belirli bir konu ya da inanç sistemine ilişkin kabul, ilke ve kurallar bütünü.
Edebiyat veya yazın; olay, düşünce, duygu ve hayalleri dil aracılığı ile estetik bir şekilde ifade etme sanatı.
jeolojide herhangi bir kazı yapmadan yüzeyde gözlenebilen kısmına verilen isim.
1951 yılında Sovyetlerin Ural bölgesinde bulunan Zlatoust kentinde dünyaya gelen Karpov satranca 4 yaşında başladı. 11 yaşında bir başka büyük Rus satranç ustası olan Mikhail Botvinnik'in satranç okuluna başvurduğunda, üç dünya şampiyonluğu bulunan Botvinnik Karpov için “Bu çocuğu satranç hakkında hiçbir şey bilmiyor, bu işte bir geleceği yok.” demiştir. Bunun üzerine bir mektupla satranç startejisini Botvinnik'e anlatan Karpov onun himayesini almayı başarmış ve karşılığını da 16 yaşında Sovyetlerin en genç satranç ustası olarak vermiştir. (Bu alanda eski rekor Fischer'ın yendiği Boris Spassky'e aitti.) 1975 yılında Bobby Fischer'ın kendisiyle oynamayı reddetmesi üzerine dünya şampiyonu ilan edildiğinde satrancı az biraz bilen herkes Karpov'da bundan çok daha fazlası olduğunu biliyordu. Nitekim öyle de oldu ve tüm zamanların en büyük satranç ustalarından biri olarak gösterilen Anatoli Karpov 1975-1985 arasında dünya satranç şampiyonu unvanını korumayı başarmıştır. Rus ekolünden gelmiş olsa da Karpov'un oyun tarzı idolüm dediği José Raúl Capablanca'dan oldukça etkilenmiştir. Sağlam savunması, ince hamleleriyle rakibini hissettirmeden kuşatma altına alması bilinen en büyük özelliğidir. Karpov bu oyun tarzı nedeniyle otoriteler tarafından satranç tahtasının “Boa Yılanı” olarak adlandırılmıştır.
1969 yılında Hindistan'ın Tamil Nadu (Madras) eyaletinin Mayiladuthurai kasabasında dünyaya geldi. Hâli vakti yerinde bir ailenin mensubu olarak Hindistan'ın Chennai kentinde büyüyen Anand satranç oynamayı annesinden öğrendi. Küçükken televizyondaki bir bulmaca programından etkilenerek profesyonel olarak satranca yöneldi. Kısa sürede Hindistan'ın en büyük satranç oyuncusu haline geldi. 14 yaşında katıldığı ulusal turnuvada rakiplerine hiç puan vermeden 1. oldu. 15. yaşında Hindistan'ın en genç uluslar arası satranç ustası unvanını kazandı. 1988'de yani 19 yaşında Hindistan'ın 'büyük usta' seviyesine ulaşan ilk satranç oyuncusu oldu. Nitekim Anand ya da annesinin deyimin Wishy dünya satranç şampiyonluğunu satrancın doğduğu topraklara geri getirmeye kararlıydı. 2000 yılında nihayet bunu başardı, Tahran'da düzenlenen turnuvada Alexei Shirov'u yenerek Hindistan'ın ilk şampiyonu olan satranç oyuncusu oldu. Bu başarısını 2007, 2008, 2010 ve 2012'de de sürdürerek 5 kez dünya şampiyonu oldu. 2013 yılı itibariyle hâla kendisini yenebilen çıkmadı. FIDE sıralamasında 2800 puan barajını aşarak gözünü Kasparov'un rekoruna dikmiş durumda. Ayrıca 2010 yılında Ahmedabad'ta 20,486 kişiyle aynı anda satranç oynayarak dünya simultane satranç oynama rekorunu da elinde bulundurmaktadır. Satrançta görülmemiş derecede hızlı ve saldırgan oyun stili nedeniyle ülkesinde Madras Kaplanı olarak anılan Viswanathan Anand günümüzün yaşayan satranç efsanesidir.
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de dünyaya gelen Kasparov'un babası Rus bir Yahudi iken annesi Ermeni bir Hristiyandı. 7 yaşında babası ölünde annesinin soyadını (Gasparyan) Ruslaştırarak kullanmaya başladı. Kasparov da halefi Karpov gibi Mikhail Botvinnik'in satranç okulunda eğitim aldı. Uluslar arası turnuvalarda hızla yükselen genç Kasparov yavaş yavaş kendi efsanesini yaratmaya başladı. 1985 yılında Anatoly Karpov'u yenerek dünya satranç şampiyonu oldu. Satranç federasyonu FIDE'nin puanlama sistemi olan ELO'da 2851 puanla gelmiş gelmiş en yüksek skoru elde etti. Ünlü bilgisayar firması IBM'in saniyede 3 milyon hamle hesaplayabilen satranç bilgisayarı Deep Blue ile 1996'da yaptığı karşılaşmayı kazanınca dünya çapında herkesçe tanındı. IBM firması bilgisayarı daha da geliştirerek bir rövanş maçı istedi. Kasparov bu rövanş karşılaşmasında şaibeli olarak yenildi. Çünkü böylece ilk kez bir bilgisayar bir dünya şampiyonunu yenmiş oldu. IBM firması bu kirli başarısının ardından bilgisayarı geliştirmeyi durdurdu ve Deep Blue projesi rafa kalktı. 2000 yılında dünya şampiyonu unvanını kendi öğrencisi Vladimir Kramnik'e kaybetmiştir. 2005 yılında da aktif satrancı bıraktığını açıklayan Kasparov aktivist bir siyasetçi olarak sivil-toplum eylemlerine destek vermektedir.
neron Roma imparatorluğunda M.S. 54-68 yıllarında hüküm sürmüş zalim bir hükümdar olarak tarihe geçen Roma imparatorudur. Roma imparatorluğuna Neron'un geçmesi büyük oranda annesi Agrippinna sayesinde olmuştur. Annesi, Claudius isimli Roma imparatoru ile evlenince Neron'u evlatlık aldı. Ancak Claudius oğlu Britannic'i tahta geçirmek istiyordu. 54 yılında Agrippina kocasını öldürttükten sonra senato üyelerini kandırdı ve oğlu Neron'u imparator ilan ettirdi.
Neron daha sonra çok geçmeden üvey kardeşi Britannic'i öldürttü. Kendi annesinin öldürülmesine de sebep oldu. Neron en ilginç Roma imparatorlarından birisi, belki de birincisi idi. Tarihe aç gözlü, bencil, şehvet düşkünü, ne derseniz deyin tüm bunlar olumsuz özellikleri vardır. Küçük kardeşinin yanısıra annesi ve hamile olan ilk karısını öldürmüş, daha sonra genç azatlı kölesini hadım ettirip onunla resmen nikah kıydırmıştır.Ancak bu olay kölenin güzelliğinden dolayı değil tıpatıp kendisine benzerliğinden dolayı olduğu söylenir. Buradan Neron'un Narsist bir sapık olduğu anlaşılıyor. Birisi hakkında Neron'un kulağına bir kaç söz fısıldandı mı öldürüveriyordu. Kendi hocası bu nedenle kendini öldürmek zorunda kalmıştır.
Neron'u tarihe geçiren olay acımasızlığı değil Romayı yaktırmasıdır. Roma da çıkan büyük yangını imparatorun çıkarttığı konusunda işin iç yüzü hala bilinmemektedir.
Iddiaya göre Neron yangın tutkusu olan psikopattı. Bu yüzden Roma'yı yakmış, tüm şehir yanarken sarayında ki en yüksek platforma çıkıp balkonda keman çalmıştır şehir yanarken.
Ancak bu konuda tarihçiler fikir ayrılığına düşmektedir. Neron pek iyi biri olmasa da akıllı icraatları da mevcuttur. Ekonomik kriz sırasında evsiz barksız kalan garibanlara barınak inşa ettirilmiş, buğday fiyatlarını düşürmüş, taşradan Roma'ya gıda maddeleri getirerek şehirde açlık olmasını önlemiştir.
Aslında Yangının çıktığı vakit Neron bırakın sarayda keman çalmayı, Roma şehrinden tam 30 kilometre uzakta doğduğu yerdeki villasında keyif çatıyordu denmektedir. Yangın haberinin Ardından Neron'un derhal Roma'ya döndüğü ve söndürme çalışmalarına da katıldığı söylenmektedir. İmparatorun yangından zarar gören vatandaşları kamuya ait binalara ve sonra da kendi bahçesine yerleştirdiği söylenmektedir.
Ayrıca çok ilginç bir nokta Neron'un o zaman bir kemanı olamaz zira keman müzik aleti, o tarihten tam 1500 yıl sonra yani 16 ncı yüzyılda icat edilmiştir.
Bu teze göre Neron bu yangının vuku bulduğu 64 yılında bir ara gerçekten de Romanın bazı mahallelerini yaktırdığı söylenir. Nedeni Roma'nın çerden çöpten yapılmış sefalet mahallelerini arındırmak, bir nevi kentsel dönüşüm yapmak istediğinden dolayı o mahalleleri yaktırdığı bilinmektedir.
Her ne kadar Roma yangını iç yüzü da açıklanmasa ve bilinmese de yangınların arkasından salgınlarda gelince memleket, içten içe kaynamaya başlamıştı.İspanya'da isyan çıkmıştır. Komutan Galba imparator ilan edilmişti.
Neron'un yaptırdığı saraya altın ev adı verilir. Burada ki sarayda rezalet seviyesine çıkan çılgınca zevk ve sefa çılgın partileri halkı daha da kudurtunca komutan Galba imparator ilan edilir. Ardından Senato, Neron'u vatan haini ilan etti. Neron öldürüleceğinden korkup uzağa kaçmaya çalışmış, yakalanacağını anlayınca kendisini öldürmüş yada yakalanıp öldürülmüştür.Tam ölümü, fikir ayrılıklarına sebep olmaktadır.
Neron daha sonra çok geçmeden üvey kardeşi Britannic'i öldürttü. Kendi annesinin öldürülmesine de sebep oldu. Neron en ilginç Roma imparatorlarından birisi, belki de birincisi idi. Tarihe aç gözlü, bencil, şehvet düşkünü, ne derseniz deyin tüm bunlar olumsuz özellikleri vardır. Küçük kardeşinin yanısıra annesi ve hamile olan ilk karısını öldürmüş, daha sonra genç azatlı kölesini hadım ettirip onunla resmen nikah kıydırmıştır.Ancak bu olay kölenin güzelliğinden dolayı değil tıpatıp kendisine benzerliğinden dolayı olduğu söylenir. Buradan Neron'un Narsist bir sapık olduğu anlaşılıyor. Birisi hakkında Neron'un kulağına bir kaç söz fısıldandı mı öldürüveriyordu. Kendi hocası bu nedenle kendini öldürmek zorunda kalmıştır.
Neron'u tarihe geçiren olay acımasızlığı değil Romayı yaktırmasıdır. Roma da çıkan büyük yangını imparatorun çıkarttığı konusunda işin iç yüzü hala bilinmemektedir.
Iddiaya göre Neron yangın tutkusu olan psikopattı. Bu yüzden Roma'yı yakmış, tüm şehir yanarken sarayında ki en yüksek platforma çıkıp balkonda keman çalmıştır şehir yanarken.
Ancak bu konuda tarihçiler fikir ayrılığına düşmektedir. Neron pek iyi biri olmasa da akıllı icraatları da mevcuttur. Ekonomik kriz sırasında evsiz barksız kalan garibanlara barınak inşa ettirilmiş, buğday fiyatlarını düşürmüş, taşradan Roma'ya gıda maddeleri getirerek şehirde açlık olmasını önlemiştir.
Aslında Yangının çıktığı vakit Neron bırakın sarayda keman çalmayı, Roma şehrinden tam 30 kilometre uzakta doğduğu yerdeki villasında keyif çatıyordu denmektedir. Yangın haberinin Ardından Neron'un derhal Roma'ya döndüğü ve söndürme çalışmalarına da katıldığı söylenmektedir. İmparatorun yangından zarar gören vatandaşları kamuya ait binalara ve sonra da kendi bahçesine yerleştirdiği söylenmektedir.
Ayrıca çok ilginç bir nokta Neron'un o zaman bir kemanı olamaz zira keman müzik aleti, o tarihten tam 1500 yıl sonra yani 16 ncı yüzyılda icat edilmiştir.
Bu teze göre Neron bu yangının vuku bulduğu 64 yılında bir ara gerçekten de Romanın bazı mahallelerini yaktırdığı söylenir. Nedeni Roma'nın çerden çöpten yapılmış sefalet mahallelerini arındırmak, bir nevi kentsel dönüşüm yapmak istediğinden dolayı o mahalleleri yaktırdığı bilinmektedir.
Her ne kadar Roma yangını iç yüzü da açıklanmasa ve bilinmese de yangınların arkasından salgınlarda gelince memleket, içten içe kaynamaya başlamıştı.İspanya'da isyan çıkmıştır. Komutan Galba imparator ilan edilmişti.
Neron'un yaptırdığı saraya altın ev adı verilir. Burada ki sarayda rezalet seviyesine çıkan çılgınca zevk ve sefa çılgın partileri halkı daha da kudurtunca komutan Galba imparator ilan edilir. Ardından Senato, Neron'u vatan haini ilan etti. Neron öldürüleceğinden korkup uzağa kaçmaya çalışmış, yakalanacağını anlayınca kendisini öldürmüş yada yakalanıp öldürülmüştür.Tam ölümü, fikir ayrılıklarına sebep olmaktadır.
diğer adı troya olan Çanakkale il sınırları içinde yer alan tarihi kent.
insanın canını sıkan üstesinden gelebildiği ve gelemediği olayların yarattığı sinir bozucu durum. Bu konuda candan Erçetin çok güzel bir şarkı yazmış.
Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana
Ben neden aynı kalayım söyleyin bana
Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Elbette bazen söyleyip bazen susacağım
İnanmadım asla inanamam
Her şeyin bir sonu olduğuna
Elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim
Elbette önce çekip gidip sonra döneceğim
Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana
Ben neden aynı kalayım söyleyin bana
Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Elbette bazen söyleyip bazen susacağım
İnanmadım asla inanamam
Her şeyin bir sonu olduğuna
Elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim
Elbette önce çekip gidip sonra döneceğim
Son seçimlerde kendine züriyetsiz diyen insanların yanında yer alan başkanıyla gözden düşmüş parti.
Atatürk'ün kurduğu parti.
Özel olan, nadir çıkan itemlerin genel adı.
Ülkemizde ki 1/4 oranında erkeklerin sahip olamayacağı durum. Daha demin durakta bekleyen kadına götüreyim mi yavrum diyen erkek müsveddesine denk geldim.
Parayla beslenen din tüccarı.
Bir gün arayıp bu adamı şu soruyla göt edecem. Hz. Ebubekir mekkenin en zengin tüccarıydı. Hz. Muhammed'e inandıktan sonra bütün malını mülkünü dağıtıp islamiyet için hz. Muhammed'in izinden gitti. Adam parayı bırakıp inandığı insanla birlikte dinimizi yaydı meteliksiz bir şekilde. Peki siz 1 ay orda oturup salak saçma soruları yanıtlayıp 600 bin tl para alıp insanlara aza Kanaat getirmeyen çoğu bulamaz, şükredin, sabredin, fazla mal haram vs vs tarzı öğütleri vermeniz inandığınız din ile çelişmiyor mu diye.
Dinin en büyük düşmanı paradır ama insanlar farkında değil. Neden diyecek olursanız insanlar kendilerine tanrı süsü veriyor ee haliyle toplumun gözünde para kimdeyse söz sahibi ve tanrı rolünde olan o kişidir.
Bir gün arayıp bu adamı şu soruyla göt edecem. Hz. Ebubekir mekkenin en zengin tüccarıydı. Hz. Muhammed'e inandıktan sonra bütün malını mülkünü dağıtıp islamiyet için hz. Muhammed'in izinden gitti. Adam parayı bırakıp inandığı insanla birlikte dinimizi yaydı meteliksiz bir şekilde. Peki siz 1 ay orda oturup salak saçma soruları yanıtlayıp 600 bin tl para alıp insanlara aza Kanaat getirmeyen çoğu bulamaz, şükredin, sabredin, fazla mal haram vs vs tarzı öğütleri vermeniz inandığınız din ile çelişmiyor mu diye.
Dinin en büyük düşmanı paradır ama insanlar farkında değil. Neden diyecek olursanız insanlar kendilerine tanrı süsü veriyor ee haliyle toplumun gözünde para kimdeyse söz sahibi ve tanrı rolünde olan o kişidir.
Karındeşen Jack, 1888 yılının ikinci yarısında İngiltere'nin başkenti Londra'nın varoş semti Whitechapel'da faaliyet göstermiş seri katile (veya katillere) verilmiş isim. Katile Jack ismi, Merkezi Haber alma Örgütü'ne katil olduğunu iddia eden bir kişi tarafından gönderilmiş mektuba binaen verilmiştir. Bu mektup cinayetlerin işlendiği dönemde basılarak yayınlanmıştır.
Tamamı hayat kadını olan kurbanlardan beşinin aynı kişi veya kişilerce öldürüldüğü kesinleşmiştir. Ancak Karındeşen Jack'e mal edilmiş yaklaşık 20 cinayet vardır. Cinayet dosyası cinayetlerden iki sene sonra kapatılmıştır. Ancak günümüz İngiliz dedektifleri ve bilim adamları, modern teknolojinin de yardımıyla halen cinayetleri aydınlatmaya çalışmaktadırlar. Günümüze kadar ulaşmış tek fiziki kanıt, kurbanlardan birine ait olduğu iddia edilen şaldır.
Karındeşen Jack'in yöntemleri vahşiceydi. Kurbanlarını önce boğazlayarak etkisiz hale getiriyor daha sonra da boğazlarını kulaklarına kadar kesiyordu. Ufak tefek değişikliklerle beraber kurbanların tamamına yakınının karnı ve cinsel organları deşilmiş, bazı organları çalınmış, bazen de burun ve/veya kulakları kesilmiş olarak bulunuyordu. Jack kurbanlarını, dizleri karna çekilmiş ve bacakları açık bir şekilde düzenleyerek terkediyordu. İç organların çıkarılması nedeniyle katilin cerrah olabileceği iddiaları ortaya atıldı ancak kanıtlanamadı.
Karındeşen Jack'in kimliğine dair onlarca iddia ortaya atılmıştır ancak hiçbiri kanıtlanamamıştır. Bu şüpheli listesi birçok önemli ve soylu kişiyi de içermektedir. Katil olduğunu iddia eden kişinin Merkezi Haber alma Örgütü'ne gönderdiği mektubu inceleyen uzmanlar mektubun yazarının alt tabakadan, eğitimsiz biri olduğu sonucuna varmışlardır.
Dehşet, 31 Ağustos 1888 de sabahın erken saatlerinde başlamıştır. Sabah 3:45 civarında Londra'nın East End bölgesindeki, ıssız ve loş bir sokakta yürüyen hamal George Cross, muşambaya sarılı bir şeye çarpar, yakından bakınca, bu et yığınının parçalanmış bir kadın vücudu olduğunu anlar. Kadının daha sonra 42 yaşındaki Mary Ann Nicholls adında bir hayat kadını olduğu ortaya çıktı. Gırtlağı kesilip karnı açılmıştı ve cinsel organında bıçak yaraları vardı.
O zaman kimse farkına varmasa da, Mary Anne Nicholls ün bu korkunç ölümü suç tarihinde tüyler ürpertici bir dönüm noktası teşkil edecekti. Bu cinayet, yalnızca önce Londra'ya sonra da tüm dünyaya etkisi şok dalgaları şeklinde yayılacak bir cinayetler zincirinin ilk halkası değildi. Aynı zamanda çok daha önemli bir şeye işaret etmekteydi: “Seri seks cinayetlerinin modern döneminin başladığına”
Nicholls cinayetinden bir hafta sonra, ilk cinayet mahallinden 800 metre uzaklıkta, pansiyon olarak kullanılan bir binanın arkasında, kötü beslenme ve veremden muzdarip 47 yasında bir hayat kadını olan Annie Chapman in parçalanmış cesedi bulundu. Chapman in kafası neredeyse vücudundan kopmuştu, katil tüm buyun adalelerini kesmişti ve neredeyse omuriliğini de koparmıştı. Ayrıca iç organları da karnından dışarı çıkarılmıştı.
Katilin gerçek kimliği asla bilinemeyecekti. Ancak birkaç hafta sonra Metropoliten Polisi kışkırtıcı bir mektup aldı. Mektup suçlu olduğunu söyleyen şahıs tarafından yazılmış ve takma isimle imzalanmıştı. Bu isin halk tarafından benimsendi. Bu andan itibaren çılgın Whitechapel Kasabı, bu korkunç isimle aranacaktı: Karındeşen Jack.
Polisin Karındeşenin mektubunu almasından iki gün sonra katil, Elizabeth Stride adında İsveçli bir hayat kadının boğazını kesti. Kurban üzerinde diğer korkunç şeyleri yapamadan, yaklaşan bir arabanın sesiyle isini yârim bırakmak zorunda kaldı. Oradan hızla kaçan Karındeşen, Cathrine Eddowes adında, kaldırımda sarhoş bulunduğu için karakola götürülerek ayılana kadar orada tutulan ve henüz salıverilmiş olan 43 yasındaki bir hayat kadınına rastladı. Onu issiz bir meydana götürdü ve orada boğazını kesti. Ardından şeytani bir öfkeye kapılarak kadının yüzünü tamamen parçaladı, vücudunu kuyruk sokumundan göğüs kafesine kadar kesti, bağırsaklarını dışarı çıkarttı ve sol böbreğini alarak uzaklaştı.
Karındeşen tarafından gerçekleştirilen son suç ayni zamanda en korkuncuydu. 9 Kasım gecesi, 3 aylık hamile olan 25 yasındaki İrlandalı bir hayat kadınıyla onun odasına gitti. Gecenin ortalarına doğru onu yatakta öldürdü, birkaç saat boyunca keyifle cesedi parçaladı iç organlarını dışarı çıkarttı, burnunu ve göğüslerini kesti, bacaklarının etlerini sıyırdı.
Bu olaydan sonra, Whitechapel cinayetleri birden bire durdu. Karındeşen sonsuza kadar ortadan yok oldu, tarihten çıkıp efsaneler alemine karıştı.
O günden beri konu üzerine kafa yoranlar bir kasaptan İngiliz tacının veliahdına kadar bir dolu şüpheli öne sürmüşlerdir. Bu iddiaların çoğu eğlenceli okuma malzemeleri teşkil eder, ancak Karındeşenin gerçek kimliği yüz yıldır değişmedi: O, merak uyandıran, muhtemelen hiç çözülemeyecek bir sırdır.
Karındeşen Jack in son kurbanı Mary Kelly'nin nasıl bulunduğunu anlatan 1888 tarihli bir gazeteden:
”Boğaz bir bıçakla kesilmiş, kafa vücuttan neredeyse ayrılmıştı. Karin kısmen parçalanarak açılmış ve her iki göğüs de kesilmiş. Burun kesilmiş, alnındaki deri yüzülmüş ve uyluklardan ayaklara kadar etler kemikten sıyrılmış. Bağırsaklar ve vücudun diğer parçaları yoktu, ancak karaciğer vs. bu zavallı kurbanın ayakları arasına yerleştirilişti. Bacaklardan çıkarılan etleri göğüsler ve burun katil tarafından masanın üstüne konmuş ve kadının ellerinden biri midesinin içine sokulmuş.”
“Tarihe bakıldığında 20.yüzyılı benim başlattığım görülecektir.”
Tamamı hayat kadını olan kurbanlardan beşinin aynı kişi veya kişilerce öldürüldüğü kesinleşmiştir. Ancak Karındeşen Jack'e mal edilmiş yaklaşık 20 cinayet vardır. Cinayet dosyası cinayetlerden iki sene sonra kapatılmıştır. Ancak günümüz İngiliz dedektifleri ve bilim adamları, modern teknolojinin de yardımıyla halen cinayetleri aydınlatmaya çalışmaktadırlar. Günümüze kadar ulaşmış tek fiziki kanıt, kurbanlardan birine ait olduğu iddia edilen şaldır.
Karındeşen Jack'in yöntemleri vahşiceydi. Kurbanlarını önce boğazlayarak etkisiz hale getiriyor daha sonra da boğazlarını kulaklarına kadar kesiyordu. Ufak tefek değişikliklerle beraber kurbanların tamamına yakınının karnı ve cinsel organları deşilmiş, bazı organları çalınmış, bazen de burun ve/veya kulakları kesilmiş olarak bulunuyordu. Jack kurbanlarını, dizleri karna çekilmiş ve bacakları açık bir şekilde düzenleyerek terkediyordu. İç organların çıkarılması nedeniyle katilin cerrah olabileceği iddiaları ortaya atıldı ancak kanıtlanamadı.
Karındeşen Jack'in kimliğine dair onlarca iddia ortaya atılmıştır ancak hiçbiri kanıtlanamamıştır. Bu şüpheli listesi birçok önemli ve soylu kişiyi de içermektedir. Katil olduğunu iddia eden kişinin Merkezi Haber alma Örgütü'ne gönderdiği mektubu inceleyen uzmanlar mektubun yazarının alt tabakadan, eğitimsiz biri olduğu sonucuna varmışlardır.
Dehşet, 31 Ağustos 1888 de sabahın erken saatlerinde başlamıştır. Sabah 3:45 civarında Londra'nın East End bölgesindeki, ıssız ve loş bir sokakta yürüyen hamal George Cross, muşambaya sarılı bir şeye çarpar, yakından bakınca, bu et yığınının parçalanmış bir kadın vücudu olduğunu anlar. Kadının daha sonra 42 yaşındaki Mary Ann Nicholls adında bir hayat kadını olduğu ortaya çıktı. Gırtlağı kesilip karnı açılmıştı ve cinsel organında bıçak yaraları vardı.
O zaman kimse farkına varmasa da, Mary Anne Nicholls ün bu korkunç ölümü suç tarihinde tüyler ürpertici bir dönüm noktası teşkil edecekti. Bu cinayet, yalnızca önce Londra'ya sonra da tüm dünyaya etkisi şok dalgaları şeklinde yayılacak bir cinayetler zincirinin ilk halkası değildi. Aynı zamanda çok daha önemli bir şeye işaret etmekteydi: “Seri seks cinayetlerinin modern döneminin başladığına”
Nicholls cinayetinden bir hafta sonra, ilk cinayet mahallinden 800 metre uzaklıkta, pansiyon olarak kullanılan bir binanın arkasında, kötü beslenme ve veremden muzdarip 47 yasında bir hayat kadını olan Annie Chapman in parçalanmış cesedi bulundu. Chapman in kafası neredeyse vücudundan kopmuştu, katil tüm buyun adalelerini kesmişti ve neredeyse omuriliğini de koparmıştı. Ayrıca iç organları da karnından dışarı çıkarılmıştı.
Katilin gerçek kimliği asla bilinemeyecekti. Ancak birkaç hafta sonra Metropoliten Polisi kışkırtıcı bir mektup aldı. Mektup suçlu olduğunu söyleyen şahıs tarafından yazılmış ve takma isimle imzalanmıştı. Bu isin halk tarafından benimsendi. Bu andan itibaren çılgın Whitechapel Kasabı, bu korkunç isimle aranacaktı: Karındeşen Jack.
Polisin Karındeşenin mektubunu almasından iki gün sonra katil, Elizabeth Stride adında İsveçli bir hayat kadının boğazını kesti. Kurban üzerinde diğer korkunç şeyleri yapamadan, yaklaşan bir arabanın sesiyle isini yârim bırakmak zorunda kaldı. Oradan hızla kaçan Karındeşen, Cathrine Eddowes adında, kaldırımda sarhoş bulunduğu için karakola götürülerek ayılana kadar orada tutulan ve henüz salıverilmiş olan 43 yasındaki bir hayat kadınına rastladı. Onu issiz bir meydana götürdü ve orada boğazını kesti. Ardından şeytani bir öfkeye kapılarak kadının yüzünü tamamen parçaladı, vücudunu kuyruk sokumundan göğüs kafesine kadar kesti, bağırsaklarını dışarı çıkarttı ve sol böbreğini alarak uzaklaştı.
Karındeşen tarafından gerçekleştirilen son suç ayni zamanda en korkuncuydu. 9 Kasım gecesi, 3 aylık hamile olan 25 yasındaki İrlandalı bir hayat kadınıyla onun odasına gitti. Gecenin ortalarına doğru onu yatakta öldürdü, birkaç saat boyunca keyifle cesedi parçaladı iç organlarını dışarı çıkarttı, burnunu ve göğüslerini kesti, bacaklarının etlerini sıyırdı.
Bu olaydan sonra, Whitechapel cinayetleri birden bire durdu. Karındeşen sonsuza kadar ortadan yok oldu, tarihten çıkıp efsaneler alemine karıştı.
O günden beri konu üzerine kafa yoranlar bir kasaptan İngiliz tacının veliahdına kadar bir dolu şüpheli öne sürmüşlerdir. Bu iddiaların çoğu eğlenceli okuma malzemeleri teşkil eder, ancak Karındeşenin gerçek kimliği yüz yıldır değişmedi: O, merak uyandıran, muhtemelen hiç çözülemeyecek bir sırdır.
Karındeşen Jack in son kurbanı Mary Kelly'nin nasıl bulunduğunu anlatan 1888 tarihli bir gazeteden:
”Boğaz bir bıçakla kesilmiş, kafa vücuttan neredeyse ayrılmıştı. Karin kısmen parçalanarak açılmış ve her iki göğüs de kesilmiş. Burun kesilmiş, alnındaki deri yüzülmüş ve uyluklardan ayaklara kadar etler kemikten sıyrılmış. Bağırsaklar ve vücudun diğer parçaları yoktu, ancak karaciğer vs. bu zavallı kurbanın ayakları arasına yerleştirilişti. Bacaklardan çıkarılan etleri göğüsler ve burun katil tarafından masanın üstüne konmuş ve kadının ellerinden biri midesinin içine sokulmuş.”
“Tarihe bakıldığında 20.yüzyılı benim başlattığım görülecektir.”
Musevilik ve Hristiyanlık apokrif inançlarında adem'in ilk eşi.
günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığına, insanlara saldırıp kanlarını emdiğine inanılan hayali canavar.
Sirenum scopuli denen bir adada yaşadıklarına inanılan deniz yaratıkları.
Yunan Mitolojisinde yeri ve denizi dolduran sayısız çokluktaki dişi, tanrısal varlıklar.
Yunan mitolojisinde yarı insan-yarı boğa yaratık.
Nemea adındaki vadide yaşayan ve etrafa dehşet saçan bir aslanın adı ve Herakles tarafından öldürülmüştür.
Altay efsanelerinde, gök yolculuğuna çıkan kamın ruhuna, ilk üç gökkatı boyunca kılavuzluk eden dev dişi gök kuşu.
avrupa efsanelerinde Kutsal kaynaklı nehirlerin sularının dişi ruhları.
irlanda Adası'nda yaşadığına inanılan yeşil giyinen, ayakkabıcılıkla uğraşan küçük vücutlu cinler.
Yunan mitolojisinde alınlarının ortasında tek gözleri bulunan devler.