selahattin demirtaş

turuncu gemi
son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, cezaevinde olmasına rağmen, dışarıdaki 3 rakibini de geçmiş siyasi liderdir.
ohalde hiç bir siyasetçinin, ''ne yapalım basına medyaya çıkamıyoruz ki yeterince. o zaman bu halka yapılanlar müstehak. biz de halkın belediyelerinden tırtıkladıklarımızla pahalı viskilerimizi yudumlayalım'' demeye hakkı yoktur.

ilk cumhurbaşkanlığı adaylığında halkın gönlünde, ağaya karşı ''kibar feyzo'' olarak yer etmiş siyasetçidir. son mülakatındaki üslübu da bu tatlı nitelendirmeyle uyumlu olmuş.

''bütün halkımıza, tabanımıza çağrım ve varsa azıcık hatırım, ricam şudur ki, gerekirse bağrınıza taş basın, ama mutlaka sandığa gidip “faşizme hayır” anlamına gelecek oyunuzu kullanın. seçim sonuçları, demokrasi ve barışın gelişmesine fırsat sunabilir. oyunuz bu nedenle çok kıymetlidir. seçimi boykot etmeyi asla düşünmeyin. biz partililerimizden, aday çıkarmadığımız yerlerde chp veya iyi parti'ye severek veya gönülden oy vermelerini beklemiyoruz. bu gerçekçi de değildir. ama bazen bir tek oy, birçok mesaj içerir. işte sizin oyunuz “çok mesajlı bir güce” sahip, stratejik bir oydur.

metropollerde içi rahat olmayıp da kararsız kalan bütün arkadaşlarıma mesajım şudur: bütün sorumluluğu ben şahsen alıyorum, oyunuzu kullanmanız ricamı iletiyorum. buradan şu anlam çıkmasın; “acaba bizim bilmediğimiz gizli şeyler mi var da, bu kadar ısrar ediliyor?” hayır. gizli saklı hiçbir şey yok. açık bir faşizm ve ona karşı açık, yürekli, cesur bir direniş var. faşizmi geriletecek, sınırlayacak, zayıflatacak her imkan bize güç verecektir. komplovari, derin analizlere çok da gerek yok: sandığa gidin ve bu haysiyetsiz politikalara bir ders verin. bunlara ders vermek bile, sandığa gitmek için yeterli bir gerekçedir. bütün halkımıza selamlar, sevgiler ve başarılar. mutlaka kazanacağız!''
turuncu gemi
edebiyatçı, ressam, müzisyen ve hdp lideridir. bianet haber sitesine verdiği mülakattan bazı bölümleri paylaşıyorum;

2015 genel seçimlerinde Muğla mitinginizde, “Ahmet Kaya'yı gizli gizli dinlediğiniz gibi Selahattin Demirtaş'ı da dinlediğinizi biliyoruz” gibi bir pankart vardı. Sizce de, size hem çok kızıp hem de gizlice izliyorlar mı?

Bana kızanların beni izlediklerini sanmıyorum. İzleselerdi kızmazlardı. Kızanlar, beni tam izlemeden önyargı sahibi olanlardır. Onlara saygı duyuyorum. Herkes beni izlemek veya sevmek zorunda değil. Ama oy vermeyi düşünmeyen milyonların izleyip sevdiğini biliyorum. Kimi gizli (platonik :)) kimi açıktan sevip izliyor halen

Avrupa Birliği süreci gibi konular yeniden demokratikleşmeye neden olabilir mi?

Girdiği kabın şeklini almakta zorlanmayan pragmatizim esaslı ve omurgasız bir siyasetin nereye evrileceğini kestirmek zor. Ama herkesin daha ağır baskılara hazırlıklı olmasında yarar var.

Cezaevinde olmasaydınız şu anda politik anlamda nerede olurdunuz?

Kehanette bulunmak gibi bir niyetim yok ama nerede mücadele varsa orada olurdum. Şimdilik zindanlarda mücadele var ve buradayım

Başta kendi çocuklarınız olmak üzere, Türkiyeli çocuklar için nasıl bir ülke hayal ediyorsunuz?

Hayal etmiyorum sadece, bunun için mücadele de ediyorum. Her insanın, doğanın bir parçası olarak eşit, özgür, barış içinde yaşadığı bir yeryüzü için mücadele ediyorum.

turuncu gemi
nazım hikmet bir şiirinde der ki,

''kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben afrikalıyım''

siz de bakmayın selo'nun kürt olduğuna, o da bizim kadar hepimiz kadar türktür. biz türkler de bin yıldır iç içe geçmişliğimizle biraz kürdüzdür.
siz selo'nun bem beyaz bir oğlan olduğuna da bakmayın, hepimizin kadar kara tenlidir.
ve iktidar farkında olmadan ve tabii ki hiç istemeden yepyeni bir mandella efsanesi yetiştirmektedir.
turuncu gemi
selo'nun yargılayıcılarını yargıladığı dava ifadelerinin lezettine alışmıştık. bugün de içeriyle dışarısı arasında bazı farklara değinmiş. çoğu yerde içerisinin dışarıdan daha rahat olduğunu vurgulayarak mizahı tokat yapıp kendisine baş eğdirmeye çalışanların yüzüne çalıyor.

''dışarıda gürül gürül akan hayatın gürültüsünü unutacak kadar uzun değil hapisliğim. 25 yıldan fazla bir süredir içeride yatanların olduğu bir ülkede hapishaneler hakkında ahkâm kesecek kadar da uzun değil. fakat yine de mahpusluğa dair izlenimlerimi yazmak boynumun borcudur sanırım.

bizim tutuklanmamızla elde edilmek istenen sonuçlardan biri de topluma korku salmaktır. herkesi cezaevi ile tehdit ederek sindirmektir. madem öyle, bize düşen de bu amacı boşa çıkarmaktır. zaten korkunun ecele faydası da yoktur. korku iklimini kırarak cesaret mevsimine gireceksek, tutuklanmadan korkarak haksızlığa, hukuksuzluğa boyun eğmek yerine korkuyla alay etmek evladır.

ola ki tutuklanırsanız, elinizde taze bilgiler olsun diye yazıyorum. içeri denilenle dışarı denilen şey arasındaki siyasi farkları yazmaya gerek yok sanırım. daha doğrusu yazmaya değecek kadar fark yok. ben daha çok da günlük yaşama dair farkları yazayım, siz faydalı gördüklerinizi aklınızda tutarsınız artık.

– cezaevine ilk girişte üstünüzü arayıp içeri sokulması yasak olan her şeyinize el koyuyorlar. ama tutuklanmanıza gerekçe gösterilen “düşüncelerinize” el koyamıyorlar, içeri sokabiliyorsunuz. ilginç bir uygulama.

– ziyaretinize gelenler her seferinde sizi eliyle koymuş gibi buluyor. cezaevi kapısında kimse onlara “efendim kendileri bir toplantı için az önce dışarı çıktılar” falan demiyor ya da “kendileri yıllık izindeler, bir notunuz varsa iletelim” diyeniniz de olmuyor. kaçacak yeriniz yok yani.

– dışarıda pek sevilip sayılan biri değilseniz bile üzülmeyin. çünkü burada sabah akşam en az iki defa sayıyorlar zaten, hiç yoktan iyidir. buradan bir mutluluk çıkarmaya bakın

– burada “tüh şarjım bitti” telaşı yok, şarjınız hiç bitmiyor burada. rahat olunuz, gerginliğe gerek yok.

– olaylar biraz büyüdüğünde internetinizi de kesemiyorlar burada. gerçekten hoş bir duygu, biraz özgürlük tadı veriyor.

– navigasyon olmadan bir yere gidemez hale mi geldiniz? sıkmayın canınızı, her yere en az 4 gardiyan bizzat götürüyor sizi.

– “kapı çalıyor galiba, bir bakar mısın?” diyen arkadaşlarınız olacaktır, sakın yemeyin.

– gece bir tıkırtı duyduğunuzda hırsız olmadığından emin olabilirsiniz. cezaevinde hırsız var ama onlar başka odalarda kalıyorlar. zaten küçük hırsız bunlar. büyük olanları içeri atmıyorlar, korkmanıza gerek yok.

– burada hiç kimse “hapse attırırım uleyn seni” diye tehdit edemiyor, değişik bir duygu işte.

– bir mesaj attım 10 dakikadır bana dönmedi diye öfkelenenler! burada bir mektubun gidip cevabının size dönmesi en az bir ay sürüyor, öfke kontrolüne iyi geliyor.

– kantin alışveriş listesine kazma, testere, orak, çekiç gibi şeyler yazmayın, vermiyor zalımlar.

– burada müdür var, müdür yardımcıları var, öğretmenler var, ama karne alıp tatile çıkacakmış gibi bir havaya girmeyin sakın, vermiyorlar, kesin bilgi.

– “ben de licelilerin damadıyım kardeşim” diye övünseniz bile bir işe yaramıyor. suçu hemen kayınpederinizde aramayın, sistem böyle.

– izmirliler burada da çekirdeğe çiğdem diyorlar, o pek değişmiyor galiba.

– burada da “hayat kısa, kuşlar uçuyor”, burada da “ejderha olsan kâr etmiyor geceleri”, burada da “gerçek aşk vazgeçmemektir.”
turuncu gemi
küçücük hücresini evren yapıp faşizme boyun eğmemiş hdp lideridir. demirtaş'ın basına verdiği son demeçle ilgili bazı satır başları şöyledir.

''akp'den ayrılarak parti kuracaklarını söyleyen kesimlerin nasıl bir program ve kadroyla yola çıkacaklarını bilmiyoruz. bunların akp tabanını etkileme gücünün olup olamayacağı da belli değil. ancak ileri demokrasinin adresi olmayacaklarını şimdiden söyleyebiliriz. merkezinde sol hareketlerin olduğu bir demokrasi bloku dışında hiçbir alternatif ne gerçekçi olabilir ne de umut.''

akp iktidarı, kapitalizmin ve neoliberalizmin 20-30 yıl önceki en vahşi halini kendi ülkesinde uyguluyor. almanya, fransa, ingiltere, kanada, japonya gibi ülkeler dahil, çok sayıda kapitalist devlet, kendi ülkelerindeki doğa katliamlarını en aza indirecek tedbirleri alarak risklerin tamamını 3'üncü dünya ülkelerine havale etti.

''siz bugün kanada'da bu kadar acımasızca ağaç kesip böylesine tehlikeli bir şekilde altın arayamazsınız. ama kanadalılar bunu türkiye'de rahatlıkla yapabilirler. bugün artık türkiye'nin bütün doğal güzellikleri utanmazca, insafsızca sermayeye peşkeş çekilmektedir. işin daha hazin ve vahim tarafı ise akp iktidarının bu yolla yabancı sermayeyi ülkeye çekmiş olmayı başarı hikayesi gibi sunmasıdır. neoliberalizmin kesintisiz büyüme ve aşırı tüketime dayalı işleyişi, doğanın tüm kaynaklarını da sermayenin hizmetine sunmaktan çekinmez. mevcut ekonomik kriz derinleştikçe, akp iktidarı daha ağır ekolojik felaketlere yol açacak peşkeşleri sürdürecektir. oysa onurlu bir yaşam için, yeteri kadar gelir için, işsizliğin önlenmesi için kapitalizme mecbur değiliz.''
turuncu gemi
yazık ki henüz tahliyesi kesinleşmemiş halkların demokratik lideridir. tutuklu yargılandığı davadan mahkeme tarafından tahliyesi kesinleşse de hala hükümlü olduğu davadan 8 ay yatarı bulunmaktadır. gerçi mevcut yasalarda hükümlülerin cezalarının son 1 senesini denetimli serbestlik durumunda geçirmeleri hususunda amir hüküm vardır. fakat artık ülkemiz hukukunda içtihat diye bir kavram olmadığı için mahkemeler tarafından kafalarına göre uygulanmaktadır bu hüküm.

avukat arkadaşlara göre şu an sayın demirtaş (selo başkan) devletten 4 ay alacaklıdır. tahliyesi için israrlı başvurular yapılmakta umarım bir supriz olur ve demirtaş o duvarlar arasından çıkar.
turuncu gemi
ahim üzerinden hukuka takla attırılan halkların demokratik lideridir. burjuva hukuk bir kez daha komik durumlara düşmüştür. demirtaş soy adı gibi hala sapa sağlam olduğu yerde durmaktadır.

selo bugün yaptığı açıklamada;

''Yani yargı yok, adalet yok, kanun yok, hakim yok. Sadece bize değil, hiçbirinize yok.''

diyor. bence bir çok şeyin özetidir söylediği. eskiden bu ülkede hukuk sadece kürtler ve solcular için yoktu. şimdi kimse için yok. akp'liler de bizim için var demesin hiç. kendilerinden daha kıdemli bir akp li ile davalık oldukları zaman onlar için de hukuk yok.
turuncu gemi
geçenlerde erdoğan'ın şöyle bir demeci oldu. ''dişime göre muhalefet bulamıyorum.''

tabii ki bulamaz. zira dişine göre muhalefet, anayasa paramparça edilerek verilen cezasını bitirdiği gün, beraat ettiği davadan tutuklanmıştır. demirtaş, tutuklandığı günden beri kimseden hukuk dilenmemiştir. bir kez olsun tahliyesini hiç bir mahkemede talep etmemiştir. suçlu olmadığı için beraat de talep etmemiştir.

sağlık durumu kötü diyorlar. demirtaş kimseden can dilenecek insan da değildir. tutsak alınmış ama teslim olmamışların derdiyle gidecek bu egemenler.

bir de, demirtaş ve arkadaşlarına karşı kurulan komploda yer alan, dişe göre muhalefete de yazıklar olsun.
diyebilirsiniz ki demirtaştan bize ne. fakat artık sadece kürtler, aleviler ve sosyalistler için değil hukuk yok. hiç kimse için yok.
turuncu gemi
bugün kendisini ziyarete giden chp heyetine hiç bir zaman zalimlerden can dilenmeyeceğini haykırmış halkların demokratik lideridir. bu da zalimlere dert olsun.

''selahattin demirtaş'ın sağlık probleminin ciddi olduğunu söyleyen genel başkan yardımcısı veli ağbaba, "demirtaş, 'ölüm çıksa bile ben sağlık nedeniyle bir tahliye talebinde bulunmayacağım" dedi.

gazetecilere açıklama yapan veli ağbaba, demirtaş'ın yaşananlar nedeniyle cezaevi yönetiminin değil adalet bakanlığı'nın ihmali olduğunu düşündüğünü aktardı.

üç milletvekili ile gerçekleşen ziyarette demirtaş, heyete sağlık durumuna ilişkin şunları akradı:

bu konuda adalet bakanlığı'nın bir ihmali olduğunu düşünüyor. sayın selahattin demirtaş böyle bir rahatsızlığı 20 yıldan beri çektiğini söylüyor. kalp rahatsızlığı ve nefes kesilmesinin 20 yılda, 20 kez olduğunu ancak 3 yıldan beri cezaevinde 20'nin üzerinde yaşadığını, yani 20 yılda yaşamış olduğu şeyi 3 yılda daha fazla yaşadığını söylüyor. dolayısıyla cezaevi koşullarının da etkisi olduğunu söylemek mümkün."

quote message: "öncelikle demirtaş'ın moralinin iyi olduğunu gördük. sayın demirtaş geçtiğimiz salı günü sabah doğru bir sağlık sorunu yaşıyor. sabaha doğru nefesi kesilip bayılıyor. birlikte kaldığı abdullah bey (zeydan) tarafından doktora haber verilmesi neticesinde ambulansa götürülüp sağlık kontrolü yapılıyor. burada ise cezaevi yönetimi hastaneye sevk edilmesini istiyor. öncelikle şunu söyleyelim, sayın demirtaş edirne'deki cezaevi yönetimiyle ilgili bir şikayeti yok, onların bir sorumluluğu olmadığını düşünüyor. birkaç gün geçiyor ve bu sefer avukatı aracılığıyla kamuoyuna bilgilendirme yapıyor."
"öncelikle demirtaş'ın moralinin iyi olduğunu gördük. sayın demirtaş geçtiğimiz salı günü sabah doğru bir sağlık sorunu yaşıyor. sabaha doğru nefesi kesilip bayılıyor. birlikte kaldığı abdullah bey (zeydan) tarafından doktora haber verilmesi neticesinde ambulansa götürülüp sağlık kontrolü yapılıyor. burada ise cezaevi yönetimi hastaneye sevk edilmesini istiyor. öncelikle şunu söyleyelim, sayın demirtaş edirne'deki cezaevi yönetimiyle ilgili bir şikayeti yok, onların bir sorumluluğu olmadığını düşünüyor. birkaç gün geçiyor ve bu sefer avukatı aracılığıyla kamuoyuna bilgilendirme yapıyor."

veli ağbaba, demirtaş'ın moralinin iyi olduğunu gördüklerini de söyledi.

ağbaba, selahattin demirtaş'ın, 'ölüm çıksa bile ben sağlık nedeniyle bir tahliye talebinde bulunmayacağım" dediğini de aktardı.''
turuncu gemi
evrensel gazetesine verdiği son mülakatta;

''faşizm son zamanlarını yaşıyor, bırakın da faşist iktidardan beslenen alçaklar sürüsü umutsuz olsun. halkın umutsuz ya da karamsar olması için tek bir neden bile göremiyorum. aksine karşımızda dibe vurmuş, çürümüş, yozlaşmış, halk desteğini daha şimdiden büyük oranda yitirmiş sefil bir iktidar varken korkmanın, karamsarlığın zamanı değil. bu kadar bedeli boş yere mi ödüyoruz?

bu faşizan uygulamalara teslim olunsaydı iktidarlarını yirmi yıl daha sürdürebilirlerdi. ancak milyonlarla birlikte direndik ve faşizmi gerilettik. artık önümüzdeki görev, ilk seçimde faşizmi tuzla buz ederek içinde hdp'nin de olduğu demokratik bir iktidarı iş başına taşımaktır.''

hususunu vurgulamış halkların demokratik lideridir.
turuncu gemi
cezaevinden, gündemi değerlendirmiş, halkların demokratik gülüdür.

''tahliyemi halktan istiyorum: ("tahliye talep etmiyorum" sözünün gerekçesi) bizim "sözde tutukluluk" kararlarımızı hâkimler vermiyor ki onlardan tahliye isteyelim. son kararı veren erdoğan'dır. ben de erdoğan'dan tahliye isteyecek değilim, ben tahliyemi halktan talep ediyorum. günü geldiğinde halk, "tüm siyasi rehinelerin" özgürlüğüne karar verecek. bunun için halk, kendi özgürlüğünün peşinden daha çok koşmalı ve mücadele etmeli. biz de bu mücadelenin bir parçasıyız. zaten demokrasi ve özgürlük ile akp-erdoğan zihniyeti bir arada ve aynı anda var olamaz. biri varsa diğeri yoktur. "bizim rehineliğimiz" ise akp'yi güçlendirmiyor, daha da zayıflatıyor.''

''bir defacik birleşsek sarsariz: hükümetin, yargıyı, parlamentoyu, medyayı, bürokrasiyi, üniversiteleri, iş dünyasını, sosyal yaşamı ve bütün nefes alanlarını teslim almış görüntüsü var. ve öyle bir hava yaratıyorlar ki sanki bin yıl daha böyle devam edecek. bakın, tüm samimiyetimle söylüyorum, akp bitmiş, tükenmiş, çürümüş bir partidir. bağırıp çağırıp, tehdit edip korkutmaya çalışarak bu durumlarının fark edilmesini önlemeye çalışıyorlar sadece. cumhuriyet tarihinin en fazla suça, günaha, vebale bulaşmış siyasi anlayışından korkmayın. bizler 82 milyon yurttaşız. el ele versek, bir defacık birleşsek bile iktidarlarını sarsarız. konuşmaktan, eleştirmekten, protesto etmekten, yazmaktan, örgütlenmekten korkmayın. neyse bedeli ödemekten de çekinmeyin, az kaldı çünkü. özgürlüğün de demokrasinin de şafağındayız. ilk sandıkla tarihe gömülecekler, merak etmeyin. bir arada, barış içinde, özgür ve eşit yaşamı mutlaka sağlayacağız.''