olaylar gelişir.
zengin sözlük roman
oysa bir giriş cümlesi çoktan yazılmıştır. roman kendi kendini yazıyordur.
mizah anlayışı akli dengesiyle orantılı olarak düşüşteydi komiserin. oysa o da neydi? kendisine doğru koşarak gelmekte olan 90 metre boyunda bir testis bağırarak ''meı da ki so taaaaa'' diyordu..
gözüyle sağ elini yokladı, bu kötü fikri unuttu sonra.
nerede olduğunu anımsayamadı bir an... kozmos bileti almıştı. gideceği bir yer olmamasına rağmen bindiği kaçıncı otobüstü bu?..
zaten nerede olduğunu anımsayamamıştı bir an.. gideceği bir yer olmamasına rağmen bindiği kaçıncı otobüs olacaktı?.. gür ve sert adımlarla aşti'den ayrıldı,
''oysa yozgat'ın nesi vardı..'' diye düşündü kozmos, sonra bir an ''hiçbir şeyi yok mesele de bu zaten..'' fikri ağır bastı, bileti düzeltti.
kozmos geniş omuzlarını geriye atıp nato karargahı boyunca, emin adımlarla gürlercesine yürümeye koyuldu.. uzaktaki sevgilisini düşünüyordu, tebessümdü yüzündeki..
kozmos geniş omuzlarını geriye atıp nato karargahı boyunca, emin adımlarla gürlercesine yürümeye koyuldu.. uzaktaki sevgilisini düşünüyordu, tebessümdü yüzündeki..
...tam der gibi oluyordu ki, demedi. çevik bir hareketle cebinden çıkarttığı kartta yazan numarayı aradı. aradığı numara aranmayı beklercesine konuşuyordu, kozmos sadece ''hı-hı'' ''evet...'' gibi kısa kısa konuşuyordu. telefonun diğer ucundaki x kişisi, bu günü bekliyordu sanki..
bütün bunlar olup biterken, makar devuşkin vakur biçimde evinden sabahın ilk saatlerinde ayrılıyordu. 8. dereceden bir memurdu. üstünde o gün en şık redingotu ile emin adımlarla eski dostu ivan pavloviçin evine doğru gitmek üzere kalabalığa daldı. çalan iphone x'i idi. Mihail Saakaşvili idi telefonun ucundaki... devuşkin şaşırmış bir biçimde telefonu açtı:
''ooooo, hangi dağda kurt öldü, sen bizi arar mıydın dayıoğlu? hayırdır?'' dedi..
''ooooo, hangi dağda kurt öldü, sen bizi arar mıydın dayıoğlu? hayırdır?'' dedi..
Mihail Saakaşvili, devuşkin'e sadece şunları söyledi:
''taylan'a ulaşman gerek devuşkin, sana çok önemli söyleyecekleri var.''
''taylan'a ulaşman gerek devuşkin, sana çok önemli söyleyecekleri var.''
kozmos hala telefondaydı....o anlarda fiora da yumuşak ana yüreğiyle bağıra bağıra bohemian rapsody'i söylüyordu..
taylan ve fiorabella nın taktikleri ile yorgan mafyasına bir adım daha yaklaşılmıştı. Taylan bir ajan gibi sesini programla değişitirerek bir video yayınladı. yorgan mafyasına askerlerin bulunduğu binayı söyledi. bu yayından 30 dakika sonra yorgan mafyası, söylenen binadaki herkesi kurşuna dizmişti. Lakin bir sorun vardı. Taylan'ın söylediği bina aslında askerlerin değil otomat mafyasının karargahıydı ve bu yayını sadece istanbul bağcılar'da yaşayanlar izleyebilirdi. Taylan böylece hem yorgan mafyasının yerini tespit etti hem de uzun süredir şehirde terör estiren otomat mafyasına büyük bir darbe indirmiş oldu.
gözler,
şşşt! butonunun yanmasını ve "mesajlaşma sorunu düzeltildi" yazısını görmeyi bekliyordu, merakla ve sabırsızca...
şşşt! butonunun yanmasını ve "mesajlaşma sorunu düzeltildi" yazısını görmeyi bekliyordu, merakla ve sabırsızca...
Dumancası ileri seviyede olan lili şifreyi çözmüştü. Akrostiş tarzda yazılmştı bu yazı. Baş harflerini okuyunca 'poloneZköydeyim' yazısı ortaya çıkıyordu. Lili bu mesajı fiorabella'ya ulaştırmalıydı.
Zaman makinesi! Azo içinde varoluşsal problemlerle boğuşurken aklına gelen bu parlak fikri - ya da parlak olduğunu düşündüğü - uygulamaya koymak için kolları sıvamaya başladı. Aslında kendisi bir kolsuzdu ve cs de silverdan yukarı çıkamamıştı. Neyse ki bunun zaman makinesi yapmakla bir ilgisi yoktu. Kendisine suka blyad diyen ruslara inat bunu yapacaktı. Alet cantasini cikardi ve ise koyuldu. Gunlerce evinden cikmadi.neyse ki evde plütonyum vardi da nalbura gitmek zorunda kalmamisti. Her sey cok iyi gidiyordu.
Makine bitmek üzereydi. Son bir eksiği kalmıştı. Bir pense ! Sarisin yarma gibi adamin evine gidip kapiyi caldı. Kızın babası açtı kapıyı. Penisimle işiniz bitti mi diye sordu azo. Kızın babası şaşkın ve sert bir ifadeyle azoya baktı. Yani pensemle dedi. Güzel bir saka olacağını düşünmüştü ama adamın bakışları onu korkutmuştu. Penseyi getirdi adam. Al zaten işime pek yaramadı penisin biraz küçükmüş dedi. Alaycı bir şekilde gülümseyip kapıyı kapattı. Kendi kaşınmıştı. Eve dönüp son ayarlamaları da yaptı. Artık zaman makinesi hazırdı. Planını uygulamaya başlayabilirdi.
Makine bitmek üzereydi. Son bir eksiği kalmıştı. Bir pense ! Sarisin yarma gibi adamin evine gidip kapiyi caldı. Kızın babası açtı kapıyı. Penisimle işiniz bitti mi diye sordu azo. Kızın babası şaşkın ve sert bir ifadeyle azoya baktı. Yani pensemle dedi. Güzel bir saka olacağını düşünmüştü ama adamın bakışları onu korkutmuştu. Penseyi getirdi adam. Al zaten işime pek yaramadı penisin biraz küçükmüş dedi. Alaycı bir şekilde gülümseyip kapıyı kapattı. Kendi kaşınmıştı. Eve dönüp son ayarlamaları da yaptı. Artık zaman makinesi hazırdı. Planını uygulamaya başlayabilirdi.
Muhabere subayı yüzbaşı lili binbaşı fiorabella'ya mesajı ulaştırmıştı.
P aslı bir değirmen
O lgunlaştımı çamdan düşen bitkiler
L akin ağlarım hep dağ başındaki derede
O zaman anlarsın güzelim halimi
N e dedim ki bu kadar alınırsın
E diyelerim yok ki vereyim sana
Z alimsin sen ah zalim
K aderimsin ama dikenli bir gül
Ö yle olsun gene de bin şükür
Y a beni sevki güleyim
D emezmisin bir düşün
E y allahım bu yunuz burada
Y arabbim sen kurtar
İ yi kullarını yolla
M anolya sokak
Fiorabella dudağının sol tarafıyla hafif bir tebessüm ederek ' tahmin ettiğim gibi ' dedi ve telsizine sarıldı. ve bağlı olduğu birimlere polonezköy'e gitme emri verdi. Manolya sokak'ta Asteğmen Taylan 40 kişilik bir birimle koca bir boş fabrika alanını kuşatmıştı. Yorgan mafyasını çökertmek için artık sadece bir adım kalmıştı. fiorabella'nın gönderdiği destek birlikle birlikte taylan'ın yüzündeki belli etmek istemediği endişe; yerini güven duygusuna bırakmıştı.
yüzbaşı lili 45 kişiyle taylan'ın yanında siper aldı. Taylan, alaycı bir tebessümle:
- Sizi binbaşı fiorabella mı yolldı?
Yüzbaşı lili:
- evet.
Taylan: İçeride 250 adam var ve sadece 45 kişi mi yolladı? Beni bu kadar sevdiğini bilmezdim(!)
O anda taylan'ın telsizinde fiorabella'nın sesi belirdi.
- Hayır asteğmenim. Tam olarak bu kadar seviyorum. Daha fazla sevseydim daha çok asker sevk ederdim.
Anlaşılan o ki fiorabella taylan'ın üzerine dinleme cihazı yerleştirmişti. Taylan histerik bir şekilde gülüyordu...
Taylan gülüşünü bir anda kesti. Ortalığa bir ölüm sessizliği hakim oldu. o sırada birliğin keskin nişancısı keskin nişancı üzerine kamuflajını alarak siper aldı. tüm askerler silahlarına sarıldı ve binbaşı fiorabella'nın ateş emrini beklemeye başladı.
P aslı bir değirmen
O lgunlaştımı çamdan düşen bitkiler
L akin ağlarım hep dağ başındaki derede
O zaman anlarsın güzelim halimi
N e dedim ki bu kadar alınırsın
E diyelerim yok ki vereyim sana
Z alimsin sen ah zalim
K aderimsin ama dikenli bir gül
Ö yle olsun gene de bin şükür
Y a beni sevki güleyim
D emezmisin bir düşün
E y allahım bu yunuz burada
Y arabbim sen kurtar
İ yi kullarını yolla
M anolya sokak
Fiorabella dudağının sol tarafıyla hafif bir tebessüm ederek ' tahmin ettiğim gibi ' dedi ve telsizine sarıldı. ve bağlı olduğu birimlere polonezköy'e gitme emri verdi. Manolya sokak'ta Asteğmen Taylan 40 kişilik bir birimle koca bir boş fabrika alanını kuşatmıştı. Yorgan mafyasını çökertmek için artık sadece bir adım kalmıştı. fiorabella'nın gönderdiği destek birlikle birlikte taylan'ın yüzündeki belli etmek istemediği endişe; yerini güven duygusuna bırakmıştı.
yüzbaşı lili 45 kişiyle taylan'ın yanında siper aldı. Taylan, alaycı bir tebessümle:
- Sizi binbaşı fiorabella mı yolldı?
Yüzbaşı lili:
- evet.
Taylan: İçeride 250 adam var ve sadece 45 kişi mi yolladı? Beni bu kadar sevdiğini bilmezdim(!)
O anda taylan'ın telsizinde fiorabella'nın sesi belirdi.
- Hayır asteğmenim. Tam olarak bu kadar seviyorum. Daha fazla sevseydim daha çok asker sevk ederdim.
Anlaşılan o ki fiorabella taylan'ın üzerine dinleme cihazı yerleştirmişti. Taylan histerik bir şekilde gülüyordu...
Taylan gülüşünü bir anda kesti. Ortalığa bir ölüm sessizliği hakim oldu. o sırada birliğin keskin nişancısı keskin nişancı üzerine kamuflajını alarak siper aldı. tüm askerler silahlarına sarıldı ve binbaşı fiorabella'nın ateş emrini beklemeye başladı.
(dr. sos, operasyon sonrası "zorlu fakat başarılı bir operasyon atlattık" diye açıklama yaptı)
Fekat o da ne! Odtü astronomi belki de gastronomi mezunu olan nihat, azo'yu görür görmez bembeyaz olmuştu. korkudan göz bebekleri ceviz kadar olmuş, adeta savunmasız yavru bir kediciğe dönüşmüştü bu sörvayvır kaplanı. Çünkü azo'nun içindeki freddie sevgisi taa aydan bile farkediliyor, onu damalı taytlı, hızlı ve Öfkeli sipir bir kahramana dönüştürüyordu. Gözlerinden çıkan ateş adeta yoda'nın ışın kılıcına, sesindeki öfke yerküreyi yerle bir edebilecek süper sonic bir güce dönüşüyordu nihat'ın salonunda.
Evet, azo nihat'ı, kendisini kaybetmiş bir halde ekstra malzemeli çift dürüm gömerken enselemişti salonunun ortasında. Bu soğan kokulu oda ve dişinde maydanoz kalmış olan bu adam, onu, azo'yu daha da öfkelendirmişti bu haliyle. Artık ne yapması gerektiğini biliyordu.
"Doğruluk mu cesaret mi?" diye sordu nihat denen dürümcüye. "Doğruluk" yanıtını veren niho, başına geleceklerden habersiz ağzında kalan son lokmayı yutmaya çalışırken korku dolu gözleriyle azo'nun ateş saçan gözlerine baktı merhamet dilenircesine. Fekat azo'nun bu numaraları yemeye hiç niyeti yoktu. ancak sorduğu soruya doğru yanıtı verirse onu rahat bırakacaktı. Ve o kilit soruyu sordu karşısında duran çakma dürümcüye.
- Tüm o güzel insanlardan, bilim insanlarından, sanatçılardan, aydınlardan ne istiyorsun? Söyle! Ne istiyorsun!!!
Sona geldiğini anlamıştı nihat ve hayatında ilk kez doğruyu söylemeye karar verdi.
- Kıskanıyorum abi kıskanıyorum, sizin o güzel fikirlerinizi, müziklerinizi, sanatınızı, insanlığınızı, aydınlığınızı ve bu sözlükteki bu kenetlenmiş halinizi kıskanıyorum. Elimde değil, kıskanıyorum!
Şaşkındı azo, karşısında ağlayarak doğruyu söyleyen bu adama merhamet etmekten başka bir seçeneği olmadığını anlamıştı. Çünkü büyük güç büyük sorumluluk gerektirirdi.
Ve bu evi terkederek asıl görevine, yorgan mafyasının peşine düşmek için yola koyulmadan önce nihat'ın gözlerine son kez bakarak şu cümleleri kurdu yaşar usta pardon azo:
- biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?!
dokunma artık ailemize, dokunma sözlüğümüze, yazarlarımıza.
eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben; yaşar usta pardon azo, hiç düşünmeden Uçururum seni, anlıyor musun uçururum!
ve dönüp arkama bakmam bile!"
Ve fonda the show must go on çalarken fiorabella'nın diktiği mor pelerini savurarak gözden uzaklaştı damalı taytın verdiği özgüvenle kahraman azo.
To be continued...
Evet, azo nihat'ı, kendisini kaybetmiş bir halde ekstra malzemeli çift dürüm gömerken enselemişti salonunun ortasında. Bu soğan kokulu oda ve dişinde maydanoz kalmış olan bu adam, onu, azo'yu daha da öfkelendirmişti bu haliyle. Artık ne yapması gerektiğini biliyordu.
"Doğruluk mu cesaret mi?" diye sordu nihat denen dürümcüye. "Doğruluk" yanıtını veren niho, başına geleceklerden habersiz ağzında kalan son lokmayı yutmaya çalışırken korku dolu gözleriyle azo'nun ateş saçan gözlerine baktı merhamet dilenircesine. Fekat azo'nun bu numaraları yemeye hiç niyeti yoktu. ancak sorduğu soruya doğru yanıtı verirse onu rahat bırakacaktı. Ve o kilit soruyu sordu karşısında duran çakma dürümcüye.
- Tüm o güzel insanlardan, bilim insanlarından, sanatçılardan, aydınlardan ne istiyorsun? Söyle! Ne istiyorsun!!!
Sona geldiğini anlamıştı nihat ve hayatında ilk kez doğruyu söylemeye karar verdi.
- Kıskanıyorum abi kıskanıyorum, sizin o güzel fikirlerinizi, müziklerinizi, sanatınızı, insanlığınızı, aydınlığınızı ve bu sözlükteki bu kenetlenmiş halinizi kıskanıyorum. Elimde değil, kıskanıyorum!
Şaşkındı azo, karşısında ağlayarak doğruyu söyleyen bu adama merhamet etmekten başka bir seçeneği olmadığını anlamıştı. Çünkü büyük güç büyük sorumluluk gerektirirdi.
Ve bu evi terkederek asıl görevine, yorgan mafyasının peşine düşmek için yola koyulmadan önce nihat'ın gözlerine son kez bakarak şu cümleleri kurdu yaşar usta pardon azo:
- biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?!
dokunma artık ailemize, dokunma sözlüğümüze, yazarlarımıza.
eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben; yaşar usta pardon azo, hiç düşünmeden Uçururum seni, anlıyor musun uçururum!
ve dönüp arkama bakmam bile!"
Ve fonda the show must go on çalarken fiorabella'nın diktiği mor pelerini savurarak gözden uzaklaştı damalı taytın verdiği özgüvenle kahraman azo.
To be continued...
yüzbaşı lili yeni bir istihbarat almıştı. Otomat mafyası geçen haftalardaki baskının intikamını almak için yorgan mafyasına saldıracaktı. Yorgan mafyası ise gabar dağında azo ve binbaşı fio'nun saldırısı sonucu gabar'dan cudi'ye doğru geri çekilmek zorunda kalmıştı. Asteğmen taylan ise ortalarda yoktu. Telsizlere ve dumanca mesajlara cevap vermiyordu. Nerede olduğu büyük merak konusuydu...
maceranın sonunda gördükleri son şey devasa bir parıltı oldu. farların parıltısından gözlerini ovuşturmaya çalışırken bir tırın kendilerine doğru gelmekte olduğunu fark edemediler. nihayetinde tır çarpması sonucu öldüler.
--son--
--son--