confessions

valsarith

1. nesil Yazar - İstikrarlı

  1. toplam entry 117
  2. takipçi 10
  3. puan 4212

zengin itiraf

ontolojik sancilarimin merhemi
bazen bir şiiri öylesine okuyup geçiyorum. bir zaman sonra zihnimin diplerinden bir dizesi ya da dize bile olmayan bir ifadesi yüzeye çıkıyor. deli gibi tekrar şiire dönüyorum,” ah ne güzelmişsin sen “ diyorum.
bazen de yaşadığım bir şey okuyup geçtiğim bir dizenin anlamını bana öğretiyor. “böyle demek istemiş meğerse “ diyorum. Demem o ki; "uçarı değilim, kadir bilirim.”

romantizm

khemri
bir grup genç erkek ve kadın, almanya'nın o yaygın, miskin yığınlarına karşı akına çıkıp zafer kazanıyordu. yüzyıllar öncesinin kavimler göçündeki sarışın alman boyları gibi ortaya çıkıyorlardı. maceracı, zaferden emin, geleneklerine ve hayatlarına içtenlikle bağlı, eski çürümüş kültürü, gururlu bir tiksintiyle hiçe sayarak. roma imparatorluğu'nun o ince kültürünün, barbar fatihlerde her şeye rağmen uyandırdığı ürkek saygıyı bu romantikler, besbelli hiç duymuyorlardı. zayıf yanlarını iyiden iyiye bildikleri, meziyetlerinden pek etkilenmedikleri öz atalarına karşıydılar. hayranlıkları çok uzak geçmişeydi, boyların o öz halini en saf şekliyle gördüklerini sandıkları zamana.

genç gezgin muzafferlerin güneşli pırıltısı, o küçük korkusuz grubun üzerinde göz kamaştırırcasına ışımaktadır. ama en çok, kavimler göçünün, yurt edineceklerine inandıkları yaban ellerde erkenden eriyip yok olarak savaşlarının meyvesini arkadan gelenlere miras bırakan en parlak, en zeki boylarına benziyorlar. küçümsedikleri zayıf düşmanları karşısındaki kolay zaferler onları tasasız, çocukça bir gevşemeye soktu, kaynayan kanlarını gereksizce, sırf savaşma ve dövüşme tutkusuyla akıttılar, mülklerine sahip çıkmadılar ve çok yaşamadılar. zaferlerinin şen ihtişamı üzerinde gerçi şöhretten yoksun olmasa da öncelikle başarısız o erken sonun gölgesi vardır ve onları trajikleştirir.

wilhelm schlegel in dediği gibi ;

ben bu hayatı
sonsuz bir çabayla
ölümsüzlüğe yükseltmek isterdim.

kırbaç

monster degree
Ses hızını geçebilen, insan yapımı ilk alet. Çıkardığı ses, kırbacın herhangi bir yere çarpması kaynaklı değil mini bir ses duvarı patlaması.

Kullanıldığı bazı alanlarda işin akustik boyutuyla ilgilenilmiyor tabii. Hihi.

sevgilinin karşı cinsten yakın arkadaşı

monster degree
Bana modernlikte o kadar da çağ atlayamadığımı hatırlatan arkadaştır.

Her duruşun bir geçmişi, yaşanmışlıkları var elbette. Yoksa ben de kektim eskiden. Toplanın anlatıyorum.

Eski erkek arkadaşımın çok yakın bir kadın arkadaşı vardı. Evine girip çıkardı, sürekli görüşür buluşurlardı. 'Arkadaş' olmasından dolayı bu aşırı yakın ilişkilerine ambargo koymayı da kendimde hak görmemiştim o dönemler. Ayrı şehirlerde yaşıyorduk, benim yaşadığım yere gelmek için işlerinden bir türlü zaman bulamadığı için sık sık görüşemiyorduk. Gel zaman git zaman biz ayrıldık. Aradan sadece iki hafta geçtikten sonra sanal mecralardan birinde o ikisinin italya'da çekilmiş fotoğraflarını gördüm. El elelerdi ve fotoğraf açıklamasında 'sonunda doğru aşkı buldukları' yazıyordu. O gün bugündür benim hayatıma giren bir erkeğin yakın bir kadın arkadaşının olmasına imkân yok. Despotluksa despotluk, kendimi korumak için yapamayacağım şey yok. Olamaz işte.

Elbette geçmişe zincirlenmiş olarak yaşanmaz ama kimse benden böyle travmatik bir olay yaşadıktan ve mükemmele yakın olduğunu düşündüğüm bir erkekten böyle bir puştluk gördükten sonra bunu yaşanmamış kabul edip bunun tekrarlanmayacağını varsaymamı bekleyemez.

boğa burcu erkeği

sos
burçttaşımdır. bir boğa burcu erkeği olarak cana yakın olarak bilinirim. en iyi dostların boğa burcu erkekleri olduğu da artık nerdeyse bilimsel bir gerçek halini almıştır. (ben demiyorum bütün galaksi diyor)

jigsaw

monster degree
Türkçe karşılığı 'yapboz' olan ingilizce sözcük.

Aynı zamanda 'saw' film serisinin ana karakteri john kramer'ın lakabı. Hem karakterin oyunlarını zekice kurgulanmış yapbozlar gibi oynamasını ifade ediyor hem de içinde geçen 'saw (testere)'un vahşetini. Yerim!

ontolojik sancilarimin merhemi

ontolojik sancilarimin merhemi
“ her şeyden” ( şeyli olan her şey ayrı yazılır bu 1) şikayet etmeyen yazar. Şikayet ettiği konu yeni yazar arkadaşların çekip gitmesini engellemek ve yazma hevesinde olan mevcut yazarların, heveslerinin kırılmasını önlemek adınadır. Yani tamamen sözlüğün yararını gözetiyor.

Söyleşi ve güzel söz yazarı olup olmadığımı anlamak için profilini 10 sn gezmek yeterlidir. Üstüne çıkabilecek en ufak bilgi kırıntın varsa kahve ısmarlamaktan çekinmeyecektir.


Hoşça kal, güle güle..

aşk var mıdır

ontolojik sancilarimin merhemi
sevdiğim adamın omzuna yaslanıp, örneğin dağlık bir bölgede akşamın dinginliğini, sarılı yeşilli çayırı, ağaçların gölgesini, çitlerin ardında kımıldamadan duran kara somaklı koyunları ve kayalıkların arkasında yiten güneşi görüyorsam ve onun yüzü aracılığıyla değil de şu haliyle, dünyanın içinde sevdiğim adamın da aynı dünyayı gördüğünü, bu özdeşliğin dünyanın parçası olduğunu ve aşkın tam o anda özdeş bir farkın çelişkisi olduğunu biliyorsam, işte o zaman aşk vardır ve daha da var olacağına ilişkin umut verir. bunun nedeni sevgilimle benim o tek özneye, aşkın öznesine katılmamızdır; bu özne o dünyanın yalnızca benim kişisel bakışımı dolduran şey olmaktansa meydana geleceği, doğacağı şekilde, dünyanın açılımını farkımızın prizmasından işler. aşk her zaman dünyanın doğuşuna tanık olma olasılığıdır. kaldı ki bir çocuğun doğuşu da aşkta gerçekleştiyse, bu olasılığın örneklerinden biridir.

ilk görüşte aşk

ontolojik sancilarimin merhemi
herhangi bir karşı cinse ilk görüşte hissedilebilecek Duygu.


İnanmıyorum ilk görüşte aşka ben. Yıldırım aşkı vs.. bana göre yalan. Açıkçası sevgimi de aşkımı da değebilecek insanlara yönlendiriyorum. Düşündüm de Masumiyetimi kaybetmişim galiba. Şu anda duman altı bir odada sigara içiyormuşum gibi hissettim Hayatımda da ağzıma sürmemişimdir ama. Düşünceler bu dünyanın ilişkilerine ait. Dünyanın kurallarıyla anlaşma içindeki, güvenli ilişkiler.. Kopyalar, klonlar.. çünkü böylesi güvenli geliyor. Rahat geliyor. Bir ilişkiyi en sade haliyle hayatımıza adapte edip, hayatımızın diğer alanlarına odaklanmak istiyoruz. Güven önemli. Bilinmeyen alana dokunmak sınırları aşmak karanlık. Evet Düşününce ilk elden ilişkinin güvenliği daha ilgilenilesi duruyor. Bir bebeğin bakımı gibi.

zengin sözlük yazarlarından şiirler

ontolojik sancilarimin merhemi
yıllanmış şarap gibi gece
yorgun bir sarhoşluğun kıyısındayım
Yağmurun susturduğu sokak dinliyor beni
İçim sakın ve Dürüst bir deniz
uzun kalp kırıklıklarında dik durdum ama
Mağrurluğumu solan bir yıldızı gördüğümde kaybettim

hatırladım bana geldiğin günü
unuttuğum yoldan haber getirmek için
O yol ayrımında duruyormuş bavulum
Mor ve alacalı
Hayal neşesinden Güneş renginden
Çiçekli elbiseler giymiştim de
Umut bezeli şarkılar söylemiştim
ellerini çırpıp gülümseyerek izlediğin
ışıltıdan bir çiçekle gelmiştin
Bütün çatılarını camdan yaptığın bir han
Yorgun düştüğüm her an
Gecenin yıldız örtüsünü yeniden hatırlamak için
yürüdüğüm bütün yollar üstünde
kaderimin önünden yürüyüp beni bekledin
ayak izlerimizi silemeyen bir çöl rüzgarı hayat
Çünkü aşkın hükmü altındadır yaşam
Ve ben her gece içindeki cam tavanlı handa
Çırılçıplak misafirim.

zengin sözlük yazarlarının karalama defteri

ontolojik sancilarimin merhemi
dipsiz bir atmosferde süzülen iki kar tanesi.. yalnızlıkları onları giderek daha fazla uzlaşılmaz kılıyor. uzlaşmadan kasıt, bir başka kar tanesiyle bir araya gelip tek bir tane olmak ve rüzgara, tipiye ve en önemlisi de sıcağa karşı biraz daha fazla teşekkür dolu olmak. tek başına bu dipsizlikte savrulup durmak korku ve titremesini, birleşmek kaygısına tercih ediyor gibiyim.. neden?

iz bırakan kitap cümleleri

ontolojik sancilarimin merhemi
''... sevmesini bunlar biliyor. susarak sevmesini. erkek susar, kadın da. "beni seviyor musun?"lar yok. "daha mı az, daha mı çok?"lar yok. maziden ve istikbalden şüpheler yok. emniyet yüzde yüz. fedakârlık bitirmiş. "ben seninim, sen de benim." o kadar. "sözlüyüm" diyorlar. bitti. iki taraf da ölünceye kadar öteki için parçalanmayı göze alıyor. sessiz. aşk mektupları, sitemler, tehditler yok. mutfakta bir tıkırtı iclal, mustafa'nın çorbasını pişiriyor. hep onu düşünüyor. yirmi sene, elli senen hep onu düşünecek. mustafa eşikte görünüyor. sessiz. dil dökmüyor. dil olmayan yerde yalan olur mu? onun bir iclali var. dünya o. mağrur, susuyor. vazife saati. iclal daha çorbayı pişiriyor. ne ciddiyet!
sevmesini bunlar biliyor. bunlar olmasa dünya ne kadar tenha ve hazin olur...


bizim aşklarımız tam sevgi olmadığı için, manilere rastladığı için, taşlara çarpan su gibi kabarıyor, sıçrıyor, dağılıyor, gideceği yere rahat gidemiyor. bütün tereddütlerimiz, şüphelerimiz, korkularımız, itimatsızlıklarımız, küçük görüşlerimiz, kendimize güvenmeyişlerimiz, iç çekişlerimiz, öfkelerimiz, isyanlarımız, hepsi, hepsi, aşkımızın tam olmamasından, yolunu bulamamasından. bizimkisi aşk değil, aşk hastalığı; onlarınkisi aşk hastalığı değil, aşk....''

zengin sözlük yazarlarının karalama defteri

ontolojik sancilarimin merhemi
gece iyice kıstı gözlerini, ışıklar azaldı. martılar gitmişti. hepsi uyumak için havalandı. simsiyah kuzgunlar kapladı her yeri. bir şehrin aşk kokusuyla geldiği halin acıklı hikayesi gibiydi gece. büyük bir aşkın keskinliği ancak tırmalayıp bölebilirdi ışıkları böylesine baştan ayağa.

her yanı hüzne boyanan kadın, dönüp kendine şöyle bir baktı. sonra kafasını duvara yasladı. bir çift göz öylece içine aktı. kesik parmakları eski yaralarından yeniden sızladı. boşluğa söz biriktirmiş, intikamını toplayamamıştı. içi kararmıştı gece gibi. elleri boştaydı. korkmayacak kadar her şeyini kaybetmiş insanların yaşadığı uçları düşündü. sırtındaki boşluğu hissetti. içinde neler olduğunu merak etti.

yaslandığı yerden kalktı. her yanı uyuşmuştu.
ellerimi tuttu, elmayı ısırdı..

zengin sözlük yazarlarının karalama defteri

ontolojik sancilarimin merhemi
rahatlık siniyor üstümüze. ya da boşunalığın duygusu çökmüş. çabalar beyhude görünüyor. ele geçirebileceğimiz hiçbir şey yok. mütemadiyen biçimlendirilmekten bıktık. değiştik tanınmaz olduk. hiçlik döneminden sonra yeryüzünde beliren hayaletlere benzedik. gerçek dışı varoluşun kokuşmuşluğuyla lekelendik. belki, bu derin ve ortak duygular çekti bizi bu birlikteliğe. belli bir zamanda belli bir yerde buluştuk. adı kolay olsun diye! ''insan olmanın dayanılmaz hafifliği'' diyelim mi buna?

8 haziran 2017 cleveland cavaliers golden state warriors maçı

keskin nisanci
2017 nba final serisi üçüncü maçı. saat 04:00'te başlayacak maçı, tv8.5'tan canlı izlemek mümkün.

serinin ilk iki maçını golden state kelimenin tam anlamıyla güle oynaya kazandı. cleveland, rakibini zorlayamadı ve durduramadı. ilk iki maçı golden state kazanırken kendi oyun yapısına sadık kalırken, cleveland, golden state gibi hızlı oynayıp maçı kazanma gibi aptalca bir strateji izledi. golden state karşı tempo yapmaya çalışırsanız, yenilmeye mahkumsunuz.

bu maçta cleveland'tan bir başkaldırı bekliyorum, çünkü bu oyun seriyi 4-0 kadar götürür. seriyi golden state'nin kazanması beklenen bir şey ama final serisinde süpürülmek cleveland'a yakışmaz. kral lebron james yine savaşıyor ama golden state'nin durdurulamaz hücumuna çare bulamadıkları sürece bu hiçbir şeye yaramaz. gerçi bu maçta golden state'nin önce cleveland'ı durdurmaya çalışacağını düşünüyorum.

umarım maçı cleveland kazanır da bu seride fazladan maç izleme şansını yakalarız.