Evde limon kalmamış annem çayı portakalla getirdi. Gayet mantıklı, turunçgiller familyası ne de olsa jshsjshsjhsjshsu
Masamızı sivil toplum örgütleri görse yardım kampanyası başlatır o derece fakiriz jshsjsh
zenginsozluk.com/foto
ısınmıyorlardı xd.
Onu geçte adamlar cehennem ateşini bile bilmiyor çok ürkütücü, la biz bi gece de cahil kaldık adamlar yıllarca cahil kalmış yazık.
Onu geçte adamlar cehennem ateşini bile bilmiyor çok ürkütücü, la biz bi gece de cahil kaldık adamlar yıllarca cahil kalmış yazık.
"Ankara, robot, heykel, belediyenin önünde ki fışkiye, dinazor"
Bilin bakalım kimim ben xd.
Bilin bakalım kimim ben xd.
Mustafa sarıgül chp istanbul adayı olunca birçok semtte sarı olan otobüsler bi gece de erguvan rengini aldı. Harf devrimi gibi düşünün yahu, bir gece de cahil kaldık ya hani, kadir mısıroğlunun derhal bu olaya bi açıklık getirmesi gerek xd.
Kandırıldım diyerek işin içinden çıkılabilir. Xd
Hakkında bu kadar çok entry girilince bir din adamını tahrik ettiğini düşündüm ama değilmiş.
bir tanem!
son mektubunda:
“başım sızlıyor
yüreğim sersem!”
diyorsun.
“seni asarlarsa
seni kaybedersem;”
diyorsun;
“yaşayamam!”
yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı.
ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
fakat
emin ol ki sevgili;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
nâzım'a!
ben,
alaca karanlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim…
karım benim!
iyi yürekli,
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim;
ne diye yazdım sana
istendiğini idamımın,
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
haydi bunlara boş ver.
bunlar uzak bir ihtimal.
paran varsa eğer
bana fanila bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı...
Nazım hikmet
son mektubunda:
“başım sızlıyor
yüreğim sersem!”
diyorsun.
“seni asarlarsa
seni kaybedersem;”
diyorsun;
“yaşayamam!”
yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı.
ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
fakat
emin ol ki sevgili;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
nâzım'a!
ben,
alaca karanlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim…
karım benim!
iyi yürekli,
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim;
ne diye yazdım sana
istendiğini idamımın,
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
haydi bunlara boş ver.
bunlar uzak bir ihtimal.
paran varsa eğer
bana fanila bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı...
Nazım hikmet
Milli görüşün temsili. Öğrencilerine gömlek dar geldi ama...
içerisinde 3 geçen bi cümle görünce aklıma malum kişi geliyor bilinçaltıma işlemiş. Xd
Bazıları fes takıp tarih anlatmaya çalışır.
karanlığa gömülen gökkuşağı ve firavun
şimdi şehrin en dibindeyiz,
şehrin en dibinde ki insanlar biraz mazlum,
mazlumlar allaha yakın.
uçurumun kenarında olsa bile fazlasını istemiyor mazlum,
sen ise öyle değilsin hain.
şimdi bir mazlum yürüyor uçurumun kenarında sen seyrediyorsun,
senin gökkuşağın karanlık başkalarının acılarıyla besleniyorsun.
allah görüyor, insan görüyor, ruh görüyor,
allah mazlumdan yana ama zalimler yaşıyor.
şimdi şehrin en dibindeyiz,
sokakta bir televizyon, duvarda yıllar önce durmuş bir saat,
saatin önünde yaşlı bir amca,
zaman ve mekandan haberiz öylece duruyor.
yıllar önce durmuş saattin önünde bekliyoruz beraber,
hafif yağmurr ciseliyor,
amca çekingen bir sesle bana sigara soruyor,
ilk defa o an sigara içmediğim için utanıyorum.
yıllar önce durmuş saatin önündeyiz ve saatin üzerinde allah yazıyor.
yaşlı amca kendi elleriyle kazımış onu saatin üzerine,
çünkü allahtan başka kimsesi yok.
çünkü allah ve cahilliğe karşı ayaklanan bir din her daim mazlumdan yanadır,
bunu mazlumlarda biliyor.
yağmur hızlanıyor,
saatin önünde ki televizyonda bi haber,
haberde bir şarkıcı yat almış sevgilisine 9 trilyon paraya!
ne o haber ne de başka bir şey umrumuzda değil o an,
dünya dışı olaylardan bağımsız hareket ediyoruz biz.
yanımızdan bir tren geçiyor o sıra,
tren camında yeşil gözlü bir adam, bilekleri kanlar içinde yeşil gözlü bir adam.
adı, umut.
gittikçe betonların arasında gözden kayboluyor tren,
umut olmadan yaşanmaz diyor bilge bir şeyh.
gök gürlüyor tam o esnada,
bu gök gürlemesi zamanın firavunlarına yapılmış bir uyarı!
20.yy'da insanoğlunun yaptığı zulüm, acılar, gözyaşı, vahşet ve kan.
21.yy'da ki firavunları yarattı.
günümüz firavunları insanlığı zehirledi.
insanların beyinlerini ele geçirdi.
günümüzde kan akan bir nehir yok ama kanayan sokaklar var,
günümüzde kan akan bir nehir yok ama kanayan insanlık var.
şimdi senin elinde bir asa yok ama bu seyre dalman için bir bahane değil.
bekleme de kimseden bir şey, firavunlara karşı ayaklanmak farzdır, ve unutma;
allah daima haklıdan yanadır.
yağmur hızlanıyor,
bilge şeyh yavaş yavaş uzaklaşıyor.
trende artık şehrin griliğinde tamamen gözden kayboldu sayılır,
trenin içinde umut adında yeşil gözlü bir adam, bilekleri kan içinde,
umut olmadan insan da olmaz demişti bilge şeyh.
gök gürlüyor ard arda,
hemen yanıbaşımızda 3 silah sesi,
yıllar önce durmuş saatin önünde bekleyen yaşlı amca kanlar içinde yığılıyor,
ve saat calışmaya başlıyor büyük bir inatla.
gökyüzünden 2 güvercin düşüyor yere.
saat çalışıyor çalışmasına da üzeri nil nehrini aratmayacak bir kan içinde,
allah yazısına bakıyorum uzun uzun
ve o amcanın umudunu öldürenler firavun gibi hesap vericek bunu biliyorum,
yağmur kesiliyor, ve derin bir sessizlik kaplıyor her yeri...
şimdi şehrin en dibindeyiz,
şehrin en dibinde ki insanlar biraz mazlum,
mazlumlar allaha yakın.
uçurumun kenarında olsa bile fazlasını istemiyor mazlum,
sen ise öyle değilsin hain.
şimdi bir mazlum yürüyor uçurumun kenarında sen seyrediyorsun,
senin gökkuşağın karanlık başkalarının acılarıyla besleniyorsun.
allah görüyor, insan görüyor, ruh görüyor,
allah mazlumdan yana ama zalimler yaşıyor.
şimdi şehrin en dibindeyiz,
sokakta bir televizyon, duvarda yıllar önce durmuş bir saat,
saatin önünde yaşlı bir amca,
zaman ve mekandan haberiz öylece duruyor.
yıllar önce durmuş saattin önünde bekliyoruz beraber,
hafif yağmurr ciseliyor,
amca çekingen bir sesle bana sigara soruyor,
ilk defa o an sigara içmediğim için utanıyorum.
yıllar önce durmuş saatin önündeyiz ve saatin üzerinde allah yazıyor.
yaşlı amca kendi elleriyle kazımış onu saatin üzerine,
çünkü allahtan başka kimsesi yok.
çünkü allah ve cahilliğe karşı ayaklanan bir din her daim mazlumdan yanadır,
bunu mazlumlarda biliyor.
yağmur hızlanıyor,
saatin önünde ki televizyonda bi haber,
haberde bir şarkıcı yat almış sevgilisine 9 trilyon paraya!
ne o haber ne de başka bir şey umrumuzda değil o an,
dünya dışı olaylardan bağımsız hareket ediyoruz biz.
yanımızdan bir tren geçiyor o sıra,
tren camında yeşil gözlü bir adam, bilekleri kanlar içinde yeşil gözlü bir adam.
adı, umut.
gittikçe betonların arasında gözden kayboluyor tren,
umut olmadan yaşanmaz diyor bilge bir şeyh.
gök gürlüyor tam o esnada,
bu gök gürlemesi zamanın firavunlarına yapılmış bir uyarı!
20.yy'da insanoğlunun yaptığı zulüm, acılar, gözyaşı, vahşet ve kan.
21.yy'da ki firavunları yarattı.
günümüz firavunları insanlığı zehirledi.
insanların beyinlerini ele geçirdi.
günümüzde kan akan bir nehir yok ama kanayan sokaklar var,
günümüzde kan akan bir nehir yok ama kanayan insanlık var.
şimdi senin elinde bir asa yok ama bu seyre dalman için bir bahane değil.
bekleme de kimseden bir şey, firavunlara karşı ayaklanmak farzdır, ve unutma;
allah daima haklıdan yanadır.
yağmur hızlanıyor,
bilge şeyh yavaş yavaş uzaklaşıyor.
trende artık şehrin griliğinde tamamen gözden kayboldu sayılır,
trenin içinde umut adında yeşil gözlü bir adam, bilekleri kan içinde,
umut olmadan insan da olmaz demişti bilge şeyh.
gök gürlüyor ard arda,
hemen yanıbaşımızda 3 silah sesi,
yıllar önce durmuş saatin önünde bekleyen yaşlı amca kanlar içinde yığılıyor,
ve saat calışmaya başlıyor büyük bir inatla.
gökyüzünden 2 güvercin düşüyor yere.
saat çalışıyor çalışmasına da üzeri nil nehrini aratmayacak bir kan içinde,
allah yazısına bakıyorum uzun uzun
ve o amcanın umudunu öldürenler firavun gibi hesap vericek bunu biliyorum,
yağmur kesiliyor, ve derin bir sessizlik kaplıyor her yeri...
Fazla uzun cevaplar verip böyle insanları dikkate almaya gerek yok. Tarihi, keşke yunan galip gelseydi diyen fesli deliden öğrenmiş insanlara ne anlatsan boş.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
Yakın tarihimizde idam cezası olsaydi eğer balyoz ve ergenekon kumpasıyla içeride olan başta genelkurmay başkanız ilker başbuğ ve tüm vatanperver yurttaşlar idam edilirdi. Sonra suçsuz oldukları anlaşılınca ne yapıcaklardı? Pardon mu? Yarbay ali tatarı unutmamak gerekir. Bu ülke her zaman kendisini en çok seven çocuklarına acı çektirdi.
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
Nazım hikmet
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
Nazım hikmet
evlere ve şehirlere
kapısından girenlere…
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
muaviyeleşiyorsunuz
birlik
putunuz olmuş
merhametten çok cezayı konuşuyorsunuz
daha kendi fethiniz tamamlanmadan
atlara bindirilmiş gövdeleriniz
biz kendi kalbimizi etmişiz işgal
toprakla son demde haşrediliriz
insan korktuğunu sevemez zaten
sevdiğinden korkar kaybetmemeye…
ali kim deyince 'dördüncü halife'
'hazreti' dersiniz muaviyeye
ilmin kapısına savaş açmış kişiye
ashab olanı sakın benzetme efendime
muaviye hazretse oğlu imamınızdır
hüseynin kesik başı bizim imanımızdır
evlere şehirlere kapılardan gireriz
alinin yolu beyt-i resulullahımızdır!
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
emevileşiyorsunuz
elinizde olsa
herkesi cehenneme doldurursunuz
çünkü cennetiniz kalbiniz kadar küçük
aklınıza bir kalp uydurmuşsunuz
oysa vardır her kalbin içinde aklı
imanın tapusu avucunuzda
ey yolları kalplere rapteden haklı
sevaplar da güzel suçlarımız da…
dünya kendi etrafında dönen kerbeladır
yezid her “ben!” diyene hem vekil vükeladır
muaviye şamda, hasan el-valide vali
hüseynin gözleri bal, murtezanın eladır
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
zaptiyeleşiyorsunuz
allahı kaydınıza geçirmek için ne de çok uğraşıyorsunuz
peygamber
işportanız olmuş
hadisler alıp hadisler satıyorsunuz
kitap
yardakçınız olmuş
ayetleri yorumlarken yeniden yazıyorsunuz
meyhanelerin de vardır bir allahı ey
cemlerin sazı secdelerin alnıdır
ne sakinin sunduğu bade harama
ne zemzemin dolduğu bardak helale
ağzımız diyorum sayın müslüman
kalbimize açılmazsa gider hebaya
çölden sonra zahiri aldılar elimizden
hak hala bizimledir sürer garibimizden
krallar ve devletler anlamaz sözümüzden
çün zalime dönmeyiz ehl-i sünnetimizden
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
mülklüleşiyorşunuz!
şol dünya suları bütün tahtınız olsun
sularınız çekilir akıttığınız kandan
allah korusun bir yıkılırsa kabeniz
merak ediyorum hangi tarafa döneceksiniz
kabesi kalp olmayan her daim secdesizdir
kalbe duran secdesiz varır durur allaha
siz insanı atlayıp ona islam dediniz
bizim islam kalbimiz secde durur insana
sıddık üryan kalmıştı oysa bütün allaha
ali yoksul gelmişti yoksul gitti ervaha
resul mülksüz kavuştu tek varlığı mevlaya
kenz ahrete doğrudur infak sonlu dünyaya
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
gurbetsizleşiyorsunuz
daha bin yıl burada kalacak gibi yiyorsunuz
garip olun garip kalın garip ölün garip
garip geldi bu ve de gidecek hep garip
o ispata yeltenen muhafız kimliğiniz
görmediği allaha nasıl eder biadı
siz allahın ismiyle kuranı çiğnediniz
yıldızlara ulaştı fatma anne feryadı
alper şiir söyledi, ezelin yaşıyladır
acısı resulüne atılan taşıyladır
alisinin sırtında hançerin başıyladır
hasanına sunulan ağulu aşıyladır
gözleri hüseynine bitmeyen yaşıyladır
evlad-ı kerbelayız biz susmayız zalime
başımız feda olsun alemlerin rabbine
Alper Gencer
kapısından girenlere…
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
muaviyeleşiyorsunuz
birlik
putunuz olmuş
merhametten çok cezayı konuşuyorsunuz
daha kendi fethiniz tamamlanmadan
atlara bindirilmiş gövdeleriniz
biz kendi kalbimizi etmişiz işgal
toprakla son demde haşrediliriz
insan korktuğunu sevemez zaten
sevdiğinden korkar kaybetmemeye…
ali kim deyince 'dördüncü halife'
'hazreti' dersiniz muaviyeye
ilmin kapısına savaş açmış kişiye
ashab olanı sakın benzetme efendime
muaviye hazretse oğlu imamınızdır
hüseynin kesik başı bizim imanımızdır
evlere şehirlere kapılardan gireriz
alinin yolu beyt-i resulullahımızdır!
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
emevileşiyorsunuz
elinizde olsa
herkesi cehenneme doldurursunuz
çünkü cennetiniz kalbiniz kadar küçük
aklınıza bir kalp uydurmuşsunuz
oysa vardır her kalbin içinde aklı
imanın tapusu avucunuzda
ey yolları kalplere rapteden haklı
sevaplar da güzel suçlarımız da…
dünya kendi etrafında dönen kerbeladır
yezid her “ben!” diyene hem vekil vükeladır
muaviye şamda, hasan el-valide vali
hüseynin gözleri bal, murtezanın eladır
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
zaptiyeleşiyorsunuz
allahı kaydınıza geçirmek için ne de çok uğraşıyorsunuz
peygamber
işportanız olmuş
hadisler alıp hadisler satıyorsunuz
kitap
yardakçınız olmuş
ayetleri yorumlarken yeniden yazıyorsunuz
meyhanelerin de vardır bir allahı ey
cemlerin sazı secdelerin alnıdır
ne sakinin sunduğu bade harama
ne zemzemin dolduğu bardak helale
ağzımız diyorum sayın müslüman
kalbimize açılmazsa gider hebaya
çölden sonra zahiri aldılar elimizden
hak hala bizimledir sürer garibimizden
krallar ve devletler anlamaz sözümüzden
çün zalime dönmeyiz ehl-i sünnetimizden
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
mülklüleşiyorşunuz!
şol dünya suları bütün tahtınız olsun
sularınız çekilir akıttığınız kandan
allah korusun bir yıkılırsa kabeniz
merak ediyorum hangi tarafa döneceksiniz
kabesi kalp olmayan her daim secdesizdir
kalbe duran secdesiz varır durur allaha
siz insanı atlayıp ona islam dediniz
bizim islam kalbimiz secde durur insana
sıddık üryan kalmıştı oysa bütün allaha
ali yoksul gelmişti yoksul gitti ervaha
resul mülksüz kavuştu tek varlığı mevlaya
kenz ahrete doğrudur infak sonlu dünyaya
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
gurbetsizleşiyorsunuz
daha bin yıl burada kalacak gibi yiyorsunuz
garip olun garip kalın garip ölün garip
garip geldi bu ve de gidecek hep garip
o ispata yeltenen muhafız kimliğiniz
görmediği allaha nasıl eder biadı
siz allahın ismiyle kuranı çiğnediniz
yıldızlara ulaştı fatma anne feryadı
alper şiir söyledi, ezelin yaşıyladır
acısı resulüne atılan taşıyladır
alisinin sırtında hançerin başıyladır
hasanına sunulan ağulu aşıyladır
gözleri hüseynine bitmeyen yaşıyladır
evlad-ı kerbelayız biz susmayız zalime
başımız feda olsun alemlerin rabbine
Alper Gencer
Dik dur atlama bu mahalle seninle diye tezahürat yapmaktan iyidir sanki xd.
Allahın hakkı üçtür felsefesine yürekten bağlıdır. 2 ay mesele değil önemli olan 3 ayı geçmesin.
Vatan haini fetöcülerden. Her devrin kadını. Bence gerekli tanımlar bunlar.
Yargılandığı davada müebbet hapis cezası almış.
zenginsozluk.com/foto
Artık hapishanede ömrünün sonuna kadar karpuz yersin!
Yargılandığı davada müebbet hapis cezası almış.
zenginsozluk.com/foto
Artık hapishanede ömrünün sonuna kadar karpuz yersin!
Bir alper gencer şiiri.
biz trenleri kaçırmakla meşhuruz hafız
kıyısına vurmuşuz gülüşün ve öpücüklerin
öyle alnımızdan vurmuşlar ki alnımız
alnımız ölmüş de biz hala yaşamaktayız
sevmek enayilik susmak pek akıllıca
gizlenmek maskelenmek gerdanlarda bir muska
enayi eniyi'den bozmadır hafız
çıplaksan cesursundur korkunun tasmasında
affetmek gayrimeşru çocuğu bu dünyanın
bisiklete binersin ve o bisiklet düşer
yara'lanır yar'alanır aralanırsan
anne karşılıksızdır babalık pişer
okursan kaderin olacak hafız
ellerinle tutuşan o kapalı zarf
mektuplar en yakın yerlerden gelir
erkek desen gırtlak
kadın desen harf
yorgunların uykusuna ağır sinekler konar
karanlık derişince aşkı rüyalar sunar
yusuf dalar uykuya kuyu dertten depreşir
çok alçaktır yeryüzü
göğ oldukça çiftleşir
kuşlar kanatlarından doğarlar hafız
tartılıp kenara konulur uçuşlar
ölüp baksak ortasından yırtılır feza
boyna unutmak düşer
ipe
hatırlamak
eza
istasyonlar güneye doğru çoğalır
yağmur yağar sırılsıklam çalınır şarkı
neşet baba demişti unutma hafız:
sevmeyene akmaz sevginin arkı
biz trenleri kaçırmakla meşhuruz hafız
kıyısına vurmuşuz gülüşün ve öpücüklerin
öyle alnımızdan vurmuşlar ki alnımız
alnımız ölmüş de biz hala yaşamaktayız
sevmek enayilik susmak pek akıllıca
gizlenmek maskelenmek gerdanlarda bir muska
enayi eniyi'den bozmadır hafız
çıplaksan cesursundur korkunun tasmasında
affetmek gayrimeşru çocuğu bu dünyanın
bisiklete binersin ve o bisiklet düşer
yara'lanır yar'alanır aralanırsan
anne karşılıksızdır babalık pişer
okursan kaderin olacak hafız
ellerinle tutuşan o kapalı zarf
mektuplar en yakın yerlerden gelir
erkek desen gırtlak
kadın desen harf
yorgunların uykusuna ağır sinekler konar
karanlık derişince aşkı rüyalar sunar
yusuf dalar uykuya kuyu dertten depreşir
çok alçaktır yeryüzü
göğ oldukça çiftleşir
kuşlar kanatlarından doğarlar hafız
tartılıp kenara konulur uçuşlar
ölüp baksak ortasından yırtılır feza
boyna unutmak düşer
ipe
hatırlamak
eza
istasyonlar güneye doğru çoğalır
yağmur yağar sırılsıklam çalınır şarkı
neşet baba demişti unutma hafız:
sevmeyene akmaz sevginin arkı
'bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! burada bir dost vatanın toprağındasınız. huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. sizler, mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! gözyaşlarınızı dindiriniz. evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.'
ulu önder gazi mustafa kemal atatürk
ulu önder gazi mustafa kemal atatürk
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Cahit sıtkı tarancı
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Cahit sıtkı tarancı
(bkz:saçmalık)
Bu son olsun filminde şarap yaptıkları sahnede bu müzik çalmıştı, herhalde galiba sanırsam :)