can alıcı şiir dizeleri

ontolojik sancilarimin merhemi
''tuzlu bir göz dönüp baktığında
dünyaya, kırılmış yılan dikenleriyle
bir veba büyüdü içimde. bunca
dalgın söz arasından bir veba ki,
gecenin rahmine düşüyor her şey.
yeniden o sebepsiz simya olmadan
öleyim ki, böyle bütünüyle unutulmaya
gücü yetmesin kimsenin...''

oblomov
...
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil
...
cemal süreya
üvercinka
ontolojik sancilarimin merhemi
''...ama ılık bir nehirdir işte saçların,
ürküsüz boğmak orda bize tebelleş ruhu
ve bulmak o yokluğu senin tanımadığın.

akan düzgünü tadacağım gözkapağından,
verebiliyor mu diye ezik yüreğime
duygusuzluğunu gökyüzünün ve taşların.''
khemri
Dün gece sen uyurken

İsmini fısıldadım

Ve hayvanların korkunç

Öykülerini anlattım


Dün gece sen uyurken

Çiçeklere su verdim

Ve insanların korkunç

Öykülerini anlattım onlara


Dün gece sen uyurken

Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana

İşte bu yüzden sırf bu yüzden

Yeni bir isim verdim sana

Destina

Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede

İşte bu yüzden sırf bu yüzden

Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için

Seni bu denli yıktıkları için

Destina

Yaşamımın gizini vereceğim sana...
pasaj
"iki çay söylemiştik orda, biri açık
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

“hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
hak yeme hell yeah
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta.
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin.
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak tak ayak sesimi aç köpekler işitsin,
Yolumun zafer tâkı gölgeden taş kemerler.
pasaklikontes
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün;
Bu kadar benden uzak,
Bu kadar mavi,
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak
Kımıldamadan durdum...
Nazım hikmet ran
hubel
Attila İlhan'ın " ben sana mecburum" şiirinde geçen şu dizeler yeterince can alıcıdır. Değil midir ?

"
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun "
quares
düşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz
En güzel günlerinde gençliğimizin
Ölümden ötesini aklım almıyor
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
İstesek cenneti kurtarabiliriz
Ben bir ışık için tepmişim rahatımı
Bu güleç yüzlülerin, bu acı türkülerini
Bu yoksul yerleri anlayarak seviyorum
Delicesine anlayarak güzelim
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
kozmos
Sarılıp yatmak mümkün değil, bende senden kalan hayâle.
Halbuki sen orda,
şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin,
gerçekten var.
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki,
dokunamıyorum bile...
(bkz:rubailer)
bouii
reddettim bütün kesinlikleri, kalbim
bu hayale bir daha inansın diye
siyah... değişmiyor
siyah hala bir nehir içimde
ve kalbim anlamıyor
adalet yok, niye?

yıktığım, atladığım, söndürdüğüm
bir yangın yerindeyim
içimde sadece, dediğim gibi
her gidenden biriktirdiğim melekler
kalbimin üstünde bir daha hançer...

birhan keskin
kombiwankenobi
...Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
0 /