confessions

woman in window

1. nesil Yazar - Çiçeği burnunda

  1. toplam entry 0
  2. takipçi 16
  3. puan 977

lilith

valsarith
Anti kozmik satanizm'de ay tanrıçası ve baş şeytan Lucifer'in ilk aşkıdır. Her zaman kendi bildiğini okuyan, güçlü, zeki, güzel, kendini beğenmiş ve yalnız olmayı seven bir şeytan. Lucifer lilith'i, yahweh tarafından (kendi teklifiyle) Dünya'nın hükümdarı olarak seçilen Naamah isimli bir şeytan ile aldatınca Lilith, kendisini diğer tanrılardan tamamen soyutlar. Aslında bir hususun bilinmesi çok önemli. isterseniz buradan gireyim;

Temple of the black light'ın kurucusu üstad frater nemidial, hazreti isa'nın, insanoğlunun dünya üzerindeki yaşam formundan hatta ve hatta prehistorya döneminden çok daha önce venüs gezegeninin kralı olan baal şeytanının ta kendisi olduğunu söyler. baal, insanlar yokken venüs üzerinde yaşayan iblislerin hükümdarlığını yapıyordu. kliffotik yaşam döngüsü ile venüs dümdüz olup hayat ve varlık hazinesi dünya gezegenine kaydığında şeytan baal bir daha tanrı-kral görevini yahweh'den almak istemedi. yahweh, baş şeytan lucifere itimat ediyordu. çünkü en yakın dostu o'ydu. dünyanın yönetimini ele alacak kişi için onun görüşünü aldı. lucifer, o sıralar lilith'den habersiz gizliden gizliye yakınlaştığı metresi olan adramelech'in (ins. Lemech'in) kızı naamah'ı önerdi ve insanoğlunun başına dişil bir tanrı olan naamah getirildi. dünya var olduktan sonra uzun süreler geçti. ve bakıldı ki naamah üzerine düşen bu kutsal görevi sürekli aksatıyor, insanlar arasında bozgunculuk, adaletsizlik, savaş kan ölüm keder almış başını gidiyordu. naamah'ın bu tutumundan dolayı yahweh ile lucifer'in arası açılmış ve lucifer, kibrinden dolayı yahweh'i tamamen terk etmişti. baal, lucifer ile yahweh'in dünyada olup biten bu acı tabloya kayıtsız kalışına daha fazla dayanamadı ve bir insan kılığına girerek yeryüzüne indi. unutkan metres naamah'ın kontrolündeki başıboş insanları çekidüzene sokmak ve yahweh (allah) için yaşamaları gerektiğini dikte etmek adına gece gündüz çalıştı. ömrünün son anında lucifer tarafından kandırılan musa ümmeti yahudilerce çarmıha gerildiği esnada yahweh'in kendisini göğe çekmesiyle hazreti isa yani baal fiziksel olarak ölmekten kurtuldu. ve yahweh o gün lucifer'e, yoldan çıkardığı insanları kurtarmak adına baal'i bir gün yeryüzüne tekrar göndereceğine söz verdi.

Yahweh, bundan sonra artık kendilerine mutlak itaat etmeleri konusunda her birinden söz almak adına lucifer ve naamah dışında emrindeki 9 büyük şeytanı yanına çağırdı. Çünkü kendisi ile Lucifer arasında büyük bir kutuplaşma olmuştu ve onların bir seçim yapmasını istiyordu. Baal cepteydi zaten. Ancak lilith kendisine sıra geldiğinde tanrı yahweh'i, zamanında kendisine bahşedilmesi gerektiğini düşündüğü görevi naamah'a vermesinden dolayı reddetti ve kovuldu. Lucifer'in yanına da bir daha dönmedi..

Yahweh'in lilith'e biçtiği kliffotik yaşam döngüsündeki rol, onu aşağılar niteliktedir. Nitekim varlık akışının yönü dünya'dan mars'a yani naamah'tan asmodeus'a doğru seyredeceği için lilith pas geçilmiş olacak ve samanyolu galaksisinin yıkımına değin Lilith ("yaşam ve ölümün" lucifer'in ikamet ettiği plüton'a gelene kadar) ay'da yalnız başına takılmaya mahkum olacaktır. Hem de ölümüne nefret ettiği naamah'ın saltanatında bir parça, bir iz olarak.

Bu kıssalar hep liber azerate'den. Yahudi mistisizmi biraz daha farklı. Zohar mesela, kabil habil'i öldürüp havva ile adem 130 sene ayrı kalınca lilith ve naamah'ın birbirlerinden habersizmiş gibi davranarak bir kaç defa adem'in yanına bir insan formunda yeryüzüne inerek adem ile cinsel ilişkiye girdiğini ve çocuklarını taşıdığını; dünya üzerinde bir şekilde soylarını devam ettirdiklerini ve bir rekabet halinde olduklarını anlatmaktadır.

yarı cahil

ihtiras limani
Asıl mesele bildiği konu dışında susabilme ve az bildiğini kabullenme eşiğini aşmaktır ki o da belli bir ufka ulaşınca gerçekleştir. İnsanların çoğu uzmanlık alanları dışında, bazen ilgi alanlarında bile yarı cahildir. Uzmanlar bile kendi alanlarında zaman geçtikçe kendilerini eksik hisseder. Sorun şu ki modern toplum yapısı belirli bir bilgi- kültür - hoşgörü - düzeyini gerekli kılıyor. Sıkıntımız bu seviyenin altındaki yarı cahillerle. Yoksa diğerleri, anlamlı bir sohbete girmediğimiz sürece sırıtmaz.

bir vurgun bu sevda

zeitgeist
deli kadın aysel'in sözlerini yazdığı ve demet sağıroğlu'nun seslendirdiği ağır roman film müziklerinden.

sözleri;

bir vurgun bu sevda
günsüz başlar gecem
uzanırken sana ah
tükendi bu beden

yüreğim bir sürgün
varmaz yolum sana
ölümsüz dünyana ah
ecel ol al beni

nefessiz zordayım zamansız bir mekanda
çıkmaz bir yoldayım, amansız isyanda

ecelim ol benim, koynunda sar beni
aşk ölüm yaz bana, sonsuza al beni


çağatay akman'ın 250 milyon hit alan videosunun silinmesi

blackandwhitememories
ahahahahaha diye gülünesi olay. Neyse bu tanım olmadı.

t: çağatay akman denen kişinin youtube sitesinde bulunan videosunun çeşitli sebeplerden dolayı silinmesidir.

çağataya jumplamışlar.

Bu arada anna rf - jump şarkısını keşfettikten sonra yorumlarda gece gölgenin bir haltını yap şarkısını keşfettim. tabii geçtikten sonra ne oluyoruz falan oldum ama telif almışlardır diye çok da şey etmedim fakat bugün öğrendiğim habere göre telif yüzünden bombalamışlar.

hurt

bitli piyade
Nine inch Nails'in 1994 The Downward Spiral albümünün 14. şarkısı. dinleyince bütün neşenizi bir anda ortamdan çekip alan tehlikeli bir şarkıdır.


ancak bu şarkının orijinalinden çok Johnny Cash'in ölmeden önce yaşlı sesiyle yaptığı cover daha çok dokunur insana.

sözleri
I hurt myself today
To see if I still feel
I focus on the pain
The only thing that's real
The needle tears a hole
The old familiar sting
Try to kill it all away
But I remember everything
What have I become
My sweetest friend
Everyone I know goes away
In the end
And you could have it all
My empire of dirt
I will let you down
I will make you hurt
I wear this crown of thorns
Upon my liar's chair
Full of broken thoughts
I cannot repair
Beneath the stains of time
The feelings disappear
You are someone else
I am still right here
What have I become
My sweetest friend
Everyone I know goes away
In the end
And you could have it all
My empire of dirt
I will let you down
I will make you hurt
If I could start again
A million miles away
I would keep myself
I would find a way

hayattan bir anda soğutan şeyler

blackandwhitememories
Sözlük yazarlarının başına geldiğinde bütün keyfini kaçıracak olaylardır.

Şahsen keyfimi en çok kaçıran hatta sinir bozan davranışlardan biri herhangi bir eser hakkıında (kitap, dizi, film gibi) sonuna dair ya da içeriğine dair önemli bir noktayı spoiler olarak söylemeleri.

Bir diğeriyse duşa ya da banyoya girdiğimde sıcak suyun bir anda kesilmesi ve soğuk suyla yıkanmak zorunda kalmak -ki soğuk olan neredeyse her şeyi itici bulurum.

zaman

ontolojik sancilarimin merhemi
ölçülebilen bir değer değil. gerçek anlamda tek başına var olamıyor. belki var ama algı dışı. 3 boyuta bağlı olmak zorunda, algılayabilmemiz için. çeşitli birimler oluşturuldu, sadece zamanı algılayabilmek için. tekrar ediyorum ölçmek için değil! ilk başta 3 boyutta maddeye bağlı olma zorunluğunu düşündüm. bir maddenin hareketi ya da diğerine dönüşümü. hayır söz konusu enerji değişimi. evrendeki bir enerjinin diğerine dönüşümü algılayabilmemiz için sabit bir enerji konumunu referans alıyoruz. sonuç olarak ortaya çıkan enerji konumu ile arasındaki değişimi algılayabileceğimiz parçalara bölüyoruz. diğer enerji dönüşümlerine referans olarak kabul edebileceğimiz dönüşümün periyodik olması işimizi basitleştiriyor. algının ve ölçümün sürekli ve etkili şekilde oluşması için. takvimleri düşünün tekrarlanan hareketler üzerine. dünyanın güneş üzerindeki hareketi. diğer yandan saatler ile ölçüm yaptığımızı düşünmek de hata. tüm saatler birbirine göre ayarlanıyor zaten. sadece birbirlerinin referansı. tüm algılar içinde güneşin hareketi referans. ondaki tekrarlanan enerji değişimi. enerji olmasaydı. aslında büyük yanılsama içindeyiz. kainatın içindeki enerji dönüşümleri içinde. enerji var edildi. bir noktada enerji değişimi bitecek ve zamanda. bizim ölümümüz bile reaksiyonların durması üzerine değil mi zaten? her yönden enerjinin içindeyiz, sadece onu algılarımız ölçüsünde takip edebiliyoruz. bunun adı da zaman..

dürüst olmak

ontolojik sancilarimin merhemi
bazen kelimelere saplanıp kalıyoruz. içini dolduramadığımız tüm kelimeleri dibine kadar en vicdansız halleri ile kullanıp sonra buna açıklık dürüstlük ve ahlaklı olmak diyoruz. gerçi dilin bu kadar çatallaştığı bir yerde bunlar normal aslında.

insanın hayatında karşılaşacağı zor ve karmaşık sınavlardan biri. isterseniz dürüstlüğü içe ve dışa karşı diye ikiye ayırabiliriz de sonuç değişmeyecektir. neden ve nasıl dürüst olmaz insan? bence bu sorular üzerinden yürüyelim..

çoğumuz hayalimizdeki dünyanın gerçeklerle uzlaşmasını, sadece dokunmasını bile göremeyen insanın olayların uzun akışında kendince kestirme bir çıkış yolu araması. gerek beklentilerin içine işlemiş korkular, gerek geleceğin olasılıklarını kendince garantiye alma isteği. hiç bir şeyi değiştirmez. bir nokta içinde kopup gider insan ve dayanılmaz bir zayıflığın pençesinde bulur kendisini. bu ihtişamlı zafiyeti belirleyen şimdiki zamandır, andır. bir anda yollar ayrılır ve nereye sapacağı konusunda kararını verir insan..

dürüstlüğün tüm temel dayanağı, insanın içinde yaşattığı erdemlerin kökeninden gelen basit düşüncelerdir. ve komiktir ki bu erdemler bireysel çıkarlar söz konusu olduğunda bir kağıt parçası gibi yakılmaya müsaittir. mesele o kağıttan gemiler yapıp hayatın berbat dalgalarına bırakabilmektir. bu küçük gemilerin varacağı limanlar önemli değildir, yolculuğa neden başladıkları büyük sorunun cevabıdır..

keskin bir kalemin zehirli mürekkebini kağıda yazmaya gerek yok, dilin ucundan çıkan dalgalara gizlemek de büyük riyakarlıktır. dürüst olmak insanın içindeki enaniyeti, kibri, egoyu siz ne derseniz deyin, yüceltmek maksadı ile kaynağından çıkmışsa o dürüstlük değildir. sadece dürüstlüğün maskesi giydirilmeye çalışılmış riyadır..

dürüstlük okunun ucundaki keskinlik oku atan eli kanatmalıdır. akan kanın içinde acı ile yıkanan benlik belki saflığı yakalayacaktır.

ilişkilerin önündeki engel

ontolojik sancilarimin merhemi
maalesef son derece içimize kapandığımız ve kendimizi korumaya altına aldığımız için ilişkilerimiz yapay, fiziksel zevkten ibaret. kendimizi derinden derine inceleme şansımız olsaydı bunu yapabilseydik, o zaman freud'un gözüyle değil de kendimizi olduğumuz gibi görürdük. her gün nasıl yalnızlaştığımızı, etrafımızı nasıl bir korku ve direnç duvarıyla çevrelediğimizi fark ederdik. insanoğlu kendini başkalarından ayırmak için çevresine duvarlar örüyor. her gün biraz daha, daha yükseğe çıkarıyor tüm bu setlerini. işte bu ayrışma ilişkinin önünde gerçek bir engel oluşturuyor. ah freud ah! hepsi senin suçun...

spagetti

monster degree
Uzun, ince ve silindirik kesilen bir makarna türü. Hamurunun diğer makarna türlerinden bir farkı yok.

Bu makarna yenecekse evde yenecek. Yalnızken ya da yanında rezil olmaktan çekinmeyeceğiniz birileri varken. Böyle o makarna içe çekilirken ucu yanaklara çarpacak, ağız çevresi yağdan pırıl pırıl parlayacak. Son parçası da ağza girdiğinde o 'pfüp' sesi de duyulacak. Bazı yiyecekler kibarlık ve kasıntılıkla birleşince toksik etki yaratıyorlar.

wherever i may roam

bitli piyade
metallica'nın 1991'de çıkarmış olduğu black album'ün 5. şarkısıdır. özellikle girişiyle dikkati ve yaklaşık 50. saniyede hızlanan ritmiyle de insanı içine çeker. metallica'yı tanımama neden olduğundan şahsım nazarımda ayrı bi' öneme sahiptir.


s&m versiyonunda, orkestranın katkılarıyla daha da bir gaz olmuş, hetfield ın normalden kalın söyleyişiyle şarkı ayrı bi müzikal orgazm olmuş.

sözleri:
...and the road becomes my bride
I have stripped of all but pride
So in her I do confide
And she keeps me satisfied
Gives me all I need

...and with dust in throat I crave
Only knowledge will I save
To the game you stay a slave

Rover, wanderer
Nomad, vagabond
Call me what you will

But I'll take my time anywhere
Free to speak my mind anywhere
And I'll redefine anywhere

Anywhere I roam
Where I lay my head is home

...and the earth becomes my throne
I adapt to the unknown
Under wandering stars I've grown
By myself but not alone
I ask no one

...and my ties are severed clean
The less I have the more I gain
Off the beaten path I reign

Rover, wanderer
Nomad, vagabond
Call me what you will

But I'll take my time anywhere
I'm free to speak my mind anywhere
And I'll never mind anywhere

Anywhere I roam
Where I lay my head is home

But I'll take my time anywhere
I'm free to speak my mind
And I'll take my find anywhere

Anywhere I roam
Where I lay my head is home

But I'll take my time anywhere
I'm free to speak my mind anywhere
And I'll redefine anywhere

Anywhere I roam
Where I lay my head is home

Carved upon my stone
My body lie but still I roam

Wherever I may roam
Wherever I may roam
Wherever I may roam
Wherever I may roam
Wherever I may wander, wander, wander
Wherever I may roam

kadınlar ve erkekler arasındaki farklar

ontolojik sancilarimin merhemi
erkekler duygularını ifade etmek konusunda yapı itibariyle kadınlara göre daha şanslı ya da donanımlılar. Evet duygularını kadınlardan daha iyi ifade ediyorlar. her ne kadar kadınlar ifade ediyor deseler de inandırıcı değil.. sadece gizleyebilirler o ayrı. duyguların iletimi sevgi düzleminde ise erkekler sevmeyi sevilmekten daha çok sevdiği için dışa doğru bir iletimde daha iyiler. kadınlar ise sevilmeyi daha çok sevdikleri için bu iletimi içselleştirmede daha başarılılar. bir de hormonlar açısından şanslılar tek hormon, çift hormona göre duyguları daha az karmaşık hale getirir..


neden şairler erkeklerin arasından çıkar genelde ? ilişkilerde romantizmi dışa dönük şekilde ortaya koyan genelde kadınlar olmuyor. kadınlar romantizmi üzerinde çok güzel taşıyor, erkek ancak bu giysiyi dikebiliyor..

Erkekler, "Seni seviyorum..." cümlesini duymaya kadınlar kadar tutkulu şekilde bağlı değiller. bunu kendi yöntemleri ile ifade etmeye ya da doğrudan söylemeye çok daha tutkunlar.

aynada kendini izlemekten zevk alan yahut telefonun, bilgisayarının arka planına kendi fotosunu koyan erkek sayısı ile kadın sayısı oranları arasında ciddi fark vardır..

şimdi düşünelim sürekli ilgi bekleyen erkekler var mı ? var. bunlar sevme dürtülerini kendine yöneltenler. yanlarından ki kişiden, kendilerini sevme konusunda onlara katılmalarını isterler..

kadınların ilgi isteği ise edilgen bir orijinden çıkar. kadının sevilme isteği, onu kendisini sevmeye yöneltir. ki kendileri sevme konusunda eksik hissettikleri için birinin onları sevmesini isterler..


bir erkeğin bir kadını başlangıçta sevmesi belirgin iken kadınlarda bir erkeği sevmenin süreç halinde ortaya çıkmasının temelinde yatan unsur da semek filinin etken ve edilgen şekilde zuhur etmesinde yatar..

erkek sevmeye yöneliktir. kalbinden çıkan duyguları sunmayı istediği bir ruhu bulduğu zaman sever. kadının ise sevmesi, sevilmeyi istediği kişiye açtığı yol ile gelişir. bir kadın bir erkek tarafından sevilmeyi istiyorsa işte o erkeği gerçekten sevmiştir..

bilmiyorum, çıkarımlarım ne kadar doğru ama gözlemlerim sonucu yaptığım analizlerden çıkan sonuç bu.


duel of the fates

bitli piyade
sanskritçe olarak star wars episode one the phantom menace için yazılmış john williams eseridir.
qui gon jinn ve obi wan kenobi'nin darth maul ile döğüştüğü sahnesinde çalar

bırakın diğer tüm aşmış star wars müzikleri (imperial march bile bu listeye dahil) ustanın yaptığı hiç bir film müziği bu parçanın görkemine, güzelliğine ulaşamaz. sankristçe sözleri anlaşılmasa da haşmetli koral yapısı ve o (bunu demek zorunda kalıyorum) nakış gibi işlenmiş melodileri ise ışın kılıcın yoksa bahçeden bir dal koparmak suretiyle tüm gazla kırmızı gördüğünüz kişiye dalma isteği uyandırmaktadır.

sözleri:
khara matha khara rath amah
khara rath amah yuddha khara
khara syada rath amah dai ya
khara ki la dan ya
niha ki la khara rath amah
syada ki la khara rath amah
khara dan ya khara rath amah
khara dan ya khara rath amah
niha ki la khara rath amah
syada ki la khara rath amah
khara
khara matha khara rath amah
khara dan ya khara rath amah
niha ki la khara rath amah
syada ki la khara rath amah
khara

senin yaptığını çorumlular bile yapmaz

neptune
bu sözün çıkış hikayesini, muhtemelen yukarıda yazar arkadaşımızın açıkladığı şekliyle bilmeyen çoktur. (ki ben de sayesinde öğrendim, teşekkür ediyorum kendisine). yani toplum genelinde kullanımı, başlığı açan yazar arkadaşımızın belirttiği haliyledir ve bu genelde de, anlatılan hikayelerden farklı olarak, "olumsuz" bir benzetme olarak kullanılır.

bu şartlar altında hep merak etmişimdir. bu sözü bir çorum'lunun yüzüne söylediğiniz zaman tepkisi ne olur (sözün çıkış hikayesini bilmediğini varsayarak tabii).

bütün iyi erkeklerin kapılmış olması

neptune
iyilik, kötülük kavramlarını bir tarafa bırakıp, bu söz öbeğindeki "kapılmış olması" ifadesine dikkat çekmek isterim. geçenlerde "erkeği metalaştırmak" başlığında yazdığım gibi, kapitalist sistem yapısı gereği, her şeyi metalaştırabilir ve erkekler de buna dahildir. sanıldığı üzere sadece kadınlar metalaştırılmaz. işte "kapmak" fiilinin kullanımının altında yatan şey de, tam olarak budur. o nedenle ;
(bkz:erkeği metalaştırmak)


cake boss

cihan yandi kanli nigar
Pastacılar kralı. Tlc Ve discovery nin en sevdiğim programı. 2009 dan beri yayında olan programda her türlü pasta kek kurabiye çeşidini ağzınızın suyu aka aka izleyebilirsiniz. Buddy valastro'nun işini nasıl büyüttüğünü ve tüm dünyaya nasıl açıldığını görmeniz mümkündür.

zengin sözlük dertleşecek insan veritabanı

neptune
deneyimlediğim kadarıyla ve ne yazık ki sözlük mesajlaşma bölümü yeterince verimli çalışmamakta şu an. dolayısıyla dertleşme veri tabanını kullanmak isteyen arkadaşlar, en azından sözlük sınırları dahilinde bu arzularını ertelemeleri gerekmektedir diye düşünüyorum.

bu arada, baştan söyliyeyim, ben bu veri tabanına uygun bir dinleyeci değilim. açıkcası dert dinleme konusunda en ufak bir hevesim olmadığı gibi, dertlerini paylaşmak isteyen insanlardan da koşarak kaçabilecek ruh haline sahibim. ha gırgır,şamata geyik derseniz eyvallah, ama dertleriniz için mümkünse mesaj atmayın, nokta net.

zengin sözlük

neptune
başka bir interaktif sözlükte tanıdığım, çok değerli bir dostun nazik daveti ile bugün dahil olduğum sözlük. aynı platformdan, yine çok değerli bazı yazar arkadaşları görmem ile yabancılık hissiyatını hiç yaşamadığımı da ayrıca belirtmek isterim.

zenginliği daim olsun...