blackbriar'a ait sinir atmalık, kafa dağıtmalık, kedi kesmelik şarkı.
dinlerken kanınızı tersten akıtabilir, pek hayat vericidir.
yaklaşan vizelerin insanı hayata farklı bakış açılarıyla bakmaya zorlamasıdır.
belki de bu kadar zorlamaya gerek yoktur, zengin bir aday gayet düşünülebilir.
mantık evliliği dedikleri şey bu oluyor galiba.
belki de bu kadar zorlamaya gerek yoktur, zengin bir aday gayet düşünülebilir.
mantık evliliği dedikleri şey bu oluyor galiba.
şans eseri doğulan bu topraklar için şans eseri bu topraklarda doğmayan insanları küçümsemek, insan olmayı şansa bırakmaktan başka bir şey değildir.
işlerini iyi yapmadıklarına göre sosyal mecrada haklarında atıp tutmasam olmaz.
interneti almak çok kolay; arıyorsunuz, evrakları alıp yolluyorsunuz ve tamamdır. internetiniz kullanıma hazır.
ne enteresandır ki bundan sonrasına katiyen karışmıyorlar. modemimiz kalmadı dediler, gidip modem aldık, hattı biz çekeriz dediler, üç gün sonra aradık ''yaa kuzenim söylemiş onu aslında biz yardım edemiyoruz elektrikçi çağırın'' dediler, hattı odaya kadar getirdik, kablo bulamadık kabloyu türk telekom'dan aldık, ki adamlar haklı olarak uğraşmak istemediler.
buraya kadar hallettik, şimdi elimizde kırmızı ve beyaz bir kablo vizontele filmindeki gibi sinyalin gelmesini bekliyoruz ahalice.
müşteri hizmetleri denilen servis tamamen kandırmacadan ibaret zaten. karşınıza gora'dan fırlama bir 216 vermişler, biz ne dersek diyelim nasıl oluyorsa tünelin ucu hep aynı yere çıkıyor.
uzun lafın kısası, turknet sen kimsin yaa?
interneti almak çok kolay; arıyorsunuz, evrakları alıp yolluyorsunuz ve tamamdır. internetiniz kullanıma hazır.
ne enteresandır ki bundan sonrasına katiyen karışmıyorlar. modemimiz kalmadı dediler, gidip modem aldık, hattı biz çekeriz dediler, üç gün sonra aradık ''yaa kuzenim söylemiş onu aslında biz yardım edemiyoruz elektrikçi çağırın'' dediler, hattı odaya kadar getirdik, kablo bulamadık kabloyu türk telekom'dan aldık, ki adamlar haklı olarak uğraşmak istemediler.
buraya kadar hallettik, şimdi elimizde kırmızı ve beyaz bir kablo vizontele filmindeki gibi sinyalin gelmesini bekliyoruz ahalice.
müşteri hizmetleri denilen servis tamamen kandırmacadan ibaret zaten. karşınıza gora'dan fırlama bir 216 vermişler, biz ne dersek diyelim nasıl oluyorsa tünelin ucu hep aynı yere çıkıyor.
uzun lafın kısası, turknet sen kimsin yaa?
yazarın bu seçeneği açıp kapatabilmesi hâlinde kullanılmasında bir sakınca olmadığını düşündüğüm sistem.
yazar kendisine yorum yapılmasını isteyebilir, bazen ortaya bir fikir atabilir, sözlük ailesine danışmak isteyebilir.
bazen de yazarımız içine kapanmıştır, kimsenin fikrini umursamaz, 'siz susun ben konuyu biliyorum' diyebilir.
yorum özelliğinin yazara bırakılması hâlinde iki yazar tipi de mağdur olmayacaktır.
küçük bir öneri. :)
yazar kendisine yorum yapılmasını isteyebilir, bazen ortaya bir fikir atabilir, sözlük ailesine danışmak isteyebilir.
bazen de yazarımız içine kapanmıştır, kimsenin fikrini umursamaz, 'siz susun ben konuyu biliyorum' diyebilir.
yorum özelliğinin yazara bırakılması hâlinde iki yazar tipi de mağdur olmayacaktır.
küçük bir öneri. :)
''Kolomb Amerika'yı bulduğunda mutlu olmadı. Kolomb, Amerika'yı ararken mutluydu.''
kıvılcım ural'a ait.
Havalar soğuyor, içler ısınsın.
''Tam kazanmışken kaybedersen,
Yüzüne gülmüşken ağlatırsa''
Havalar soğuyor, içler ısınsın.
''Tam kazanmışken kaybedersen,
Yüzüne gülmüşken ağlatırsa''
No land'den çıkmış harika şarkıdır.
Keşke bazen düşünmemek mümkün olsa.
''Uyandın, gözlerin kapalı.
Kendine döndün, yerinde yok.''
Keşke bazen düşünmemek mümkün olsa.
''Uyandın, gözlerin kapalı.
Kendine döndün, yerinde yok.''
''Tanrı ellerimizdir,
Tanrı yüreğimiz, aklımız,
her yerde var olan Tanrı''
Tanrı yüreğimiz, aklımız,
her yerde var olan Tanrı''
ekran kartı kulvarında nvidia'nın yanındaki 'komşu çocuğu' sıfatıyla yer alan evimizin neşesi teknoloji şirketidir.
son zamanlarda işlemci kulvarında intel'e ''olum noluyo lan'' dedirttiği de doğrudur.
son zamanlarda işlemci kulvarında intel'e ''olum noluyo lan'' dedirttiği de doğrudur.
gök itimiyle arasında husumet bulunduğu düşünülen newtonvari durumdur.
Altında 'garbage' imzası bulunan, harika eser, alır götürür.
''Zor zamanlar olur, nasıl çıkarsan içinden omurgan öyle şekillenir.''
adamlığın bir kelime olmaktan çıkmış; şehrimize ve caddelerimize buyur etmiş hâlidir. Böyle sürücüleri görünce yavaşça arabaya yaklaşıp kaputundan öpmek istiyorum, öylesine saygı duyuyorum bu tür sürücülere.
bunun bir de yoğun trafikte yol veren sürücü hâli var, onlar da dikiz aynalarından öpülesi insanlar.
galiba bugün araba öpesim var sürücüleri bahane ediyorum.
bunun bir de yoğun trafikte yol veren sürücü hâli var, onlar da dikiz aynalarından öpülesi insanlar.
galiba bugün araba öpesim var sürücüleri bahane ediyorum.
sabaha böyle bir sol kanatla uyanınca suriye'yi aldık sandım, bir gece ansızın 82 rakka, 83 halep.
(bkz:ümit yaşar oğuzcan)'a ait pek harika şiirdir.
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum
Oh ne iyi
Aytenli içkiler içip
Sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum
Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz
Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudakları
Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadehte sizinle içeriz Aytenli İki laf ederiz
Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok
Ayten'i size bırakmam
Alın tek kat elbisemi size vereyim
Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadar
Ona uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
İki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun.
Olur da dinlemek isterseniz Mehmet Yıldırım'ın sesinden, gecenize eşlik etsin dostlar.
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum
Oh ne iyi
Aytenli içkiler içip
Sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum
Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz
Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudakları
Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadehte sizinle içeriz Aytenli İki laf ederiz
Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok
Ayten'i size bırakmam
Alın tek kat elbisemi size vereyim
Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadar
Ona uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
İki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun.
Olur da dinlemek isterseniz Mehmet Yıldırım'ın sesinden, gecenize eşlik etsin dostlar.
(bkz:payitaht abdülhamid)
insanların bir şeylere uyanmasını istemiyorlar. halk ne zaman ki biraz uyanacak gibi olsa gündemle harika oynuyorlar.
algı operasyonu dedikleri şeyi bu kadar ustalıkla kullanıp halkı böylesine yönlendiren pek az devlet görürsünüz.
bakıyorlar ki halk mızmızlanmaya başlıyor taak diriliş ertuğrul, rating düştü halkın gazı söndü mü? taak payitaht koy, hadi canım halkın gazı yine mi bitti, dur dur bi kurtlar vadisi çıkaralım da halkımız azıcık kahramanlık görsün. 15 liralık sinema biletiyle vatan kurtaranlardan ah ne umut bekliyorsak!
sevdiğim bir filmde şöyle bir söz geçmişti; (bkz:siz gerçeği bilmek değil kandırılmak istiyorsunuz)
birileri gerçeği gösterdiğinde zorumuza gider, hadi oradan deriz, vatan haini ilan ederiz. vatan haini ilan ettiklerimiz gün gelir haklı çıkar, olsun biz yine vatan haini ilan ederiz çünkü kandırılan biziz, mağdur taraf biziz.
siz siz olun gerçeği görmeyin dostlar, bu ülkede var olmak gerçekleri inkâr etmekten geçiyor.
bilirsiniz duygusal milletiz. mazlumu, ezilmişi pek korur kollarız. birileri her gün kandırılabilir, ki kandırılan devletin kendisi olsa bile, ah canım der bağrımıza basarız.
bir gün kaybederiz demiyorum, ki şu an zaten kaybedişin içindeyiz, telaş yaptığım mesele şu; bir gün biri çıkıp bizleri kurtarmak istediğinde umarım elinde hâlâ kurtaracak bir şeyler kalır.
gerçeklerle kalın dostlar.
insanların bir şeylere uyanmasını istemiyorlar. halk ne zaman ki biraz uyanacak gibi olsa gündemle harika oynuyorlar.
algı operasyonu dedikleri şeyi bu kadar ustalıkla kullanıp halkı böylesine yönlendiren pek az devlet görürsünüz.
bakıyorlar ki halk mızmızlanmaya başlıyor taak diriliş ertuğrul, rating düştü halkın gazı söndü mü? taak payitaht koy, hadi canım halkın gazı yine mi bitti, dur dur bi kurtlar vadisi çıkaralım da halkımız azıcık kahramanlık görsün. 15 liralık sinema biletiyle vatan kurtaranlardan ah ne umut bekliyorsak!
sevdiğim bir filmde şöyle bir söz geçmişti; (bkz:siz gerçeği bilmek değil kandırılmak istiyorsunuz)
birileri gerçeği gösterdiğinde zorumuza gider, hadi oradan deriz, vatan haini ilan ederiz. vatan haini ilan ettiklerimiz gün gelir haklı çıkar, olsun biz yine vatan haini ilan ederiz çünkü kandırılan biziz, mağdur taraf biziz.
siz siz olun gerçeği görmeyin dostlar, bu ülkede var olmak gerçekleri inkâr etmekten geçiyor.
bilirsiniz duygusal milletiz. mazlumu, ezilmişi pek korur kollarız. birileri her gün kandırılabilir, ki kandırılan devletin kendisi olsa bile, ah canım der bağrımıza basarız.
bir gün kaybederiz demiyorum, ki şu an zaten kaybedişin içindeyiz, telaş yaptığım mesele şu; bir gün biri çıkıp bizleri kurtarmak istediğinde umarım elinde hâlâ kurtaracak bir şeyler kalır.
gerçeklerle kalın dostlar.
siyasetin çarşı pazardan anaokullarına bile düştüğünü bilmiyormuş gibi yapan hükûmetin sözde 'orduyu siyasetten' ayırma politikası.
atatürk'ün bıraktığı günlerden ne günlere...
koca tarih sahnesinde denk geldiğimiz döneme bak arkadaş.
atatürk'ün bıraktığı günlerden ne günlere...
koca tarih sahnesinde denk geldiğimiz döneme bak arkadaş.
Tarkan'ın sesiyle harika olmuş, bu adamın pop şarkılarını pek sevmem ama Türk sanat müziği yorumundaki harikalık yadsınamaz bir gerçek.
Buyurunuz efendim;
Buyurunuz efendim;
güfte ve bestesi osman nihat akın'a ait nihavent makamı, düyek usulündeki şarkı.
(bkz:türk sanat müziği)
Nesrin Sipahi'nin sesinden apayrı bir âlemdir; dinleyiniz, hissediniz.
(bkz:türk sanat müziği)
Nesrin Sipahi'nin sesinden apayrı bir âlemdir; dinleyiniz, hissediniz.
karşıdaki insana laf anlatamama durumunda beyne pompalıyla vurulmuş hissiyatı veren duygu.
ayrıca aynı pompalıyla karşıdakini vurma hissiyatı da veren duygu.
ayrıca aynı pompalıyla karşıdakini vurma hissiyatı da veren duygu.
yine bir youtuber yapımı sinema filmi.
nuri alço'suyla, burak oyunda'sıyla ve doğa göbekoğlu'yla sinema perdesinin anasına hükmedercesine film yapmışlar.
ülkemizde youtuber olma meselesi gittikçe aştı kendini. her 'merraabaaa arkadaaşlar' diyebilen youtuber olabiliyor, bu da yetmezmiş gibi youtuber olmayı marifet sanıp bununla bir başarı elde ettiğini düşünüyor. biri 'sen ne yaparsın' diye sorduğunda 'yutubırım kanalım var' diyebiliyor, diyebilmekle kalmayıp itinayla her fırsatta 'şurama tıklayarak abone olun, burama tıklayarak like atın' diyerek beynimize hükmediyor.
peki bu iş daha nerelere kadar varacak derseniz vaziyet ortada işte. yutubırlar o youtube çerçevesinden bir bir çıkıp cağnım sinema perdesini de ele geçirmeye başladılar. `cumali ceber` vakası daha sönmüş değilken bir körük de `burak oyunda` avelinden geldi.
ne yazık ki bu konuda 'emeğe saygı' duyamayacağım. ha ortada pek bir emek var mı o da tartışılır tabii. ama bu da bir gerçek ki bu elemanların kitlesi, bu adamlar sıçsa bile 'oo efso film abi' diyeceği için meselenin pek bir önemi kalmıyor.
bakın; bir kişiliği, insanı, oluşumu sevebilirsiniz ama sevmeniz o kişinin yaptığı her işe alkış tutmanızı gerektirmez. beğenmek, yeri geldiğinde eleştirmeye de dönüşebilmeli, yeri geldiğinde alkış da tutturabilmeli. işte biz bu noktada çuvallıyoruz. filmin fragmanını gözlerim kanayarak izledim. yorumlara inerken dedim bir ihtimal, belki birileri doğruları yazmıştır ama yine yeni yeniden yıkama yağlamalara şahit oldum.
ülkemiz adına iyi dileklerde bulunmak istemiyorum artık, bunun iki nedeni var: biz ne kadar iyi dileklerde bulunursak iş o kadar kötüye gidiyor ve galiba biz bu tür aptal durumları hak ediyoruz.
belki iyi dileklerde bulunamıyorum ama en azından son olmasını diliyorum. youtube aleminin youtube'da kalması, mümkünse oradan da yok olması dileklerimle.
(bkz:çılgın çıcık)
nuri alço'suyla, burak oyunda'sıyla ve doğa göbekoğlu'yla sinema perdesinin anasına hükmedercesine film yapmışlar.
ülkemizde youtuber olma meselesi gittikçe aştı kendini. her 'merraabaaa arkadaaşlar' diyebilen youtuber olabiliyor, bu da yetmezmiş gibi youtuber olmayı marifet sanıp bununla bir başarı elde ettiğini düşünüyor. biri 'sen ne yaparsın' diye sorduğunda 'yutubırım kanalım var' diyebiliyor, diyebilmekle kalmayıp itinayla her fırsatta 'şurama tıklayarak abone olun, burama tıklayarak like atın' diyerek beynimize hükmediyor.
peki bu iş daha nerelere kadar varacak derseniz vaziyet ortada işte. yutubırlar o youtube çerçevesinden bir bir çıkıp cağnım sinema perdesini de ele geçirmeye başladılar. `cumali ceber` vakası daha sönmüş değilken bir körük de `burak oyunda` avelinden geldi.
ne yazık ki bu konuda 'emeğe saygı' duyamayacağım. ha ortada pek bir emek var mı o da tartışılır tabii. ama bu da bir gerçek ki bu elemanların kitlesi, bu adamlar sıçsa bile 'oo efso film abi' diyeceği için meselenin pek bir önemi kalmıyor.
bakın; bir kişiliği, insanı, oluşumu sevebilirsiniz ama sevmeniz o kişinin yaptığı her işe alkış tutmanızı gerektirmez. beğenmek, yeri geldiğinde eleştirmeye de dönüşebilmeli, yeri geldiğinde alkış da tutturabilmeli. işte biz bu noktada çuvallıyoruz. filmin fragmanını gözlerim kanayarak izledim. yorumlara inerken dedim bir ihtimal, belki birileri doğruları yazmıştır ama yine yeni yeniden yıkama yağlamalara şahit oldum.
ülkemiz adına iyi dileklerde bulunmak istemiyorum artık, bunun iki nedeni var: biz ne kadar iyi dileklerde bulunursak iş o kadar kötüye gidiyor ve galiba biz bu tür aptal durumları hak ediyoruz.
belki iyi dileklerde bulunamıyorum ama en azından son olmasını diliyorum. youtube aleminin youtube'da kalması, mümkünse oradan da yok olması dileklerimle.
(bkz:çılgın çıcık)
''sevğili'' yazan adam 'sosyal medya dilini anlamıyorum' demiş.
ya bu adamlar bize koca bir şaka yapıyor ya da biz mizahtan anlamıyoruz.
ya bu adamlar bize koca bir şaka yapıyor ya da biz mizahtan anlamıyoruz.
Jamie N Commons'la mükemmelleşen eserdir.
vatan hainliğine kadar gidebilir.
öyle ya, artık ne yaparsanız vatan hainliğine kadar gidebilir tabii.
öyle ya, artık ne yaparsanız vatan hainliğine kadar gidebilir tabii.