İngilizce'de 'bağlantı parçaları' demektir. Tesisatçıların kartvizitlerinde çok kullanılır bu ifade, falan filan fittings. Tut şunun ucunu döşeyelim abi babında.
Dişi, iç dişli, dirsek gibi çokça çeşidi bulunan boru döşemede aracı aparattır. Piyasada "kaplin" olarak da bilinir.
Tarımda büyüme çağındaki bitkilerin soğuktan zarar görmesini engellemek için kullanılan bir tür kumaş. Farklı tarım sektöründe de bitkilerin sıcaklığını muhafaza ederek büyümesini hızlandırmak için kullanılır. Örtü mahiyetindeki bu kumaşa agril de denilir.
Her yapının proje çiziminden temel ve dik duruşuna, her 'buldum!' sevincinin ardında var olan yetenekli fikir ve ellere varıncaya kadar hayatımızın önemli bir noktasına sahip olan mühendislerin günüdür 5 Aralık. Benim ise, Kaldırım mühendisi olarak üzerime alındığım gün...
Hoh Hoh houu diye göbeğini kıkırdatarak gülen noel babanın kostümü ile bağlantılı mıdır bilemiyorum fakat yılbaşı yaklaştıkça kırmızı detayının her yeri kapsayacağı da bir gerçek. Özellikle iç çamaşırı reyonunda. Hayır neden illa kırmızı, neden dantel? Hayal gücünüz bu kadar mı cidden? Yılın başı ya da sonu olsun farketmez, konforumdan taviz veremem. Sorry not sorry...
E-mail olayına ilk Hotmail ile adım attım, o zamanlarda rağbet edilen oydu sanırım başka seçenek de yoktu, bilgim yok. Fakat Gmail bana şu anda daha pratik geliyor. Özellikle mobil üzerinden erişimi ve kullanımı daha kolay. 10 yıldan fazladır kullandığım Hotmail hesabıma mesela pc'den girmeye kalksam Outlook üzerinden, bir dünya tantanası var. Oysa Gmail öyle değil, kullanımı rahat.
Gereksiz heyecan yapan erkektir. Kız güzel olunca ne oluyor aslanım? acaba huyu suyu güzel mi düşündün mü hiç? Bak bak, saçlara şekil vermeler, gömleğin düğmelerini indirgemeler falan, teallam ya.
Oyun, iş, grup eylemi gibi ikinci ya da çoğul şahıslarla bulunulacak olan girişimde ilk sırayı karşısındakine verme isteği ifadesi. Yok, bu 'önce sen kapat' mevzusu değil abi, önce sen başla muhabbeti bu. Zarı attım başladık şimdi, hadi bakalım.
Sigara, kahve, kalem. Ne atlı karınca var ne de pamuk şekeri. Şu anda çocuk olmadığıma inandım işte. Koca adam olmuşum, hey gidi günler hey...
Ekmeğini taştan çıkarmak ifadesini zerre miktarı mübalağa etmeksizin yerine getiren madencilerin günüdür 4 aralık. Şuraya yalnızca tek bir cümle bırakacağım, bu günün anlam ve mahiyetinin özeti olacak;
çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin...
çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin...
Alışveriş konusunda kendisine ekonomik katkıda bulunan erkekleri düşününce mevzu bahis iddiaya karar veremedim açıkçası. Sizce aptal kim? Parayı veren mi, düdüğü çalan mı? (kapakss)
Kadın ve erkek başarabildiği sürece birbirini tamamlayan iki kutuptur. Dünya gezegeni gibi düşünün, kuzey ve güney yarım küreden oluşan bir gezegen. Kadın ile erkek de bir arada ve birbirine endeksli olabildiği müddetçe "bir alem"i teşkil edebilirler. Fakat bir tarafın diğerine abanıyor olması, endeks kur'unu farklı yorumlaması ilişkinin değerini zedeler.
İçine sinmiyor ve tekrar bir elden geçirmek istiyordur. Hatta bazen masadan önce sırasıyla ağız, el, masa silme işlemini gerçekleştirir ardından kendinden geçmiş olan ıslak mendille ayakkabılarına da geçiş yapıp parlatabilir. Mikrofonu ıslak mendile uzatıyoruz;
*yeminle hayatımdan bezdim arkadaş, bu nedir yaa...
*yeminle hayatımdan bezdim arkadaş, bu nedir yaa...
nazım Hikmet'in "herkes gibi" şiirinde geçen can yakıcı bir ifade. Varım yoğum sensin'den sıyrılan bir anı, her şey'likten hiç'liğe uzanan bir sitem. Kurşundan ağır sözler kategorisinde en başa oturabilecek türden bir beyan, şüphesiz...
"Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin."
"Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin."
Filmlerde ve gerçek hayatta sıkça rastlanılan bir ifade; "şimdi biraz çocukluğunuza inelim". Sebebi de; yetişkinlik döneminde yalpalayan davranışların arkasındaki sırrı çözmek, buna neden olabilecek olayları bularak bir çıkış yolu aramaktır. Her zaman işe yarar mı? Çoğunlukla. Fakat bazen de geçmişteki çocuklukla o anda var olan çocukluk arasında bir çakışma yaşanır. Unutulmak istenen vardır; elde avuçta olmayan yokluk, ebeveyn kaybı ve hüzünler, hüzünler... Buna gerekli görülen kişi, manevi olarak desteklenmeli ve göz takibine varıncaya kadar samimiyetle ilgili olunduğu hissettirilmelidir. Yapmacık hareketler olumsuz bir duruma sebebiyet vereceği gibi, iki dönem arasında sıkışıp kalan bir çocukluk dönemini de hafızalarda bir muamma olarak yüzüstü bırakabilir.
Sonu iyi yerlere gitmeyecek olan yakayı ele vermedir. Özellikle gece vakitlerinde 'yemek isterem' diye inleyen mide, size tuzak kurar ve kendinizi buzdolabının önünde bulursunuz. Höpür Höpür götürürken birden korku filmi gibi biri belirir mutfakta ve 'trink', ışık yanar. Macera sona ermiştir. Vakit mazaret belirtme, senaryo yazma vaktidir.
*n'apıyorsun, bu saatte yemek mi yiyorsun İsmail?
-yo oslondo o oş oylo doğol.
*anlamıyorum ne dediğini ya.
-hıkk. Gizli şekerim var benim hayatım, düştü biraz da. Şeedeyim dedim.
*gizli şeker mi? Niye bundan haberim yok benim?
-adı üstünde ama gizli bu, doktor göster ama elletme şey yani söyleme dedi...
*n'apıyorsun, bu saatte yemek mi yiyorsun İsmail?
-yo oslondo o oş oylo doğol.
*anlamıyorum ne dediğini ya.
-hıkk. Gizli şekerim var benim hayatım, düştü biraz da. Şeedeyim dedim.
*gizli şeker mi? Niye bundan haberim yok benim?
-adı üstünde ama gizli bu, doktor göster ama elletme şey yani söyleme dedi...
Sosyal medya ne güçlü bir ortam azizim, cidden. Bilgi, eğlence, yaşam her şeye dair paylaşımlar yapan, dozunda kullanan youtuberlerin sayısı bir hayli fazla. Buna karşın gereksiz ve gayri ahlaki paylaşımlar yapan da fazlaca. Eskiden yapılan paylaşım ile dikkat çekilirken şimdi ise farklı durumlar buna ön ayak oluyor. Böyle ifadeleri açık açık kullanmayı pek sevmem fakat şunu biliyorum ki, youtuber bir pembe ise gözler meme çatalına yöneliyor. Mavi ise, baklava kaslarına. Yapmayın tanrı aşkına! Youtuber olabilmenin en önemli düsturu sunumun başarısı olmalı, sunumun fiziki alt yapısı değil.
Masa başı işinde çalışan memurların molalarda, boşluklarda çoğunlukla solitaire ile geçiştirdikleri kaçamaklardır. Görevinin önüne koşmadığı sürece sıkıntı yok fakat gözlüklü bir banka memurunun camlarına yansıyan solitaire hamlelerini izlerken bekletilmek de hoş değil.
*bence o kare as'ı destelesen iyiydi.
-yaa aslında aklıma geldi de sinek biraz sıkıntı yapacak gibi.
*sineği kovalamaya devam edecek misin yoksa yetkili ile görüşmeyi öne mi alayım?
-buyur abi makbuzun, işlem tamam.
*teşekkür ederim bu arada berbat oynuyorsun... (he he)
Edit: latife içerir. Görevini hakkıyla yerine getirenleri tenzih ederim.
*bence o kare as'ı destelesen iyiydi.
-yaa aslında aklıma geldi de sinek biraz sıkıntı yapacak gibi.
*sineği kovalamaya devam edecek misin yoksa yetkili ile görüşmeyi öne mi alayım?
-buyur abi makbuzun, işlem tamam.
*teşekkür ederim bu arada berbat oynuyorsun... (he he)
Edit: latife içerir. Görevini hakkıyla yerine getirenleri tenzih ederim.
Bir aralar sosyal medyada hayli konuşulmuş, anlattığı fıkraya tepki gelmemiş hatta bunun üzerine tekrar tekrar fıkrasındaki incelikleri anlatma gayretinde bulunmuş bir adamdı. Günlük hayatımızda da rastlarız buna, anlattığımıza gülünmez bazen. Belki ortamı neşelendirmek içindir, belki de maskaralık için, bilinmez. Aslında bu abi, o anda belki amacına ulaşamadı fakat sonrasında kendisine çok gülündü. Gecikmeli vefa oldu biraz, farkındayım.
Ferdi Tayfur'la duymaya aşina olduğumuz ardından cihan mürtezaoğlu'nun da pek güzel seslendirdiği bir parça. Ne kadar derin bir manası vardır bu sözün. Kendi gözünle bakma, bir de beni bana sor der gibi adeta. Tıpkı ilhan irem'in dediği gibi; "Sensizligin acısını sen nereden bileceksin. Sen hiç sensiz kalmadın ki." gel bir de bunu bana sor işte...
Yaşadığı acılar ya da engellere takılıp kalmalar gibi hüzünlerden ötürü önceki şahsi duygu ve düşüncelerinde değişiklikler olduğunu beyan eden kişi sözü. Derin bir ah da diyebilirsiniz. Eskiden belki de yüzü gülüyordur fakat artık gözleri yorulmuştur uzaklara dalıp gitmekten. En kötüsü de, değişime sebep olan "hüzün miladı"nın ardından en güzel erdemlerini kaybetmek.
cengiz kurtoğlu'nun unutulmayanlar albümünde seslendirdiği, şarkının içinde geçen söz. Eskiden cüzdan ya da kitap arasına sıkıştırılıp bakmaktan eskiyen fotoğraflara bakılırdı, konuşulurdu. Artık devir değişti cengiz abi, şimdiki gençler "dün gece seni stalkladım da yattım" diyorlar. İfadeler değişsin ama sevgiler değişmesin diyorsun değil mi? Haklısın ama sanırım onlarda da değişiklikler var. Nelere 'yak bir sigara' diyoruz bir bilsen...
Güzel sözlerle mahcup eden yazar. Dud diyorlar ya sana, oysa berrak bir bakışın var. İfadelerin, yazıların içten ve hâle gibi çizgi çizgi... Var olasın daima.
Sınav sonuçları olsun, iş kabul bildirgeleri olsun, verilen açıklama listelerinde kendi isminin olup olmadığına bakmaktır. Sözlük dünyasında da sözlük içi başlıklarda kendi nickini aramakla eşdeğerdir. Sonuç; bişe olduğu yok nickinle başbaşa kalırsın işte, yalnız kovboy imajıyla takılırsın. Yok iyiyim ben ya, hayat devam ediyor nolcak sanki.