Prestij TV gibi kimsenin bilmediği bir ortak noktamız olan yazardır.
Tam o hikayelerden bir hayalet olarak beklerken ikinci hayalet olarak gelip sözlükteki hayalet kotasını doldurmuştur. Bir sonraki adım definecilerin başına bela olmamız olabilir.
Sözlükteki hoş gri rengin tonunu bir doz daha açmış, yarı meslektaşım olan yazar.
Her kafa kaldırmaz ama tam anlamıyla bir şaheser!
3 harika günün ardından yine her şey karanlığa gömülmüş gibi...
Bugün ülkesine uçtu. Arkasından baktım. Hayatımda hiç bu kadar genç, enerjik ve mutlu hissetmezken; dudakları dudaklarımdan, ayrılıp gözümden kaybolurken birden yaşlandım...
Zaman öyle yavaşladı, adımlarım öyle ağırlaştı ki, ben eve varana o çoktan evindeydi.
10 gün , sadece 10 gün sonra yine kavuşacağım. Ama sanki 5 yıl bekleyecekmişim gibi... Birkaç altın sarısı saç telinin olduğu tokası, su içtiği şişe kaldı elimde.
Aah doğa anne! Benim için böyle güzel bir Sürprizin olacağını bilseydim 27 yıl sadece beklerdim. Tepeden tırnağa nasıl yenilenmiş, nasıl baştan yaratılmış hissediyorum kendim anlatamam. Görenler bile şaşırıyor, yüzümdeki ışıltıya, gözlerimdeki gülümsemeye.
Her şeye anlam yüklemekten kafayı yiyeceğim. Kumsalda ayaklarının altına yapışıp tekrar düşen kum tanelerini bile tek tek toplamak istiyorum, bulup. Ve ben, bendeki bu delilik halini çok seviyorum.
Bugün ülkesine uçtu. Arkasından baktım. Hayatımda hiç bu kadar genç, enerjik ve mutlu hissetmezken; dudakları dudaklarımdan, ayrılıp gözümden kaybolurken birden yaşlandım...
Zaman öyle yavaşladı, adımlarım öyle ağırlaştı ki, ben eve varana o çoktan evindeydi.
10 gün , sadece 10 gün sonra yine kavuşacağım. Ama sanki 5 yıl bekleyecekmişim gibi... Birkaç altın sarısı saç telinin olduğu tokası, su içtiği şişe kaldı elimde.
Aah doğa anne! Benim için böyle güzel bir Sürprizin olacağını bilseydim 27 yıl sadece beklerdim. Tepeden tırnağa nasıl yenilenmiş, nasıl baştan yaratılmış hissediyorum kendim anlatamam. Görenler bile şaşırıyor, yüzümdeki ışıltıya, gözlerimdeki gülümsemeye.
Her şeye anlam yüklemekten kafayı yiyeceğim. Kumsalda ayaklarının altına yapışıp tekrar düşen kum tanelerini bile tek tek toplamak istiyorum, bulup. Ve ben, bendeki bu delilik halini çok seviyorum.
İnsanların bütün aşağılamalarına inat, yüksek bir tepeye çıkıp ' benim' diye bağırmak istiyorum. Çünkü o benim.
Gayet komik lan. Buna güldüğüm için bana kültürsüz diyen insnalardan da çorabım bile daha kültürlüdür amk. Recep ivedik'in her serisini sinemada izledim. Özellikle 2. Filmin final sahnesinde de hüngür hüngür ağladım.
Siz bilmezsiniz 2006-2007 yıllarında recep ivedik bir skeç karakteriydi. Sırf o günlere olan vefamdan ötürü yine izlerim.
Ayrıca hönkürerek güldüğüm bir sahneyi şuraya bırakayım.
Gayet komik lan. Buna güldüğüm için bana kültürsüz diyen insnalardan da çorabım bile daha kültürlüdür amk. Recep ivedik'in her serisini sinemada izledim. Özellikle 2. Filmin final sahnesinde de hüngür hüngür ağladım.
Siz bilmezsiniz 2006-2007 yıllarında recep ivedik bir skeç karakteriydi. Sırf o günlere olan vefamdan ötürü yine izlerim.
Ayrıca hönkürerek güldüğüm bir sahneyi şuraya bırakayım.
Sen nasıl muhteşem bir şeysin...
Canım deli gibi cinli perili hikayeler dinlemek istiyor. Ama youtube'daki hikayelerin çoğunu bitirdim ve neredeyse artık kaynağım kalmadı.
Zaten hikayelerin çoğu da hocaya gittik bir daha olmadı şeklinde biten zırvalar. Şöyle olsa da gece gece adrenalinden taş kesilsek..
Zaten hikayelerin çoğu da hocaya gittik bir daha olmadı şeklinde biten zırvalar. Şöyle olsa da gece gece adrenalinden taş kesilsek..
Ne zaman dinlesem, aklıma Kayseri'nin sokaklarında gece vakti ellerim cebimde ağzımdan buharlar saça saça ağır ağır yürüdüğüm anları getiren albis şarkısı.
O günleri özler özler dururum... Gizli hazinem gibi bir şey.
O günleri özler özler dururum... Gizli hazinem gibi bir şey.
Destanlar yazabileceğim bir ilişki türü. Ama yukarıda yazılanlar gibi 'kesin biter, bel bağlamayın' gibi şeylere bakıp üzülmemek lazım. Eğer hatun kişisi yurtdışında yaşıyorsa gayet yürütülebilir bir ilişki türü ahaha.
Eski ilişkimde sevgilim olacak hatun kişisi ile komşu illerde yaşıyorduk, ki birlikte olduğumuz zaman neredeyse, 1 yıldan biraz fazlaydı. Bir kere bile gerçeğe taşıyamamıştık. Hatta bu ilişki öyle bir ilişkiydi ki kız bana telefon numarasını vermemişti ahahah. Hâlâ düşünür gülerim. Telefon numarasını bilmediğim bir kadınla bir yıl boyu sevgili oldum.
Neyse efendim. Öyle veya böyle Türkiye'deki kadınlar bırakın uzaktan olanına yakından olan ilişkiye bile uygun değil. Her şeyden ötesi aileye karşı koşulsuz bir itaat var. Hatırlarım, hatunun yanına gitmek için çırpınırdım. Karşılığında ise hep bir şekilde ertlenirdim.
Gelgelelim bir gün bodrum sahillerinde gezerken rastladım şimdiki sevgilime. İki gün sonra ülkesine döndü. O ülkesindeyken başladı ilişkimiz. Bir hafta geçmedi yanıma geldi. Bir hafta geçmedi yanına gittim. İki ay sonunda ailelerimiz karşılıklı rakı içiyordu.
Demem o ki aşk biraz cesaret ve fedakarlık işi. Uzak mesafe ilişkisi ise biraz daha fazla cesaret ve fedakarlık işi. Ruhunda biraz özgürlük, biraz cesaret ve size karşı koşulsuz sevgi olan biriyle sonuna kadar yürür.
Eski ilişkimde sevgilim olacak hatun kişisi ile komşu illerde yaşıyorduk, ki birlikte olduğumuz zaman neredeyse, 1 yıldan biraz fazlaydı. Bir kere bile gerçeğe taşıyamamıştık. Hatta bu ilişki öyle bir ilişkiydi ki kız bana telefon numarasını vermemişti ahahah. Hâlâ düşünür gülerim. Telefon numarasını bilmediğim bir kadınla bir yıl boyu sevgili oldum.
Neyse efendim. Öyle veya böyle Türkiye'deki kadınlar bırakın uzaktan olanına yakından olan ilişkiye bile uygun değil. Her şeyden ötesi aileye karşı koşulsuz bir itaat var. Hatırlarım, hatunun yanına gitmek için çırpınırdım. Karşılığında ise hep bir şekilde ertlenirdim.
Gelgelelim bir gün bodrum sahillerinde gezerken rastladım şimdiki sevgilime. İki gün sonra ülkesine döndü. O ülkesindeyken başladı ilişkimiz. Bir hafta geçmedi yanıma geldi. Bir hafta geçmedi yanına gittim. İki ay sonunda ailelerimiz karşılıklı rakı içiyordu.
Demem o ki aşk biraz cesaret ve fedakarlık işi. Uzak mesafe ilişkisi ise biraz daha fazla cesaret ve fedakarlık işi. Ruhunda biraz özgürlük, biraz cesaret ve size karşı koşulsuz sevgi olan biriyle sonuna kadar yürür.
Geceler nasıl aleve verilir? İşte böyle!
Bünyenin alışkın olmadığı kadar mutlulu sebebiyle uykuya dalamama hali.
İnsan dibine kadar yaşamak istiyor. Uyunan zamanlar bile vakit kaybıymış gibi geliyor. Deniz sesi, orman kokusu, dilini anlamadığı için sana şaşkın şaşkın bakan ama içine baktığında sevgiyi görebildiğin bir çift buz mavisi göz... Tanrım! o kadar sertsin ki...
İnsan dibine kadar yaşamak istiyor. Uyunan zamanlar bile vakit kaybıymış gibi geliyor. Deniz sesi, orman kokusu, dilini anlamadığı için sana şaşkın şaşkın bakan ama içine baktığında sevgiyi görebildiğin bir çift buz mavisi göz... Tanrım! o kadar sertsin ki...
Hayatta hangi konuda büyük konuştuysam istisnasız başıma geliyor. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilmem ama hayatım tam anlamıyla değişmek üzere.
Son ilişkimin ardından yaklaşık bir yıl geçti. Bir daha asla aşık olmam sanıyordum, oldum.
'Asla bir Türk kadınından başka bir kadınla birlikte olmam' diyordum. Türk olduğu halde başka milletten insanlarla birlikte olan kimseye saygı duymazdım. Gelin görün ki bu da başıma geldi. Bir Yunan güzeline çok fena gönlümü kaptırdım.
'Asla evlenmem' diyordum. Bir ay sonra nişanlanıyorum.
'Asla İstanbul'da yaşamam' diyordum. Bir ay önce İstanbul'a yerleştim.
Anlayacağın sayın sözlük, asla 'asla' dememek gerekiyor. Bu evren kesinlikle çok troll. Tüm bunları bana yaşatırken kıs kıs gülüyordur eminim.
Son ilişkimin ardından yaklaşık bir yıl geçti. Bir daha asla aşık olmam sanıyordum, oldum.
'Asla bir Türk kadınından başka bir kadınla birlikte olmam' diyordum. Türk olduğu halde başka milletten insanlarla birlikte olan kimseye saygı duymazdım. Gelin görün ki bu da başıma geldi. Bir Yunan güzeline çok fena gönlümü kaptırdım.
'Asla evlenmem' diyordum. Bir ay sonra nişanlanıyorum.
'Asla İstanbul'da yaşamam' diyordum. Bir ay önce İstanbul'a yerleştim.
Anlayacağın sayın sözlük, asla 'asla' dememek gerekiyor. Bu evren kesinlikle çok troll. Tüm bunları bana yaşatırken kıs kıs gülüyordur eminim.
Savaştan sonra harap olmuş bir şehirde ağır adımlarla yürüyormuş hissi yaşadığım sözlük. Öldük. İşin açığı benim de bu ölüm de payım var.
Olsun, ölü halini bile seviyorum buranın.
Olsun, ölü halini bile seviyorum buranın.
Onları layık oldukları insanlara bırak ve asla arkana bakma.
Evet gençler. Aylar sonra bu entrymle herkese, başta evim zengin sözlük'e merhaba diyorum. 1 aydır hayatım laboratuvarda ve hastanede geçiyor... Bu hastalıkla savaşın yılmaz fedailerinden biri olarak sizinle paylaşmak istediğim birkaç şey var. Çoğu bildiğiniz şeyler, ama bilmediğiniz şeyler de olabilir yazımda.
1) Bu virüsten gerçekten korkun. İnanılmaz ötesi bir hızlı bulaş gücü var. Hele ki gırtlak mukozasına yerleşti mi ciğerlere inmesi çok ama çok hızlı bir şekilde gerçekleşiyor.
2) sanıldığı gibi sadece yaşlıları vurmuyor. Türkiye'deki genç ölümler insanı hayrete düşüren cinsten. 20-30 yaş arası çok entübe hasta var.
3) kronik rahatsızlıkların bir dezavantaj olduğu doğru. Lakin kronik rahatsızlığım yoksa ölmem veya entübe olmam derseniz, hayatınızın hatasını yaparsınız.
4) virüsün havada asılı kaldığı veya sıçradığı ise tamamen safsatadan ibaret. Virüsler asılı kalmaz ya da sıçramaz. Pire deği ya bu.
5) bir hastadan virüsü direkt almak ile hastanın dokunduğu veya virüsünü bir şekilde bulaştırdığı yerden almanız arasında fark var. İnsan bünyesindeki virüs inanılmaz güçlü ve yaşam formları çok aktiftir. Lakin virüsün dışarıdaki canlılığı zaman geçtikçe azalır ve zayıflar. Tabii bu demek değil ki gidin dokunduğu yere dokunun. Siz her türlü bu virüsten uzak durun.
6) virüsler aslında bizi öldürmek istemezler. Çünkü bizim ölümümüz demek, onların ölümü demektir. Peki o zaman neden ölüyoruz? Çünkü, bu virüsü tanımıyoruz... Virüs de bizi tanımıyor. Muhtemelen bizi hâlâ yarasa zannediyor. Biliyorsunuz. Yarasa bu virüsü taşıdığı halde bu virüsten ölmeyen bir canlı. Virüs insandan insana yayıldıkça muhtemelen öldürücü özelliğini kaybedecek.
Peki ne yapmalıyız?
1) öncelikle evde bile kalsak elleri dirseklere kadar 20-30 saniye boyunca sabunla yıkıyoruz. Tırnak içlerini ve aralarını güzelce sabunluyoruz. Sabun virüse ne yapar? Öldürür. Virüslerin dış katmanı yağdır. Bildiğiniz yağ. Zeytinyağı neyse virüsteki yağ da odur. Biliyorsunuz ki yağlar suda çözünmez, sabun bir tuzdur ve tuz yağı çözer. Dış katmanı yok olan virüsün de tabiri caizse içi dışına çıkar.
2) dışarı asla çıkmıyoruz. Tabii bu pek mümkün değil. Çünkü dünya lideri ve Avrupa'nın kıskandığı ülkemizin vatandaşları olarak erzak almak, fatura ödemek, kredi kartına para yüklemek, para çekmek zorundayız.
3) sosyal mesafeyi iyi ayarlıyoruz. Gerçi bu da imkansıza yakın bir şey. Az buçuk türk insanının profilini ve kültürel kapasitesini biliyorsunuz. Geçen gün para çekerken dallama ve hatta afedersiniz dalyarağın teki o pis elleriyle maskesini boğazına kadar indirip, sigarasını içip, yüzüme yüzüme üfleyip maskesini tekrar taktı. Şimdi ben senin takacağın maskeyi sikeyim demek isterdim ama diyemiyorum çünkü RTÜK ceza kesiyor. Neyse siz elinizden geldiği kadar 2 metre uzak olun insanlardan. Hâlâ yere tükürmek için maskesini açıp, tükürdükten sonra maskesini geri takan hoşaf kazanları ile dolu ortalık. Siz onu 3 metre yapın.
4) maske takmadan asla ve kat'a dışarı çıkmayın. Maskeyi taktıktan sonra, burun kısmını yanlardan kapatın ki hava girmesin. Maskeyi ikide bir ellemeyin. Çıkarırken bez kısmından değil, ip kısmından çıkartın. Hatta gerekirse güneş gözlüğü falan bile takın. Göz de bulaşma yollarından biri.
5) eldiven takın. Atm, asansör, para vb. gibi şeylere eldivenle dokunun. Hatta asansör kapılarını dirseğinizle açın.
6) dışarı çıkarken tişört gibi şeyler değil, gömlek gibi yanlardan çıkacak şeyler giyin. Tişörtü çıkarırken ağzınıza, burnunuza değiyor illaki.
7) eve geldiğinizde derhal banyoya girin ve kıyafetlerinizi kirli sepetine atın. Ellerinizi, hiçbir yere dokunmadan 20-30 saniye yıkadıktan ve duruladıktan sonra. Gözlerinizin altını, burun ve dudak arasını (bıyık) sabunlayın. Telefon ve ev anahtarını da kolonya ile silin.
8) evinizi 2 saate bir olmak üzere 20 dakika havalandırın.
9) saat 12-7 arasında muhakkak uykuda olun. Geceler boyu İnternet, televizyonda kalmayın. Bu bir tatil değil. Ortada doğa ile ciddi bir savaş var. Doğa ana homo sapiensi yok etmeye ant içmiş şekilde saldırıyor. Önce doğa ananın virüs silahını yok edip sonra onunla masaya oturmamız lazım. Sizin bu saatler arası uykuda kalmanız virüse karşı bir silah. Bu işin şakası yok.
10) sigara kesinlikle içmeyin. Gerekirse krizden geberin, eliniz ayağınız titresin. Yoğun bakımda bir tek nefes için çırpınan hastaları görseniz, sigara krizinin hiçbir şey olmadığını anlarsınız.
11) su tüketimini arttırın. Günde içtiğiniz su miktarını en az 4-5 bardak arttırın. Öyle ki çişiniz su renginde olsun.
12) marketten aldığınız her ambalajlı şeyi su ve sabunla yıkayın.
13) elleriniz yokmuş gibi yaşayın. Sakın ola ki dalgınlıkla ağzınıza, burnunuza dokunmayın.
14. Ve son madde) bu virüsü hafife almayın ama saçma sapan paranoyalar geliştirmeyin. Psikoloji bağışıklık sistemi üzerinde çok etkili. Korkmak iyidir. Ama fazlası zarardır.
Umarım bu kabusu en az zararla atlatırız. Sağlık ve sevgi dileklerimle...
1) Bu virüsten gerçekten korkun. İnanılmaz ötesi bir hızlı bulaş gücü var. Hele ki gırtlak mukozasına yerleşti mi ciğerlere inmesi çok ama çok hızlı bir şekilde gerçekleşiyor.
2) sanıldığı gibi sadece yaşlıları vurmuyor. Türkiye'deki genç ölümler insanı hayrete düşüren cinsten. 20-30 yaş arası çok entübe hasta var.
3) kronik rahatsızlıkların bir dezavantaj olduğu doğru. Lakin kronik rahatsızlığım yoksa ölmem veya entübe olmam derseniz, hayatınızın hatasını yaparsınız.
4) virüsün havada asılı kaldığı veya sıçradığı ise tamamen safsatadan ibaret. Virüsler asılı kalmaz ya da sıçramaz. Pire deği ya bu.
5) bir hastadan virüsü direkt almak ile hastanın dokunduğu veya virüsünü bir şekilde bulaştırdığı yerden almanız arasında fark var. İnsan bünyesindeki virüs inanılmaz güçlü ve yaşam formları çok aktiftir. Lakin virüsün dışarıdaki canlılığı zaman geçtikçe azalır ve zayıflar. Tabii bu demek değil ki gidin dokunduğu yere dokunun. Siz her türlü bu virüsten uzak durun.
6) virüsler aslında bizi öldürmek istemezler. Çünkü bizim ölümümüz demek, onların ölümü demektir. Peki o zaman neden ölüyoruz? Çünkü, bu virüsü tanımıyoruz... Virüs de bizi tanımıyor. Muhtemelen bizi hâlâ yarasa zannediyor. Biliyorsunuz. Yarasa bu virüsü taşıdığı halde bu virüsten ölmeyen bir canlı. Virüs insandan insana yayıldıkça muhtemelen öldürücü özelliğini kaybedecek.
Peki ne yapmalıyız?
1) öncelikle evde bile kalsak elleri dirseklere kadar 20-30 saniye boyunca sabunla yıkıyoruz. Tırnak içlerini ve aralarını güzelce sabunluyoruz. Sabun virüse ne yapar? Öldürür. Virüslerin dış katmanı yağdır. Bildiğiniz yağ. Zeytinyağı neyse virüsteki yağ da odur. Biliyorsunuz ki yağlar suda çözünmez, sabun bir tuzdur ve tuz yağı çözer. Dış katmanı yok olan virüsün de tabiri caizse içi dışına çıkar.
2) dışarı asla çıkmıyoruz. Tabii bu pek mümkün değil. Çünkü dünya lideri ve Avrupa'nın kıskandığı ülkemizin vatandaşları olarak erzak almak, fatura ödemek, kredi kartına para yüklemek, para çekmek zorundayız.
3) sosyal mesafeyi iyi ayarlıyoruz. Gerçi bu da imkansıza yakın bir şey. Az buçuk türk insanının profilini ve kültürel kapasitesini biliyorsunuz. Geçen gün para çekerken dallama ve hatta afedersiniz dalyarağın teki o pis elleriyle maskesini boğazına kadar indirip, sigarasını içip, yüzüme yüzüme üfleyip maskesini tekrar taktı. Şimdi ben senin takacağın maskeyi sikeyim demek isterdim ama diyemiyorum çünkü RTÜK ceza kesiyor. Neyse siz elinizden geldiği kadar 2 metre uzak olun insanlardan. Hâlâ yere tükürmek için maskesini açıp, tükürdükten sonra maskesini geri takan hoşaf kazanları ile dolu ortalık. Siz onu 3 metre yapın.
4) maske takmadan asla ve kat'a dışarı çıkmayın. Maskeyi taktıktan sonra, burun kısmını yanlardan kapatın ki hava girmesin. Maskeyi ikide bir ellemeyin. Çıkarırken bez kısmından değil, ip kısmından çıkartın. Hatta gerekirse güneş gözlüğü falan bile takın. Göz de bulaşma yollarından biri.
5) eldiven takın. Atm, asansör, para vb. gibi şeylere eldivenle dokunun. Hatta asansör kapılarını dirseğinizle açın.
6) dışarı çıkarken tişört gibi şeyler değil, gömlek gibi yanlardan çıkacak şeyler giyin. Tişörtü çıkarırken ağzınıza, burnunuza değiyor illaki.
7) eve geldiğinizde derhal banyoya girin ve kıyafetlerinizi kirli sepetine atın. Ellerinizi, hiçbir yere dokunmadan 20-30 saniye yıkadıktan ve duruladıktan sonra. Gözlerinizin altını, burun ve dudak arasını (bıyık) sabunlayın. Telefon ve ev anahtarını da kolonya ile silin.
8) evinizi 2 saate bir olmak üzere 20 dakika havalandırın.
9) saat 12-7 arasında muhakkak uykuda olun. Geceler boyu İnternet, televizyonda kalmayın. Bu bir tatil değil. Ortada doğa ile ciddi bir savaş var. Doğa ana homo sapiensi yok etmeye ant içmiş şekilde saldırıyor. Önce doğa ananın virüs silahını yok edip sonra onunla masaya oturmamız lazım. Sizin bu saatler arası uykuda kalmanız virüse karşı bir silah. Bu işin şakası yok.
10) sigara kesinlikle içmeyin. Gerekirse krizden geberin, eliniz ayağınız titresin. Yoğun bakımda bir tek nefes için çırpınan hastaları görseniz, sigara krizinin hiçbir şey olmadığını anlarsınız.
11) su tüketimini arttırın. Günde içtiğiniz su miktarını en az 4-5 bardak arttırın. Öyle ki çişiniz su renginde olsun.
12) marketten aldığınız her ambalajlı şeyi su ve sabunla yıkayın.
13) elleriniz yokmuş gibi yaşayın. Sakın ola ki dalgınlıkla ağzınıza, burnunuza dokunmayın.
14. Ve son madde) bu virüsü hafife almayın ama saçma sapan paranoyalar geliştirmeyin. Psikoloji bağışıklık sistemi üzerinde çok etkili. Korkmak iyidir. Ama fazlası zarardır.
Umarım bu kabusu en az zararla atlatırız. Sağlık ve sevgi dileklerimle...
İyi bir hafızanın, bazı geceler cana kast ettiğini herkes bilmez.
Manisa kırkağaç bölgesinde meydana gelmiş. izmir'de de çok şiddetli hissedildi.
Şiddeti 5,2. Bana daha büyük gibi geldi. Tanrı'ya şükür kısa sürdü.
Şiddeti 5,2. Bana daha büyük gibi geldi. Tanrı'ya şükür kısa sürdü.
Hadi 90 neslini lise son sınıfın, son cumasının ince kederine götüreyim...
Vay ulan, dinledikçe üzerimde beyaz gömlek, gri pantolon ve gözlerim bozuk olmadığı halde çekici olduğunu düşündüğüm için taktığım gözlükler beliriyor. Ne dinlerdim o dik okul yokuşunu çıkarken bu şarkıyı.
Vay ulan, dinledikçe üzerimde beyaz gömlek, gri pantolon ve gözlerim bozuk olmadığı halde çekici olduğunu düşündüğüm için taktığım gözlükler beliriyor. Ne dinlerdim o dik okul yokuşunu çıkarken bu şarkıyı.
Benimle özdeşleşen bir gorgoroth şarkısı. Oğlum ne güzel oldu lan seneler sonra dinleyip kafaları çizmek.
İnfernus resmen gitar, gaahl resmen vokal dersi vermiştir. Şarkı aşırı karanlıktır ama ben bu şarkıyı dinleyince hiç karanlık hissetmem. 17 yaşımda dinlerkenki hallerim gelir aklıma, böyle gitar çalacağım günlerin hayalini kurarkenki zamanlarım.
Bir de şarkıda çok ince bir ayrıntı var. Gitar riffleri aynı tekrar ederken, bir başka melodiyle geçerken çok ama çok hızlı şekilde incelip kalınlaşıyor ki bu bildiğin ustalık ister. 04:38 anından bahsediyorum.
HEY ulan yıllar...
İnfernus resmen gitar, gaahl resmen vokal dersi vermiştir. Şarkı aşırı karanlıktır ama ben bu şarkıyı dinleyince hiç karanlık hissetmem. 17 yaşımda dinlerkenki hallerim gelir aklıma, böyle gitar çalacağım günlerin hayalini kurarkenki zamanlarım.
Bir de şarkıda çok ince bir ayrıntı var. Gitar riffleri aynı tekrar ederken, bir başka melodiyle geçerken çok ama çok hızlı şekilde incelip kalınlaşıyor ki bu bildiğin ustalık ister. 04:38 anından bahsediyorum.
HEY ulan yıllar...
hormon değildir. mutluluk hormonu hiç değildir. mutluluk hormonunu stimule eden 'nörotransmitter' maddedir. bir çok psikolojik rahatsızlığın temeli bu maddenin miktar dengesizliğidir.
uyuşturucu kullanımından sonra 'düşüş' denilen olayı da bu madde gerçekleştirir. uyarıcı ve uyuşturucu tüketiminde aşırı salgıladığı için bir süre sonra bu maddeyi salgılayan bezler kurur ve serotonin neredeyse hiç salgılanmaz. bu da insana kendini rezalet hissettirir.
işi sadece mutluluk vermek de değildir tabii. uyku hormonunu da bu arkadaş aktive eder.
uyuşturucu kullanımından sonra 'düşüş' denilen olayı da bu madde gerçekleştirir. uyarıcı ve uyuşturucu tüketiminde aşırı salgıladığı için bir süre sonra bu maddeyi salgılayan bezler kurur ve serotonin neredeyse hiç salgılanmaz. bu da insana kendini rezalet hissettirir.
işi sadece mutluluk vermek de değildir tabii. uyku hormonunu da bu arkadaş aktive eder.
sakız ağacından üretilen bir reçine olmakla birlikte içine girdiği her şeyin tadını fenafillah seviyesine çıkaran muhteşem ötesi şey.
muhallebiye, kahveye, dondurmaya, liköre vs. aklınıza gelebilecek her şeye yakışır.
muhallebiye, kahveye, dondurmaya, liköre vs. aklınıza gelebilecek her şeye yakışır.
Penisilinin ham maddesi olan, insanlığın ömrünü on yıl uzatmış muhteşem fungus.
Bu mantar kümelerinin oluşturduğu küflerin içindeki su bakteri yaşamına izin vermez.
zenginsozluk.com/foto
Bu mantar kümelerinin oluşturduğu küflerin içindeki su bakteri yaşamına izin vermez.
zenginsozluk.com/foto
Başta insanı sarsan fakat yan etkileri vücut alıştıkça ortadan kalkan bir antidepresan.
Rotting christ'ın akıllara zarar şaheseri... Sanskrtiçe'nin o mistikliği insana resmen boyut atlatıyor.