paralar harcadı. Bütün servetini Libya'da bırakarak Türkiye'ye döndü. Bir dönemin Ayhan Işık'tan sonra en çok kazanan oyuncusu olan Öztürk Serengil, buna rağmen kumar tutkusu ve kadınlara düşkünlüğü nedeniyle yanlış adımlar attı. Sanatçı, birçok malvarlığını da hacizde kaybetti. Öztürk Serengil inanılmaz bir kumar tutkunuydu. Kaleme aldığı anılarında, bu tutkusuna tam 27 daire verdiğini yazmıştı. Hatta Almanya'da bir gecede 100 bin mark (yaklaşık 19 milyar lira) kaybetmişti. Dört kez evlendi. Ses sanatçısı Seren Serengil'in babasıdır. Evlilikleri : ilk eşi Mevhibe Hanım Bir başka eşinden üç gün içinde boşanmış Nevin Hanım ile iki kez evlendi.(Ses sanatçısı Seren Serengil'in annesi) Son evliliğini de Finlandyalı Seija (bu evlilikten iki oğlu ve bir kızı var.) Solunum sisteminin durması sonucu 11 Ocak 1999 tarihinde İstanbul-Kozyatağı'ndaki evinde 68 yaşında vefat etti. Serengil'in rol aldığı filmlerden bazıları şunlardır: 1. Ana Kuzusu (1997) 2. Şarlatan (1996) 3. Süper Yıldız (1995) 4. Aptallık Rekoru (1994 ) 5. Alnı Açık İki Kişi (1994) 6. Kılıbıklar ( 1994) 7. Bul Karayı Al Parayı (1993) 8. Öp Babanın Elini (1993) 9. Herşey Kocam İçin (1991) 10. Güldüarketi ( 1986) 13. Berduşlar Sosyetede (1984) 14. Şaşkın Gelin (1984) 15. Ayrılık (1984) 16. Geçim Otobüsü (1984) 17. Gırgıriyede Büyük Seçim (1984) 18. Çalsın Sazlar (1984) 19. Uyanık Aptallar (1981) 20. Gülünüz Güldürünüz (1977) 21. Sarhoş (1977) 22. Bizim Kız (1977) 23. Babanın Evlatları (1977) 24. Adana Urfa Bankası (1977 ) 25. Şoför Mehmet (1976) 26. Kısmet (1974) 27. İmparator (1974) 28. Kıbrıs Zaferi (1974) 29. Şiribim Şiribom (1974) 30. Erkek Dediğin Böyle Olur (1974) 31. Parasızlar (1974) 32. Hamama Giren Terler (1974) 33. Hamsi Nuri (1973) 34. Kaynanam Kudurdu (1973) 35. Çulsuz Ali (1973) 36. Kolsuz Kahramanın Kolu (1973) 37. Yaşamak Ne Güzel Şey (1969) 38. Cici Gelin (1967) 39. Trafik Belma (1967) 40. Çifte Tabancalı Damat (1967) 41. Karım Beni Aldatırsa (1967) 42. Milyonerin Kızı / İntikam Hırsı (1966) 43. Suçsuz Firari (1966) 44. Beyoğlu Esrarı (1966) 45. Sevgili Öğretmenim (1965) 46. 65 Hüsnü (1965) 47. Biz De Vatandaşız (1965) 48. Cezmi Band 007.5 (1965) 49. İstanbul Kazan Ben Kepçe (1965) 50. Keloğlan (1965) 51. Yalancının Mumu (1965) 52. Bir Garip Adam (1965) 53. Lafını Balla Kestim (1965) 54. Şepkemin Altındayım (1965) 55. Dokunma Bozulurum (1965) 56. Helal Adanalı Celal (1965) 57. Fakir Gencin Romanı ( 1965) 58. Babasına Bak Oğlunu Al (1965) 59. Bilen Kazanıyor (1965) 60. Abidik Gubidik (1964) 61. Cımbız Ali (1964) 62. Var Mı Bana Yan Bakan (1964) 63. Cüppeli Gelin (1964) 64. Koçum Benim (1964) 65. Adalardan Bir Yar Gelir Bizlere (1964) 66. Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi (1964) 67. Keşanlı (1964) 68. Manyaklar Köşkü (1964) 69. İçimizdeki Şeytan (1964) 70. On Güzel Bacak (1964) 71. Poyraz Osman (1964) 72. Son Karar (1964) 73. Kadın Berberi (1964) 74. Kimse Fatma Gibi Öpemez (1964) 75. Adanalı Tayfur Kardeşler (1964) 76. Öpüşmek Yasak (1964) 77. Avare Yavru Filinta Kovboy (1964) 78. Hızır Dede (1964) 79. Aşk Hırsızı (1963) 80. Cehennemde Buluşalım (Comp Der Verdammten) (1963) 81. Avare Şoför (1963) 82. Kötü Tohum (1963) 83. Cici Can (1963) 84. Üç Çapkın Gelin (1963) 85. Temem Bilakis (1963) 86. Bahriyeli Ahmet (1963) 87. Bana Annemi Anlat (1963) 88. Yedi Kocalı Hürmüz (1963) 89. Zoraki Milyoner (1963) 90. Bir Öpücük Ver Bana (1963) 91. Baş Belası (1963) 92. Sayın Bayan (1963) 93. Gizli Sevda (1963) 94. Geçim Dünyası (1963) 95. Adanalı Tayfur (1963) 96. Badem Şekeri (1963) 97. Beni Osman Öldürdü (1963) 98. Bazıları Dayak Sever (1963) 99. Yaralı Aslan (1963) 100. Cengiz Han'ın Hazineleri (1962) 101. Ne Şeker Şey (1962) 102. Kiralık Koca (1962) 103. Bardaktaki Adam ( 1962) 104. Çöpçatan ( 1962) 105. Günahsız Aşıklar (1962) 106. Boşver Doktor ( 1962) 107. Genç Osman (1962) 108. Meteliksiz Aşıklar (1962) 109. Ölmek İstiyorum (1962) 110. Ver Elini İstanbul (1962) 111. Kanun Kanundur (1962) 112. Ölüme Yalnız Gidilir (1962) 113. Kısmetin En Güzeli (1962) 114. Sokak Kızı (1962) 115. Biz de Arkadaş mıyız? (1962) 116. Şeytan Bunun Neresinde (1962) 117. Fatoş'un Bebekleri (1962) 118. Boş Yuva (1961) 119. İki Aşk Arasında (1961) 120. Kader Yolcusu (1961) 121. Melekler Şahidimdir (1961) 122. İnleyen Dağlar (1961) 123. Kaderin Önüne Geçilmez (1961) 124. Kara Dut (1961) 125. Siyah Melek (Zincirler Kırılırken)(1961) 126. Biz İnsan Değil Miyiz (1961) 127. Yaman Gazeteci (1961) 128. Silahlar Konuşuyor (1961) 129. Sabırtaşı (1961) 130. Camp Der Verdammten (1961) 131. Sığıntı ( 1960) 132. Osman Çavuş (1960) 133. Ömrüm Böyle Geçti ( 1959) 134. Şeytan Mayası (1959) 135. Sokak Şarkıcısı (1959) 136. Kıbrıs Şehitleri (1959) 137. İstanbul Macerası (1958) 138. Karasu (1958) 139. Ölümden De Acı (1958) 140. Elveda (1958) 141. Yetim Yavrular (1955) 142. Üçüncü Kat Cinayeti (1954)
twitterdeki tdk hesabında Waflenin türkçe karşılığı olarak belirlendiği söylenen, fakat Tdk'nın ilgili parodi hesapla alakası olmadığını öğrendiğimizde bizi bir nebze rahatlatan kelimeler dizisi.