kilidini kendi içinde barındıran bir kutuya benziyorsa, tadından yenmez. günce, o denli kapalı bir dille yazılır ki, insan onu saklama ihtiyacı duymaz. zaten ketumluğun kendisi irade dışı bir ifşa değil midir?
günlük tutmak
Güzel alışkanlıktır, kişinin kalemini kuvvetlendirir ayrıca ızun zamandır düzenli olarak yaptığım nadir etkinliklerden biri.
Pek dışa dönük bir günlük değil ama benimkisi. Böyle günlük olaylardan çok o gün hissettiklerimle ilgili. İnsan bi anla alakalı birçok şeyi unutabiliyor, günlüğüne yazsa, bir yerlere kaydetse bile. Ama hissettiğin şeyi asla unutmuyorsun. En güzel tarafınds bu bence günlüğün. O gün yağmur yağmıştı demenin bin türlü yolu var nasıl olsa hislerden geçen
Pek dışa dönük bir günlük değil ama benimkisi. Böyle günlük olaylardan çok o gün hissettiklerimle ilgili. İnsan bi anla alakalı birçok şeyi unutabiliyor, günlüğüne yazsa, bir yerlere kaydetse bile. Ama hissettiğin şeyi asla unutmuyorsun. En güzel tarafınds bu bence günlüğün. O gün yağmur yağmıştı demenin bin türlü yolu var nasıl olsa hislerden geçen
yapılan araştırmalara göre günlük tutmak zekayı geliştiren durumlardan biriymiş, gerçi ben hiç günlük tutmadım ama ben de gÜnlük tutar gibi nerede ne kadar ŞİİR GÖRDÜYSEM ONLARI BİRİKTİRDİM.
Nasıl ki müflis tüccar eski defterleri karıştırır, kalem eden de yaşanılana yaşandıktan saatler sonra duygu verir. Tutucu. Olmuş bitmiş, insan olanı biteni nasıl tutsun ki? Prensip olarak tutucu, kalem tutucu değilim ama eğlencesine olmamış olayı olmuş, olmuş olayı da olmamış gibi yaparım, yani yazarım. Burda mı okudum başka bir yerde mi bilmiyorum; yazarın birine ıssız adaya düşseniz ne alırsınız yanınıza diye sormuşlar. Telefonumu demiş. Ya hu napcan telefonu? İsim listesinden öyküler yazarım demiş. Konu buraya kadar nasıl geldi bilmiyorum ama dediğim gibi, kalem edeni severim ama ben tutmam, tutucu değil dağınık ve serkeş biriyim.
Anılar yazıyla biriktirilir ve çok keyiflidir.
Başkasının anılarını izinsiz okumak ise hırsızlıktır. Yapmayınız.
Başkasının anılarını izinsiz okumak ise hırsızlıktır. Yapmayınız.
ilk okulda günlük tutanlar hep başarılı oldu. biz tutmadık diye böyle olduk kesin.
artık her şey sosyal medya hesaplarımız tarafından kayıt altına alındığı için sanırım, ortadan kalmış olan alışkanlık. gerçi ben sosyal medyadan öncede bir türlü yazmayı, tutmayı beceremediğim ve hatta üşendiğim için bir türlü ısınamadım bu nostalji kokan harekete.
Lise zamanlarından beri yaşadığım çoğu olayı günü gününe yazıp zihnimi boşalttığım ve anılarımın taze kalmasını sağladığım eylem. İnsanın kimseye söyleyemediklerini deftere haykırmak gibisi yok.
bazı arkadaşlarımın orta yaş grubuna girmiş olmasına rağmen hâlâ devam ettiğini bildiğim eylemdir. Fakat ben bir kez bile yapmadım, aslında yazmayı çok severim ama yapmadım. sanırım erken yaşta başlnan bir eylem olunca süregelen bir durum oluyor.
direkt olarak aklıma sıdıka dizisini getirmiştir zaten yazmisiz konu başlığına. özenip biz de sevgili günlük diye başladık karalamaya bi' şeyler lakin her günümüz kes-kopyala-yapistir olduğu için 3. günden sonra ölü taklidi yapardik.
hey nostalji hey...
hey nostalji hey...
2,5 senedir yapıyorum ama gün gün değil 5-6 ayda bir yazıyorum veya bazen özel günleri yazıyorum. günlük olarak başladım anı defterine çevirdim galiba..
Dönüp bakınca ben bunları mı düşündüm, cidden bunlara mı üzüldüm dedirttir. Cümlelerin hiçbir süzgeci olmadığı için en dürüst kaleme sahip yazılar oradadır lakin belli bir disipline sahip değilseniz bir zaman sonra yarıda kalmış güzel bir alışkanlık olarak kalacaktır.
Hiç huyum değildir. Olmadı da. Hayatımda kimseyle paylaşmak istemediğim fakat içimde de tutamadığım bir tek anım oldu. Onu da bir hata edip deftere yazdım.
Günlük tutmam ama yazmayı çok severim. El ile yazmayı... bir başladım mı saatlerce yazabilirim. Harflerin birbiri ardına dizilişi ve anlamlı kelimeler oluşturması, bu anlamlı kelimelerin birleşerek cümlelere dönüşmesi beni hep büyülemiştir.
Neyse ayrıntıya girmeyeceğim. Hayatımda bir kez birilerinin bilmesini istemediğim bir olayı deftere yazma gafletine düştüm. Hem de epeyce kendi usulümde yazıyorum, hani ben ve kağıt arasında sınır barındırmadan, biraz abartarak ve duygularımı meraklı gözlerin göremeyeceği kadar yükseklere çıkararak tanrılara layık bir dille abartıyorum.
Defter sakladığım yerde başka insanlar tarafından bulundu ve okundu. Bu hiç istemediğim bir şeydi. İstemsizce bu dünyaya ait olmasını istemediğim duygu ve düşüncelerimi anlatmakta oldukça yetersiz ve nereye çekersen oraya gider yazılarım gün yüzüne çıktı. O gün bu gündür Yazacak olsam anca roman yazar halka malederim. Yoksa günlük falan... sıkıntılı işler.
Günlük tutmam ama yazmayı çok severim. El ile yazmayı... bir başladım mı saatlerce yazabilirim. Harflerin birbiri ardına dizilişi ve anlamlı kelimeler oluşturması, bu anlamlı kelimelerin birleşerek cümlelere dönüşmesi beni hep büyülemiştir.
Neyse ayrıntıya girmeyeceğim. Hayatımda bir kez birilerinin bilmesini istemediğim bir olayı deftere yazma gafletine düştüm. Hem de epeyce kendi usulümde yazıyorum, hani ben ve kağıt arasında sınır barındırmadan, biraz abartarak ve duygularımı meraklı gözlerin göremeyeceği kadar yükseklere çıkararak tanrılara layık bir dille abartıyorum.
Defter sakladığım yerde başka insanlar tarafından bulundu ve okundu. Bu hiç istemediğim bir şeydi. İstemsizce bu dünyaya ait olmasını istemediğim duygu ve düşüncelerimi anlatmakta oldukça yetersiz ve nereye çekersen oraya gider yazılarım gün yüzüne çıktı. O gün bu gündür Yazacak olsam anca roman yazar halka malederim. Yoksa günlük falan... sıkıntılı işler.