#siyaset

23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı

esdemirei

Bu gün sayesinde temsili olarak Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan çocuğa Kanal 7'den Ümit Gürbüz'ün "Sayın Cumhurbaşkanı. 31 Mart seçimleri bitti ama İstanbul'da henüz tartışmalar bitmedi. İtiraz süreci devam ediyor, biliyorsunuz. Sizce ne olacak, nasıl sonuçlanacak bu İstanbul seçimleri?" sorusu üzerine "Bu konu hakkında bir bilgim yok. Bugünkü tek gündemimiz, 23 Nisan." diyerek ağzını payını vermiştir.

istiklal marşı'nı söylemeyenleri dinleyelim mi

esdemirei
TBMM Genel Kurulu'nun 23 Nisan özel oturumunda kürsüye HDP Eş Başkanı Pervin Buldan'ın çıkması üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın salonu terk etmesi ve çıkışta gazetecilere verdiği açıklamada kullandığı ifade. İfade tam hâliyle şu şekildedir: "İstiklal Marşı'nı söylemeyenleri, Mehmetçiği şehit edenleri, onlarla omuz omuza olanları dinleyelim mi?"

Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: Erdoğan, mecliste kürsüye HDP'li Buldan çıkınca salonu terk etti: İstiklal Marşı'nı söylemeyenleri dinleyelim mi? (23 Nisan 2019) - https://tr.sputniknews.com/turkiye/201904231038850377

misvak dergisi

esdemirei

zenginsozluk.com/foto
18 nisan 2019 ekrem imamoğlu'nun rudaw röportajı olayında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun siyasette aktif olduğu dönemde eski HDP Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş'ın çizgisini beğendiğini dile getirmesi üzerine resmi Instagram hesabı üzerinden 21 Nisan 2019 tarihinde karikatürist m.e.l.a.n.k.o.l.i (https://www.instagram.com/m.e.l.a.n.k.o.l.i/) takma adlı kişinin karikatürini yayınlayan dergi.

Fotoğrafın olduğu paylaşım için: https://www.instagram.com/p/Bwh870EFHe8/

demet akalın

esdemirei
Sabah Gazetesi yazarı Tuba Kalçık'ın "Polislere verdiğiniz moral konserleri, Mehmetçik Vakfı'na yaptığınız bağışlarla da haber oluyorsunuz medyaya..." ifadesi üzerine "Ben de birçok sanatçı arkadaşım gibi devletimizin, polisimizin ve askerimizin arkasında duruyorum. Asker kızıyım ben. Babamı küçük yaşta kaybedince bana onun hakkında anlatılanlardan çok etkilendim. Asker, benim kafamda hep kutsal bir yerdedir. Ülkem için ne gerekirse yaparım. Milliyetçi de bir insanım. Ülkemi çok seviyorum. Türkiye'nin geleceği için karamsar olanlar bazen soruyor bana "İkinci bir planın var mı?" diye. Yok. Ne başka bir ülkenin vatandaşı olmak, ne de yurt dışında ev almak gibi bir planım var. Yurt dışına gidince bir haftadan fazla kalamıyorum, İstanbul'a dönmek istiyorum hemen. Çocuğumu da burada okutacağım. Şimdi özelde ama bulunduğum sitede devlet okulu olsa oraya göndereceğim. Normal bir hayatı olmasını istiyorum. Onunla ilgili yurt dışı planım da yok. Vatanım diyorum her zaman. Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Fransız vekile verdiği cevabı sosyal medyadan da paylaştım. Helal olsun Çavuşoğlu'na, çok güzel konuştu. Ben sanat dünyasında nasıl dobraysam Çavuşoğlu da uluslararası alanda o kadar dobra." ifadelerini kullanan Türk şarkıcı.

Resmi Twitter hesabı (https://twitter.com/DemetAkalin) üzerinden 13 Nisan 2019 tarihinde Mevlüt Çavuşoğlu'nu destekler tweet atmıştı.

Kaynaklar:
1- Sabah Gazetesi: Tuba Kalçık İle Gündeme Dair (22 Nisan 2019) - https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/tuba-kalcik/2019/04/22/her-sabah-ev-kadinlari-gibi-muge-anli-izliyorum

istanbul'da seçimin tekrarı beka meselesidir

esdemirei
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Antalya'nın Manavgat ilçesinde düzenlenen 'İl Başkanları ve Belediye Başkanları Toplantısı'nda yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken kullandığı ifade.

Konuşmalarından öne çıkan ifadeler şu şekildedir:
01- MHP'nin teşkilatları diri ve sağlamdır. Yeni belediye başkanları ile ise göz doldurmaktadır. Gelişmeleri şuurla okuyor, iyimserlikle yorumluyoruz. MHP ve Cumhur İttifakı, 31 Mart'tan büyük bir başarıyla çıkmıştır. İstikrarlı yükselişimiz devam etmiştir. Niyetimiz haizdir. İttifakımızın hamuru temizdir. Cumhur İttifakı kök tutmuş, takdir görmüş, siyasi ve ahlaki olarak teyit edilmiştir.
02- Milletimizin verdiği karara saygı duyarız. Hiç kimse bize demokrasi ahkamı kesmesin. Hiç kimse demokrasi dersi vermeye çalışmasın. Biz göreceğimizi gördük, yaşayacağımızı yaşadık; gerekli neticeleri çıkardık. Milli bekaya, milli ruha, milli şuura ters ve şaşı bakanlar belki sandıktan çıkmışlardır ama milli vicdandan kurtulamamıştır.
03- 31 Mart seçimlerinde özellikle 3 büyükşehirde CHP'nin başını çektiği sorunlu ve şüpheli ittifakın sonuç alması analiz edilmelidir. Kötümserliğe gerek yoktur. Soğukkanlı değerlendirmeler yapmak elzemdir. [gbkz]İstanbul[/gbkz], Ankara, İzmir büyükşehir belediyelerinin CHP yönetimine geçmesi, Cumhur İttifakı'na güvensizlik olarak görülmemelidir. CHP'nin başarısı abartılmamalıdır.
04- 5 Temmuz gecesi hainlerin lehine kadeh kaldıran şahsın Edirne'ye belediye başkanı olmasını sırf sandıktan çıktı diye ahlaken kabul edemeyiz. TKPTunceli Belediye Başkanı olan şahsın 'Dersim' dayatmasına hoşgörü gösteremeyiz.
05- 31 Mart'ta PKK CHP[abkz]Cumhuriyet Halk Partisi" class="abkz" href="/arama/?b=Türkiye Komunist Partisi[/gbkz]'den Tunceli Belediye Başkanı olan şahsın 'Dersim' dayatmasına hoşgörü gösteremeyiz.
05- 31 Mart'ta PKK CHP[abkz]Cumhuriyet Halk Partisi" title="Türkiye Komunist Partisi[/gbkz]'den Tunceli Belediye Başkanı olan şahsın 'Dersim' dayatmasına hoşgörü gösteremeyiz.
05- 31 Mart'ta PKK CHP[abkz]Cumhuriyet Halk Partisi"> lehine çalışmadı mı, FETÖ zilletin yanında durmadı mı? FETÖ'cüler kimi kutladı, PKK'lılar kimin için sevindi? PKK'lı teröristler 4 vatan evladını şehit etmedi mi? Kanırta kanırta kazanmaktan bahseden alçak FETÖ'cüler kimin şakşakçılığına soyundurlar. 'Artık normalleşme zamanı' diyenler, siyasi eskiler CHP'yi siper olarak kullanmadı mı? İBB'ye onca usulsüzlükle seçilen şahsın (Ekrem İmamoğlu) Saraçhane'deki konuşması yetmedi mi?
06- Kanırta kanırta kazanmaktan bahseden, Sayın Binali Yıldırım'ın fotoğrafını paylaşıp bir bardak soğuk su içmesini öneren alçak FETÖ'cüler, kimin şakşakçılığına soyundular? 'Artık normalleşme zamanıdır' diyerek gizemli mesajlar veren, 'Hiddetle yola çıkanlar kaybedecek' sözünü dillendirip Ahmet Yesevi istismarıyla kahinlik yapan siyasi eskiler, içinden çıktıkları partileriyle hesaplaşmak için CHP'yi siper olarak kullanmadılar mı?
07- Yüzde 60'lık blok MHP'nin mücadelesiyle etkisiz hale gelmiştir. PKK ve FETÖ'nün iktidara yuvalanma girişimi sonuçsuz kalmıştı. CHP dünden teşneydi. Büyük tehlike iktidar maskesiyle örtülüyordu. Çok şükür başaramadılar. Başbakanlık tekliflerini milli beka uğruna elimizin tersiyle ittik.
08- Bu gidişle FETÖ kaybettiği mevzileri yeniden kazanacak. Dağlarda kovaladıklarımız belediyelere konuşlanacaktır. İstanbul'daki seçimlere şaibe karıştırılması pis bir senaryonun ilk etabıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanının sürekli mazbata vurgusu yapması üzerine çalışılmış sinsi bir hazırlıktır.
09- Yüksek Seçim Kurulu Türkiye'nin kaderiyle oynayamaz. Üç valiz belgeyi eksiksiz incelemek YSK'nın tarihi görevi. İstanbul'da seçimin tekrarı beka meselesidir. YSK bir şekilde hukuki destek alacak mıdır?
10- YSK herhangi bir şekilde meşru ve hukuki bir destek alacak mıdır? İçişleri ve Adalet bakanlıklarıyla birlikte MİT ve emniyet birimleri lazım gelen bilgileri paylaşıp olağanüstü itiraz sürecinin sağlıklı ve vicdanen isabetli bir netice vermesine katkı sunacaklar mıdır? Varsayalım ki, FETÖ'cüler tespit edildi. Buna rağmen YSK seçim yenileme kararı almazsa, 15 Temmuz'da şehit düşen 251 vatan evladının yüzüne mahkemeyi kübrada nasıl bakılacaktır? 2 bin 193 gazinin hakkını hukukunu kim koruyacaktır? Hatta 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün isim değişikliği gündeme getirilecek midir?
11- İBB'de veri kopyalanmasının durdurulması kararı isabetlidir.
12- İmamoğlu'nun koltuğuna oturur oturmaz veritabanında inceleme yapması, iyi niyetli görülemez. Zannedersiniz her şey bitmiş geriye kala kala veritabanını incelemek kalmış. Bu telaş niye?
13- Patlıcan meraklısı olanların musakkayı küçümsemesi, meselenin bir diğer tarafı. İstanbul'da bir şeyler olmuş, olmaya da devam etmektedir. Bu gelişmeler karşısında 'Türkiye ittifakı'ndan bahsetmek kafamızdaki soru işaretlerini çoğaltmıştır.
14- Bizim ittifakımız vatan ve millet sevgisinde erimiş AK PartiAdalet ve Kalkınma Partisi'li kardeşlerimledir. Milli beka mücadelesinde siyasi görüş ayrılıklarımızı elbette kenara itmeliyiz. Biteviye (sürekli olarak) söylediğimiz de budur. Cumhur İttifakı siyasi kaygı ve gayelerle kurulmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Türkiye ittifakı'yla neyi kastettiğini elbette bilemeyiz. Ancak konunun başta gazeteler ve televizyonlar olmak üzere her zeminde, özellikle 'zillet ittifakı' tarafından istismar edildiğini de görüyor ve çok yakından takip ediyoruz. Bildiğimiz Cumhur İttifakı'dır. İnandığımız milli birlik ve beraberliktir. Amacımız milli bekayı sonsuza kadar yaşatmaktır.

Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: Bahçeli: İstanbul'da seçimin tekrarı beka meselesidir (21 Nisan 2019) - https://sptnkne.ws/mpgt

kemal kılıçdaroğlu'na kaldırım taşı atan kadın

esdemirei

21 nisan 2019 kemal kılıçdaroğlu'na saldırı olayı gerçekleşirken kemal kılıçdaroğlu'nun bulunduğu araca yerden aldığı kaldırım taşlarını atan kadındır. Paylaşımdaki açıklamada belirtildiği gibi polisin kadına müdahalede bulunmaması ve kadının sanki elinin avucu altındaymış gibi kaldırım taşlarını söküp arabaya atması işin garibi.

21 nisan 2019 kemal kılıçdaroğlu'na saldırı

esdemirei

19 Nisan 2019 4 Askerin Şehit Olması olayında şehit düşen P.Söz.Er Yener Kırıkçı'nın Ankara ilinin Çubuk ilçesinde düzenlenen cenaze töreninde cenaze namazından sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Şehitler ölmez vatan bölünmez, kahrolsun PKK" sloganları atan bir grubun yumruk ve tekmeli saldırısına uğraması olayıdır.


Ankara Valiliğinin resmi Twitter hesabında 21 Nisan 2019 tarihinde yayınlanan tweet'e göre olayın sorumluları hakkında yasal işlemlerin başlatıldığı açıklamasında bulunmuş.


Yapılan saldırıya tanık olanlar yapanların o köyden olmadığını, provakasyon yaptıkları açıklamasında bulunmuş.


Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar yapılan saldırıyla ilgili "Mesajlarınızı verdiniz, şimdi sükunetle cenaze evine gidiyoruz" dedi.


Saldırı olayından sonra genel merkeze geçen Kemal Kılıçdaroğlu genel merkezin önünde halka hitap etti.

Söylediklerinin tamamı şu şekildedir:
01- Hiç kimse unutmasın kuruluş ve kurtuluşun partisi CHP'nin genel başkanıyım.
02- Hiç kimse unutmasın kuva-yi milliyecilerin partisi CHP'nin genel başkanıyım.
03- Hiç kimse unutmasın 82 milyonu kucaklayan bir partinin genel başkanıyım.
04-Bana yapılan saldırı, Türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne yapılmış saldırıdır.
05- Daha önce PKK'nin saldırısına uğramıştım, o saldırının benzerine uğradım.
06- Sanıyorlar ki geri adım atacağım, bir milim bile geri adım atmayacağım.
07- Bu ülkenin birliğini ve bütünlüğünü savunuyoruz. Bu ülkenin bir çakıl taşını bile kimseye vermem.
08- Bu ülke için canını feda edecek birisi varsa onun adı Kemal Kılıçdaroğlu'dur.
09- Şehitler bizim onurumuzdur. Hepimizin yüreğinde acı duyulur. Şehitliğin yüce bir mertebe olduğunu hepimiz biliriz. Benim şehit cenazesine gitmemi istemiyorlar. Katılacağım. O şehitler 82 milyonun şehididir.
10- Şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. Şehit ailesi üzüldü. Bunların şehide, namaza, inanca saygısı yoktur. Bunlar Müslüman da değildir. Namaz kıldırmadılar. Siz namazdan, şehitten ne istiyorsunuz.
11- Ben Mehmetçik babasıyım. Şehitler ölmez vatan bölünmez, bu bizim şiarımızdır. Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Sakarya'da, Afrin'de var şehidimiz. Biz şehitler arasında ayrım yapmadık. Şehit 82 milyonun onurudur. Bu ülkenin harcında yüz binlerce şehidin kanı vardır. Siz hangi yüzle şehit cenazesini kıldır mıyorsunuz?
12- Bu olayda beni üzen durum şudur… Saldırıya uğradım diye üzülmedim. Hak hukuk adaleti savunanlar tarihin her döneminde saldırıya uğramıştır. Biz feriştahı da gelse sonuna dek hak hukuk adaleti savunacağız. Beni üzen şehide saygısızlık yapıldı, şehidin doğru düzgün cenaze namazı kılınamadı. Anne, baba, köylü acılı. Dışarıdan gelenlerin tezgahı bu.
13- Ne yaparlarsa yapsınlar bizi yıldıramazlar. Benim için darağaçları kurdular, her türlü tehdit de bulundular. Bir canım var; bu ülkenin bekası, huzuru, kalkınması için, çocukların mutlu olması için bir can gerekiyorsa o canı vermeye hazırım. Hiçbir saldırı bizi yıldıramaz. Bu ülkeyi büyütmek zorundayız. Ne yaparsanız yapın asla vazgeçmeyeceğiz.
14- Birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ülkeye bahar getireceğiz, ülkenin her karışında bahar olacak. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın demokrasi diyoruz, yaşasın Mustafa Kemal Atatürk diyoruz.


Çubuk İlçe Jandarma Komutanlığının yürüttüğü soruşturmaya ve görüntülerde yapılan incelemeye göre 6 saldırganın kimliği belirlendi. Yumruk atan kişi, cenaze töreninin gerçekleştiği Akkuzulu Köyü'nde çiftçilik yapan Osman Sarıgün.

Saldırıyla ilgili T24'ten Gökçer Tahincioğlu'na konuşan CHP Ankara Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Levent Gök şunları söyledi: "İlk andan itibaren bir gariplik vardı. Belli gruplar, kalabalığın içine yerleştirilmiş gibiydi. Bizi tam da o grupların olduğu alana yönlendirdiler. Diğer protokol cenazenin arkasında kaldı. Genel Başkan saldırıya uğrarken, erişemedik. Bize de ayrıca saldırdılar. Bir sokağa girdik, arkamızdan 50-100 kişi kovalıyordu" dedi.

Söylediklerinin tamamı şu şekildedir:
1- "Bu kalabalık yoğun bir kalabalık. Bir aşamada Yıldırım Kaya ile birlikte kendimizi bir tarafta bulduk. O kalabalıkta bize de bütün vekillere de saldırı oldu. Biz kendimizi bulduğumuz bu atmosferde, bir sokağa attık kendimizi. Tesadüfen bir araç bulduk, ona bindik. Çubuk'un dışına çıktık. Mansur Yavaş beyle buluşup, birlikte gelişmeleri takip ettik."
2- "Girdiğimiz andan itibaren yoğun bir tepki vardı. Belli gruplar, alana yerleştirilmiş gruplar. Bu tepki giderek, cenazede dahi arttı. Cenaze namazı kılındı mı kılınmadı mı o bile anlaşılmadı. Arkadakiler göremedi. Şehidin cenazesine saygısız bir tutum oldu. Aile çok üzüldü. Şehidin ailesi zaten olayların başından beri hep kınadı olanları."
3- "Daha sonra bizi tam o saldırgan grupların içine yönlendirdiler. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve devlet görevlileri, arka tarafa gittiler, biz kendimizi orada bulduk. Saldırıya açık hâle geldik. Yumruklar, tekmeler. 200 metre kadar mesafe oluştu genel başkanla, araca da ulaşamıyoruz. Genel Başkana ulaşamayacağımızı gördük. Bir sokağa girdik. 50-100 kişi arkamızdan kovaladı. 2-3 tane jandarma onları gördü, önlerini bir an kesince, oradan geçen bir arabaya bindik."
4- "Çok organize bir iş. Çok net ortaya çıktı. Kalabalıklar, 3-4 ayrı yerde konuşlanmıştı. Bu grupların içine sokulduk. Ankara Emniyet Müdürü, Emniyet Genel Müdürü, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı varken oldu bu saldırı. Hepsi cenazedeydi.”




zenginsozluk.com/foto
Milli Savunma Bakanlığı resmi sitesinde saldırıyla ilgili "Çubuk'ta Şehit Cenaze Namazı ve Taziyesindeki Olaylara İlişkin Açıklama" başlığıyla bir açıklama yayınladı.

Açıklamanın tamamı şu şekildedir:
Terörle mücadele harekatı sırasında şehit olan kahraman ve fedakar silah arkadaşımız Yener Kırıkcı'nın 21 Nisan 2019'da Çubuk ilçesindeki Akkuzulu Cami ve çevresinde cenaze namazı için toplanıldığında kolluk kuvvetlerinin ve bazı vatandaşlarımızın tüm çabalarına rağmen istenmeyen bazı olaylar meydana gelmiştir.

Olayların giderek tırmanış göstermesi üzerine Sayın Kılıçdaroğlu'nun bulunduğu evden çıkarılmasını sağlamak üzere Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar beraberindeki Sayın Milli Eğitim Bakanı ve diğer sivil-asker zevatla birlikte bizzat kalabalığın arasına girerek olayların yatıştırılması için kalabalığa hitap dahil her türlü gayreti göstermiştir.

Çeşitli sloganlar atan kalabalığın sakinleşmesi ve bölgeden ayrılması için çağrıda bulunan Milli Savunma Bakanı Akar, “Değerli arkadaşlarım, şu ana kadar mesajlarınızı verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz. Şimdi anne, babasına taziyelerimizi bildirmek üzere sükunetle şehidimiz Yener'in evine gidiyoruz. Burayı boşaltıyoruz” ifadelerini kullanmasını müteakip Sayın Kılıçdaroğlu'nun bulunduğu eve girmiş ve Sayın Kılıçdaroğlu'nun güvenli bir şekilde bölgeden ayrılmasına yardımcı olmuştur.

Sayın Kılıçdaroğlu ve beraberindekilere yapılan saldırıyı şiddetle kınıyor, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.


zenginsozluk.com/foto
İyi Parti resmi sitesinde saldırıyla ilgili "Aziz Türk Milleti, Türkiye bugün bir kez daha milletimizin huzur ve güvenini hedef alan menfur bir saldırıyla karşı karşıya kalmıştır." başlığıyla bir açıklama yayınladı.

Açıklamanın tamamı şu şekildedir:
Aziz Türk Milleti, Türkiye bugün bir kez daha milletimizin huzur ve güvenini hedef alan menfur bir saldırıyla karşı karşıya kalmıştır.
Milletimizin ortak acısı ve değeri şehidimizin, Ankara Çubuk'taki cenazesinde, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik yapılan menfur saldırı, bir tesadüf değildir.

Bu saldırı, Sayın Kılıçdaroğlu'nun şahsında demokrasimize yapılmıştır. Bu saldırı şehidimizi ve uğruna can verdiği dirlik ve birliğimizi hedef almıştır.

Bu saldırının faillerinin mutlaka bulanacağına inanmak istiyoruz.

Ancak azmettirenlerin kimler olduğunu da biliyoruz.

Bu saldırının azmettiricileri, yerel seçimlerde milletimizi kutuplaştırarak adeta savaş alanına çevirenlerdir.

Bu saldırının azmettiricileri, Millet İttifakına "illet" – "zillet" diyerek halkımızı aşağılayıp, ayrıştıranlardır.

Bu saldırının azmettiricileri, olmayan ittifaklar uydurup, vatansever insanları teröristlikle suçlayan sorumsuzlardır.

İktidar ve ortağı, yalanlarla hedef göstererek, tahrik ve teşvik suçu işlemişlerdir.

Bu nefret dili ülkemiz ve milletimizin geleceği açısından en büyük sorundur.

Ayrıca İçişleri Bakanlığı makamını işgal eden zat'ın yakın bir geçmişte "Valilere verdim" dediği talimat, bu olayla birlikte siyasetin değil, artık yargının konusudur. Çünkü bu zat, bu saldırıda azmettirme suçu işlemiştir.

Şu bilinmelidir ki;

Hiç kimsenin devletin bakanlık makamını azmettirici konumuna düşürmeye hakkı yoktur.

Kişisel beka hesaplarıyla aziz milletimizin evlatlarını birbirine düşürmeyi amaçlayan bu tür tuzaklara karşı daha dikkatli olmamız gerektiğine inanıyoruz.

Demokrasimize, huzurumuza kasteden her girişimin karşısında olacağımızı bir kez daha ilan ediyor, bu provokasyonun hedefi olan aziz milletimize geçmiş olsun diyoruz.


11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül saldırıyla ilgili resmi Twitter hesabı (@cbabdullahgul) üzerinden 21 Nisan 2019 tarihinde tweet attı.

Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: Kılıçdaroğlu'na Ankara'da cenaze töreninde saldırı (21 Nisan 2019) - https://sptnkne.ws/mpkg
2- Sputnik Türkiye: 'Kılıçdaroğlu'na yumruk atanın kimliği belli oldu' (21 Nisan 2019) - https://sptnkne.ws/mpu2
3- Sputnik Türkiye: Kılıçdaroğlu: Saldırı köye dışardan gelenlerin tezgahı (21 Nisan 2019) - https://sptnkne.ws/mppF
4- T24: Levent Gök saldırıyı anlattı: Bizi o grupların içine yönlendirdiler, 50-100 kişi bizi kovaladı, çok organize hareket ettiler (21 Nisan 2019) - https://t24.com.tr/haber/levent-gok-saldiriyi-anlatti-bizi-o-gruplarin-icine-yonlendirdiler-50-100-kisi-bizi-kovaladi-cok-organize-hareket-ettiler,817780
5- Milli Savunma Bakanlığı: "Çubuk'ta Şehit Cenaze Namazı ve Taziyesindeki Olaylara İlişkin Açıklama" (21 Nisan 2019) - https://www.msb.gov.tr/SlaytHaber/2142019-41457
6- İyi Parti: "Aziz Türk Milleti, Türkiye bugün bir kez daha milletimizin huzur ve güvenini hedef alan menfur bir saldırıyla karşı karşıya kalmıştır. (21 Nisan 2019) - https://iyiparti.org.tr/kilicdaroglu-na-yonelik-saldiri

18 nisan 2019 ekrem imamoğlu'nun rudaw röportajı

esdemirei

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 17 Nisan 2019 Ekrem İmamoğlu'na Mazbata Verilmesi olayında mazbatasını aldıktan sonra Kürt medya grubu Rudaw'a verdiği röportajdır.

Röportajda geçen sorular ve cevaplar için:

S: Neden İmamoğlu, İmamoğlu ismi nereden çıktı? Sayın Kılıçdaroğlu sizinle bir görüşmesi olmuştu oradan isminiz duyuldu ve anlaşıldı. CHP saflarında ve İYİ parti ile olan ittifakta o kadar isim varken İmamoğlu ismi ön plana çıktı. Kimisi bu durma “proje” diyor, gerçekten siz proje misiniz? Neden siz?
C: Hiç kimsenin projesi olmadım ama bu ülkeye hizmet projesinin bir parçası olmaya hazırım. Bir kere Genel Başkanımızın belediye başkanlığı tecrübesi olan birini istediğini iyi biliyoruz. Böyle bir tecrübenin çok daha kıymetli bir süreç yaratacağını, yaşayacağını her toplantıda, her ortamda anlatıyordu. Bu yönüyle bize olan inancını da aslında Kadir Topbaş'ın istifası olduğu dönemde Meclisin seçtiğin belediye başkanlığı seçiminde beni aday göstermesi ile aslında bir sinyali vermişti. Bu sinyal bizim için değerliydi. Bence Genel Başkanımız belediye başkanları içerisinde bir tercih yapacaktı. Bu tercihlerinden birisi olarak bizi düşünmüştü ve birincisi olarak da bizi tercih etti. Tabii gerekçelerini de elbet kendileri daha iyi bilir ama ben şahsen öyle bir sürece hazır olduğumu, konsantre olduğumu, motive olduğumu ve özellikle Kadir Topbaş'ın istifasından sonraki dönemde, Beylikdüzü kadar İstanbul'a da penceresini açan ve İstanbul'u analiz eden bir anlayış içinde olduğumu biliyorum. Dolayısıyla sorunuza cevaben; bunun için İmamoğlu tercih edildi diye düşünüyorum.

S: Bu sonuçlarla birlikte siz sadece rakibinizi yenmiş olmuyorsunuz, aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na büyük önem veren Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'a karşı da bir başarı elde etmiş oluyorsunuz. Sizinle birlikte muhalefet adına yeni bir liderlik mi doğuyor? Elde ettiğiniz tecrübe ve başarı sizi ileride Türkiye liderliğine taşıyacak bir işret veriyor mu? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
C: Ben böyle bir hesap yapmam, yada böyle bir hesabın içinde hiç olmadım. Olaya şöyle bakarım; öncelikle siyaset meslek değil. Talip olduğumuz şey Belediye Başkanlığı ve bu bir görev. Sizi millet seçiyor, demokrasiye inanan birisiyim. Beni seçtikleri an itibariyle de seçildiğim göreve konsantre olurum. Nasıl düşünürüm? Nasıl bu işi en iyi yapan biri olurum diye önüme hedef koyarım. En iyisi olabilir miyim? Olabilirim, çok çalışırsam olurum. İdeallerim var benim. İstanbul'da en demokrat başkan olmak, yenilikçi bir belediye başkanı olmak, yeni nesil yerel yönetim anlayışının en iyi örneklerini bu kente sunabilmek. Buradan başka demokratik kavramlar üretebilmek, aidiyet duygusunu yükseltebilmek gibi birçok şey ekleyebilirim. Dolayısıyla böyle bir sürecin başlangıcında hemen kariyer adına, “bu da olur muyum?” diye asla plan yapmam. İnsanı özellikle halka hizmet noktasında yukarıya doğru taşıyan en önemli unsur şudur; kararı siz vermiyorsanız doğru bir yoldasınızdır. Kararı toplum verir. Dolayısıyla bundan sonra siyasetteki kariyerime de elde edeceğim başarılardan sonra toplum karar verecektir. Liderlik zaten “ben liderim” demekle olmuyor. Toplum liderliği benimserse, kabul ederse var oluyor. O bakımdan bu zamanla ortaya çıkabilecek bir şey, şu andan tespit edilip onaylanacak bir şey değil.

S: Şu an bütün Türkiye'nin gündemindesiniz, İstanbul'u aştı. Hakkari'deki vatandaşta İstanbul'u merak ediyor. İmamoğlu ne oldu, mazbatasını aldı mı, verildi mi diye merak ediyor. Bu bir sorumluluk hissi de veriyor mu size?
C: İnanılmaz bir sorumluluk duygusu veriyor! İstanbul gibi bir yerde yöneticiyseniz ve burada herkes varsa ki, bu sadece Türkiye'nin 81 ilinden mütevellit değil, aynı zamanda dünyanın bile farklı yerlerinden insanların hayat kurmaya çalıştığı, hayata tutunmaya çalıştığı bir şehirdir İstanbul, aynı zamanda dünyanın her yerinden insanın ziyaret ettiği bir kent burası, böyle bir kenti yönetmek elbette evrensellik ister. Elbette ki Türkiye'nin her yeriyle bağ kurmanız gerektirir, insanları hissetmenizi gerektirir. Tabii bu deneyim benim için yeni değil. Ben 35 bin nüfuslu bir kenti yönetim. Orada da herkes farklı, orada da Hakkari'yi Van'ı hissediyordum, Rize'yi hissediyordum, Sinop'u, Kastamonu'yu, Çanakkale'yi hissediyordum. İzmir'i Balıkesir'i Antalya'yı hissediyordum. Çünkü herkes vardı ve herkesin İstanbul'la ilgili hayalleri vardı. Aslında bu kent hızla göç alan ve özellikle son 30-40 yılda büyük bir nüfus değişimine sahip olan bir kent. Türkiye'yi anlamadan dünyayı anlamadan böyle bir kenti yönetirim demek büyük bir yanılgı olur. Bu bağlamda kendime çok güveniyorum. Çünkü insanı hisseden bir ruha sahip olduğumu düşünüyorum. En başta hiç ön yargım yok, hiç bir şekilde yok. Yani bu ister yaşam biçimiyle alakalı olsun, en entelektüel bakış açısı olan, sanatla ilgilenen bir insanla da çok hızlı bağ kurabilirim. Ama bir emekçiyle bir lokantada komilik yapan ya da bulaşık yıkayan birisiyle de çok yakın bağ kurabilirim. Akademisyen ile de bağ kurabilirim, pazarcıyla da bağ kurabilirim. Çünkü ben hayatta çeşitlilikle yaşamış biriyim, bunların benim en büyük avantajlarım. Bu bağlamda Türkiye'yi hissederek İstanbul'u yönetmeyi elbette hedefliyorum ve bunu da başaracağım.

S: Seçim kampanyasına başlayacağız zaman, adaylığınız ilan edildikten sonra kampanyanızın ana momenti olarak neyi seçtiniz? Ne eksikti kazanmak için ya da İstanbul'u değiştirmek için?
C: Bana göre İstanbul'un ve Türkiye'nin en büyük sorunu partizanlık. Yani şu anda İstanbul'u yöneten kişiler partisi için çalışıyor. Hata belki partisinin yöneticileri için çalışıyor. Kendisi için çalışıyor. Bence bu anlayış değişmeli. Partiler siyasal süreçte birer hizmet aracıdır. Yönetime geldiğiniz andan itibaren sizi oraya getiren halkı düşünmeli ve onlara hizmet etmelisiniz, aldatmamalısınız. Kazanmak için her yol mubahtır dememelisiniz. İnsanı kazanmanın, insanların rahatını sağlamanın en önemli unsur olmasını sağlamalısınız. Dolayısıyla dayanak olarak en başta bunu seçtim. Partizanlığı yok edeceğim, herkesi kucaklayacağım dedim. Bazı şeyleri söylemek kolay değildir, cesaret ister. Ortada bir Partiniz var, ittifakınız var İYİ Parti, ama ben “İstanbul ittifakının oyuna talibim” dedim ilk gün. Bu tamamen özgün ve kişisel fikrimdi. İstanbul ittifakı içinde herkes vardı. Ben daha iyi bir şehirde yaşamak istiyorum, sosyal çevresi kuvvetli olsun istiyorum, anlayışı ne olursa olsun kentte mutlu olmak istiyorum. Toleransı yüksek bir şehirde olmak istiyorum, herkesin bir birine saygı duyduğu, özgürlüğün ve mutluluğun hâkim olduğu, çocukların iyi eğitim aldığı, herkesin eşitlenebildiği bir kentte yasamak istiyorum ki kentler aslında eşitlik duygusunu besleyen merkezlerdir. Yani insanlar kırsaldan kente göç ederken yaşadıkları en büyük motivasyon duygusu eşitlenme duygusudur. Dolayısıyla bütün bu unsurları ruhunda hisseden kişi işte benim bahsettiğim İstanbul ittifakıdır. Bakmıyorum ki A, B, C, D, partisine. Bu bakımdan bu özgün ruh bence kampanya sürecinin en ana gövdesini oluşturdu. Elbette daha sonra ihtiyaç duyulan alanları belirleyip insanların ihtiyaçlarına daha mikro ölçekte dokunduk ama yola çıkışımızın hattı ve ana çizgisi bu kurgu üzerinden yürüdü diyebilirim.

S: Kampanya süresinde büyük mitingler yapmadınız, genelde vatandaşlarla iç içe oldunuz. Çarşıda pazarda beli bir mesai yaptınız, çok fazla insana dokundunuz ve çok fazlada şikâyet işittiniz, çok fazla dert dinlediniz. Şimdi ben bu sorunları nasıl çözerim diye bir tereddüttünüz var mı?
C: Beylikdüzü tecrübemde bu dönemi yaşayan bir arkadaşım dedi ki bana, “o kadar sıcak ve ilgilisin ki, sana olan bu ilgiyi seçildikten sonra nasıl karşılayacaksın?” ilginç bir tıp adamının psikolojik bir tespitiydi aslında bu. Bir an beni ürkütmedi de değil. Ama ben şunu çözdüm. Çözmemdeki temel duruş şu; çalıştığınız insanlara, ekip arkadaşlarınıza ruhunuzu hissettirir ve onları bu sürece katığınız anda işiniz kolaylaşıyor. İki temel unsur var. Bir, vatandaşın bir işi mi var, çözüm elinizde mi? çözeceksiniz kardeşim. Dönüp acaba çözmeli miyim, sağıma, soluma bakıyım, siyasi talimat alayım yok öyle bir şey. Vatandaşın sorununu çözeceksiniz, isterse maddi bir sorun olsun, ya da küçücük bir dokunuşla çözeceksiniz. Çözemiyor musunuz yani hukuken engeliniz mi var anlatacaksınız. Hiçbir vatandaş “gittim benimle ilgilenmediler” dememeli. Biz bunu kendi alanımızda sahiplenme duygusuyla, memnuniyetle yaşattık. Elbette iletişimin daha hızlı olduğu bir dönemdeyiz. Bunu da demokraside kullanarak insanlarla olan iletişimimizi hızlandırarak daha sempatik ve daha sevimli hâle getirerek çözeceğimize inanıyorum.

S: Seçim sonrası süreç neden bu kadar uzadı? Seçimlerden sonra YSK'nin kazandığınıza dair resmi olmayan bir açıklaması var ama yine de süreç çok uzadı. Bu sürecin kişisel olarak, Ekrem İmamoğlu olarak nasıl bir etki yarattı?
C: Ben şahsen ne kaybedebilirim ki? Kişisel kazanım olarak baktığınızda kazandım ben neticede. Ama ülke kaybediyor, demokrasi adına kayıp oluyor bu. Kimse kimseye malını mülkünü devretmiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi burada yaşayan 16 milyon insanın ortak değeridir. İstanbul'da yaşıyorsanız benim kadar sizin de hakkınız var, bu kadar net. Hiç kimsenin bir birinden üstünlüğü yok. Bir Belediye Başkanı sokağa indiğinde kendisini vatandaşlarıyla eşitliyorsa zaten başarıyı elde edebilir. Dolayısıyla çok net söyleyeyim; bu kadar hak sahibi olduğumuz bir makamın devrini kişiselleştirme, ülkenin bekası hâline getirme ve diğer konuları da işin içine sokarak insanların kin duymasın sağlayan bir takım politikalar üretme, ülkemizin kaybı, bu ülkede yaşayanların kaybı.

S: Hükûmetten sizinle herhangi bir temas oldu mu? Resmi veya gayri resmi de olsa arayan tebrik eden oldu mu?
C: Yok yani çok eski görevleri olan belki insanlar aramıştır ama direkt, bizzat hükûmetten öyle bir telefon almış değilim.

S: Elimizdeki verilere göre İstanbul'da yaklaşık 6 milyon civarında Kürt var. Kürt seçmenlerin büyük bir kısmı size oy verdi gibi görünüyor. Ebetteki yol, köprü ve altyapı hizmetleri herkes için yapılıyor ama Kürtlerin farklı beklentileri var, bu kapsamda size dönük başka sorumluluklar yükleniyor haberiniz var ya da yok bilemiyorum, ne vadediyorsunuz kolektif haklar konusunda, özellikle belediyenin yapabilecekleri konusunda?
C: Öncelikle şunu söyleyeyim İstanbul kentini oluşturan nüfusla ilgili herkesin bir iddiaları var. Ama bu beni ilgilendirmiyor. Beni 16 milyon insan ve bu insanların duyguları ilgilendiriyor. Bunun içerisinde inanç özgürlüğü çok temel bir şey. Yani bir inanç grubunun hâkimiyeti değil, her inanç grubun kendi alanında özgürce inancını yerine getirebilme özgürlüğü çok önemli bir şey. Yaşam özgürlüğü çok önemli. Bu yaşam özgürlüğünden bahsederken ebette ki şehrin kurallarına uyacaksınız, elbetteki şehrin prensiplerine sahip çıkacaksınız ama yaşam alanlarınız da kendinize özgün, haklarıyla yaşamınızı sürdüreceksiniz. Çevre, eğitim vs. bütün bu kavramlar herkes için geçerli. Yani benim Kürt hemşehrilerin çocuğu için ayrı bir gelecek tasarlayacağım veya Türk hemşehrimin çocukları için ayrı, ya da başka bir etnik köken için ayrı bir gelecek tasarlayacağım mümkün değil. Böyle bir anlayışı zaten şehirde yaşatamazsınız. Sosyolojik ihtiyaçları olabilir ki şu bir realite. Özellikle son dönemlerde yakın dönem büyük göçlerin belli bir kısmını Kürt vatandaşlarımızın göçü. Belirli sebeplerden dolayı tabi. Burada çok önemli bir şey var. Kesinlikle intibak meselesi var ve bunu aşmamız lazım. En başta kim burada sıkıntı çekiyor kadınlar ve çocuklar çekiyor. Sıkıntıyı çeken kitlelerle ilgili, intibak sürecini hızlandırıcı, kente uyum sağlayan ve uyum sağlarken kentle birleşebilen örneğin kadınların iş gücüne katılmasını sağlamak gibi. Veya çocuklarının daha iyi eğitim almalarına fırsat tanımak gibi. Yaptığımız araştırmalarda okul öncesi eğitime en az katılan özellikle şehrin varoş diye tabir edilen bölgelerinden olduğunu görüyoruz ki ben İstanbul'da böyle tarif edilen yerler kalsın istemiyorum. Dolayısıyla biz onları da hayat tutundurmalıyız. Bu tür problemleri aşmak benim Kürt hemşehrime de hizmet etmem anlamına geliyor. Kürt hemşehrimin başka ihtiyaçları da vardır. Bana diyorlar ki “biz dilimizi öğrenmek istiyoruz”. Gayet doğal tabi. Kendi ilçemizde bile bu talepte bulunan insanların Belediyenin yapabileceği bir kurstur bir eğitimdir bunda hiçbir sıkıntı yok ki. Bırakın benim Kürt vatandaşlarımı. Nijeryalısı geliyor diyor ki ben şu dili öğrenmek istiyorum. Yine ilçemde yaşadığım bir konu ev ziyaretleri esnasında üç dört kadın grubuna katıldım, oy da aldığımız bir kitle değildi. Dediler ki, “Başkanım Arapça kursuna ihtiyacımız var” dediler. Bilmiyordum Neden diye sordum ilahiyat okuduklarını söylediler. Açık öğretimde ilahiyat olduğunu gerçekten bilmiyordum ama üç yıldır Beylükdüzü'nde Arapça kurslarımız var. Toplumun ihtiyacı olan her unsuru karşılamakla yükümlüsünüz.

S: Belediyenin kültür programlarında Kürtçeyi de görebilecek miyiz?
C: Niye olmasın? Bir kültür programında Kürtçe şarkı söyleyen bir gurubun gelip orada şarkı söylemesine kim mani olabilir? Kürtçe de söyleyebilir, Lazca da, Ermenice de söyleyebilir. Bu şehirde biz dünyanın her bölgesinden insanları getirip onların kültürlerini sahneliyorsak benim vatandaşımın diliyle orada bir kültürel faaliyette bulunmasına neden karşı olalım? Bunları aşmamız lazım. Bu toplum bunları aşarsa inanın en büyük kardeşlik, en büyük birlik orada olur. Benim ana unsurlarım var. Ben vatanımı ve milletimi çok seviyorum, topraklarımı çok seviyorum, her karışını ayrı seviyorum. Ben bu vatanın insanlarına hayranım. Diyarbakır'a, Muş'a, Erzurum'a da hayranım. Rize'ye de Sinop'a da, Kastamonu'ya da hayranım. Her yerin ayrı bir rengi, ayrı bir sıcaklığı var. Biz kısıtlayarak kardeşliği yaratamayız. O kardeşliği yaratmak için insanların özgürlüğü hissetmeleri lazım. Gerçekten ihmal etiğimiz, sıkıntı çektiğimiz taraflar var. Geçmişte yapılan hatalar var. Olabilir, biz hatalarımızla bir aradayız. Biz niye 2019 yılındayız ee o zaman 1700 küsülerde yaşayalım bu mümkün değil. 2019'da yaşıyorsak geçmişten bu güne gelen tecrübelerle bu günün mükemmelini yakalamakla ve geleceğe daha iyi bir Türkiye bırakmakla mükellefiz. Ben bu ülkenin bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmaktayım, ben bu ülkenin bayrağına ve milli birliğine sahip çıkmaktayım. Milli birlikten kastım burada yaşayan insanların halkların birlikteliğinden bahsediyoruz.

S: CHP Kürt sorununun çözümünü programına da aldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak sizin biraz da bu şehri aşan bir konumunuz da bulunuyor. Kürt sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz? Nasıl bakıyorsunuz?
C: Aslında olaya etnik tanım üzerinden “sorun” dediğiniz zaman sanki Kürt vatandaşlarıma haksızlık yapılıyormuş gibi bir hisse kapılıyorum. Aslında olaya “Kürt sorunu” gibi değil de biraz daha insani gözle bakmak gerekiyor. Baktığınızda aslında o zaman etkinleştirirsek işi bazı konular aslında hepimizi ilgilendiriyor. Örneğin bu ülkede gelir adaletsizliği var mı? Evet var. Bu temel sorunlardan bir tanesi, ee bunun Kürt sorunu ile hiç bağlantısı yok kardeşim dediklerinde, sadece Kürt kardeşimin dilini mi konuşacağız, hayır bağlantısı var ekonomik bağlantıları var, eğitimsel bağlantıları var. Dolayısıyla “Kürt sorunu” dediğimiz zaman o bile ayrımcılık başlatıyor. Hâlbuki eşitlenme duygusu yurttaş eşitliğinden bahsetmeliyiz. Diğer türlü başka etnik kavramlar ürettikçe bu vatanı bölmeye başlıyorsunuz. Her etnik kavram başka etnik grupların içerisinde kendine has değerlere kitlenmesine veya orada kendine muhafaza alanı üretmesine neden olur ki bu sefer tepki doğuran başka bir gurubun varlığını sanki tanımlamış olur. Ben buna karşıyım. Ben İstanbul ittifakı, 16 milyon yurtsever insanın ittifakı diyorum. 16 milyon bu şehire bağlı yurttaş diyorum. Bu kavramları bu şehirde canlı tutuğunuz zaman ki benim tabirini kabul etmediğim Kürt sorununu da çözmüş olursunuz, başka sorunları da çözmüş olursunuz. Eşitlenme duygusu çok değerli bir şey. Bu aslında evrensel demokrasinin değerlerini bu şehre ya da bu ülkeye yansıtabilmektir. Uluslararası düzeyde ve başka ülkelerde bunun uygulanmış biçimleri var. Ama işi bu kadar mikro gruplara, etnik kökenlere, hata bazen inanç gruplarına dağıttığınız an sorunu büyütüyorsunuz, çözüm de çıkmıyor oradan.

S: Seçimlerden önce Selahattin Demirtaş'ın bir tweet attığı ve böylece Kürt seçmenin oylarını size konsolide ettiği belirtiliyor. Bunu duyduğunuzda ne hissettiniz? Bir de Türkiye'de açlık grevleri konusu var ve kritik aşamaya ulaşmış durumda. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
C: Ben hukukun üstünlüğüne inanan biriyim. Hukukun yavaş işlediği ya da hukukta çifte standarttın oluştuğu yerde süreçlerin topluma bir fayda getirmeyeceği kanaatindeyim. Ben Sayın Demirtaş'la ilgili süreci birebir irdeledim, araştırdım ve bu konuda fikir sahibiyim dersem sizi de yanıltmış olurum. Ancak suçların netleşmediği ve insanların fikirleri nedeniyle ya da söyledikleri bazı sözlerden dolayı suçlandığında yaşadığı ızdırapları bu ülke geçmişte çokça çekti. Eğer örnek verirsek bunu yaşayanlardan biri de Sayın Cumhurbaşkanı. Dolayısıyla Sayın Demirtaş'ın siyasette aktif olduğu dönemde çizdiği çizgiyi beğenenlerden biriydim. Gerçekten de barışçıl, uzlaşmacı ve evrensel değerleri öne çıkaran dili vardı. Bundan da çok mutluluk duydum. Hatta kendi adıma bunun Türkiye için bir fırsat olabileceğini ve birçok duvarı yıkabileceğini de dile getirdim. Bugün de hâlâ aynı kanaatteyim. O dilin geçerli olduğu bu ülkede çok daha mutlu olabileceğimizi görüyorum. Bu bağlamda böyle siyasi bir çizgisi olan bir insanın benim hakkımda pozitif bir şey söylemesi elbette beni mutlu etmiştir. Tabi bu söylem seçmende ne kadar etkili olur, olmaz bu benim tespit edebileceğim bir şey değil. Ama elbette beni mutlu etmiştir.

S: Türkiye 2003'ten sonra Bağdat ve özellikle Erbil ile yakın ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilere sahip oldu. Fakat bağımsızlık referandumundan sonra Erbil ile bu ilişkiler aksadı. İstanbul'da Erbil merkezli 270 küsur şirket vardı ve bölge ile ticaretin gelişmesine katkıda bulunuyorlardı. Ancak onların da tamamı çekildi. Yeniden Erbil'den buraya bir yatırım olması ve yeniden böyle bir sürecin başlatılması için girişiminiz olacak mı?
C: Türkiye'nin Ortadoğu'da ve doğu Avrupa'da çok önemli bir konuma sahip. Bu anlamda Türkiye'nin vazifeleri var. Mesela demokrasinin beşiği olmalısınız. İyi şehircilik uygulamalarının merkezi olmalısınız. Çevrenizde barışın teminatı ve barışçıl politikaların öncüsü olmalısınız. Dolayısıyla komşularla sürdürülen politikalarda barışçıl olma, ilişkilerin kuvvetlendirilmesi ve ticaretin geliştirilmesinin bu ülkenin çıkarına olduğunu biliyorum. Ülkemiz diğer ülkelere sırt çevirerek gelişemez. Bu anlamda lokomotif güçlerden birisi İstanbul kenti olmalı. Zira İstanbul Türkiye'nin motor gücü konumundadır. Sadece Erbil'de değil, diğer tüm yakın başkentlerde, mesela Suriye'de ilk önce barış olsun isterim. Şam'la ilişkilerin düzelmesini isterim. Barış şu anda Türkiye'nin her tarafına yayılmış milyonlarca insanın vatanına dönmesi anlamına geliyor. Bu bakımdan her şehirle barışçıl bir dil kullanan, ticaret yapan, turizm yapan, ilişki kuran bir dilin elçisi olmaya hazırız.

S: Mülteciler hakkında söylediğiniz bir söz yanlış anlaşıldı...
C: Hayır, yanlış anlaşılmadı, yanlış yazıldı.

S: İstanbul'da çok sayıda Suriyeli mülteci var ve vatanlarına dönmesinden yanayız diye bir söyleminiz var, bu söylerken neyi kastediyorsunuz?
C: Üç aşamalı bir politika bu. Bir dedim ki, biz bu ülkede büyük mağduriyet yaşayan mülteciler olduğunun farkındayız, özellikle kadınlar ve çocuklar. Ben sokak sokak geziyorum. Perişan hâldeki çocuklar ve çocuk yaşta evlilik yapan kızlar var en nihayetinde insan bunlar. Bu trajedilerin bir daha yaşanmaması adına birebir tespit edip yerel politikalar üzerinden hem sosyolojik, hem maddi ve hem de manevi destek sunma konusunda kendimizi sorumlu hissediyoruz. Bu anlamda yerel politikalar geliştireceğiz dedik. İkincisi, Türkiye'nin ulusal politikasına katkı sunan öncü politikalar geliştirme konusunda bir laboratuvar gibi davranan, sesi çıkan bir yönetim olacağız dedik. “Ee ne yapalım Ankara böyle düşünüyor biz de böyle düşünüyoruz” demeyeceğiz. Üç, uluslararası arenada bu sesi dillendiren, gidip konuşan, anlatan bir konumda olacağız. Ben bu konuda aynen şunu dedim; “Ey emperyalist dünya, sadece bu ülkenin toprakları altındaki petrolleri düşüneceğinize ve bunun üzerinden bir çıkar dünyası oluşturacağınıza toprağın üzerindeki barışı hep beraber inşa edelim.” Sadece Türkiye'de değil, Ürdün'de de bir o kadar mülteci var. 6-7 milyon insan dünyaya savrulmuş durumda. Kim vatanında yaşamak istemez ki? Dolayısıyla bu insanların yuvalarına ve vatanlarına dönmelerini sağlamalıyız.

S: Yani bunun altyapısının oluşturulması gerekiyor diyorsunuz...
C: Aynen öyle. Üç politika sıraladım. Mülteci politikasında başlangıç doğru değildi, böyle yönetemezsiniz. Sınırlarınızı açarak bir anda İstanbul'a bir milyon mülteci almanız, bu dünyanın hiçbir ülkesinin kaldırabileceği bir sistem değil. Kaldı ki bu bir mülteci süreci de değildir. Bu aynı anda bir topluluğun başka bir toprağa veya topluluğu taşırılmasıdır. Dünya buna tedbir almazsa yarın öbür gün bu tür toplu yer değiştirmeler her ülkenin kapısını çalabilir. Dolayısıyla bu uluslararası bir sorundur. Ama sorunun çözümünde 16 milyonluk bir kentin, 1 milyon Suriyeli misafiri eden bir kentin sözcüsü olacağım, konuşacağım. Çünkü birebir bu sorunu yaşayan insanım ben. Sokaklarda artık çatışmalar başladı. İstanbul'da bu nüfusla uyuşamayan, kavga eden ve benim ekmeğimi elimden alıyorlar diyen insanlar var.

S: Sosyal medyada sizinle röportaj yapacağımızı duyurduğumuzda Erbil'den bir arkadaşımız, “İstanbul'un Erbil'i kardeş şehir seçmesini isteriz, bu olur mu?” sorusunu size sormamızı istedi. Ne bu konuda ne düşünüyorsunuz?
C: Olabilir tabi, konuşuruz. Tabii kardeş şehir politikaları sürdürülebilir olmalı. İlçe düzeyinde de bunu yaparken çok araştırdık. Çünkü bazen anlık karar veriyorsunuz ama çok işlemiyor. İlk önce kardeş kent politikaları ne durumda, neler yapılmış, onları analiz edeceğiz. Ama Erbil artık o bölgenin önemli bir kenti ve önemli bir ticaret merkezi. Orada ticaret yapan çok arkadaşım var ve beklentileri oldukça yüksek. Erbil'in hızlı geliştiğini de biliyorum. Bu bağlamda mutlaka düşünürüz. Karşılıklı diyaloglar kurar, konuşur ve hep birlikte karar veririz.

Kaynaklar:
1- Rudaw: İmamoğlu Kürt sorununa bakışını anlattı (18 Nisan 2019) - http://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/180420191

chp'lileri şehit cenazelerinde kabul etmeyin

esdemirei

28 Haziran 2018 tarihinde İstanbul'un Esenler ilçesinde basın açıklaması yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kullandığı ifadedir.

İfadenin tam hâli şu şekildedir:
"Müsteşarımız üzerinden 'CHP il başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokolde kabul etmeyin' talimatı gönderdim. Onları gideceği bir adres var. O adresi de onlara göstereceğiz. PKK terör örgütleri mensuplarının cenazeleri var. Biz, o leşleri çok sık kaldırtıyoruz. Onlara bir kişilik kontenjanı ayıracağız."

Kaynaklar:
1- Euronews: Soylu: 'CHP il başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokolde kabul etmeyin' talimatı gönderdim (28 Haziran 2018) - https://tr.euronews.com/2018/06/28/soylu-chp-il-baskanlarni-bundan-sonra-sehit-cenazelerinde-protokolde-kabul-etmeyin-talimat

partili cumhurbaşkanı

esdemirei
Ülkemizin sorunlarından biridir. tarafsız olması gereken şahıs, kurum ve kuruluşlar sırtını ya sağa ya sola dayar. Bunun yanı sırada ırk, ideoloji, dine de sırtını dayayanlar da vardır. Hükûmet dahil olmak üzere toplumu temsil edecek kişiler bunlardan elini eteğini çekmediği takdirde halkı doğru yansıtamayacaklardır.

saadet partisi'nin çay simit hesabı videosu

esdemirei


Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun 5 kişilik aile 3 öğün simit yerse 1120 lira artar diyen AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'na atıfta bulunarak "AK Partili bir vekilin yapmış olduğu malum çay simit hesabına cevap vermeye gerek duymuyoruz. Sayın Erdoğan yıllar öncesinden gereken cevabı vermiş zaten." açıklamasıyla yayınladığı videodur.
11 /