sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

turuncu gemi
hepiniz gibi mutsuzum. hepiniz mutsuzsunuz biliyorum, mutlu insanın ne işi var buralarda. umarım yanılıyorumdur ama mutsuzsunuz biliyorum. ben de çok mutsuzum. bunun sebeplerini sayfalarca anlatabilirim fakat gerek yok şimdilik. bol bol buralardayım zaten anlıyorsunuzdur ne kadar mutsuz olduğumu.

günlerdir yeni bir şiar edinmiştim. sadece mutlu salakların hakkı mı hareketli güzel şarkılar dinlemek diye. hatta umut dolu aşk şarkıları. hepsi o mutlu insanlara girsin. sözüm meclisten dışarı. gerçi bu meclisteyseniz siz de nah mutlusunuz ya.
hiç bir aşk acısından müzdarip değilim. aşk acısını bazen satır bazen kağıt yapıp kendimi doğradığım zamanlar geçti şükür.
bugün normal mutsuz insanlar gibi en aptal duygusal şarkıları cam kırığı ederek kesiyorum kendimi. ağlatıyor namusuzlar.

eminim hepimizin geçmişinde ankara oyun havaları gibi geçen günlerimiz oldu. artık yok o günlerimiz. sanırım intihar etmiyorsak bir kaç defa daha o ankara oyun havaları gibi günlerimiz olur munun aptalca umudundandır.
turuncu gemi
bugün öğlen yemeği yediğim lokantada herkes türkiye -çekya milli maçını izliyordu. istediğiniz kadar linç edin ve hatta vatan haini ilan edin beni, ben milli maçlarda karşı takımı desteklerim hep. beni bu yüzden vatan haini ilan etmeniz umrumda bile değil zira ben linç perver güruh gibi gerçekliğime yabancı değilim. bu güdümün vatana bir ihanet olmadığının gayet farkındayım.

milli takım kazandığı zaman herkes gerçekliğine yabancılaşacaktı. hormonlu üniversitelerde okuyan yığınla genç aldıklarının evrensel bir eğitimle alakası olmadığını düşünmeyecekti bir süre. veya bitirdiği zaman asgari ücretle bile iş bulamayacağı gerçekliğini unutacaktı. asgari ücretle iş bile bulsa 12 saat çalışacağını ve yaşam diye bir şeyden habersiz 40 sene sonra öleceği fikriyatına yabancılaşacaktı.

lokanta sahibi o gün siftah etse de etmese de kazandığının veya kazanmadığının yarısını vergi olarak sömürüleceğine yabancılaşacaktı.

asgari ücret bile alamayan garson akşam evde anca yarı tok büyütebildiği çocuklarına yabancılaşacaktı.

bulaşıkçı teyze evde bir de hizmetçiliğinden ''orospuluğuna'' kadar yapıp kocasından yiyeceğe dayağın iğrençliğine yabancılaşacaktı.

milli gurur diye bir şey yoktur arkadaşlar. milli gurur maç arası reklamlarda dönen ve bizi suudi arabistan daki kanser sayısının 4 katı fazla kanser eden gıda reklamlarında pompalanan bir safsatadır.
kombiwankenobi
Cidden artık soyutluyorum kendimi bazı şeylerden. Galiba çevremde insanların olmaması daha da güzel. Çabalıyorum, mutlu ediyorum, inanıyorum ama neden ben mutsuz oluyorum? Neden gün sonunda düşünüp kendimi bitiren taraf ben oluyorum? Daha gencim bunun beş-on sene sonrası artık olmak istediğim kişi olacağım. Küçük yerlerde küçük insan olacağım. Hayalim değil ama buna zorundayım galiba.

Arayanım çok soranım çok ama ben bunların gelip geçici olduğunun farkındayım. Biteceğinin farkındayım. O yüzden kaptırmamak istiyorum. Elbet bir zaman bitecek şeylerden mutlu olmak istemiyorum. Bu yüzdendir gitmelerim, umursamamalarım. kendimi alıştırmamak içindir.
turuncu gemi
beni deli mi sikti de sabahın 4 46'sında sözlükteyimin cevabını vermek istiyorum. korkunç bir kabus gördüm. rüyamda yüzlerce kişi olarak bir gemi kazasından kurtulmaya çalışıyorduk. bir süre önce kaybettiğim en iyi dostumu gördüm gemide. elimi tuttu ve beni kendine çekmeye çalıştı. ben de ona gitmeye gönüllüydüm. bu esnada hiç tanımadığım bir insan beni kendine çekti güç olsa da kurtuldum.
belki sabah uyandığımda bana skimsonik bir rüya gibi gelecek ama şu an bütün varlığımla kabusun etkisindeyim. çok uzun yıllardır yalnız yaşamanın bedellerinden biri evde başka bir nefesten güç alamamak böyle durumlarda.

anlayacağınız deli falan skmedi. herkesin yalnızlıktan böğür böğür böğürdüğü bu çağda ona bile bir şans olarak bakmak lazım belki de.
turuncu gemi
bu gece ahmet erhan zaten söylemenmesi gereken her şeyi söylemiş ruh halim için. ben ne konuşsam gevezelik olur;

boğulmak benim hünerimdir
yağmurlara uzak o topraklarda
de ki öldü bu adam
halk diktatörlüğünün birinci yılında

boğulmak benim hünerimdir
su geçirmez şemsiyeler gibi kollarımı açıp da
yeni geldim, kurundum, şöyle ne oldum
o mel'un yalnızlığın çorak sayfasında

kendimi koşuya saldığım bir mevsimdir
yağmur beni kovalar, ben yüzümü yıkarım
kirliyim, arınmam, üç beş kadeh atarım
üstüne de bir cigara yakardım, ben adam olsam

derin uçurumlara tutkun bir ağaç gibi

boğulmak hüner midir ah, bir elimi tutsan.
hak yeme hell yeah
Biraz utanmam olmasa yoldan geçen ilk kişiyi kolundan tutup son zamanlarda başımdan geçen iyi kötü Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatırım.

Çok uzun sürmez Ama çarpıcı olur. Böyle böyle oldu. Böyle böyle yaptım, böyle böyle ilerledi, böyle böyle kaybettim derim. Ana fikir kaybetmek olur. Tertemiz bir kaybeden olarak ona kaybetmenin en ince ayrıntısına kadar anlatırım.
bouii
Çok çok uzun zamandır hep mutsuz hissediyordum. Çevrem, emek verdiğim herkes sanki ruhumu emiyordu ama artık mutluyum. Bu öyle kendimi kandırıyorum, günü geçiyorum tarzında bir mutluluk değil. O kadar gerçek bir his ki elimi tutsam sanki onu tutacağım.

Bir de son aylarda yaptığım bir iki yanlış yüzünden aynada kendime bakamayacak kadar midem bulanıyordu ama kendimi affetmeyi başardım.

İşin Özeti ; mutluyum len, bildiğin dümdüz mutlu ve huzur doluyum.
turuncu gemi
hayvan gibi sıcak bir mersin gecesinde yaradana sığınıp klimayı açarak twitterda geze geze uykumu getirmeye çalıştım. yaradana sığınmadım aslında, akşam işten döndüğümde elektirik faturam sadece 86 tl gelmiş buna sığınarak açtım klimayı. hatta buna sevinçten apartmanı başkentli resul oyun havalarıyla inlettim. makarnanın yanında bir kâse daha yoğurt yiyerek kendimi zengin hisettim.

twitterdan da uyku tutmadı bir sigara daha yakayım dedim. ölmeden önce yahuu yaşamında en çok gurur duyduğun neler vardı sorusu sorulsa nasıl cevap veririm diye düşündüm. büyük ihtimal o zamanlar gelince de yine kendi kendimle konuşuyor olacağım. umarım halâ sözlükler de olur.
buna cevaplarımdan biri ali ekber çiçekle aynı yy'de doğmuş olmaktır. büyük ustanın çağdaşı olmaktır.
diğer cevabım ise yüzlerce umut kırığına rağmen yaşadım ulann!! olacak. aşk kırıntısıyla doymayı bile kim kaybetmiş biz bulacağız bu zamanda. yahut hayal kırıklıklarından şikayet edecek lüksü kim verir ki bize.
iyi bir umut ve hayal amelesi olduğum için yaşamım boyunca kendimle gurur duyuyorum. bir gün bu amelelikte iş cinayetiyle ölmek dileğiyle...
bouii
Allam resmen birisi uyku ihtiyacımı çalmış ve geri vermiyor. Üstüne birilerine yine çok kızgınım, inceliklerimi hak etmeyen arkadaşlarıma yaptığım her fedakarlık için eşekler kadar da pişmanım. Çok değil bir Allah'ın kulu da nankörlük yapmasın dişimi kıracağım.
turuncu gemi
artık eskisi gibi her gece yapmıyorum ama bir kaç gündür pek iyi değilim idare edin biraz beyninizin güzel hücrelerini kemireyim bu başlık altında. allahım çok facebook klişesi ve kötü edebiyat gibi olacak ama umudumu falan kaybettim. kendimi bildim bileli herkese umut zerk etmeye çalışırken ki, bana uzaylıymışım gibi bakan gözlere yeni alışmıştım oysa ki. dün bu hal geçicidir dedim fakat bugün de geçmedi. kötü kelime espirisi yapmaktan odin'e sığınırım fakat işte halim artık fiiliyata dönüşen ülkenin ohal koşulları kadar karanlık.

ilkay akkaya'dan ''güneşin olsun gönlünde'' şarkısını açtım, gram kandıramadı ilkay abla da. hani diyor yaa

Güneşin olsun gönlünde
Kar bile yağsa
Ya da fırtına olsa
Gök bulutlarla
Dünya kavgayla dolsa

Başkaları için de bir diyeceğin olsun
Tasada ve bunalımda
Ve seni mutlu edecek herşeyi
Söyle onlara da
Bir şarkın olsun dudaklarında

Yitirme sakın cesaretini
Güneşin olsun gönlünde
Ve herşey iyi olacak...

ilkay abla ''ve her şey iyi olacak'' dediği anda içimden saygısız bir söz çıkacak diye korktum mübarek kadına. zira halım tam da;

Şimdi iyi niyetlerimi
Bir bir yargılayıp asıyorum
Bu son olsun, bu son olsun!...

Lanet olsun!
Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
Olsun gözüm olsun, ne olacaksa olsun!

yine de gecenin kapanışını ilkay ablayla yapıyorum.

Yoldaş senin bir gülüşün
Bir dostunun yarasını saramıyorsa artık
Sen artık kendin değilsin
Vur öfkeni dostuna
Yazdım dağlarca göllerce

Dökülmeyen gözyaşım da boğulsun deryalarca
Yitip, giden devrimler gibi
Dost sesin, dost gülüşlerin
Şimdi çölde bir damla su
Sen artık kendin değilsin

Öfke çaresizliktir bilirim
Çaresizliğine ölürüm
Sesinde açan çiçeklere inan her şeyimi veririm
Sanma ki bir yitiktir
Hüzünlere sarılmam

Sanma ki gülüm bu hüzün
Ölgüğümde bitecektir
Bir gün mavi bulutlara
Biner sonsuza giderim
Dost sesini duyava dek
Karanlığa gülümserim...



turuncu gemi
36 yaşımdayım. 30 yaşıma kadar gerçek aşkın var olabileceğine dair umut yaşattım içimde. 30 yaşımda bir çok iyi ve güzel kadından sonra buldum da. 3 sene sürdü. 2 sene falan acısını çektim bitti. bir kaç iyi ve güzel kadın daha girdi hayatıma. olmadı sürdüremedik. sanırım ne ben onları anladım ne de onlar beni anladı. zaten hepimizin bu çağda müspet yahut menfii bir evrenle anlaşamama sorunumuz yok mu?

neyse, çok güzel yaşamlardan, çok acı yıkımlardan sonra bile ayağa kalkıp tekrar güzel bir ikili yaşam umudumu hiç kaybetmemiştim bugüne kadar. bugün kaybettim. bu saçmalıklarımla beyninizin güzel hücrelerini işgal edecek özel bir şey de yaşamadım. kusura bakmayın, başlığı görünce döküldüm.

belki de yapmam gereken geçmişle cebelleşmek, ağır bir özeleştiri vermek falan filandır. lakin hiç takatim yok. yalnız ve güçlü bir yaşamın acı planları ve alternatiflerini düşünmek daha çok ihtiyaç hasılım sanırım şu durumda.

eskiden 100 yaşıma kadar yaşayacağımdan hep emindim. hatta bunun heyecanıyla yanan bir salaktım. artık 50-55 yıl yeter diyorum. evrende aşksız ve ikili güzel yaşamın düşleri olmadan yaşanamaz mı? tabii ki yaşanır. geçenlerde okuduğum bir biyoloji kitabında gezegenimizde yaşamın oksijenden önce bile var olduğu yazıyordu.

her şey bu evrenle uyumsuzluk ve anlaşılmazlık yüzünden. başka hiç bir şey değil.
bouii
Yarın ve ondan sonraki gün kardeşim evleniyor ki düğün yeterince manevi bir külfetken üstüne her odadan varlığından yeni haberdar olduğum akrabalar çıkıyor. Ben böylesi bir gereksiz aktivite için böylesi gereksiz bir kalabalık daha görmedim. Üstüne de on yedi yaşındaki kuzenimin bile kavalyesi ile katılacağı ortamda bilin bakalım kim yalnız?
esdemirei
Ah, sözlük, ah. Yaklaşık 2 yıldır ailesini öne sürerek görüşemediğim bir arkadaşım vardı. askerliğin ilk ayı soğuk konuşmasından ötürü konuşmayı kesmiştik. Gece İnstagram'ın Senin İçin Önerilenler kısmında bu arkadaşın abisini, abisinin son paylaşımında da bu arkadaşın ad soyadında başka kişi tarafından yapılmış etiketi gördüm. Etikete girince İçeriğe Ulaşılamıyor uyarısı aldım. Tarayıcının gizlilik özelliğinden bakınca da beni engellediğini fark ettim. Normalde bu tür şeyleri takan bir insan değilim. Günlüğüme karalar, zihnimden atarım. Ama nedense Bu 2 yıldan önceki yıllarda 2 yıllık muhabbetimiz aklıma gelince bu bana biraz koydu. Bir de engel yiyecek türden bir şeyler yapmamıştım. “Ne diye beni İnstagram hesabından engellediğini sormamın bir mahzuru var mı? Hem beni kendinden uzak tutan sensin, hem de beni engellemişsin.” şeklinde bir mesaj attım. Bana gelmiş, “Özür dilerim. Seni kırmak istememiştim. Neden engellediğimi açıkçası tam hatırlamıyorum ama büyük ihtimalle İnstagram'dan beni takip edersen diğerlerinin görebilecek olmasıdır” şeklinde mesaj atmış. Öncelikle bu arkadaş gibi nice insanlar “özür dilerim” cümlesinin içini dışına çıkarttığı için bu cümleyi kullananları ciddiye almadığımı belirteyim. Çünkü bir şeyi sık sık kullanınca ilk etkisini ve etkinin verdiği sonuçlar kayboluyor. Benim gibi arkadaşlık ilişkilerini önem veren birini, geçen zamanda tanıyamamışsan bu zaten senin arkadaşlığını sorgulatır hâle geliyor. Kaldı ki neden engellediğini bile hatırlamıyor. Bir insanı engellemek için zoruna gidebilecek bir neden olması gerekir. Kişisel nedenler. Bunu bile hatırlamaması bile üzücü. Arkadaşla ilişkimizin başlarında ailesiyle sorun yaşamıştık. Arkadaş intihara eyilim sahibi birisi. Ara ara bu meyilini kullanarak beni suistimal ettiği oldu. Bu suistimaline rağmen bağlantımızı koparmamaya çalıştım. En son yılbaşında iyi seneler şeklinde bir mesaj attığından beri yazmama rağmen telefon numarası telefonumdaydı. Ben de “Neyse. Ya hep ya hiç mantığında engellemişken tam engelle de hakkını yemeyeyim” şeklinde mesaj attım. Bana “Engellemek istemiyorum. Zaten konuşmuyoruz. Neden bu kadar sinirlendiğini anlamadım” demiş. O an çıldırdığım andı. Ya kendimde ya da bu ve bunun gibi insanlarda bir sıkıntığı olduğunu kendime söyledim ve konuyu uzatmanın yersiz olduğunu anlayarak “Haklısın. Neyse. Benimki de iş ki bunu sana sormuşum” deyip bu arkadaş dediğim kişiyle bağlantıyı koparmanın hak olduğunu anladım.
hak yeme hell yeah
Öyle yoğun, öyle pislik bir dönemin içinden geçtim ki oturup it gibi üzülmek için yeni fırsat buldum...

Her şeyi bitirip, son yoğun ve zor anımdan kurtulup evime geldiğimde ve kendimi koltuğa attığımda beklenen her şeyin yüklenmesi tamamlandı beynimde.

Bazı kayıpların bırakın yerinin dolmasını, insan kendine bile tarif edemiyor... Yalnız öyle bir zaman ki 'kaybettim' yerine 'kaybetmişsin be oğlum' diyebiliyorum kendime. Falan filan işte.
bouii
Yanlış olduğunu bildiğim hatalarımı ısrarla sürdürmeyi bıraktığım andan itibaren çok daha hafiflemiş hissediyorum. Genel olarak kırıldığım şeyleri içimde tutup tutup kendime zarar vermek yerine minicik olaylarda fırtınalar koparıp başkalarına zarar veriyorum ki insanlar böyle olunca celladına aşık kurbanlar gibi değişik bir bağlılık gösteriyorlar. Bir de son olarak herkes anam, bacım, kardeşimdir dedikçe beni neden sınıyorsunuz; yapmayın evladım, yapmayın çocuğum.
hak yeme hell yeah
Şöyle geceye kadar içip sokaklar bomboşken kulağımda lanetli şarkılardan bir liste ve vücut ağırlığımı öne doğru verip hızlı hızlı yürürken etrafa gerizekalı bakışlar attığım yürüyüşlerimi çok özledim.

Güzel bir akışına bırakma durumu bu. Bence akışına bırakmak böyle olunca güzel. Keşke bir içişte seneler boyu sarhoş eden bir şeyler olsa şu dünyada.
2 /