kitap alıntıları

sikko
"canım sıkılınca bir sigara yakıyorum. içince öksürüyorum, öksürünce tükürüyorum, tükürünce damağım kuruyor, hemen şarap içiyorum, fakat bütün bunların bende bir alışkanlık yapmasından korkuyorum. bu düşünce bende efkar yapıyor, hemen bir sigara yakıyorum, her efkarlandığımda sigara yakmanın bende bir alışkanlık olmasından korkuyorum. ben canım sıkılınca sigara içiyorum ve yıllardır çok acayip sıkılıyor canım."
ferhan şensoy - eşeğin fikri

"yalnız ölüm yalan söylemez! ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır."
sadık hidayet - kör baykuş
avni
Türümüz iktidarı hakikate yeğler. Bu yüzden Dünyayı ya da olan biteni anlamak yerine onu kontrol altında tutmayı seçer. Mutlak Hakikatin hüküm sürdüğü ve mitlerin, kurmacaların, doğmaların kulak arkası edildiği bir toplum hayali kuruyorsanız homo sapiensten medet ummayın. Şansınızı şempanzelerle, orangutanlarla ya da gorillerle deneyin daha iyi.

21 lessons for the 21st centruy ~~~ yuval noah harari
peho
'İnsanoğlu her ölüme alıştığı gibi kendi ölümüne de alışıyor, öyle ki kendi mezarına çiçekler bırakacak hâle gelebiliyordu; çiçeklerden nice nefret ettiğini bile bile. Çiçekleri sevmeden yaşayıp onları sevmeden öleceğim ve mezarıma çiçekler bırakılacak; fazla emin konuştum, yapma ama seviyorlar seni, evet, seviyorlar beni, çiçekleri sevmediğimi bilmeyip mezarımı çiçeklere boğacak kadar.'
peho
'aslına bakılırsa çok insan kaybetmiştim, hem de birçoğunu hiç kazanmadan.

haberiniz bile olmadan çaldığınız kapıdan şimdi cenazeniz çıkıyordu, belki öğlene belki ikindiye. haberiniz bile olmadan geldiğiniz cenazenizde yine kendinize ağladınız. oysa olan da bendim ölen de, siz yine kendinize ağladınız.'
peho
'...Kaldırımlarla karşılıklı sitemleşmenin arasında kulağına çalınan çocuk seslerine döndü yüzünü. Kayıtsız kalmakla dâhil olmak arasında verdiği savaşın ani bir boşluğunda kendini çocukların dilsiz siteminde buldu. Hayatın acımasızlığından habersiz onlarca çocuğun tek derdi salıncakta birkaç dakika daha fazla sallanabilmek, geri kalan tüm çocuklardan daha hızlı kayabilmekti. Bir an olduğu yere çakıldı ve kalbinin olanca gücüyle teklediğini hissetti, onlar adına büyük azap duymuştu. Göz göre göre bu alçak maceraya atılacaklar ve ellerinden tutan olmayacaktı. Öğrendikleri onlarca harf kaderlerini okumaya yetmeyecek, avuçlarına sığmayan rakamlarla ömürlerini saymak mümkün olmayacaktı. Hayata atılmak için yıllarca atılan can, daha ilk atılışta alınacaktı. Ve damakta kalan küçüklük, kaderin her cilvesinde kendini bir kez daha hatırlatacaktı. Bu karamsarlık rüzgârına kapılan aklını buhrandan kurtarıp gözlerini de adına üzüldüğü çocuklardan alarak yola bıraktı. Nihayetinde o da bir zamanlar çocuk olmuş ve onu da hayata karşı ikaz eden olmamıştı. Bu hayatta tecrübe kazanmanın yolu elbet tecrübeyi bizzat kazanan olmaktan geçiyordu. Eşten yahut dosttan gelen tecrübe olsa olsa insanın aklına acaba fidanları dikmeye yarıyordu...'
kombiwankenobi
“Ama benim gibi insanların zayıf yanı da her şeyi fark etmek olduğunu söylüyorum.
Fazla bilmek mutsuzluk getiriyor. “Ne mutlu cehaletin koruyucu rahmi
içinde bir cenin gibi büzülüp yatanlara” diyorum.”

livaneli
peho
'Peki ya bir gün ölmeye karar verirsem, dedi. O zaman beni kim kurtaracak? Kim beni benim elimden alacak da canımı bağışlayacak? Ölmekten korkmuyorum ben, bir gün buna karar vermekten korkuyorum. Kendi peşime düşüp izimi kaybetmekten, geri dönememekten korkuyorum. Hem nasıldım ki ölmeye bile kimseyi bulamayacak hâldeydim, ne hâle gelmiştim? Ölmeye dahi bulamadığım kimseleri yaşamak için nasıl bulacaktım?'
peho
'...O sıra Tuğrul'a dönüyor yüzüm. Bana bir şeyler anlattığını fark ediyorum. Belki dakikalar oluyor konuşalı, belki saatler. Sanki zaman ve milat o an sıfırdan başlıyor, İsa henüz yan masada çarmıha geriliyor. İsa'yla göz göze geliyoruz, benden yardım istiyor. Etrafındaki azgınları bir bir öldürmemi diliyor. Olmaz diyorum İsa'ya, İslam bunu hoş görmez diyorum. Azgınlarla konuşma yoluna gidiyorum. Dilimden anlamıyorlar. İşte şimdi bana da kan gütmeye başladılar. Korkuyorum, hiç çarmıha gerilmedim hayatımda, sanırım geriliyorum. Önce bir çivi çakılıyor ayaklarıma, hayır önce ellerime çakmalısınız diyorum. Ellerimi gösteriyorum. Hoşlarına gidiyor, mantıklı buluyorlar. Çiviyi ayaklarımdan söküp ellerime çakıyorlar. Beni herkes gibi yanlış anlıyorlar. Ona kadar sayıyorum içimden, nezaket memurlarının yetişmesine az kaldı, biliyorum. İşte sirenler çalıyor, sirenler kimin için çalıyor, kurtarıyorlar beni, iyi misiniz diyorlar, siz gelince iyi oldum diyorum. İsa'dan terfi alıyorum. Gözlerim kapanıyor. Gözlerimi açtığımda Tuğrul sıfır ve birlerden, insanın ne denli bilgisayar benzerliğinde oluşundan bahsediyor. Bu konuya kim getirdi onu, nasıl gelebildi diye düşünüyorum. Beni duymuş olacak ki cevap veriyor. İnsanlara artık bunu neden yaptın diye sormuyorum diyor. Kesinlikle beni duymuş olmalı. İnsanlar birbirine karşı asla anlaşılmamak üzere gelmiş bu dünyaya diyor. Nihayetinde lafı bittiğinde sigarasına gidiyor eli. Uzunca süredir sigara içmediğimi fark ediyorum. Pek düşünceli hâliyle sigarasını yakıyor. Tuğrul en fazla ne düşünebilir diye düşünmeye başlıyorum. Elini yanağına götürüyor, uzaklara dalıyor. Peşi sıra uzaklardan ben geliyorum. O an için Tuğrul'la karşılaşmak istemiyorum. Tuğrul bunu bilmiyor. Bilse ne olur diyorum içimden. Bana olan cehaletine katiyen el sürmüyorum. Kendimde buluyorum suçu, şu sıralar hevesimi hep bu yönde görüyorum. Şu sıralarla bir bardak daha tokuşturuyoruz. Tuğrul sürüncemesiyle gülmeye başlıyorum. Kafam güzel sanıyor, bunu da inkâr etmiyorum, güzel oluşuna da yormuyorum. Sadece gülmek istiyorum. Gülme eyleminin ardında çok şey saklanabiliyor. Bir adım ardında ağlanıyor, bir adım ardında gülüyorum. Ağlanacak hâlime gülüyorum. Büsbütün kendimi yoruyorum. Ellerim de bu fikrime katılıyor. İşte, yazmayı bir kenara bırakıyorum.'
2 /