confessions

kafatascihumanist

1. nesil Yazar - Seviyor ve seviliyor

  1. toplam entry 71
  2. takipçi 1
  3. puan 3648

abd'nin kudüs'ü israil'in başkenti olarak tanıması

kafatascihumanist
birkaç günde koskoca arap dünyasını gafil avlayan israilin karşısında durabilecek bir ortadoğulu güç olmamasının verdiği rahatlık, bu kararın alınmasına yol açtı.
İlkeli arap dünyası denmiş, Abd kuklası yöneticilerin kontrolündeki körfez ülkeleri kastediliyorsa çok komik.
İran-ırak gibi kısmen rus yanlısı ve Abd politikalarının muhalifi ülkelerin topa girmesi önemli.

deepweb

kafatascihumanist
Her türlü iğrençliğin döndüğü, onion uzantılı sitelerden müteşekkil, tor adlı bir yazılımla erişilebilen bok çukuru.
Çocuk pornosu, Ölü ve organ parçalamalı iğrenç pornolar, illegal uyuşturucuların satışı, kkiralık katil siteleri, çalıntı ürünlerin ucuza satıldığı yerler vs.
Güzel şeyler de yok değil. Mesela dev ekitap arşivleri, sızdırılmış albüm ve filmlerin yayınlandığı video portalları falan var.

talk back

kafatascihumanist
Görme engellilerin Android işletim sistemli akıllı cihazları kullanması amacıyla tasarlanan ekran okuyucu programı.
Önce yapılan parmak hareketinin ne anlama geldiğini sesli bir şekilde söyler, hareket tekrarlanınca ilgili işlemi gerçekleştirir.
Ayarlar/erişilebilirlik kısmından ulaşılabilir.

güncel köşe yazıları

kafatascihumanist
Ceyda karan: Suudilerin son Yemen oyunu
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/880484/Suudilerin_son_Yemen_oyunu.html
ilgili yazıdan bir bölüm
Suudiler 2011'de Bahreyn'deki -hem de Suriye ve Irak'taki gibi değil, basbayağı barışçıl- sokak hareketlerini doğrudan ordu gönderip bastırmıştı. Günlük 5 milyon varil petrolün geçtiği Bab el Mendeb Boğazı'na haâkimiyetiyle stratejik önemdeki Yemen ise o kolay lokma değildi. İsyanlar sırasında başkent Sanaa'da Husilerin Ensarullah hareketi kısa sürede ahalinin sosyo-ekonomik tepkilerini sırtlayan güç olmuştu. Devlet Başkanı Salih protestoların ardından 2011 Kasımı'nda rezidansında yaralandı, tedavi için Suud'a sığındı. 2012'te KİK'in aracılığıyla koltuğunu yardımcısı Mansur Hadi'ye bırakmak zorunda kaldı.
Tek aday olarak komedi seçimle başa geçip ulusal diyalog tesisine soyunan Hadi, 2014 sonunda başarısız olmuş, görev süresi bitmiş, meşruiyetini yitirmişti. Hadi, güneydeki Aden'e kaçıp istifasını sundu, sonra Riyad'a kaçıp yeniden başkanlığını ilan ediverdi.
Geçiş döneminden memnun olmayan Sünnilerin de desteğiyle Husilerin Ocak 2015'te Sanaa'da kontrolü alması ve güneye yürümesi Riyad için bardağı taşırmıştı. Mart 2015'te Suudilerin kurduğu koalisyon 'Hadi yönetimini yeniden tesis' bahanesiyle işgale başladı. Ali Abdullah Salih ise bir süredir arkadan desteklediği Husilerle elbirliği edip 'intikama' soyundu. Salih'e bağlı Yemen ordusu, 2004'te kardeşini bizzat öldürdükleri Husilerin Ensarullah hareketinin lideri Abdül Malik Husi ile ittifak halinde Suudi işgaline karşı savaştılar. Suudiler BM yardımına bile geçit vermeyip ülkeyi bloke ederken, Salih'e bağlı Yemen ordusu ellerindeki füzeleri Riyad'a sallar oldu.
***
Taa geçen düne kadar... Geçen hafta Salih aniden çıkıp Husilere verip veriştirdi, Suudi koalisyonuna saldırıları kesip ablukayı kaldırırlarsa 'yeni sayfaaçma' çağrısı yaptı. Rivayet o ki Riyad ve BAE, kendisiyle pazarlığa çoktan oturmuştu. Hesap, ülkeyi 34 yıl yönetmiş Salih'in dönüşü, Husilerin kuzeye çekilmesi, İran etkisinin kırılmasıydı. Tutmadı. Salih'in Genel Kongre Partisi bölündü, Salih'e bağlı Cumhuriyet Muhafızları Sanaa'da bir hamle yapsa da Husilere yenilmiş görünüyor.
Yemen'i yönetmeyi, sanki kendisi yaratmamış gibi “Yılanların başları üzerinde dans etmek” diye betimlemiş Salih, BAE birliklerinin yanına kaçmaya çalışırken yakalanıp haliyle 'ihanetle' suçlanarak öldürüldü. Arap isyanının gecikmeli de olsa canı alınmış son diktatörü olarak tarihe geçti.

güncel köşe yazıları

kafatascihumanist
deniz zeyrek: trump belki de bunu istiyor
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/deniz-zeyrek/trump-belki-de-bunu-istiyor-40671422
İlgili yazıdan bir bölüm
Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) ve
Filistin halkının özgürlük mücadelesi, Türkiye'de sağcı-solcu/dinci-laik ayrımı yapılmaksızın herkes tarafından sahiplenildi/sahipleniliyor/sahiplenilecek. Türkiye'de Deniz Gezmiş gibi 68'li gençlik önderlerinin Filistin direnişine verdiği aktif desteği çok dinlemiş, 20 yıldır da Filistin davasını bizzat izlemiş olarak bunu tereddütsüz yazabiliyorum.
Ancak başka bir tespitimi de paylaşmak istiyorum. İsrail ne zaman bir provokasyon yapsa, ne zaman Filistin tarafında bir intifada başlasa, İslam dünyasının dağınık ve fevri tepkileri sonuç getirmiyor ve sonunda kaybeden hep Filistin halkı oluyor. Bağımsız Filistin hayali biraz daha öteleniyor. Filistin halkı kadın çocuk demeden çok ağır bedel ödüyor. Kubbetül Sahra, Kıble Mescidi ve  Nebi Kapısı'nın bulunduğu 140 dönümlük o kutsal alanın etrafındaki İsrail kuşatması daha da güçleniyor.
Trump ve Netanyahu, Kudüs kararına yönelik olası tepkileri önceden tahmin ediyordu. Bütün uyarılara rağmen geri adım atmamaları, kan dökülmesini bile göze aldıklarını gösteriyor.
O halde, onları şaşırtmak, bekledikleri sonuçların ötesine geçip diplomasinin bütün olanaklarını kullanarak güçlü bir uluslararası dayanışma yaratmak lazım. Olaya ilgisiz görünen Rusya harekete geçirilerek başlanabilir. Erdoğan ile Vladimir Putin'in görüşmesi bu bakımdan sonuç getirici olabilir.

eti gofredo

kafatascihumanist
Ülker çokonatın bisküviye dönüştürülmüş hali gibi düşünebilirsiniz.
1 tane alan 1 tane daha alır, sonra 1 tane daha. ve siz elinizi süremeden paketiniz bitmiş olur.
edit: Ekşi abiden bayağıdır üretilmediğini öğreniyoruz

güncel köşe yazıları

kafatascihumanist
Atilla gökçe artan dolar kurunun türk sporuna, kulüplere ve taraftara olumsuz yansıyan yönlerine dikkati çekmiş.
Dolar artarsa artsın, biz tl kullanıoz amerika düşünsün diyenlere ithaf olunur

şuradan
Türkiye'de futbol, çok pahalı bir spor... Süper Lig'in yayıncı kuruluş uzmanları tarafından belirlenen değeri aslında 250 milyon dolar. İhalede bir önceki döneme göre artış yaparak yayın hakkını elde ettiler.   
Maç bileti Fransa'da 3.5 Euro... Türkiye'de ortalama fiyat 21.00 Euro. Büyük takımların bilet uygulaması 60 TL ile 1100 TL arasında değişiyor. Harçlığını biriktiren öğrencilerle, yövmiyesinden artıran işçilerin stadyumlardaki yeri artık daha üst tüketici taraftarlara geçmiş durumda.

güncel köşe yazıları

kafatascihumanist
Soner yalçın: Köksüzlük yenilgi getirir.
http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/soner-yalcin/koksuzluk-yenilgi-getirir-2119828/
ilgili yazıdan bir bölüm
“Açıklanmasın” demiyorum…
Ama ortaya bin kez belge çıkarılsa da (ki daha önceki yıllarda bunu yaşadık) AKP seçmeninin tercihini değiştirmediği görülüyor!
CHP kuşkusuz, Erdoğan'ın ailesiyle ilgili belgeleri açıklamalıdır.
CHP kuşkusuz, devletin nasıl soyulduğu belgelerini açıklamalıdır.
Ve fakat, bunlar yeterli değil. Çünkü:
İktidar olma stratejinizi salt mevcut hükümetin hırsızlığı üzerine inşa ederseniz seçmenden oy alamıyorsunuz.
Demek:
Seçmenin bilincinde umut olmak şart. Bu amaçla yeni ideal yaratmak zorundasınız.
Seçmeni etkileyecek çarpıcı fikrinizin olması şart. Ve…
Bunları dile getirmek için korkusuz olmanız gerekiyor. (Şunu eklemek zorundayım: “Korkusuz” sözünden kastım politik mücadeleyi savaş haline dönüştürmek değil!Ulusun iradesini “bana uymuyor” diye yok sayamazsınız! “AKP'yi destekliyor” diye seçmeni dışlayamazsınız. O seçmeni kazanmak zorundasınız. Bunu ise korkutarak yapamazsınız.) “Korkusuzluktan” kastım; fikrinizi açıklamakta ve düşüncenizin icraatını yapmakta cesur olmanızdır! Keza… Karamsarlık mikrobuna yenik düşmemektir. Popülizme yenik düşmemektir. Örneğin, dil oyunları gibi zevzekliklerden vazgeçmektir. ABD-AB'den beklentili mandacı neoliberal hegemonyadankurulmaktır. Evet…
Program olmadan iktidara yürünemez.
Umut olacak programın ne olduğu da bellidir: Ahlaklı-vicdanlı-akılcı halkçılık.

güncel köşe yazıları

kafatascihumanist
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/882691/_Kirmizi_cizgi__Kudus.html
Güzden beri yaygın biçimde öne sürülen iddialara göre, Trump'ın da ötesinde doğrudan Netanyahu tarafından belirlenen bir “büyük oyun” var.
“Büyük oyun”un rejisi ana hatlarıyla İsrail Başbakanı'na ait. Ama sahnede rejiyi uyarlayan şahıs Netanyahular'la ev yatısına kalacak denli yakın ilişkileri olan ABD Başkanı'nın Yahudi damadı Kushner.
Damat Kushner, yaşıtı MBS ile de sıkı fıkı ilişkiler kurmuş. Riyad'a, ABD Dışişleri Bakanlığı bilgisi dışında yaptığı “mekik diplomasisi” bu sebeple herkesin dilinde.
“Arabistanlı Lawrence” efsanesinin yerini özetle “Arabistanlı Kushner” öyküleri almış durumda.
Kimin eli kimin cebinde, bu ilişkiler öyle ki… Kasım başında daha ABD'nin bir numaralı dış politika dergisi Foreign Policy'de, “Jared Kushner, MBS ve Benjamin Netanyahu Are Up to Something/Bu üçlü bir şeyler peşinde” başlığıyla bir yazı konusu oldu.
Yazı malum “üçlü”nün projesinin İran'ı köşeye sıkıştırmak olduğundan söz ediyordu.
Şimdi ise kotarılan planın bunun çok daha fazlası olduğunu anlıyoruz.
Kushner'in mekik diplomasisi meğer “Kudüs'ün İsrail'in başkenti” olarak tanınmasını da içeriyormuş.
Trump, Riyad'dan yana Tahran'a karşı Washington'un ağırlığını koymak karşılığında, Suudi Krallığı'ndan yeni Kudüs hamlesini desteklemelerini istemiş.
Suudi Arabistan'ın Filistin yönetimi başkanı Ebu Mazen'i de kafaya alarak sakinleştirmelerini ve Kudüs dayatmasını hiç arıza çıkartmadan kabul etmesinin teminini talep etmiş.

güncel köşe yazıları

kafatascihumanist
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ya-isgal-altindaki-adalar-45359yy.htm

İlk görüşme iki cumhurbaşkanı arasında oldu. Erdoğan'ın Yunan mevkidaşı ev sahibi olduğunu unutmuş gibi saldırıya geçti.
Lafa "Lozan'ın yenilenmesi mümkün değil"le başladı. "Ben bir hukuk profesörüyüm"le bizimkine fırça çekmeye kalktı.
Sinirlendiği yüz ifadesinden anlaşılan Erdoğan'ın "Ben de siyasetin profesörüyüm"karşılığını vermesi ortamı iyice gerdi.
İlginç olan söz birliği etmiş gibi Başbakan Çipras'ın da aynı temayı işlemesiydi. Batı Trakya'daki soydaşların ve diğer Müslümanlar'ın -Pomaklar- müftülerinin atanma yoluyla göreve getirilmesini telaffuz etmek ortalığı iyice karıştırdı.
Bölgedeki azınlıkların Yunan millî gelirinden aldıkları payın azlığından söz eden Erdoğan tekrar ağır bir karşılık aldı; "Bu Yunanistan'ın iç meselesidir".
Sonunda gerilen ortamı yumuşatan sözler Erdoğan'dan geldi; "Komşuluğumuza dayanarak, bir ricada bulunduk".
Ya en önemli konu!
Doğrusu Türkiye Cumhurbaşkanı'ndan daha başka çıkış beklediğimi itiraf etmeliyim.
Bizim Ahmet Takan'ın yıllardır sürdürdüğü, Ege'deki 18 adamıza el konulmasından bahsetmesini bekliyordum.
Oysa tek kelime etmedi. Tapu kayıtları Muğla ve Aydın İl Özel İdaresi'nde bulunan topraklarımızda Yunan bayrakları dalgalanıyor.
Bu yetmemiş gibi, üstlerine Yunan askeri üsleri kuruldu. Hem de topların namluları bize çevrili.

güncel köşe yazıları

kafatascihumanist

http://www.yenimesaj.com.tr/abd-muslumanlara-imaninizi-ispat-edin-dedi-makale,12021478.html
Birçok Arap devletlerine bakıyorsun kararı kınıyorlar. Suudi Arabistan bile kararın tehlikeli olduğunu açıkladı. Vay be! 
Ülkemize gelirsek kınama yarışı çoktan başlamıştı bile. 'ABD ateşle oynuyor, bu karar kabul edilemez, yok hükmündedir, ABD sonuçlarına katlanacaktır' gibi alışık olduğumuz beyanlar. 
Bu kınama ortamında benim dikkatimi çeken iki başlık var. Birincisi Mahmut Abbas gibi Erdoğan da, Papa'yı açıklama yapmaya davet etti. Papa da, bölgede bilgeliğin hâkim olması için kendi ilahına dua ettiğini, açıkladı. 
İkincisi ise İslam Birliği Teşkilatı'na üye ülkeler, ülkemize davet edildi? Sonucu merak ediyorum!
Bu birliğe 57 ülke üye. Çok büyük bir güç. Düşünsenize Türkiye başta olmak üzere bu 57 devlet, ülkelerindeki ABD üslerini kapatsalar, ABD ile her türlü siyasi ve ekonomik iş birliğini askıya alsalar, büyükelçilerini çekseler ve aralarındaki ticareti milli paraları ile yapmaya başlasalar ne olur?
Ben söyleyeyim; Süper güç denilen ABD, süpürge olur. Biter. İsrail'de biter.
İslam ülkeleri bunu yapabilir mi? Keşke evet diyebilseydim. Ama bu kararı almak iman işidir, lider işidir. 
Peki, ne olur? Toplanırlar, ateşli konuşmalar, ABD'ye tehdit vari çıkışlar yapılır. Televizyonlar yorumcular eşliğinde canlı yayınlar yapar. İsrail'in zulmü anlatılır. Bol bol alkışlar kopar. 
Sonra? Kınama ve meçhul tarihli yaptırım kararları alınır ve herkes ülkesine döner. İsrail, vahşetine devam ederken, İslam coğrafyasında yine ABD'nin borusu ötmeye devam eder.

güncel köşe yazıları

kafatascihumanist
can ataklı: mavi marmaradaki kudüs nedir
http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/can-atakli/mavi-marmaradaki-kudus-nedir-2121411/
ilgili yazıdan bir bölüm
Yepyeni bir dış krizimiz var biliyorsunuz. Erdoğan“İsrail'le diplomatik ilişkimizi kesebileceğini” açıkladı. Çünkü Amerika İsrail'in Kudüs'ü başkent yapmasını kabul edeceğini bildirdi. Buna çok öfkelenen Erdoğan “Sen böyle yaparsan ben de İsrail'le ilişkiyi keserim ona göre” dedi. Tabii Erdoğan neden İsrail'le diplomatikilişkiyi kesiyor da Amerika ile kesmiyor, bunu anlamak mümkün değil. Çünkü Erdoğan'ı kızdıran hamle İsrail'dendeğil Amerika'dan geliyor. İsrail zaten uzun süredir başkentin Kudüs olduğunu söylüyor. Sadece bunu resmen ilan etmek kararını erteliyor. Amerika elçiliğini Kudüs'ü taşımaya karar verirse bu İsrail için büyük destek olacak ve onlar da resmi açıklamayı yapabilecekler. Şimdi resmi durum bu, Erdoğan ise sanıyorum son günlerdeki büyük sıkıntısını İsrail üzerinden aşabileceğini düşünerek yeni bir hamlebaşlattı. Son 24 saatte İslam ülkelerinin liderleriyle müthiş bir telefon trafiği yapan Erdoğan önümüzdeki hafta İslam ülkelerini bir araya getirecek. Buradan ne karar çıkar, İslam ülkeleri
Erdoğan'a beklediği desteğiverir mi, bu hamleden sonra Amerika ve İsrail geri adımatar mı, bunları göreceğiz. Ancak benim sormakistediğim bir nokta var. Erdoğan'ın öfkesinden anlaşıldığı kadarıyla Kudüs'ün İsrail'in başkenti olmasına şiddetle karşı. Okurlarımdan biri İsrail'le Mavi Marmaragemisinde ölen kişilerin tazminatı ile ilgili yapılan anlaşmayı göndermiş. 6 maddeden oluşan bu anlaşmanın son cümlesi şöyle; “Bu anlaşma Ankara ve Kudüs'te 28 Haziran 2016 tarihinde her biri eşit derecede geçerli Türkçe; İbranice ve İngilizce dillerinde ikişer nüsha akdedilmiştir. Yorum farklılığında İngilizce metin esas alınacaktır.” Bu cümledeki Kudüs vurgusuna dikkat ettiniz herhalde. Anlaşma Ankara ile Kudüs arasında yapılmış. Neden Kudüs? Diplomatik dilde bazen ülkelerin adı yerine başkent kullanılır. Bu cümledeki üslup iki ülke adı yerine iki ülkenin başkentlerinin isimlerinin kullanıldığını gösteriyor. Kısacası bu ifadeden Kudüs'ün “İsrail'in başkenti olduğu” anlamı çıkmıyor mu? Yani Türkiye aslında “zımnen” de olsa Kudüs'ün İsrail'in başkentiolduğunu çoktan kabul etmiş ve resmi anlaşmalarında da bunu kullanıyor. Bu durumda İsrail'e yönelik esip gürlemenin de tıpkı ötekilere yapılanlar gibi saman alevigibi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.