İnsan ve toplum yaşantısında doğan bütün olay, duygu, düşünce ve hayallerin söz ve yazı ile güzel ve etkili bir biçimde anlatılması sanatıdır.
Edebiyatla, içerisinde vücut bulduğu kültür arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır.
Edebiyat sosyal ve siyasal Hayat arasındaki ilişkiyi güçlendirir.
Dolayısıyla edebi eser insanı anlatır.
Samimi olmayan edebiyat ise,
Gereksiz, içten olmayan, çok süslü kelimeler topluluğudur.
kelimeleri ustalıkla kullanan, içimize işleyen şiirleri yazan şairimiz.
''ben utangaç bir kalbi taşırım geceden.
ben sana aşık olduğumu, ölsem söylemem..''
özdemir asaf
''ben utangaç bir kalbi taşırım geceden.
ben sana aşık olduğumu, ölsem söylemem..''
özdemir asaf
Kestane kokusu.
Soğuk havayı kokusuyla sıcacık bir hale dönüştürebiliyor.
Sokakta yürürken kestaneciden aldığınız sıcacık kestaneleri elleriniz yansa bile üfleye üfleye yemekte ayrıca zevkli.
Soğuk havayı kokusuyla sıcacık bir hale dönüştürebiliyor.
Sokakta yürürken kestaneciden aldığınız sıcacık kestaneleri elleriniz yansa bile üfleye üfleye yemekte ayrıca zevkli.
osmanlı padişahı yavuz sultan selim'in eşi, kanuni sultan süleyman'ın annesi hafsa sultan manisa'da iken hastalanır.
hastalığına çare bulunamayan sultan için devrin büyük alimlerinden merkez efendi özel bir macun hazırlar.
çeşitli baharatlarla hazırlanan macundan şifa bulan sultan, macunun sultan camii'nin minarelerinden saçılmasını buyurur.
1539 yılından beri her yıl tekrarlanan saçım töreni günümüze kadar gelmiştir.
zencefil, karanfil, tarçın, havlıcan gibi her biri şifa deposu olan birçok baharatın karışımından oluşan mesir macunu 5 asırdır halkımızın en çok güvenip tercih ettiği terkiplerdendir.
ek bilgi;
mesir macunu festivali,
unesco'nun somut olmayan kültürel miras listesindedir.
hastalığına çare bulunamayan sultan için devrin büyük alimlerinden merkez efendi özel bir macun hazırlar.
çeşitli baharatlarla hazırlanan macundan şifa bulan sultan, macunun sultan camii'nin minarelerinden saçılmasını buyurur.
1539 yılından beri her yıl tekrarlanan saçım töreni günümüze kadar gelmiştir.
zencefil, karanfil, tarçın, havlıcan gibi her biri şifa deposu olan birçok baharatın karışımından oluşan mesir macunu 5 asırdır halkımızın en çok güvenip tercih ettiği terkiplerdendir.
ek bilgi;
mesir macunu festivali,
unesco'nun somut olmayan kültürel miras listesindedir.
Kıskançlık.
Bu duygunun Temelinde birçok neden vardır ki; kişileri yaşamlarının her alanında etkiler, diğerleri ile kıyaslama yoluna götürür.
Bu duygunun Temelinde birçok neden vardır ki; kişileri yaşamlarının her alanında etkiler, diğerleri ile kıyaslama yoluna götürür.
(bkz:yalnız)
Lacivert boyalı gecelerde, Nostaljik müzik saatlerine göz kırpmak.
Yoktur aslında.
"An, zaman" özgürlüğün sınırsız olduğu-hissedildiği bir zaman dilimi yoktur.
Doğamız gereği, birçok 'kurala, hayır olmazlar'a, kim ne der'kilere, çok istesekte arsız ayıplara' maruz kalırız, tıpkı bizim gibi belli kurallara bağlı kalan insanlar tarafından.
Belki, bazı zamanlar da insan kendi kendine kaldığında; zihninde kurduğu ütopyalarda gönül gezdirir durur.
İnsan, kendi gökyüzünde özgür olamayan bir kuş misalidir.
"An, zaman" özgürlüğün sınırsız olduğu-hissedildiği bir zaman dilimi yoktur.
Doğamız gereği, birçok 'kurala, hayır olmazlar'a, kim ne der'kilere, çok istesekte arsız ayıplara' maruz kalırız, tıpkı bizim gibi belli kurallara bağlı kalan insanlar tarafından.
Belki, bazı zamanlar da insan kendi kendine kaldığında; zihninde kurduğu ütopyalarda gönül gezdirir durur.
İnsan, kendi gökyüzünde özgür olamayan bir kuş misalidir.
"Ben sana bir acı anlatsam,
Kaç kez dinlesen anlayabilirsin?"
Kaç kez dinlesen anlayabilirsin?"
"Şiir hayatı güzelleştirir, tıpkı bu dizelerdeki gibi insanı dipsiz derinliklere, dalgalara, sevdalara sürükler.
Aşka, hayata, insana, dağlara, taşlara ruh katar şiirler.
Dağlar, taşlar, okyanuslar, gökyüzü bile yaşlanır.
Şairler ise hep genç kalır.
Sonsuza dek var olurlar."
-terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
'ben halkımın mazlum ve gariban bir ozanıyım.
Böyle olmak da yüce bir onurdur.'
diyecek kadar halkın sevdalısı, yüreğini şiire ve halkına adamış bir şair.
Aşka, hayata, insana, dağlara, taşlara ruh katar şiirler.
Dağlar, taşlar, okyanuslar, gökyüzü bile yaşlanır.
Şairler ise hep genç kalır.
Sonsuza dek var olurlar."
-terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
'ben halkımın mazlum ve gariban bir ozanıyım.
Böyle olmak da yüce bir onurdur.'
diyecek kadar halkın sevdalısı, yüreğini şiire ve halkına adamış bir şair.
karadır kaşların.
aldatırken.
ona iyi niyetiyle gelen, onunla olmayı seçen, herşeye rağmen onun yanında duran birini aptal yerine koyarken -iğrenç- olurlar.
işin en gerçek tarafı ise cinsiyet gözetmeksizin;
aslında tüm insanlar birilerini aldatırken iğrenç olurlar. (iğrenç! siz öyle diyorsunuz, ondan iğrenç)
ona iyi niyetiyle gelen, onunla olmayı seçen, herşeye rağmen onun yanında duran birini aptal yerine koyarken -iğrenç- olurlar.
işin en gerçek tarafı ise cinsiyet gözetmeksizin;
aslında tüm insanlar birilerini aldatırken iğrenç olurlar. (iğrenç! siz öyle diyorsunuz, ondan iğrenç)
Üstad deyince akla gelen ilk kişidir.
İnsanın ruhuna dokunan, dokunduğu anda ruha sonbaharı getiren, yaprak yaprak yere düşüren, düşürdüğü yerden kaldırmayan; şiirin sahibidir de kendisi.
Sesiyle; yaşanmışlıklara dokunan, geçmişin güzelliğini şimdiki zamanın ve geleceğin çirkinliğini gün yüzüne çıkartan adam.
Dinlemek için;
İnsanın ruhuna dokunan, dokunduğu anda ruha sonbaharı getiren, yaprak yaprak yere düşüren, düşürdüğü yerden kaldırmayan; şiirin sahibidir de kendisi.
Sesiyle; yaşanmışlıklara dokunan, geçmişin güzelliğini şimdiki zamanın ve geleceğin çirkinliğini gün yüzüne çıkartan adam.
Dinlemek için;
Paris opera binası'nın mahzeninde, yüzü tanınmayacak derecede ürkütücü olduğu için insanlara görünmeden bir hayalet gibi yaşayan müzik dehası opera hayaleti, korodaki christine'e gizlice müzik dersleri verecek onun ünlü bir soprano olmasını sağlar ve zaman geçtikçe ona büyük bir sevgiyle bağlanır.
Bu gizemli hayalet'in genç kıza duyduğu tutkulu aşk bir süre sonra kendisini içten içe yakan bir kıskançlığa ve takıntıya dönüşmeye başladığında ise, christine'i tehlikeli ve karanlık bir sonun başlangıcına adım adım yaklaştırır.
Gaston leroux'un klasikler arasında yerini almış, beyaz perdeye ve pek çok müzikale de uyarlanan ölümsüz eseri 'operadaki hayalet',
Tutkunun sıra dışı bir trajediye dönüşümünün hikayesidir.
Bu gizemli hayalet'in genç kıza duyduğu tutkulu aşk bir süre sonra kendisini içten içe yakan bir kıskançlığa ve takıntıya dönüşmeye başladığında ise, christine'i tehlikeli ve karanlık bir sonun başlangıcına adım adım yaklaştırır.
Gaston leroux'un klasikler arasında yerini almış, beyaz perdeye ve pek çok müzikale de uyarlanan ölümsüz eseri 'operadaki hayalet',
Tutkunun sıra dışı bir trajediye dönüşümünün hikayesidir.
Gözleri, sazının telleri olan aşık bir adam.
"Ne var ise sende bende
Aynı varlık var her bedende
Yarın mezara girende
Sen toksun da ben aç mıyım?"
. Âşık Veysel Şatıroğlu
"Ne var ise sende bende
Aynı varlık var her bedende
Yarın mezara girende
Sen toksun da ben aç mıyım?"
. Âşık Veysel Şatıroğlu
Nasıl ki aşık olurken bir formülle olmuyorsa bu işler, ayrılık acısını yenmenin de bir formülü matematiği yoktur.
Aşkın hissettirdiği, insanın benliğine kattığı güzellikleri yaşarken nasıl ki hesap kitap işlerine girmiyorsak; aşkın geride bıraktığı acıyı da tüm benliğimizle yaşamamız gerekir.
Bir şeylerden kaçmak yerine, o şeyin acı ya da mutluluğun ruhunuza zenginlikler katmasına neden engel oluyorsunuz ki?
Aşktan arda kalan o buz gibi ızdırabın hücrelerine karışmasına izin ver.
Acı, çoğu kez güzel şeylere gebe kalandır.
Aşkın hissettirdiği, insanın benliğine kattığı güzellikleri yaşarken nasıl ki hesap kitap işlerine girmiyorsak; aşkın geride bıraktığı acıyı da tüm benliğimizle yaşamamız gerekir.
Bir şeylerden kaçmak yerine, o şeyin acı ya da mutluluğun ruhunuza zenginlikler katmasına neden engel oluyorsunuz ki?
Aşktan arda kalan o buz gibi ızdırabın hücrelerine karışmasına izin ver.
Acı, çoğu kez güzel şeylere gebe kalandır.
Baba: yoksul, silik bir kişiliğe sahipken karısından gelen parayla birden zenginleşiveren bir Rus.
Hilekar, zeki, dalkavuk, tefeci, nihilist, hedonist, çıkarları için her şeyi yapabilecek bir adam. Zenginleştikçe arsızlaşan, oğlunun elinden sevgilisini almaya kalkışacak kadar şehvet düşkünü bir karakter..
Büyük oğul: mükemmel bir eğitim almış, çok zeki, her türlü değer yargısından sıyrılmış ateist bir kişilik.
Ortanca oğul: inançlı, doğunun güzelliklerini üzerinde barındıran, gittiği her ortamda saygı gören, savcının deyimiyle 'hayırlı bir evlat..'
Küçük oğul: ne büyük ağabey gibi materyalist ne de küçük kardeşi gibi halkçı. O bütünüyle Rusya'yı temsil ediyor.
Ve bir aileyi allak bullak eden bir kadın, baba-oğul kavgasının, felaketlerin en büyük sebebi, belki de en başta gelen öğesi.
Ve üçkağıtçı, bukalemun, sapkın, gayri meşru bir uşak. Efendisine ihanet edebilecek, para için her şeyi yapabilecek bir makyavelist ve dalkavuk.
İşte karamazov ailesi.
Doğu ve Batı'yı karşılaştıran "Karamazov kardeşler", dünya edebiyatında çığır açan bir eser.
Rus yazar Dostoyevski'nin başyapıt niteliğindeki romanı.
Bu roman dünya klasikleri arasında yerini almış bir eserdir.
Hilekar, zeki, dalkavuk, tefeci, nihilist, hedonist, çıkarları için her şeyi yapabilecek bir adam. Zenginleştikçe arsızlaşan, oğlunun elinden sevgilisini almaya kalkışacak kadar şehvet düşkünü bir karakter..
Büyük oğul: mükemmel bir eğitim almış, çok zeki, her türlü değer yargısından sıyrılmış ateist bir kişilik.
Ortanca oğul: inançlı, doğunun güzelliklerini üzerinde barındıran, gittiği her ortamda saygı gören, savcının deyimiyle 'hayırlı bir evlat..'
Küçük oğul: ne büyük ağabey gibi materyalist ne de küçük kardeşi gibi halkçı. O bütünüyle Rusya'yı temsil ediyor.
Ve bir aileyi allak bullak eden bir kadın, baba-oğul kavgasının, felaketlerin en büyük sebebi, belki de en başta gelen öğesi.
Ve üçkağıtçı, bukalemun, sapkın, gayri meşru bir uşak. Efendisine ihanet edebilecek, para için her şeyi yapabilecek bir makyavelist ve dalkavuk.
İşte karamazov ailesi.
Doğu ve Batı'yı karşılaştıran "Karamazov kardeşler", dünya edebiyatında çığır açan bir eser.
Rus yazar Dostoyevski'nin başyapıt niteliğindeki romanı.
Bu roman dünya klasikleri arasında yerini almış bir eserdir.
Bir ince gölgenin altında sevişebiliriz.
Üzerimizde bembeyaz polenlerden bir sabah durur.
Gözleri puslanmış bir güneş görür bizi.
Küflenmiş kitap kokularının arasında uyanalım.
Kekremsi bir rüzgar, katıp önüne
Susmaktan kırılmış sesini kimsesiz bir geleceğe karıştırsın.
Bir gölgenin altına konmuş uçuk kahverengi bir ağaç yürür.
O zaman sen bir bilge ışığında yıkarsın bütün muzdaripliğimi.
Senden bana esen yağmurların düşünde ucube bir ses var.
Yıkılmış bütün putların çığlığını duyurur yağmurların.
Yakın gelecek/Çağatay uslu
Üzerimizde bembeyaz polenlerden bir sabah durur.
Gözleri puslanmış bir güneş görür bizi.
Küflenmiş kitap kokularının arasında uyanalım.
Kekremsi bir rüzgar, katıp önüne
Susmaktan kırılmış sesini kimsesiz bir geleceğe karıştırsın.
Bir gölgenin altına konmuş uçuk kahverengi bir ağaç yürür.
O zaman sen bir bilge ışığında yıkarsın bütün muzdaripliğimi.
Senden bana esen yağmurların düşünde ucube bir ses var.
Yıkılmış bütün putların çığlığını duyurur yağmurların.
Yakın gelecek/Çağatay uslu
3 nisan 1930'da kabul edilen bir yasa ile kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı tanındı.
26 Ekim 1932'de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanındı.
31 temmuz 1932'de Türkiye güzeli Keriman Halis, Belçika'da yapılan bir yarışmada 'dünya güzeli' seçildi. Bunun üzerine Atatürk Türk kadınına şöyle seslendi:
"Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabii buldum. Fakat türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı lüzumlu görürüm.
Övünç duyduğunuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz.
Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır."
TBMM'de 8 Ekim 1934'de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir başka yasa ile "kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı" tanındı.
18 Nisan 1935'de İstanbul'da, aralarında ünlü nükleer fizikçi madam eve curie'nin de bulunduğu, "milletlerarası ilk kadın kongresi" toplandı.
Toplantıda Atatürk delegelere şunları söyledi:
"Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz."
1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını kullanan türk kadını, TBMM'ne 18 kadın milletvekili ile girdi.
26 Ekim 1932'de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanındı.
31 temmuz 1932'de Türkiye güzeli Keriman Halis, Belçika'da yapılan bir yarışmada 'dünya güzeli' seçildi. Bunun üzerine Atatürk Türk kadınına şöyle seslendi:
"Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabii buldum. Fakat türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı lüzumlu görürüm.
Övünç duyduğunuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz.
Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır."
TBMM'de 8 Ekim 1934'de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir başka yasa ile "kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı" tanındı.
18 Nisan 1935'de İstanbul'da, aralarında ünlü nükleer fizikçi madam eve curie'nin de bulunduğu, "milletlerarası ilk kadın kongresi" toplandı.
Toplantıda Atatürk delegelere şunları söyledi:
"Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz."
1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını kullanan türk kadını, TBMM'ne 18 kadın milletvekili ile girdi.
"Zevk seni evhamlı, huzursuz, her zaman telaşlı halde tutar."
Osho
Osho
Çok Sevgili Zeki Müren hatrına.
Üremek.
Evet, evet insanın genetiğine kodlanmış; uzayda adım atarcasına insanı yer çekiminden bağımsız kılan, kendi genetiğinden bir iki tane, kendine benzeyen yavrular dünyaya getirmek.
Evet, evet insanın genetiğine kodlanmış; uzayda adım atarcasına insanı yer çekiminden bağımsız kılan, kendi genetiğinden bir iki tane, kendine benzeyen yavrular dünyaya getirmek.
zenginsozluk.com/foto
Şüphesiz eğer ki hayvanların dini olsaydı,
Şeytanı insan şeklinde hayal ederdi.
-William Ralph ınge
Tarihçi, silahşör, hattat ve bir ressam olarak 16. Yüzyılın en ilginç kişiliklerinden biridir.
Nasuh'un bilinen ilk eseri "cemâlu'l- küttab ve kemalü'l hissab" adlı 1517 yılında yavuz sultan selim için kaleme aldığı matematik kitabıdır.
1517 yılından itibaren usta bir silahşör olarak ün kazanan ya başlamıştır. Nasuh'un ünlü Osmanlı tarihçilerince övülen silahşörlüğü "matrak" adlı bir savaş oyununu icat etmesi ile doruk noktasına ulaşır.
Matrakçı Nasuh eserlerinde kentler, kasabalar, kaleler, harabeler, konaklama alanları, hanlar, dağlar, önemli geçitler, akarsu ve köprülerin adlarını, yerlerini ve resimlerini vermiş; iklimleri anlatmış ve aralarındaki mesafeleri belirtmeye çalışmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman'ın safavi devleti üzerine yaptığı ilk sefer sırasında konaklanan menzilleri anlatan, kanuni sultan Süleyman için hazırlanan "beyan-i menazil-i sefer-i ırayken-i sultan Süleyman"
Bu paha biçilmez eserin biricik yazması İstanbul üniversitesi kütüphanesindedir.
Matrakçı Nasuh, Osmanlı imparatorluğunun en görkemli çağının kentlerini ve mimari eserlerini günümüze taşıyan eşsiz bir Osmanlı tarihçisi ve sanatçısıdır.
Nasuh'un bilinen ilk eseri "cemâlu'l- küttab ve kemalü'l hissab" adlı 1517 yılında yavuz sultan selim için kaleme aldığı matematik kitabıdır.
1517 yılından itibaren usta bir silahşör olarak ün kazanan ya başlamıştır. Nasuh'un ünlü Osmanlı tarihçilerince övülen silahşörlüğü "matrak" adlı bir savaş oyununu icat etmesi ile doruk noktasına ulaşır.
Matrakçı Nasuh eserlerinde kentler, kasabalar, kaleler, harabeler, konaklama alanları, hanlar, dağlar, önemli geçitler, akarsu ve köprülerin adlarını, yerlerini ve resimlerini vermiş; iklimleri anlatmış ve aralarındaki mesafeleri belirtmeye çalışmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman'ın safavi devleti üzerine yaptığı ilk sefer sırasında konaklanan menzilleri anlatan, kanuni sultan Süleyman için hazırlanan "beyan-i menazil-i sefer-i ırayken-i sultan Süleyman"
Bu paha biçilmez eserin biricik yazması İstanbul üniversitesi kütüphanesindedir.
Matrakçı Nasuh, Osmanlı imparatorluğunun en görkemli çağının kentlerini ve mimari eserlerini günümüze taşıyan eşsiz bir Osmanlı tarihçisi ve sanatçısıdır.
Şiirleri halk türkülerinden, ağıtlardan beslenen şiirlerdir.
Cemal Süreya, Ahmed Arif'in şiirini şöyle değerlendirir;
"İmge onda sınırlı bir öge değil. Bir bakıma şiirin kendisi, bütünü.
Özellikle imge konusunda yaptığı sıçrama onu bugünkü şiiri hazırlayanlardan biri yapmıştır."
Yangınlar,
Korku çığlıkları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana, bir de başa
Seher vakti leylim leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın.
Oy sevmişem ben seni.
Ahmed Arif - uy havar
Cemal Süreya, Ahmed Arif'in şiirini şöyle değerlendirir;
"İmge onda sınırlı bir öge değil. Bir bakıma şiirin kendisi, bütünü.
Özellikle imge konusunda yaptığı sıçrama onu bugünkü şiiri hazırlayanlardan biri yapmıştır."
Yangınlar,
Korku çığlıkları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana, bir de başa
Seher vakti leylim leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın.
Oy sevmişem ben seni.
Ahmed Arif - uy havar
Saymakla bitmez.
Erkek cinsiyeti her ne kadar toplum tarafından üstün görülse de, o üstünlüğe bir sürü anlam görev sorumluluk yüklenir.
Sorumlulukları, üstünlük etiketinden gelir.
Bir insanın;
Erkek olması güçlü olması, çok para kazanması gerektiği anlamını da gelmez ayrıca.
Ama toplum sana bu görevi yükler, üstelik zorundaymışsın gibi.
Ve bunun gibi birçok neden.
Erkek cinsiyeti her ne kadar toplum tarafından üstün görülse de, o üstünlüğe bir sürü anlam görev sorumluluk yüklenir.
Sorumlulukları, üstünlük etiketinden gelir.
Bir insanın;
Erkek olması güçlü olması, çok para kazanması gerektiği anlamını da gelmez ayrıca.
Ama toplum sana bu görevi yükler, üstelik zorundaymışsın gibi.
Ve bunun gibi birçok neden.
"Her günüm mis gibi dünya kokan bir kavun dilimi senin sayende."
Nazım Hikmet
Nazım Hikmet
"Gönlümüz bakkal defteri değildir."
lükstür.
(bkz:günümüz geçim şartları)
(bkz:günümüz geçim şartları)
Gazetecinin hası.
Röportaj devi.
'yanan ormanlarda elli gün' geceli gündüzlü kalacak kadar, 'binbir çiçekli bahçelerin'
Yokoluşuna isyan edecek kadar,
Hes'lere karşı ses verecek kadar,
Adanalı ağzıyla okkalı bir küfür savuracak kadar Doğa sevdalısıydı.
Hep hayatı savunan,
"Savaş insan soyunun en korkunç,
En pis,
En alçak icadıdır."
Diyen bir savaş karşıtıydı.
Yaşar Kemal, Kürt kökenli Türk romancı ve öykü yazarıdır.
Röportaj devi.
'yanan ormanlarda elli gün' geceli gündüzlü kalacak kadar, 'binbir çiçekli bahçelerin'
Yokoluşuna isyan edecek kadar,
Hes'lere karşı ses verecek kadar,
Adanalı ağzıyla okkalı bir küfür savuracak kadar Doğa sevdalısıydı.
Hep hayatı savunan,
"Savaş insan soyunun en korkunç,
En pis,
En alçak icadıdır."
Diyen bir savaş karşıtıydı.
Yaşar Kemal, Kürt kökenli Türk romancı ve öykü yazarıdır.
aleksey maksimoviç peşkov ya da herkesin Maksim gorki adıyla bildiği ünlü Rus yazar.
Gerçek yaşanmışlıklarla kitapları dünya klasikleri arasına girmiş;
'ekmeğimi kazanırken', 'ana', 'çocukluğum', 'özgürlük' kitaplarının yazarı.
Devrimci bir adam.
Maksim Gorki'nin kitaplarında, okurken kendi hayatınıza dair alıntılar yapabileceğiniz yaşanmışlıklar çokça bulunmakta.
Kurmaca, hayali romanların karşısında tüm gerçek çirkinliği ile Maksim Gorki'nin otobiyografi kitapları insanın yaşamında derin izler bırakmaya yemin etmiş gibi.
Gerçek yaşanmışlıklarla kitapları dünya klasikleri arasına girmiş;
'ekmeğimi kazanırken', 'ana', 'çocukluğum', 'özgürlük' kitaplarının yazarı.
Devrimci bir adam.
Maksim Gorki'nin kitaplarında, okurken kendi hayatınıza dair alıntılar yapabileceğiniz yaşanmışlıklar çokça bulunmakta.
Kurmaca, hayali romanların karşısında tüm gerçek çirkinliği ile Maksim Gorki'nin otobiyografi kitapları insanın yaşamında derin izler bırakmaya yemin etmiş gibi.
Bazı zamanlarda daha iyi anlatabilmek için yapılandır, hissedilenleri.
zenginsozluk.com/foto
Sevmeyi utanç sayan insanların coğrafyasında,
Ağacına ait olmayan bir meyveydim ben.
Sen sevda ile yanarmışsın,
Ben dost ile.
Senin elinde aşklar kurumuş,
Yanağında gamzesinin kokusu kalmış,
Elinde içine çektiğin sinesi kalmış.
Ben dost ile.
Senin elinde aşklar kurumuş,
Yanağında gamzesinin kokusu kalmış,
Elinde içine çektiğin sinesi kalmış.
-Talih çile kadar sözü bir etmiş-
"Gülmedim dünyada gülenler gülsün
Derdim yüreğimde eller ne bilsin
İsterse dünyası ziynetle dolsun
Ayrılık gözümde ölüm kaşımda"
Halk ozan'ı âşık Veysel'e ait olan dizelerdir.
"Gülmedim dünyada gülenler gülsün
Derdim yüreğimde eller ne bilsin
İsterse dünyası ziynetle dolsun
Ayrılık gözümde ölüm kaşımda"
Halk ozan'ı âşık Veysel'e ait olan dizelerdir.
Ya da hala yerinde durup susmak.
Ama Yine de -içinde gitmiş- olmak bir yerlere.
İnsanın kendi gönlünü yormaması için yapması gerekendir.
Ama Yine de -içinde gitmiş- olmak bir yerlere.
İnsanın kendi gönlünü yormaması için yapması gerekendir.
*Kitaplar.
Tabi öyle her kitap değil.
İnsanda İz bırakmış, anı bırakmış olması gereken cinsten.
Ders niteliğinde.
Tabi öyle her kitap değil.
İnsanda İz bırakmış, anı bırakmış olması gereken cinsten.
Ders niteliğinde.