Harflerinin okunuşu sonrası sıra kelime okunuşuna gelince öğretmene gulu gulu dedirterek öğrencilerine kahkaha attıran bir arama motoru.
Harflerinin okunuşu sonrası sıra kelime okunuşuna gelince öğretmene gulu gulu dedirterek öğrencilerine kahkaha attıran bir arama motoru.
zenginsozluk.com/foto
Doğum yıl dönümü arama moturu Google tarafından doodle tasarımıyla kutlanılan bir bilim insanı.
zenginsozluk.com/foto
Halime Lafçıoğlu adlı bir Facebook kullanıcısının 18 Mayıs 2019 tarihli bir paylaşımında kullandığı bir ifade. İddialara göre paylaşım sahibi, ABD'nın önceden istediği savaşa karşı Akdeniz'e ve Ortadoğu'ya yerleşmesine karşı kendisinin toplam altmış milyon uzaylı nordik ve nefilini bölgeye indirdiğini, savaşa hazır beklediklerini, gerekirse tüm galaksi ve takım yıldızlarını savaşa katacağını söylemiş.
Ziya Türküsü, Çamlığın Başında Tüter Bir Tütün, Ziya'nın Atı, Ham Meyveyi Kopardılar Dalından gibi isimlerle anılan ve Yozgat yöresinin en önemli türkülerinden birisi olan bir ağıt, türkü.
Türkünün hikâyesinde iki kahraman vardır: Ziya (Bey), Yozgat'ın Karacalar Köyü'ndendir. Babasının adı Ömer'dir. Altı kardeştirler. Ziya, ailesinin tek erkek evladıdır. Yiğitliği ve mertliği ile nam salmış bir delikanlıdır. Ziya'nın atlara çok meraklı olduğu bilinir. Cirit oyununda usta olduğu, at yarışlarında ise yöresinin en gözdesi olduğu söylenmektedir. Fikriye (Hanım), Yozgat'ın Kızıltepe Köyü'ndendir. Babası imamdır. Ziya ile nişanlanmıştır. Ziya öldükten sonra kuma üzerine evlenmiş ve çocukları olmuştur.
Türkünün hikâyesi hakkında birçok söylenti mevcuttur. Türkünün hikâyesi, Fikriye Hanım'ın ağzıyla Necati Şahin adlı kişi tarafından şu şekilde aktarmıştır: Ziya, Yozgat'ın Kızıltepe köyünde oturan Fikriye'ye sevdalanmıştır. Birbirine sevdalanan bu iki genç, her iki ailenin de rızasıyla nişanlanırlar. Eskiden malum olduğu üzere nişanlılar pek sık görüşemezmiş. Ziya ile Fikriye de bu durumu yaşamışlar ve köylerine gelip gidenlerden birbirlerini sormuşlardır. Ziya bir gün tarlada ekin sulayan ırgatlara(çalışan, işçi) yemek getirir. Gittiği sırada ırgatlar, pantolonlarının paçalarını katlamış bir şekilde ekin sulamaktadırlar. Ziya da ırgatlar getirdiği yemekleri yiyip karınlarını doyurana kadar onlara yardım etmek ister. O da ayakkabılarını çıkarıp, pantolonunun paçalarını katlayarak ekin sulamaya başlar. Ziya o gün çok rahatsızlanır. Bir karın ağrısına tutulur. Aradan zaman geçmesine rağmen bu karın ağrısından kurtulamaz. Doktorlara götürülür ama derdine bir türlü çare bulunamaz. Ziya artık iyice fenalaşıp yatağa düşmüştür. Bu sırada da tabii ki sevdiği hiç aklından çıkmamaktadır. Hep onun hayaliyle yaşar, hep onu düşünür. Sevdiğini görmek istemektedir. Ziya sevdiğini, Fikriye'yi son bir kez olsun göremeden hayata veda eder. Fikriye, Ziya'nın hastalığını duymuştur, bilmektedir. Ama babası, Fikriye'yi, Ziya'yı görmek için bir kere bile yanına yollamamıştır. Fikriye ancak Ziya'nın köyünden gelip gidenler vasıtasıyla haber alabilmektedir. Bir akşam Fikriye ailesi ile birlikte otururlarken, Karacalar köyünden, sevdiğinin köyünden bir misafirleri gelir. Uzun bir sohbetin ardından, Fikriye'nin sabırsızlıkla beklediği o soru çıkar babasının ağzından. Gelen misafire, babası, Ziya'nın nasıl olduğunu sorar. Misafir ise damdan düşercesine, Ziya'nın öldüğünü söyler. Fikriye o sırada elinde iğne, dikiş dikmektedir. Sevdiğinin Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu duyduğu an, elindeki iğne yüksüğü düşer ve iğneyi parmağına batırır. Sevdiğinin bu ani ölüm haberi ile yıkılan Fikriye o an gönlüne gelen duygularla, gözyaşları içinde, sözler söylemeye başlar.
Çeşitli kaynaklarda türkünün sözlerinde değişiklik gösterir. Türkünün çıkış kaynağı Fikriye Hanım türküyü kendi ağzından şu şekilde okuduğu ve iki kıta eksik okuduğu söylenilir:
Uzun olur gemilerin direği,
Yanık olur anaların yüreği,
Ne sen gelin oldun ne ben güveyi,
Onun için açık gider gözlerim.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Benim yârim yaylalarda oturur,
Ak ellerin soğuk suya batırır.
Demedim mi nazlı yârim ben sana,
Sık muhabbet tez ayrılık getirir.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Çamlığın başında tüter bir tütün,
Acı çekmeyenin yüreği bütün.
Ziya'nın atını pazara tutun,
Gelen geçen Ziya'm ölmüş desinler,
Adını da hayırsıza koysunlar.
Ata binmiş de başı tuvalet,
Gel otur yanıma bir akıl öğret,
Senin nazlı yârin kime emanet.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Sürün cezveleri, sürün kaynasın,
Ziya gelsin ciridini oynasın,
Kahpe felek muradına doymasın.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Ziya'm ciritte de asla yenilmez,
Öyle yiğide de öldü denilmez,
Hasret gidenin de gözü yumulmaz.
Yuman gözlerini yâr gelmeyince,
Yumman cenazeyi yâr gelmeyince.
Evlerine vardım horantası çok,
İçlerine vardım nazlı yârim yok.
Etraf köylerde de hiç emsali yok,
Öyle yiğide de öldü denilmez,
Hasret gidenin de gözü yumulmaz.
Pembe pembe güldün, yanağın soldu,
Karın ağrısı da bahane oldu,
Hayırsız elbisen, bohçada kaldı.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Keten gömlek giyer kolu kırmalı,
Tekbir alıp namazına durmalı,
Nişanlına Mevla'm sabır vermeli.
Öyle yiğide de öldü denilmez,
Hasret gidenin gözü yumulmaz.
Hayal hayal eder elâ gözleri,
Unutulmaz o yiğidin sözleri,
Düşmanların gelmiş tebdil yüzleri.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Emmin gitmiş nişanlını getirir,
Beş bacı da başucunda oturur,
Annen baban eksiğini yetirir.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Ziya'yı sorarsan yiğitler başı,
Felek beğendin mi yaptığın işi?
Ölüm yakışmıyor küçüktür yaşı.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Sarı çiğdem, mor menekşe bitince,
Kırmızı gül için bülbül ötünce,
Eller yâriyle de zevke çıkınca,
Ararım bulamam nazlı yâr seni,
Nerede bulayım nazlı yâr seni.
Duman almış şu Soğluk'un başını,
Anan eyleyemez gözün yaşını,
Nişanlın çatlattı sabır taşını.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Kırmızı gül gibi ne tez uyandın,
Düşman derdin acısına hep yandın,
Nazlı yârini de kime inandın.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Yozgat'ın dağı da bir kara tepe,
Yârin istediği bir altın küpe,
Yozgat'ta gezmedim ben sere serpe.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Hastane derler de yedi köşeli,
Doktorlar geliyor eli şişeli,
Ziya'yı sorarsan yerde döşeli.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Eşmeyi ellemeyin, eşme durulsun,
Ziya'mın ölüsü orda yumulsun,
Nazlı yârim acep kime verilsin?
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Kaynaklar:
1- Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi: Ziya'nın Ağıdı Üzerine (2012)
Türkünün hikâyesinde iki kahraman vardır: Ziya (Bey), Yozgat'ın Karacalar Köyü'ndendir. Babasının adı Ömer'dir. Altı kardeştirler. Ziya, ailesinin tek erkek evladıdır. Yiğitliği ve mertliği ile nam salmış bir delikanlıdır. Ziya'nın atlara çok meraklı olduğu bilinir. Cirit oyununda usta olduğu, at yarışlarında ise yöresinin en gözdesi olduğu söylenmektedir. Fikriye (Hanım), Yozgat'ın Kızıltepe Köyü'ndendir. Babası imamdır. Ziya ile nişanlanmıştır. Ziya öldükten sonra kuma üzerine evlenmiş ve çocukları olmuştur.
Türkünün hikâyesi hakkında birçok söylenti mevcuttur. Türkünün hikâyesi, Fikriye Hanım'ın ağzıyla Necati Şahin adlı kişi tarafından şu şekilde aktarmıştır: Ziya, Yozgat'ın Kızıltepe köyünde oturan Fikriye'ye sevdalanmıştır. Birbirine sevdalanan bu iki genç, her iki ailenin de rızasıyla nişanlanırlar. Eskiden malum olduğu üzere nişanlılar pek sık görüşemezmiş. Ziya ile Fikriye de bu durumu yaşamışlar ve köylerine gelip gidenlerden birbirlerini sormuşlardır. Ziya bir gün tarlada ekin sulayan ırgatlara(çalışan, işçi) yemek getirir. Gittiği sırada ırgatlar, pantolonlarının paçalarını katlamış bir şekilde ekin sulamaktadırlar. Ziya da ırgatlar getirdiği yemekleri yiyip karınlarını doyurana kadar onlara yardım etmek ister. O da ayakkabılarını çıkarıp, pantolonunun paçalarını katlayarak ekin sulamaya başlar. Ziya o gün çok rahatsızlanır. Bir karın ağrısına tutulur. Aradan zaman geçmesine rağmen bu karın ağrısından kurtulamaz. Doktorlara götürülür ama derdine bir türlü çare bulunamaz. Ziya artık iyice fenalaşıp yatağa düşmüştür. Bu sırada da tabii ki sevdiği hiç aklından çıkmamaktadır. Hep onun hayaliyle yaşar, hep onu düşünür. Sevdiğini görmek istemektedir. Ziya sevdiğini, Fikriye'yi son bir kez olsun göremeden hayata veda eder. Fikriye, Ziya'nın hastalığını duymuştur, bilmektedir. Ama babası, Fikriye'yi, Ziya'yı görmek için bir kere bile yanına yollamamıştır. Fikriye ancak Ziya'nın köyünden gelip gidenler vasıtasıyla haber alabilmektedir. Bir akşam Fikriye ailesi ile birlikte otururlarken, Karacalar köyünden, sevdiğinin köyünden bir misafirleri gelir. Uzun bir sohbetin ardından, Fikriye'nin sabırsızlıkla beklediği o soru çıkar babasının ağzından. Gelen misafire, babası, Ziya'nın nasıl olduğunu sorar. Misafir ise damdan düşercesine, Ziya'nın öldüğünü söyler. Fikriye o sırada elinde iğne, dikiş dikmektedir. Sevdiğinin Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu duyduğu an, elindeki iğne yüksüğü düşer ve iğneyi parmağına batırır. Sevdiğinin bu ani ölüm haberi ile yıkılan Fikriye o an gönlüne gelen duygularla, gözyaşları içinde, sözler söylemeye başlar.
Çeşitli kaynaklarda türkünün sözlerinde değişiklik gösterir. Türkünün çıkış kaynağı Fikriye Hanım türküyü kendi ağzından şu şekilde okuduğu ve iki kıta eksik okuduğu söylenilir:
Uzun olur gemilerin direği,
Yanık olur anaların yüreği,
Ne sen gelin oldun ne ben güveyi,
Onun için açık gider gözlerim.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Benim yârim yaylalarda oturur,
Ak ellerin soğuk suya batırır.
Demedim mi nazlı yârim ben sana,
Sık muhabbet tez ayrılık getirir.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Çamlığın başında tüter bir tütün,
Acı çekmeyenin yüreği bütün.
Ziya'nın atını pazara tutun,
Gelen geçen Ziya'm ölmüş desinler,
Adını da hayırsıza koysunlar.
Ata binmiş de başı tuvalet,
Gel otur yanıma bir akıl öğret,
Senin nazlı yârin kime emanet.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Sürün cezveleri, sürün kaynasın,
Ziya gelsin ciridini oynasın,
Kahpe felek muradına doymasın.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Ziya'm ciritte de asla yenilmez,
Öyle yiğide de öldü denilmez,
Hasret gidenin de gözü yumulmaz.
Yuman gözlerini yâr gelmeyince,
Yumman cenazeyi yâr gelmeyince.
Evlerine vardım horantası çok,
İçlerine vardım nazlı yârim yok.
Etraf köylerde de hiç emsali yok,
Öyle yiğide de öldü denilmez,
Hasret gidenin de gözü yumulmaz.
Pembe pembe güldün, yanağın soldu,
Karın ağrısı da bahane oldu,
Hayırsız elbisen, bohçada kaldı.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Keten gömlek giyer kolu kırmalı,
Tekbir alıp namazına durmalı,
Nişanlına Mevla'm sabır vermeli.
Öyle yiğide de öldü denilmez,
Hasret gidenin gözü yumulmaz.
Hayal hayal eder elâ gözleri,
Unutulmaz o yiğidin sözleri,
Düşmanların gelmiş tebdil yüzleri.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Emmin gitmiş nişanlını getirir,
Beş bacı da başucunda oturur,
Annen baban eksiğini yetirir.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Ziya'yı sorarsan yiğitler başı,
Felek beğendin mi yaptığın işi?
Ölüm yakışmıyor küçüktür yaşı.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Sarı çiğdem, mor menekşe bitince,
Kırmızı gül için bülbül ötünce,
Eller yâriyle de zevke çıkınca,
Ararım bulamam nazlı yâr seni,
Nerede bulayım nazlı yâr seni.
Duman almış şu Soğluk'un başını,
Anan eyleyemez gözün yaşını,
Nişanlın çatlattı sabır taşını.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Kırmızı gül gibi ne tez uyandın,
Düşman derdin acısına hep yandın,
Nazlı yârini de kime inandın.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Yozgat'ın dağı da bir kara tepe,
Yârin istediği bir altın küpe,
Yozgat'ta gezmedim ben sere serpe.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Hastane derler de yedi köşeli,
Doktorlar geliyor eli şişeli,
Ziya'yı sorarsan yerde döşeli.
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Eşmeyi ellemeyin, eşme durulsun,
Ziya'mın ölüsü orda yumulsun,
Nazlı yârim acep kime verilsin?
At üstünde kuşlar gibi dönen yâr,
Kendi gidip ahbapları kalan yâr.
Kaynaklar:
1- Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi: Ziya'nın Ağıdı Üzerine (2012)
Halkın ruh halini, derdini, neşesini, zevkini, dünya görüşünü, inancını, karşılaştığı olayları yansıtan; hece ölçüsüyle ve bir veya dört mısralı ana bölümlere çoğu defa bağlantıların getirilmesiyle söylenen; manzum ve ezgili anonim ürünler.
Oluşum aşaması ise şu şekilde ifade edilmiştir: Sözü hikmetli kılan nasıl şiirse, şiiri de kanatlandıran musikinin o efsunkâr ritmidir... İç dünyamızdaki ilhamların bir tezahürü olan şiir, müziğin büyülü atmosferinde emsalsiz bir güzelliğe erişir. Şiirdeki letafete, mızrabın tellerle vuslatı eklenince; perde perde dokunan mısralar, dokunaklı bir ezgi hâline gelir. Duygulardan dile yansıyan dizeler, notaların o esrarlı kanatlarını taktığı zaman; gönül semalarımızda şehbal açarak canlılık kazanır. Kalbimizdeki en içli duyguları ifade eden bu güzelim ezgiler, kültür dünyamızda şekillenip, gönül gergefimizde nakışlandıktan sonra, zamanın sinesinde demlenerek bir muammanın sırrıyla hemhâl olduğunda son hâlini alır.
Kaynaklar:
1- Doğan Kaya'nın 2004 yılı basımlı Anonim Halk Şiiri kitabı, sayfa 148
2- Mehmet Güneş'in 2001 yılı basımlı Türkülerimize Dair (Yozgat Dîvan) kitabı, sayfa 89
Oluşum aşaması ise şu şekilde ifade edilmiştir: Sözü hikmetli kılan nasıl şiirse, şiiri de kanatlandıran musikinin o efsunkâr ritmidir... İç dünyamızdaki ilhamların bir tezahürü olan şiir, müziğin büyülü atmosferinde emsalsiz bir güzelliğe erişir. Şiirdeki letafete, mızrabın tellerle vuslatı eklenince; perde perde dokunan mısralar, dokunaklı bir ezgi hâline gelir. Duygulardan dile yansıyan dizeler, notaların o esrarlı kanatlarını taktığı zaman; gönül semalarımızda şehbal açarak canlılık kazanır. Kalbimizdeki en içli duyguları ifade eden bu güzelim ezgiler, kültür dünyamızda şekillenip, gönül gergefimizde nakışlandıktan sonra, zamanın sinesinde demlenerek bir muammanın sırrıyla hemhâl olduğunda son hâlini alır.
Kaynaklar:
1- Doğan Kaya'nın 2004 yılı basımlı Anonim Halk Şiiri kitabı, sayfa 148
2- Mehmet Güneş'in 2001 yılı basımlı Türkülerimize Dair (Yozgat Dîvan) kitabı, sayfa 89
Şu anda bilgisayar başında, sözlükteki avrupa yakası başlığı için logo tasarlıyorum. Logo tasarlaması sonrası başlık için döküman hazırlayacağım.
Daha önce Bleach anime dizisini izlerken dikkatimi çekmeyen, ancak bir yazarın açtığı Nothing Can Be Explained başlığıyla dolaylı yoldan keşfettiğim bir remiks. Orijinalinin verdiği umutsuzluğu, remiksi yapan yapımcı arkadaş harmanlamış. İnsanı dinlemeye teşvik ediyor.
İzmir'in Bayraklı ilçesindeki Soğukkuyu Mahallesi'nde bir apartmanda yaşayan Dokuz Eylül Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi Emir Can Kalkan'ın deney yapmak için internetten siparişle aldığı siyanürü 15 Mayıs 2019 tarihinde hazırladığı bir karışımda kullanarak ailesine ikram ederken kullandığı bir ifade. İfade sonrasında karışım içen annesi Fatma Kalkan ve babası Mehmet Kalkan'a “15 dakikanız kaldı, 10 dakikanız kaldı” diyerek öleceklerini söylemiş. Kardeşi 16 yaşındaki Mehmet Taha Kalkan'a içirmek istemiş, ebeveynlerin fenalaştığını görmüş, içmek istememiş. Bu durum karşında Emir Can da sıvıyı kardeşinin üzerine dökmüş. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan anne Kalkan müdahalelere rağmen kurtarılamamış. Emir Can'ın son zamanlarda internet üzerinden ticaret yaptığı ve bu süreçte yaklaşık 45 bin lira civarında para kaybı yaşadığı için psikolojisinin bozulduğu, ayrıca kimya bölümü öğrencisi olmasından dolayı evde de zaman zaman deneyler yaptığı öğrenilmiş. Sağlık raporu için götürüldüğü hastanede şizofreni tanısı konulmuş daha sonra da tutuklanmış.
Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: “Ailesine 'şerbet' diye siyanür içirdi” (15 Mayıs 2019)
Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: “Ailesine 'şerbet' diye siyanür içirdi” (15 Mayıs 2019)
zenginsozluk.com/foto
15 Ocak 2019 tarihinde Hatay'ın İskenderun ilçesinde Buluttepe Mahallesi'ndeki 390 Sokak'ta dershaneden çıkıp evine dönerken, yolunu kesen bir kişi tarafından yüzüne asit benzeri kimyasal sıvı atılan 2002 doğumlu bir kız. Sağlık durumu iyi giderken verdiği ifadeyle saldırganın ayrıldığı nişanlısı Ozan Çeltik olduğunu söylemiş, mahkemece tutuklanmış. Ameliyatıyla ilgili sosyal medyada başlatılan kampanyaların, toplanılan imzaların etkisi üzerine Sağlık Bakanlığı'nın bulunduğu girişimi, Acıbadem Taksim Hastanesi'nin üstlendiği tüm tedavi ve ameliyat edecek Profesör Mehmet Mutaf ile yaklaşık bir buçuk yıla yayılarak geçireceği 5 ameliyatla yeni bir yüze kavuşacağı Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman'ın 15 Mayıs 2019 tarihli “OLEEEEEEY! MÜJDELER OLSUN! Yüzüne kezzap dökülen Berfin, istediği doktora ücretsiz ameliyat olabilecek!” yazısıyla kamuoyuna duyurulmuş.
Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: “Gaspçının yüzüne kimyasal attığı Berfin'in tedavisi sürüyor” (16 Ocak 2019)
2- Sputnik Türkiye: “Berfin'in yüzüne sıvı atan saldırgan, ayrıldığı nişanlısı çıktı” (17 Ocak 2019)
Ankara'da 29 Mayıs 2018 tarihinde bir plazanın 20'inci katından düşerek yaşamını şüpheli bir şekilde yitiren Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet'in ölümüne ilişkin sanık Çağatay Aksu ve Berk Akand'a açılan davanın ikinci duruşması 15 Mayıs 2019 tarihinde Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmüş, sanık Aksu'nun avukatı Levent Ekmen'in mağdur Çet ailesinin avukatı Umur Yıldırım'a seslenerek, “Bizim mal varlığımızı bu kadar insana açıklar mısınız? Şu anda kirada oturuyorum, arabam yok. Bu zamana kadar siz sosyal medyada hep konuştunuz biz sustuk. Sadece Çağatay'ın yatak odasını araştırıyorlar, başka bir şey yapmıyorlar oldu” demesi üzerine mahkeme salonunda yaşanılan tartışmada sanık aksu'nun mağdur çet'in babasına kullandığı ifade.
Bu ülkenin bu tür ahlaksızlardan ne zaman temizleneceği merak konusu.
Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: “Sanık Aksu'dan Şule Çet'in babasına: Kızına sahip çıksaydın” (15 Mayıs 2019)
Bu ülkenin bu tür ahlaksızlardan ne zaman temizleneceği merak konusu.
Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: “Sanık Aksu'dan Şule Çet'in babasına: Kızına sahip çıksaydın” (15 Mayıs 2019)
zenginsozluk.com/foto
Amerika, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde yayınlanan, ülkemizde ise 15 Mayıs 2019 tarihinde Provizyon Medya'nın yapımcılığını üstlendiği ve Siemens Ev Aletleri iş birliğiyle FOX televizyon kanalında yayına giren bir yemek yarışması programı. Programın formatı, 12 yarışmacının hazırladığı yemekleri, jüri koltuğunda yer alan şeflerden Ali Ronay, Şemsa Denizsel ve Rafet İnce'ye beğendirmesi ve şeflerin başarılı bulduğu yarışmacıları, kendi takımlarına dahil etmesi ve ilerleyen eleme turlarında tadacakları yemeklerle kendi ekibindekileri eleme üzerinde olacak.
Kaynaklar:
1- FOX: “The Taste Türkiye Siemens ev aletleri işbirliğiyle 15 Mayıs'ta FOX'ta!” (08 Mayıs 2019)
zenginsozluk.com/foto
AKP'nin İstanbul adayı Binali Yıldırım'ın resmi twitter hesabı üzerinden 14 Mayıs 2019 tarihinde attığı tweet.
VP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Rusya'nın Komsomolskaya Pravda gazetesine 13 Mayıs 2019 tarihinde verdiği röportajda kullandığı bir ifade. Röportajda “Kırım'ın bağlanmasının üzerinden 5 yıl geçti. Sizce Türkiye'nin Kırım'ı Rusya'nın bir parçası olarak kabul etmesinin zamanı gelmedi mi?” sorusunda Perinçek “Elbette geldi. Çünkü bölgemizdeki ve dünyadaki sorunların çözümü açısından zaman çok dar. Rusya ve arasındaki ittifak stratejik değerdedir. Bu açıdan Kırım'ın kontrolüne geçmemesi Türkiye için son derece önemli. Bu yüzden Kırım'ı Rusya'nın bir parçası olarak tanımayı geciktirmek Ankara'ya pahalıya mâl olur. Tam zamanı olduğunu düşünüyorum” demiş.
Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: “Perinçek Rus basınına konuştu: Kırım'ın Rusya'ya katılımını tanımanın tam zamanı” (15 Mayıs 2019)
Kaynaklar:
1- Sputnik Türkiye: “Perinçek Rus basınına konuştu: Kırım'ın Rusya'ya katılımını tanımanın tam zamanı” (15 Mayıs 2019)
[Başlığın tam hâli “Biz Meren'den suyu getirmemiş olsaydık CHP adayı kalkıp suda indirim taahhüt edebilir miydi” şeklinde olması gerekiyordu.]
14 Mayıs 2019 tarihinde Bi De Bunu Dinle programına katılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP Grup Başkanvekili ve Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu'nun ifadesidir.
[İfade videoda 05:26/05:34 aralığında geçmektedir]
09 Ocak 2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yerel Yönetimler Sempozyumu'na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasında geçen bir ifade. İfadenin tam hâli şu şekildedir: “Bakın, burada ilginç bir örnek vereceğim: Denizlerimizin kenarlarında, orman alanlarımızda, yani buraları betona, toprağa çevirme gayreti içinde olanlar var. Şu para var ya, nelere muktedir, bu kapitalizm, nelere muktedir. Orman morman, ne var ne yok, kesiyor, atıyor, götürüyor. Ha, oraya ben bir dikey mimari yapayım, oradan da malı götüreyim. Yapılan iş bu. Yani doğa, şöyle olmuş böyle olmuş umurlarında değil.”
Muğla'nın Marmaris ilçesinde 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın 100'üncü yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen yürüşte, İzmir Marşı söyleyen öğrencilere tepki gösteren ve kamera arkasında bir öğrenciyi boğazlamaya çalışan kişi. Boğazlanılan öğrenci “Adam gelmiş, boğazımı sıkıyor İzmir Marşı'nı söylediğimiz için” demiş, birisinin “15 Temmuz'da biz şehit vermedik” tepkisi üzerine “Bugün 15 Temmuz değil, 19 Mayıs bugün” demiş.
Yunanistan medyasının 'İstanbul'u Yunanistan kazandı' manşetini dile getirerek Trabzon doğumlu Ekrem İmamoğlu'nu Yunanlılara benzeten İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP Grup Başkanvekili ve Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu kişisidir.
zenginsozluk.com/foto
Bu ifadeyle ilgili CHP İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu 'Seviye çok düştü. 1 oy için ne yapacaklarını şaşırdılar' demiş.
Toplumun sillesini yemiş, elini eteğini yeni ilişki edinmekten çekmiş kişilerin tanıdıklarıyla yaptıkları sohbetlerinde artık kişilerin duydukları hayranlıktan mıdır bilinmez, ağızlarından kaçan bir ifade.
Bu sözün farklı hâlleri mevcuttur. Örnekleri için:
- bugün yediğin hurmalar yarın götünü tırmalar
- dün yediğin hurmalar gün gelir seni tırmalar
- yazın yediğin hurmalar kışın kıçını tırmalar
- bıldırki hurmalar gelir götünü tırmalar
- bıldır yediğin hurmalar şimdi götünü tırmalar
- bugün yediğin hurmalar yarın götünü tırmalar
- dün yediğin hurmalar gün gelir seni tırmalar
- yazın yediğin hurmalar kışın kıçını tırmalar
- bıldırki hurmalar gelir götünü tırmalar
- bıldır yediğin hurmalar şimdi götünü tırmalar
zenginsozluk.com/foto
AKP'nin İstanbul adayı Binali Yıldırım'ın resmi twitter hesabı üzerinden 15 Mayıs 2019 tarihinde attığı tweet. Tweet'te Ekrem İmamoğlu'nun başkanlığında meydana gelen “birine antrikot birine musakka olmaz” olayı ile veri edinimi olayına gönderme yapılmış. Herhâlde Ekrem İmamoğlu'nun icraatlerini arakladığının farkında değiller.
2007/2017 yılları arasında yayınlanan Naruto Shippuden anime dizisinde Uzumaki soyundan gelen Nagato'nun Akatsuki suç örgütünün dizideki hikâyesi boyunca sahada kullandığı Pain karakterine ithaf edilen bir dizi müziği. Girei kelime anlamıyla Tanrı anlamına gelmektedir. Girei, Nagato'nun geçmişi itibariyle edindiği acıdan ötürü edindiği Tanrı psikolojisine atıfta bulunur. Müzik Yasuharu Takanashi elinden 2009 yılında çıkarken dizinin ikinci dizi müziği albümünde yer edinmiştir.
Kendi ekonomi geçtim (bu ekonomimi etkileyen başta ülke ekonomimiz) ülke ekonomisi için yararlı ve yenilikçi bir model için gerekli yollardır. Ben bir ekonomist değilim. Ara ara siyasete bakarak ülke ekonomisi için bir fikir yürütebilirim (eksikler olursa bildirmenize).
1- Ülkemiz aşırı dışarı bağlı bir ülke. Her şeyi dışarıda temin ediyoruz. Kendimiz üretmiyoruz. Üretenin önüne taş koyuyoruz. Bununla ilgili girişimlerin yapılması gerekiyor. Üreticiyi zararının kârdan fazla olmaması yönünde girişimler başlıca olmalı.
2- Din adı altında kendileri lüks yaşam süren hükûmet yetkililerinin orta ve altı insanları fakirliği öğütlememesi gerekiyor. Ülkeden toplanılan vergiler bunların keyfi harcamalarına gidiyor. Siz keyif süresiniz diye mi vergi veriyoruz diye sorarlar. Bir de vergiyi tabana yayıyorlar. Olan ise üç kuruş para kazanan insana oluyor.
3- Agresif siyasi politikalar sergilemek yerine yerinde politikalar sergilenmeli. Sağa sola ahkam keserek anca kendinizi uluslararasında rezil eder ve teşviki baskılarsınız.
1- Ülkemiz aşırı dışarı bağlı bir ülke. Her şeyi dışarıda temin ediyoruz. Kendimiz üretmiyoruz. Üretenin önüne taş koyuyoruz. Bununla ilgili girişimlerin yapılması gerekiyor. Üreticiyi zararının kârdan fazla olmaması yönünde girişimler başlıca olmalı.
2- Din adı altında kendileri lüks yaşam süren hükûmet yetkililerinin orta ve altı insanları fakirliği öğütlememesi gerekiyor. Ülkeden toplanılan vergiler bunların keyfi harcamalarına gidiyor. Siz keyif süresiniz diye mi vergi veriyoruz diye sorarlar. Bir de vergiyi tabana yayıyorlar. Olan ise üç kuruş para kazanan insana oluyor.
3- Agresif siyasi politikalar sergilemek yerine yerinde politikalar sergilenmeli. Sağa sola ahkam keserek anca kendinizi uluslararasında rezil eder ve teşviki baskılarsınız.
Bleach anime dizisinde ilk olarak 30 Haziran 2007 tarihinde yayınlanan bölüm 39'da İchigo Kurosaki ile Zangetsu'dan meydana getirdiği taklit İchigo ile Zangetsu'yu hak etmek üzerine çıkan kapışma sonrası çalan bir dizi müziğinin adı. Her ne kadar taklit İchigo desek de bu müzik çalarken Zangetsu'ya “bir gün bu güç benim olacaktır” demiştir. Bulutlara doğru bakan Zangetsu “İchigo, yağmurdan nefret ederim. Yağmur bu dünyaya da yağıyor. Kalbin karmaşa içindeyken bu gökyüzü bulutlanıyor. Üzgün olduğunda yağmur şüphesiz çok dehşet yağıyor. Anlayabiliyor musun... bu kasvetli dünyada şakır şakır yağan yağmurunun dehşetini? Yalnız şu yağmuru durdurmak için sana gücümü ödünç veririm. Eğer bana güvenirsen bu dünyaya yağmurun yağmasına izin vermeyeceğim. Ichigo, bana güven. Bir başına savaşmıyorsun.” demiştir. Bu müziğin Zangetsu'nun o iç dünyada karşılaştığı dehşetten ne kadar korku duyduğunu güzel yansıtmış ve izleyiciler de bu yansımadan etkilenmiştir.
33 yıl sonra bir özür mektubuyla serbest kalan mehmet c.'nin cezaevinde geçen yıllarının ardından dışarıda karşılaştığı bambaşka bir dünyaya karşı söylediği bir söz. 140journos ekibinin hazırladığı ve kamuoyuna sunduğu bu belgeseldeki adam sayesinde kendi sorunlarımın ne kadar önemsiz olduğunu ve umudumu yitirmemem gerektiğini fark ettim.
Bahsi geçen şarkının üstteki cover'ı aslına katbekat fark atmıştır.