Klişe olacak belki ama çocukluğumu çok özlüyorum.
(bkz:inri)
isa peygamber çarmıha gerilirken, yahudilerin alay etmek maksadı ile, çarmıhın en tepesine çivilerle işledikleri harflerin açık hali.
yahudilerin kralı nasıralı isa.
isa peygamber çarmıha gerilirken, yahudilerin alay etmek maksadı ile, çarmıhın en tepesine çivilerle işledikleri harflerin açık hali.
yahudilerin kralı nasıralı isa.
Anti kozmik satanizm'de ay tanrıçası ve baş şeytan Lucifer'in ilk aşkıdır. Her zaman kendi bildiğini okuyan, güçlü, zeki, güzel, kendini beğenmiş ve yalnız olmayı seven bir şeytan. Lucifer lilith'i, yahweh tarafından (kendi teklifiyle) Dünya'nın hükümdarı olarak seçilen Naamah isimli bir şeytan ile aldatınca Lilith, kendisini diğer tanrılardan tamamen soyutlar. Aslında bir hususun bilinmesi çok önemli. isterseniz buradan gireyim;
Temple of the black light'ın kurucusu üstad frater nemidial, hazreti isa'nın, insanoğlunun dünya üzerindeki yaşam formundan hatta ve hatta prehistorya döneminden çok daha önce venüs gezegeninin kralı olan baal şeytanının ta kendisi olduğunu söyler. baal, insanlar yokken venüs üzerinde yaşayan iblislerin hükümdarlığını yapıyordu. kliffotik yaşam döngüsü ile venüs dümdüz olup hayat ve varlık hazinesi dünya gezegenine kaydığında şeytan baal bir daha tanrı-kral görevini yahweh'den almak istemedi. yahweh, baş şeytan lucifere itimat ediyordu. çünkü en yakın dostu o'ydu. dünyanın yönetimini ele alacak kişi için onun görüşünü aldı. lucifer, o sıralar lilith'den habersiz gizliden gizliye yakınlaştığı metresi olan adramelech'in (ins. Lemech'in) kızı naamah'ı önerdi ve insanoğlunun başına dişil bir tanrı olan naamah getirildi. dünya var olduktan sonra uzun süreler geçti. ve bakıldı ki naamah üzerine düşen bu kutsal görevi sürekli aksatıyor, insanlar arasında bozgunculuk, adaletsizlik, savaş kan ölüm keder almış başını gidiyordu. naamah'ın bu tutumundan dolayı yahweh ile lucifer'in arası açılmış ve lucifer, kibrinden dolayı yahweh'i tamamen terk etmişti. baal, lucifer ile yahweh'in dünyada olup biten bu acı tabloya kayıtsız kalışına daha fazla dayanamadı ve bir insan kılığına girerek yeryüzüne indi. unutkan metres naamah'ın kontrolündeki başıboş insanları çekidüzene sokmak ve yahweh (allah) için yaşamaları gerektiğini dikte etmek adına gece gündüz çalıştı. ömrünün son anında lucifer tarafından kandırılan musa ümmeti yahudilerce çarmıha gerildiği esnada yahweh'in kendisini göğe çekmesiyle hazreti isa yani baal fiziksel olarak ölmekten kurtuldu. ve yahweh o gün lucifer'e, yoldan çıkardığı insanları kurtarmak adına baal'i bir gün yeryüzüne tekrar göndereceğine söz verdi.
Yahweh, bundan sonra artık kendilerine mutlak itaat etmeleri konusunda her birinden söz almak adına lucifer ve naamah dışında emrindeki 9 büyük şeytanı yanına çağırdı. Çünkü kendisi ile Lucifer arasında büyük bir kutuplaşma olmuştu ve onların bir seçim yapmasını istiyordu. Baal cepteydi zaten. Ancak lilith kendisine sıra geldiğinde tanrı yahweh'i, zamanında kendisine bahşedilmesi gerektiğini düşündüğü görevi naamah'a vermesinden dolayı reddetti ve kovuldu. Lucifer'in yanına da bir daha dönmedi..
Yahweh'in lilith'e biçtiği kliffotik yaşam döngüsündeki rol, onu aşağılar niteliktedir. Nitekim varlık akışının yönü dünya'dan mars'a yani naamah'tan asmodeus'a doğru seyredeceği için lilith pas geçilmiş olacak ve samanyolu galaksisinin yıkımına değin Lilith ("yaşam ve ölümün" lucifer'in ikamet ettiği plüton'a gelene kadar) ay'da yalnız başına takılmaya mahkum olacaktır. Hem de ölümüne nefret ettiği naamah'ın saltanatında bir parça, bir iz olarak.
Bu kıssalar hep liber azerate'den. Yahudi mistisizmi biraz daha farklı. Zohar mesela, kabil habil'i öldürüp havva ile adem 130 sene ayrı kalınca lilith ve naamah'ın birbirlerinden habersizmiş gibi davranarak bir kaç defa adem'in yanına bir insan formunda yeryüzüne inerek adem ile cinsel ilişkiye girdiğini ve çocuklarını taşıdığını; dünya üzerinde bir şekilde soylarını devam ettirdiklerini ve bir rekabet halinde olduklarını anlatmaktadır.
Temple of the black light'ın kurucusu üstad frater nemidial, hazreti isa'nın, insanoğlunun dünya üzerindeki yaşam formundan hatta ve hatta prehistorya döneminden çok daha önce venüs gezegeninin kralı olan baal şeytanının ta kendisi olduğunu söyler. baal, insanlar yokken venüs üzerinde yaşayan iblislerin hükümdarlığını yapıyordu. kliffotik yaşam döngüsü ile venüs dümdüz olup hayat ve varlık hazinesi dünya gezegenine kaydığında şeytan baal bir daha tanrı-kral görevini yahweh'den almak istemedi. yahweh, baş şeytan lucifere itimat ediyordu. çünkü en yakın dostu o'ydu. dünyanın yönetimini ele alacak kişi için onun görüşünü aldı. lucifer, o sıralar lilith'den habersiz gizliden gizliye yakınlaştığı metresi olan adramelech'in (ins. Lemech'in) kızı naamah'ı önerdi ve insanoğlunun başına dişil bir tanrı olan naamah getirildi. dünya var olduktan sonra uzun süreler geçti. ve bakıldı ki naamah üzerine düşen bu kutsal görevi sürekli aksatıyor, insanlar arasında bozgunculuk, adaletsizlik, savaş kan ölüm keder almış başını gidiyordu. naamah'ın bu tutumundan dolayı yahweh ile lucifer'in arası açılmış ve lucifer, kibrinden dolayı yahweh'i tamamen terk etmişti. baal, lucifer ile yahweh'in dünyada olup biten bu acı tabloya kayıtsız kalışına daha fazla dayanamadı ve bir insan kılığına girerek yeryüzüne indi. unutkan metres naamah'ın kontrolündeki başıboş insanları çekidüzene sokmak ve yahweh (allah) için yaşamaları gerektiğini dikte etmek adına gece gündüz çalıştı. ömrünün son anında lucifer tarafından kandırılan musa ümmeti yahudilerce çarmıha gerildiği esnada yahweh'in kendisini göğe çekmesiyle hazreti isa yani baal fiziksel olarak ölmekten kurtuldu. ve yahweh o gün lucifer'e, yoldan çıkardığı insanları kurtarmak adına baal'i bir gün yeryüzüne tekrar göndereceğine söz verdi.
Yahweh, bundan sonra artık kendilerine mutlak itaat etmeleri konusunda her birinden söz almak adına lucifer ve naamah dışında emrindeki 9 büyük şeytanı yanına çağırdı. Çünkü kendisi ile Lucifer arasında büyük bir kutuplaşma olmuştu ve onların bir seçim yapmasını istiyordu. Baal cepteydi zaten. Ancak lilith kendisine sıra geldiğinde tanrı yahweh'i, zamanında kendisine bahşedilmesi gerektiğini düşündüğü görevi naamah'a vermesinden dolayı reddetti ve kovuldu. Lucifer'in yanına da bir daha dönmedi..
Yahweh'in lilith'e biçtiği kliffotik yaşam döngüsündeki rol, onu aşağılar niteliktedir. Nitekim varlık akışının yönü dünya'dan mars'a yani naamah'tan asmodeus'a doğru seyredeceği için lilith pas geçilmiş olacak ve samanyolu galaksisinin yıkımına değin Lilith ("yaşam ve ölümün" lucifer'in ikamet ettiği plüton'a gelene kadar) ay'da yalnız başına takılmaya mahkum olacaktır. Hem de ölümüne nefret ettiği naamah'ın saltanatında bir parça, bir iz olarak.
Bu kıssalar hep liber azerate'den. Yahudi mistisizmi biraz daha farklı. Zohar mesela, kabil habil'i öldürüp havva ile adem 130 sene ayrı kalınca lilith ve naamah'ın birbirlerinden habersizmiş gibi davranarak bir kaç defa adem'in yanına bir insan formunda yeryüzüne inerek adem ile cinsel ilişkiye girdiğini ve çocuklarını taşıdığını; dünya üzerinde bir şekilde soylarını devam ettirdiklerini ve bir rekabet halinde olduklarını anlatmaktadır.
Efe aydal'ın ironi dolu videolarında sıklıkla geçen cümlelerden sadece biri.
ingilizce versiyonu angel's egg olan 1 saat 15 dakika uzunluğundaki 1985 yapımı anime film.
kasvetli, tamamen terk edilmiş bir şehirde, elindeki yumurtayı korumaya çalışan küçük bir kız çocuğunun hikayesidir film. kızımız, boğuk, karanlık ara sokaklarda dolaşırken karşısına bir asker çıkar ve hayatı bir şekilde değişir.
anime işi çok geniş bir dünya, filmlerdeki hayal gücü olayı, teknoloji sayesinde çok uç boyutlara ulaşmış olsa da, tarih olarak bu kadar eski bir animasyonda psikolojinin, ambiyansın bu kadar karanlık olması göze hoş geliyor.
konu itibarı ile sıkıcı gelebilir, animasyon olayından da hoşlanmıyor olabilirsiniz fakat, kafanız boş ve rahat olduğunda, hayatı, yaşamın kendisini sorgulatan bir şeyler izlemek isterseniz, ufak bir araştırma ile mutlaka bulabilirsiniz.
kasvetli, tamamen terk edilmiş bir şehirde, elindeki yumurtayı korumaya çalışan küçük bir kız çocuğunun hikayesidir film. kızımız, boğuk, karanlık ara sokaklarda dolaşırken karşısına bir asker çıkar ve hayatı bir şekilde değişir.
anime işi çok geniş bir dünya, filmlerdeki hayal gücü olayı, teknoloji sayesinde çok uç boyutlara ulaşmış olsa da, tarih olarak bu kadar eski bir animasyonda psikolojinin, ambiyansın bu kadar karanlık olması göze hoş geliyor.
konu itibarı ile sıkıcı gelebilir, animasyon olayından da hoşlanmıyor olabilirsiniz fakat, kafanız boş ve rahat olduğunda, hayatı, yaşamın kendisini sorgulatan bir şeyler izlemek isterseniz, ufak bir araştırma ile mutlaka bulabilirsiniz.
Bilinen tanımının dışında; uzun süreli uyku yoksunluğu sonrası gerçekleşmesi neticesinde biyolojik saatine aykırı olarak ayağa kalkmak zorunda kalan insanı mental açıdan daha çok yoran/yıpratan eylemdir. bu etki kısa süreli, ancak hayatı sorgulatacak kadar da güçlü bir kasvet, bir boğulma hali.
buruşmuş bir ağız, sulanmış gözler, karıncalanmış eller, boyunda kılıç kesiği sızısı, belde bir ağrı ve zihindeki o müthiş boşluk.
Kafayı suya sokunca geçiyor tabi.
buruşmuş bir ağız, sulanmış gözler, karıncalanmış eller, boyunda kılıç kesiği sızısı, belde bir ağrı ve zihindeki o müthiş boşluk.
Kafayı suya sokunca geçiyor tabi.
Latin amerikadan pis işler. 89 çıkışlı, Sarcofago ekolünden. Zilyon tane compilation ve ep'leri haricinde dört tane birbirinden değerli stüdyo albümleri var. Okültizmden majiden şeytancılıktan dem vurmuşlar. Özellikle wicca ve göetia'da işin piçliğine kaçıp ritlerde uygulanan bedensel işkencelere değinmişler. independent olmasına şaşmamalı zaten, adamların bu işi para için yapmadığı aşikar. Kavruk tenli yanık abilerden kara ölüm metali dinlemek gibisi yok. Kısa süreli de olsa, ufak bir trans hali yaşamanız için sizi fever fever demeye davet ediyorum.
tiyatroda duygu boşalımını ifade eden yunan kökenli kelime. ağırlık olarak trajedilerde, genellikle kötü karakterlerin eylemi gerçekleştirdikten sonra "allahım ben ne yaptım, ne boktan bir insanmışım, allah benim ağzıma sıçsın" şeklindeki serzenişlerinden sonra kendinden utanması ve dark side'dan light side'a geçmesi olayıdır.
aynı isimli alman menşeli bir de black metal grubu vardır. darkthrone etkili, ortodoks black metali benimsemiş, uzun uzun şarkılar yapan, antaeus gibi çiğ, hızlı ve güzel bir grup. Dinlenilesi.
aynı isimli alman menşeli bir de black metal grubu vardır. darkthrone etkili, ortodoks black metali benimsemiş, uzun uzun şarkılar yapan, antaeus gibi çiğ, hızlı ve güzel bir grup. Dinlenilesi.
20 ocak 2017'de amerika'da ve öncesinde geçtiğimiz yıl japonya'da gösterime giren Yu-Gi-Oh! Animesinin son filmi. Dün ilk defa izleme fırsatım oldu. Çok fazla spoiler vermeden bi' iki çift laf da ben edeyim. Konumuz firavun atem'in dönüşü ile ilgili. Dizisini izleyenler iyi bilecektir ki; dünyayı karanlığın efendisi zorc'dan kurtararak kaderinde olan görevi tamamlayan atem'in, ruhunun serbest kalması ve ebediyen huzura kavuşması için milenyum nesnelerinin yok edilmesi ve son bir düello ritinin gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Yugi, ishizu ishtar'ın rehberliğinde aknamkanon'un tapınağına geldi; içinde hapsolan atem'in ruhundan hem zihinsel ve hem de fiziksel olarak ayrıldı ve onu düelloda yenerek sonsuza dek ait olduğu yere, geçmişteki firavun olduğu döneme geri gönderdi.
Dizi bu şekilde noktalanmıştı. Filme gelecek olursak; Kaiba, yugi'nin atem'i yenmesiyle "oyunların kralı" unvanının ona ait olduğunu kabullenmişti ancak tüm hayatını değiştiren bu düello tutkusunun ve kendisine rakip olabilecek tek kişinin atem olduğu düşüncesinin verdiği hırsla milenyum piramidinin yok edildiği tapınakta kazı çalışmaları başlatır. Çünkü atem'i geri getirmenin tek yolunun milenyum puzzle'ının parçalarının yeniden birleştirilerek yugi'ye geri verilmesinden geçtiğini idrak etmiştir. Hatta kaiba, sırf atem ile yüzyüze geldiğinde, gölge gerçekliğe yakın bir oyun görünümü sunarak onu şaşırtmak için son teknoloji bir duel disk tasarlar. Bu disk ile kendi stüdyosunda atem'in simülasyonuna karşı savaşır ve kazanır. Artık kendisini atem'e karşı hazır hisseder. Mısır'daki kazıyı hızlandırır. Ancak işler, yugi ve arkadaşlarının sınıfına yeni katılan aigami (diva) adındaki bir çocuk tarafından sabote edilmeye çalışmasıyla zorlaşır. Aigami, atem'in milenyum nesnelerinin koruyucusu olan shadi'nin öğrencilerindendir ve birtakım mistik güçlere sahiptir. çocukluk yıllarında bakura'nın babasının mısır'a gelerek (bu esnada bakura, babasını yolculuğunda gizlice takip etmektedir) shadi'ye milenyum halkası karşılığında çanta dolusu para teklif ettiğine, shadi'nin bu teklifi reddettiğine ancak yine de shadi'nin, adamın bu nesneyi almasına izin verişine ve bakura'nın şeytani bir güce sahip oluşuna şahit olur. Aigami bu duruma oldukça imrenir. Shadi'nin izinden ayrılır, hatta arkadaşlarını da ikna eder. Dizide bilindiği üzere Shadi'nin görevi, milenyum nesnelerini kaderlerindeki insanlarla buluşturana dek korumak ve o insan yanına gelince nesneyi ona teslim etmekti. Aigami de bu nesnelerin ve insanların peşine düşer. Özellikle de japonya'da aynı sınıfta okuyan yugi ve bakura'nın.. Böylelikle yeni bir serüven başlar.
Fazla uzatmadan bitireyim. Mai valentine'ın filmde yer almayışı, tea'nın itici derecede seksi tasarlanışı ve atem'in aigami'ye karşı son sahnede oynadığı kartın ne anlama geldiğinin kimse tarafından bilinmemesi dışında her şey muazzamdı. Eski günleri yad etmek maksadıyla gayet soluksuz izlenilesi bir eser olmuş. Kazuki takahashi'ye saygı ve hürmetlerimi sunarım.
Bu arada şunu değinmeden edemeyeceğim. Kaiba'nın atemle yaptığı düello o kadar gerçekçiydi ki; kaiba'nın kazandığını ancak karşılaşmanın bir simülasyon olduğunu anlayınca iki duyguyu da aynı anda yaşadım.
Şaşkınlık ve dumur. Tadı hala damağımda.
Şuradan;
Dizi bu şekilde noktalanmıştı. Filme gelecek olursak; Kaiba, yugi'nin atem'i yenmesiyle "oyunların kralı" unvanının ona ait olduğunu kabullenmişti ancak tüm hayatını değiştiren bu düello tutkusunun ve kendisine rakip olabilecek tek kişinin atem olduğu düşüncesinin verdiği hırsla milenyum piramidinin yok edildiği tapınakta kazı çalışmaları başlatır. Çünkü atem'i geri getirmenin tek yolunun milenyum puzzle'ının parçalarının yeniden birleştirilerek yugi'ye geri verilmesinden geçtiğini idrak etmiştir. Hatta kaiba, sırf atem ile yüzyüze geldiğinde, gölge gerçekliğe yakın bir oyun görünümü sunarak onu şaşırtmak için son teknoloji bir duel disk tasarlar. Bu disk ile kendi stüdyosunda atem'in simülasyonuna karşı savaşır ve kazanır. Artık kendisini atem'e karşı hazır hisseder. Mısır'daki kazıyı hızlandırır. Ancak işler, yugi ve arkadaşlarının sınıfına yeni katılan aigami (diva) adındaki bir çocuk tarafından sabote edilmeye çalışmasıyla zorlaşır. Aigami, atem'in milenyum nesnelerinin koruyucusu olan shadi'nin öğrencilerindendir ve birtakım mistik güçlere sahiptir. çocukluk yıllarında bakura'nın babasının mısır'a gelerek (bu esnada bakura, babasını yolculuğunda gizlice takip etmektedir) shadi'ye milenyum halkası karşılığında çanta dolusu para teklif ettiğine, shadi'nin bu teklifi reddettiğine ancak yine de shadi'nin, adamın bu nesneyi almasına izin verişine ve bakura'nın şeytani bir güce sahip oluşuna şahit olur. Aigami bu duruma oldukça imrenir. Shadi'nin izinden ayrılır, hatta arkadaşlarını da ikna eder. Dizide bilindiği üzere Shadi'nin görevi, milenyum nesnelerini kaderlerindeki insanlarla buluşturana dek korumak ve o insan yanına gelince nesneyi ona teslim etmekti. Aigami de bu nesnelerin ve insanların peşine düşer. Özellikle de japonya'da aynı sınıfta okuyan yugi ve bakura'nın.. Böylelikle yeni bir serüven başlar.
Fazla uzatmadan bitireyim. Mai valentine'ın filmde yer almayışı, tea'nın itici derecede seksi tasarlanışı ve atem'in aigami'ye karşı son sahnede oynadığı kartın ne anlama geldiğinin kimse tarafından bilinmemesi dışında her şey muazzamdı. Eski günleri yad etmek maksadıyla gayet soluksuz izlenilesi bir eser olmuş. Kazuki takahashi'ye saygı ve hürmetlerimi sunarım.
Bu arada şunu değinmeden edemeyeceğim. Kaiba'nın atemle yaptığı düello o kadar gerçekçiydi ki; kaiba'nın kazandığını ancak karşılaşmanın bir simülasyon olduğunu anlayınca iki duyguyu da aynı anda yaşadım.
Şaşkınlık ve dumur. Tadı hala damağımda.
Şuradan;
1995 yılından beri honda moto gp takımının resmi sponsoru, ayrıca ispanya menşeli enerji şirketi. valentino rossi bile honda ile yarıştığı dönemler bir çok başarıya imza attı ve bu başarılarda repsol'ün katkıları oldukça büyüktü. honda, moto gp ve cbr severler için 125 cc, 250 cc ve 600 cc'lik gibi geriye dönük modeller üzerinden hala özel renklerde ve baskılarda repsol logolu motorlar üretmekte.
Olduğundan Mutlu ve güçlü görünmeye çalışan yapmacıklar.
Boğazı yakacak derecede sıcak içilmesi gereken çorbadır.
Eğer yazar olabilirsem adaylıkta bulunacağım seçimler olacaktır. idarecilik ve liderlik ruhumda var.
Oldukça sıcak kanlı olduklarını söylemek gerekir.
mümkünse it gibi köpek gibi olmalıdır. vura kıra yana yıkıla sağa sola böyle. allah kitap demeden, insandır az soluklanalıma fırsat vermeden. içine inim inim boşalırcasına haktan yoldan çıkarcasına böyle..
Öyle olmalıdır yani. Eğer olacaksa.
Öyle olmalıdır yani. Eğer olacaksa.
Tamamen tırtlık.