bugün komplike bir hayvan belgeseli izliyormuşçasına izlemeye devam ettiğim toplumsal vakaadır. bu çapsızlıkta, karizmasızlıkta ve cehalette bir enişte tarafından bu kadar çok dolandırılabilen yurdum insanı adına utandım. bir alman atasözü, insanları kandırmak, onları iknaa etmekten daha kolaydır der. insanlığın en çıplak dramını ve zavallığını yansıtan sahih bir sözdür bu.
olayların şakaya alınacak hiç bir yanı yok. dramdan ibret çıkartılacak onlarca yanı var. enişte tuncer ağır hasta. bu tür hastalıktaki insanlardan aramızda on binlercesi dolaşıyor. bunlarda doğuştan gelen insanları manüpile etme yeteneği var. enişte tuncer bu insanların ilkokul mezunu olanlarından. zaten yüksek ihtisas yapanları dünya üzerinde hep karşımıza başarılı politikacılar olarak çıkar. toplum kendisini zihinsel ve yazık ki bireysel olarak bu tür insanlardan korumayı öğrenmeli.
olayın dramatik boyutlarından biri de, bu enişte tuncer'in lokal arkadaşı mıdır, kiracısı mıdır bir herifle arasında geçen diyalog. bu herif, tuncer'i makdül meryem'i ağaca bağladığını gördüğüne dair evlatları üzerine yemin etmekte. doğru da söylediğine eminim. ama olayı iç aile hesaplaşması olarak gördüğünden mütevellit polis çağırmıyor.
bir de müge anlı yandaşlık kepazeliği var ortada. bu olaylar daha önce defalarca emniyet güçlerine intikal etmiş. fakat emniyet güçleri çok da bir tedbir almamış. müge anlı bunun üzerine kapatmak için mide bulandırıcı taktiklere baş vuruyor.