yüzsüz ve sürekli almaya uğraşan insanlara temas etmenin bedelini anlatan deyim.
Öpüşen ya da yiyişen çiftleri kastetmiyorum, aşkla bakan aşkla dokunan, gözleriyle öpen çiftlerle aynı yerde bulunmak ruh haliniz neyse onu turboluyor. Güzel bir ilişkiniz ümitli bir aşkınız varsa kendinizi görüyorsunuz, kötü giden bir ilişki veya ümitsiz bir aşkta yanlış yapıyorum yanlışın peşinden koşuyorum hissi, üzgünseniz gülümserken inciten, mutluysanız biz de böyleyiz/olabiliriz dedirten.
Huzursuzluk belirtisi, bir ortamda sıkılan kişiler ayaklarından birbirlerini fark edebilirler.
Cuma'yı müjdelediği için sevilir nispeten, ilk üç güne göre daha rehavet içinde geçer gecesi, haftasonu ve cuma aksamının alternatifidir dışarı çıkmak için.
Bir sözlük statüsü hakkında paragraflarca kişilik analizi yapacak kadar zavallı olmaktan veya hepi topu iki elin parmağı kadar online yazarın olduğu sözlükte trollük yapacak kadar düşmüş olmaktan iyidir. Yaptığın iş ne olursa olsun içine sinecek kadar iyi yap demişler.
itiraflarında 5 çocuğunu yetimhaneye verdiğini söyleyen buna karşılık çocuk nasıl yetiştirilir üzerine kitabı olan düşünür. Bu itirafının kısırlığını gizlemek için olduğu da söylenirmiş.
İpek sesli, Pozitif enerjisi yüksek güler yüzlü şarkıcı. Bacak güzelliği ile anılanlardan.
Çok şekerli bir yiyeceğin enzim patlaması yaratması gibi vücutta mutluluk yaratsa da etkisi geçici olan şeyler, anı kurtarmaya yarar aslında.
bir sessiz film gibi, hiçbir şey söylemezken içindeki gelgitler yüzüne vuran insanın hali. Rorschach' ın kendini saklayamayanı.
güzel başlayan ama gittikçe trajedisi, dramı artan, karakterleri azalan bir film gibi. gittikçe denizin bitiyor olduğu hissiyle doluyor insan. fırtınalardan kaçtıkça insan karaya oturup çürümeye yanaşıyor.
karın keyfini çocukların çıkarması gibi, 14 şubat'ın keyfini de çiçekçiler ve mekan sahipleri çıkarıyor gördüğüm kadarıyla. eşler için, yalnızlar için hayırlısıyla bir atlatsak da aradan çıksa günüdür çoğunlukla. taze sevgililer için anlamlı olsa da, çoğu insan için zahmet anlamı taşıyor.
havada çok fazla farklı işaret taşıyıcı dalganın bulunması. haberleşme sistemlerinde alıcı sistemlerin doymasına sebep olur, bilgiyi bozar, gürültüyü arttırır.
insan için de zararlıdır. gsm, wifi, 4g, telsiz şu bu derken bir sürü farklı güçte farklı frekansta işarete maruz kalıyoruz. zihni yoran yorgun bırakan şeylerden, bu sebeple uyuduğunuz odada mümkün mertebe bunların olmaması gerekiyor.
şu anda havada yayılan 800MHz, 950MHz, 1900MHz, 2400MHz, 433MHz, ve telsiz frekansları 30MHz gibi işaretlere maruz kalıyorsunuz. ama bunların en güçlü ve zararlıları 900 ve 1900MHz deki GSM işaretleri, diğerleri genelde daha zayıf. 5G geldiğinde 5GHz e kadar farklı frekansta işaretler söz konusu olacak.
insan için de zararlıdır. gsm, wifi, 4g, telsiz şu bu derken bir sürü farklı güçte farklı frekansta işarete maruz kalıyoruz. zihni yoran yorgun bırakan şeylerden, bu sebeple uyuduğunuz odada mümkün mertebe bunların olmaması gerekiyor.
şu anda havada yayılan 800MHz, 950MHz, 1900MHz, 2400MHz, 433MHz, ve telsiz frekansları 30MHz gibi işaretlere maruz kalıyorsunuz. ama bunların en güçlü ve zararlıları 900 ve 1900MHz deki GSM işaretleri, diğerleri genelde daha zayıf. 5G geldiğinde 5GHz e kadar farklı frekansta işaretler söz konusu olacak.
bebeklik sonrası ergenlik öncesi dönem.
insanı kötü kılan şey ölüm ve açlıktır. güç sorunu da bunlardan doğar. bunun en büyük göstergesi bence çocukluktur. çocuklar ne ölümden, ne açlıktan ne de güç mücadelelerinden bir yetişkinin korktuğu şekilde korkar. koruyucusu, besleyeni vardır çünkü. hepsi bir şekilde bir arada oynamayı başarabilir. bir canlı ne zamanki hayatta kalmak, aç kalmamak güçlü olmak için mücadele etmeye başlar, saf ve iyi halinden uzaklaşır. bu yüzden o güzel bulunan çocukluk veya hayvanların tatlı hali, olması gereken hal değildir. biz büyüyünce kirlenmez dünya, dünyanın bizi neye hazırladığını büyüyünce anlarız. çocukluk acı bir güven yanılsaması sadece. bu çirkin halimiz, asıl gerçeklik bu.
insanı kötü kılan şey ölüm ve açlıktır. güç sorunu da bunlardan doğar. bunun en büyük göstergesi bence çocukluktur. çocuklar ne ölümden, ne açlıktan ne de güç mücadelelerinden bir yetişkinin korktuğu şekilde korkar. koruyucusu, besleyeni vardır çünkü. hepsi bir şekilde bir arada oynamayı başarabilir. bir canlı ne zamanki hayatta kalmak, aç kalmamak güçlü olmak için mücadele etmeye başlar, saf ve iyi halinden uzaklaşır. bu yüzden o güzel bulunan çocukluk veya hayvanların tatlı hali, olması gereken hal değildir. biz büyüyünce kirlenmez dünya, dünyanın bizi neye hazırladığını büyüyünce anlarız. çocukluk acı bir güven yanılsaması sadece. bu çirkin halimiz, asıl gerçeklik bu.
başımın üstüne çökmüştü bütün ağırlığıyla yaşamak. bütün ağrılarıyla. gemimin bütün yamaları patladı tek tek, bütün kırıklarından su almaya başladı. sarıldım paltoma daha sıkı, kafası kendine gömülü dolaştım. anlamamıştım, bir insanı sevmenin anlamı nasıl olur da yaşamın çatısı olur, yaşamı üzerime yıkılmaktan alıkoyar anlamamıştım. serseri bir köpek gibi sokaklarda olmak da ihtimaldi artık ayakta ölen bir ağaç gibi kurumak da. tek ihtimali olmayan dal budak salmaktı, gölge olmaktı. artık ne tenimin ne ruhumun hiçbir sevişme ihtimali yoktu. plastikten ellerle ve kendi kabuğunda bir kalple hiçbir ölümlüye dokunamazdım. bir kez ölümsüz olanla güneşi batırıp ayın ışığında tek olup sabahı selamlamıştım. lanetimle lütfum aynıydı. ölü olmamın ya da ölüyor olmamın yüzündeki maske düşmüştü. uyanmak istiyorum dediğim bir kabustu. uyanmak istiyorum. her şey bir kabus olsundu.
vefa hissinin vefa hissi olduğu an, vefa duyulanın varlığına gerek, gereksinim olmadan duyulan sevginin, değer hissinin kendi kendine var olduğu andır. bu yüzden vefa hissi tek başına kaldığında, vefa duyulan şey artık hayatımızda olmasa da, kendi kendine içimizde yaşıyor oluyor. bu yüzden vefa duymak, özlem değil, aşk değil, sevgi değil; vefa duymak vefa duyulandan bağımsız olmayı ama artık onun için kattıklarını hissedebiliyor olmayı kapsar.
negatif arzu olarak da tanımlanır. bizi öfkelendiren, sinirlendiren şeylerin altında ona doğru gizli bir arzumuzun olabileceği fikrine dayanır.
" ayrılıkla başım belada
gözlerini çevir gözlerime"
böyle demiş şair. ayrılıkta en çok aranan ve en çok özlenen şeydir. uzaktan izlenir bazen bu yüzden, gözlerindeki heyecan, hüzün, öfke. göz göze gelinemez ama. o yıkımdır, o uçurumdur, ayrılıktan doğan.
gözlerini çevir gözlerime"
böyle demiş şair. ayrılıkta en çok aranan ve en çok özlenen şeydir. uzaktan izlenir bazen bu yüzden, gözlerindeki heyecan, hüzün, öfke. göz göze gelinemez ama. o yıkımdır, o uçurumdur, ayrılıktan doğan.
" hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa"
Eğer ben bile alıştıysam buna herkes alışabilir. Eğer aklınızda acaba şekeri bıraksam mı yapabilir miyim gibi bir düşünce varsa, ihtiras limani bile alışmış ve sevmiş, ben mi içemeyeceğim diye gönül rahatlığıyla düşünebilirsiniz.
İşyerinden biri sevgilsinden ayrılmış, olaydan habersiz olan metalci arkadaş sabahtan beri ayyyrılıkk, ayyyrılıkk aman aaayrılık diye mırıldanarak dolaşıyor. Kara baht mı desem murphy mı desem bilemedim. Yani yasaya göre ayrılık zamanı en çok canınızı yakacak şarkılar karşınıza çıkıp durur.
Ek : yedeksiz çalışırsan elindeki prototip mutlaka cortlarmış.. ulan murphy!
Ek : yedeksiz çalışırsan elindeki prototip mutlaka cortlarmış.. ulan murphy!
Şarkılarındaki, şarkı sözlerindeki güçlü kadın sevilesidir. İnsanı yorabilir, kızdırabilir, elde avuçta tutulmayabilir, canını yakma isteği bile uyandırabilir ama sevilesidir.
yalnız bunun için, yalnız bunun için dedikçe şair ben seni o kadar çok şey için sevmiş ve o kadar çok şeyi sırf bunun için bile değerdi olarak görmüş ki insan bu kadar ağır bir sevmişlikten sonra o yükün altından nasıl kalkılır merak ediyor. şair yüreği aşkı çoğaltır ama sevilesiliği fazla olan da insanın içinde kendi pınarını fışkırtmıştır bir kere.