evrenin sınırlarına eş değildir. tezat enteresan, tam tersi buna eştir. buna göre (bunun için) derinlemesine felsefe yoktur. mantık vardır.
türlerin kökeni ile karıştırılır. oysa bu kitap daha önce çıkmıştır. yazarı bilindiği gibi darwin'dir. orijinal adı "the descent of man and selection in relation to sex"dir..
dış güneş sisteminde dünya dışı yaşam arayan nasa tarafından yamulmuyorsam 1976'da fırlatılmış sonda.
sondada bulunan türkçe mesaj, belki şu saniyelerde uzayın kim bilir neresinde tekrarlanıyor;
''sayın türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayrolsun.''
(bkz:voyager golden record)
sondada bulunan türkçe mesaj, belki şu saniyelerde uzayın kim bilir neresinde tekrarlanıyor;
''sayın türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayrolsun.''
(bkz:voyager golden record)
şarkının sol anahtarı evrendeki tüm şarkıların içinde bulunduğu kasanın anahtarı olabilir, o denli insan üstü bir yapım. üstüne yapılmadı, yapıl(a)mayacak diye tahmin ediyorum.
(bkz:pink floyd)
(bkz:pink floyd)
ara merdivendir.. homo habilis ve saphiens arasında bulunur. 1.8 milyon yıl önce kadar afrika'dan göç etmeye başladılar. bu hominidler sonraları evrimleşip günümüz insanına yani homo sapienslere dönüştü.
(bkz:kozmos)
her şeyi kaplayan fenomen. nasıl oluştuğu ise en büyük bilimsel ve felsefi sorun. bu konu üzerinde bilim dünyasında çok çeşitli fikirler var. kozmoloji biliminin en zor sorusu olan bu sorunu çözmek için elimizdeki teknoloji ve bilimsel bilgi şu an için yetersiz. ya da 'orada olan'ı görebilecek kimse yok.
ancak her gün bu konuda çok ilginç fikirler ortaya çıkıyor. bunlardan biri, perimeter enstitüsü'nden niayesh afshordi, profesör robert mann ve doktora öğrencisi razieh pourhasan journal of cosmology and astroparticle physics dergisinin nisan 2014 sayısında yayınlanan makalelerinde yer bulmuş.
http://www.evrimagaci.org/fotograf/112/6265
evrenin oluşumuna dair görsel; http://www.evrimagaci.org/dosyalar/fotograflar/112/64_140807145618-largejpg.jpg
her şeyi kaplayan fenomen. nasıl oluştuğu ise en büyük bilimsel ve felsefi sorun. bu konu üzerinde bilim dünyasında çok çeşitli fikirler var. kozmoloji biliminin en zor sorusu olan bu sorunu çözmek için elimizdeki teknoloji ve bilimsel bilgi şu an için yetersiz. ya da 'orada olan'ı görebilecek kimse yok.
ancak her gün bu konuda çok ilginç fikirler ortaya çıkıyor. bunlardan biri, perimeter enstitüsü'nden niayesh afshordi, profesör robert mann ve doktora öğrencisi razieh pourhasan journal of cosmology and astroparticle physics dergisinin nisan 2014 sayısında yayınlanan makalelerinde yer bulmuş.
http://www.evrimagaci.org/fotograf/112/6265
evrenin oluşumuna dair görsel; http://www.evrimagaci.org/dosyalar/fotograflar/112/64_140807145618-largejpg.jpg
vazgeçtim bu dünyadan.. diye başlayan william shakespeare sonesi.. çevirisi can yücel'e aittir.
vazgeçtim bu dünyadan.. tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki.. ayaklar altında insan onuru!
o kız oğlan kız, erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
çeviri harika, tam can yücellik bir sone zaten.
vazgeçtim bu dünyadan.. tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki.. ayaklar altında insan onuru!
o kız oğlan kız, erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
çeviri harika, tam can yücellik bir sone zaten.
zorlayıcı önlem.
örn. bu karmaşa, bu büyük zorbalık gene zecri bir tedbirle önlendi.
örn. bu karmaşa, bu büyük zorbalık gene zecri bir tedbirle önlendi.
ilber ortaylı'ya göre krizleri aşmak için tek şansımız seçkinci eğitim.
-alıntı yazıdır-
bilinen bir lise öğretmenimiz vardı, sınavda soru sorardı ekrem üçyiğit bey: ''amerika'nın keşfinin saman pazarındaki etkileri nedir'' diye. bu, ispanyol enflasyonunun (16. yüzyıl) yarattığı bir krizdir.
peki biz bunu nasıl atlattık?
pek kendi geleneksel yöntemlerimizle değil, cemiyet sarsıldı ister istemez; fakat yavaş yavaş başlayan bu kriz, bugünküler kadar ağır ve ani bir şekilde gelişmedi. düzen çok sarsıldı, celali isyanları dediğimiz ve devlet adamlarıyla devlet adamlarının, köylülerle köylülerin, hatta eşkiyayla eşkiyanın kavga ettiği uzun dönem yaşandı.
ikinci kriz, sanayi devrimi'yle başladı. türkiye, sanayi devrimi'ne kervanın arkasına katılarak girdi aslında. yani telgrafı kullandı, demiryolunu kullanmaya başladı. kısmen buharlı gemilere geçti. deve kervanıyla demiryolunu birleştirdi. izmir'le kayseri'yi demiryolu ve kervanla bağlayabildi. muayyen yerlerde zirai üretimin niteliğini ve kapasitesini değiştirdi.
en önemlisi bürokratik kurumlarını manipüle etmeyi becerdi. dolayısıyla 19. asır, yeterli de olsa yetersiz de kalsa bir değişim ve intibak asrıdır.
üçüncü kriz: şimdi geliyor ve bunu atlatmak kolay olmayacak. burada eski düşünce kalıplarımızı tamamen değiştirmemiz lazım. açık söylüyorum; eğer türkiye cumhuriyeti'ni idare edecek elit taabakayı, 15-20 sene içinde seçkinci bir eğitim sistemini kurarak yetiştirmezsek halimiz feci. böyle yarım yamalak, çeyrek çepelek eğitimle, insanlar kandırarak, rey alacağım diyerek açılan kurumlarla bu süreç yürütülemez.
eğitimde derhal, seçkin zekaları değerlendiren bir sisteme girmeliyiz. bu, hiç de sanıldığı kadar zor değil. bir insan ömrü içinde bu kadroları çıkarabiliriz ve türkiye dünyaya intibak eder. aksi takdirde politikadan da hayır gelmez. her yere üniversite, lise veya imam hatip okulu açarak bu iş olmaz. bugünkü siyaset anlayışının becerebileceği bir iş değil bu.
bizim tarihimizde bahsettiğim iki büyük krizi de dönemin yetenekli veya tanzimat devrinde avrupa'da dahi ün yapan akıllı devlet adamları, kadroları sayesinde atlatabildik.
-#tarih dergisi nisan 2016 23.sayı ilber ortaylı söyleşisi'nden alınmış alıntı yazıdır-
-alıntı yazıdır-
bilinen bir lise öğretmenimiz vardı, sınavda soru sorardı ekrem üçyiğit bey: ''amerika'nın keşfinin saman pazarındaki etkileri nedir'' diye. bu, ispanyol enflasyonunun (16. yüzyıl) yarattığı bir krizdir.
peki biz bunu nasıl atlattık?
pek kendi geleneksel yöntemlerimizle değil, cemiyet sarsıldı ister istemez; fakat yavaş yavaş başlayan bu kriz, bugünküler kadar ağır ve ani bir şekilde gelişmedi. düzen çok sarsıldı, celali isyanları dediğimiz ve devlet adamlarıyla devlet adamlarının, köylülerle köylülerin, hatta eşkiyayla eşkiyanın kavga ettiği uzun dönem yaşandı.
ikinci kriz, sanayi devrimi'yle başladı. türkiye, sanayi devrimi'ne kervanın arkasına katılarak girdi aslında. yani telgrafı kullandı, demiryolunu kullanmaya başladı. kısmen buharlı gemilere geçti. deve kervanıyla demiryolunu birleştirdi. izmir'le kayseri'yi demiryolu ve kervanla bağlayabildi. muayyen yerlerde zirai üretimin niteliğini ve kapasitesini değiştirdi.
en önemlisi bürokratik kurumlarını manipüle etmeyi becerdi. dolayısıyla 19. asır, yeterli de olsa yetersiz de kalsa bir değişim ve intibak asrıdır.
üçüncü kriz: şimdi geliyor ve bunu atlatmak kolay olmayacak. burada eski düşünce kalıplarımızı tamamen değiştirmemiz lazım. açık söylüyorum; eğer türkiye cumhuriyeti'ni idare edecek elit taabakayı, 15-20 sene içinde seçkinci bir eğitim sistemini kurarak yetiştirmezsek halimiz feci. böyle yarım yamalak, çeyrek çepelek eğitimle, insanlar kandırarak, rey alacağım diyerek açılan kurumlarla bu süreç yürütülemez.
eğitimde derhal, seçkin zekaları değerlendiren bir sisteme girmeliyiz. bu, hiç de sanıldığı kadar zor değil. bir insan ömrü içinde bu kadroları çıkarabiliriz ve türkiye dünyaya intibak eder. aksi takdirde politikadan da hayır gelmez. her yere üniversite, lise veya imam hatip okulu açarak bu iş olmaz. bugünkü siyaset anlayışının becerebileceği bir iş değil bu.
bizim tarihimizde bahsettiğim iki büyük krizi de dönemin yetenekli veya tanzimat devrinde avrupa'da dahi ün yapan akıllı devlet adamları, kadroları sayesinde atlatabildik.
-#tarih dergisi nisan 2016 23.sayı ilber ortaylı söyleşisi'nden alınmış alıntı yazıdır-
sonu yarım kalmış bir hikayedir, yaşlı adam ve deniz.
yaşlı adam'ın çocuk ile arasındaki ilginç uyum ise gerçekten usta-çırak ilişkisine güze bir örnek. okunası, okutulası ernest hemingway eseri.
yaşlı adam'ın çocuk ile arasındaki ilginç uyum ise gerçekten usta-çırak ilişkisine güze bir örnek. okunası, okutulası ernest hemingway eseri.
sait faik abasıyanık anısına her yıl bir öykücüye verilen ve darüşşafaka cemiyeti ile iş bankası kültür yayınları işbirliğiyle düzenlenen sait faik hikâye armağanı'nın 62.'si geçen yıl muzaffer kale'nin güneş sepeti adlı eserine verildi.
bu yıl jüri, ödül gerekçesi olarak: “kısa öykünün olanaklarını başarıyla kullanan ve varoluşun yoğunluğunu yaşamın ayrıntılarında yakalayan muzaffer kale'nin güneş sepeti adlı kitabına verilmesi oy birliğiyle uygun görülmüştür.” şeklinde açıklama yaptı.
bu yıl jüri, ödül gerekçesi olarak: “kısa öykünün olanaklarını başarıyla kullanan ve varoluşun yoğunluğunu yaşamın ayrıntılarında yakalayan muzaffer kale'nin güneş sepeti adlı kitabına verilmesi oy birliğiyle uygun görülmüştür.” şeklinde açıklama yaptı.
hiçlikten, bir atomdan da küçük bir ateş topu çıktı. güneşin çekirdeğinden trilyonlarca kat daha sıcak olan bu ateş topunun, evreni oluşturacak her şeyin, iğne deliğinden millyonlarca kat daha küçük bir noktadan çıktığı biliniyor. bir saniyede tüm kainat doğuyor. bunun nasıl olduğuysa gelmiş geçmiş en büyük bilimsel ve felsefi sorun.
adapte ol(a)mayanların yok olması. kendi kendini yok etme. gen havuzu kirliliğini önler bu. iyidir biraz da.
bir sonraki adımı psiko-terapidir. psikanaliz, adı itibariyle analiz, çözümleme aşamasıdır.
nesnenin uzaydaki yerine ve hareket hızına bağlı olarak degişen femonen, olgudur.
saatler çekimin gücüne bağlı olarak farklı hızlarda hareket ederler. çekim ne kadar güçlü olursa, zaman o kadar yavaşlar. buna göre dünyada yaşlanma hızı, uzaydan daha fazladır. uzayda daha geç yaşlanırsınız.
bundan yola çıkarak şu söylenilebilir:
ışık hızına yakın bir hızda hareket eden bir nesne, durağan bir nesneden daha yavaş yaşlanır. çekim altındaki bir nesne ise, çekimden uzak bir nesneden çok çok daha yavaş yaslanır.
uzayda çekimin olmadığı bir yerde, alanda zaman o oranda hızlı ilerler. dünya üzerinde yer yüzüne yakın saatler, gök yüzündeki saatlerden yavaş hareket ederler. buna örnek olarak gps sistemindeki saatlerin dünyadaki saatlerden daha hızlı olduğunu söyleyebiliriz .bunun nedeni çekimin yüzeydekine oranla daha az olmasıdır. dünyadaki saatler, uzay roketindeki birinin saatinden daha yavaş ilerliyor. saatler dünyadan uzaklaştıkça, geleceğe yaklaştıkça daha hızlı ilerlemeye baslar.
saatler çekimin gücüne bağlı olarak farklı hızlarda hareket ederler. çekim ne kadar güçlü olursa, zaman o kadar yavaşlar. buna göre dünyada yaşlanma hızı, uzaydan daha fazladır. uzayda daha geç yaşlanırsınız.
bundan yola çıkarak şu söylenilebilir:
ışık hızına yakın bir hızda hareket eden bir nesne, durağan bir nesneden daha yavaş yaşlanır. çekim altındaki bir nesne ise, çekimden uzak bir nesneden çok çok daha yavaş yaslanır.
uzayda çekimin olmadığı bir yerde, alanda zaman o oranda hızlı ilerler. dünya üzerinde yer yüzüne yakın saatler, gök yüzündeki saatlerden yavaş hareket ederler. buna örnek olarak gps sistemindeki saatlerin dünyadaki saatlerden daha hızlı olduğunu söyleyebiliriz .bunun nedeni çekimin yüzeydekine oranla daha az olmasıdır. dünyadaki saatler, uzay roketindeki birinin saatinden daha yavaş ilerliyor. saatler dünyadan uzaklaştıkça, geleceğe yaklaştıkça daha hızlı ilerlemeye baslar.
üzerinde yoğunlaşılan şeylerin insanın karşısına çıktığını belirten yasadır. nil gün kitabıdır aynı zamanda.
''arayan mevlasını da bulur belasını da'' sözünü kanıtlar nitelikte yasadır.
(bkz:karma)
''arayan mevlasını da bulur belasını da'' sözünü kanıtlar nitelikte yasadır.
(bkz:karma)
zaman yolculuğu yapıp geçmişe gidersiniz. annenizle tanışırsınız. anneniz size aşık olur. evlenirsiniz. babanızla tanışmaz bu durumda anneniz. peki siz nasıl olursunuz ve gelecekten gelirsiniz?
bu imkansızdır. sizi yaratan bir şeyi yok edemezsiniz. mantıken imkansızdır. felsefe bitti diyenlere de cevaptır bu. yani bu durumda zaman yolculuğu yapmış da olamazsınız.
bu imkansızdır. sizi yaratan bir şeyi yok edemezsiniz. mantıken imkansızdır. felsefe bitti diyenlere de cevaptır bu. yani bu durumda zaman yolculuğu yapmış da olamazsınız.
49-0'lık gibi bir kariyeri gayrimeşru da olsa, bir mma dövüşçüsü ile vegas'ta gerçekleştirdiği müsabaka bile diyemeyeceğim bir tür dövüş sonucu 50-0'a tamamlamış boksör. maçı izlemek için vegasa bin küsür jet inmiş. millet evini satıp mayweather'e basmış. sayesinde köşeyi dönen çok oldu, gayriihtiyari kendisi de milyonlarca doları kaptı. gelmiş geçmiş en iyi boksör diyen fanboylara buradan sesleniyorum;
Ali-Frazier maçını izleyin arkadaşlar. olmadı Marciano-louis müsabakasına bir bakın. cırtlak ve kulak tırmalayan sesleriniz düşer belki. işte 26 ağustos maçının tamamı;
floyd'un sıradan bir partisi;
Ali-Frazier maçını izleyin arkadaşlar. olmadı Marciano-louis müsabakasına bir bakın. cırtlak ve kulak tırmalayan sesleriniz düşer belki. işte 26 ağustos maçının tamamı;
floyd'un sıradan bir partisi;
solucan delikleri uzayda kestirme yollar sağlayan teorik tünellerdir. bu deliklerle yapılacak galaktik yolculuk düz ve basit mantıkla metro sistemlerine benzer. bir delikten girer, öbür delikten çıkarsınız.. gayet tabii uzay söz konusu olunca bu süre daha kısa oluyor.
ilk çıktığında geçirgen solucan delikleri fikri çok ses getirmişti.. bunun nedeni bir gün başka bir galaksiye bir metro sistemi kurma olasılığının ortaya çıkması olmuştu.
solucan deliğinin diğer çıkışları evrenin bir çok egzotik fenomenini barındıran çok tehlikeli bir bölgesinde olabilir.. hatta bir yıldızın çekirdeğinde bile olabilir.
einstein solucan deliği teorisinin farklı zaman dilimleri yaratacağını düşünüp, solucan deliğinden geçmeye çalışacak her nesnenin, sonunda parçalanacağını düşünüyordu ve formüller ve araştırmalar da solucan delikleri uzun bir süre var olamaz diyor. bunların çok kısa sure içinde yok olacağını, içine çökeceğini ön görülüyor.. burada onu açık tutacak bir güç gerekiyor..
einstein'in izafiyet teorisi geçirgen solucan deliklerinin var olabileceğini kanıtlar nitelikte. bilim adamları da, einstein'in öne sürdüğü geçirgen solucan deliklerinden farklı delikler olup olmadığını araştırmaya basladı. ancak geçirgen solucan deliklerinin kapanmalarını önlemek için büyük bir güce ihtiyaç olduğunu fark etmeleri uzun sürmedi..
geçirgen bir solucan deliği acık tutulmalıdır. zira delik çökebilir. yani delik sürekli açık kalmalı. bunu da ancak yeni bir olgu olan negatif madde ya da egzotik madde sağlayabilir.
henüz negatif madde görülmedi. bunda yer çekimi engelleyen unsurlar olmalı ve gelecekte bir gün negatif maddeyi bulacak olursak solucan deliklerinin kapanması engellenebilir ve andromeda' da bir koloni kurulabilir..
ilk çıktığında geçirgen solucan delikleri fikri çok ses getirmişti.. bunun nedeni bir gün başka bir galaksiye bir metro sistemi kurma olasılığının ortaya çıkması olmuştu.
solucan deliğinin diğer çıkışları evrenin bir çok egzotik fenomenini barındıran çok tehlikeli bir bölgesinde olabilir.. hatta bir yıldızın çekirdeğinde bile olabilir.
einstein solucan deliği teorisinin farklı zaman dilimleri yaratacağını düşünüp, solucan deliğinden geçmeye çalışacak her nesnenin, sonunda parçalanacağını düşünüyordu ve formüller ve araştırmalar da solucan delikleri uzun bir süre var olamaz diyor. bunların çok kısa sure içinde yok olacağını, içine çökeceğini ön görülüyor.. burada onu açık tutacak bir güç gerekiyor..
einstein'in izafiyet teorisi geçirgen solucan deliklerinin var olabileceğini kanıtlar nitelikte. bilim adamları da, einstein'in öne sürdüğü geçirgen solucan deliklerinden farklı delikler olup olmadığını araştırmaya basladı. ancak geçirgen solucan deliklerinin kapanmalarını önlemek için büyük bir güce ihtiyaç olduğunu fark etmeleri uzun sürmedi..
geçirgen bir solucan deliği acık tutulmalıdır. zira delik çökebilir. yani delik sürekli açık kalmalı. bunu da ancak yeni bir olgu olan negatif madde ya da egzotik madde sağlayabilir.
henüz negatif madde görülmedi. bunda yer çekimi engelleyen unsurlar olmalı ve gelecekte bir gün negatif maddeyi bulacak olursak solucan deliklerinin kapanması engellenebilir ve andromeda' da bir koloni kurulabilir..
çekirdeğinde oluşan füzyon sonucunda açığa çıkan enerjiyi uzaya ışınım biçiminde yayan gök cismi.
koyu taassubun hakim olduğu 14. yy dolaylarında ekonomiden siyasete, spordan sanata her şey kilisenin emrinde idi. ruhban sınıfının koyu cehaletlerini halk üzerinde hatta liderler üzerinde kullandığı bir dönemdi.
bu dönemlerde, martin luther adında bir din adamı, keşiş bu koyu taassubu şiddetle kınayıp, eleştirme cesaretini gösterdi. cennetin satılmasına ve kutsal kitapta yazılı olanların herkes tarafından bilinmesi için başka dillere çevirilmesini istedi. kapısına astığı bir bildiri yüzünden ruhban sınıfı tarafından dinsizlikle suçlandı ve dönemin bir yasağını delip yasak olmasına rağmen incil'i latince'den almanca'ya çevirdi. son olarak papa'nın bildirisini yaktığı için ölümle cezalandırıldı.
bir engizisyon davasında luther:
''cenneti herkese satıyorsunuz, cenneti almayan çıkmaz, sıkıyorsa cehenemi satın'' tarzında bir şey söyler.
yargıç sorar: ''cehennemi kim alır ki?''
martin luther: ''ben alırım, kaç paraysa veririm'' der..
ve yargıç bunun üzerine: ''para gerekmez, bedava veriyorum.'' der..
duruşma sonrası, bina önünde bekleyen meraklı kitleye, elindeki cehennem tapusunu gösteren luther:
''cehennem artık benimdir. artık oraya kimseyi almıyorum!''
bu dönemlerde, martin luther adında bir din adamı, keşiş bu koyu taassubu şiddetle kınayıp, eleştirme cesaretini gösterdi. cennetin satılmasına ve kutsal kitapta yazılı olanların herkes tarafından bilinmesi için başka dillere çevirilmesini istedi. kapısına astığı bir bildiri yüzünden ruhban sınıfı tarafından dinsizlikle suçlandı ve dönemin bir yasağını delip yasak olmasına rağmen incil'i latince'den almanca'ya çevirdi. son olarak papa'nın bildirisini yaktığı için ölümle cezalandırıldı.
bir engizisyon davasında luther:
''cenneti herkese satıyorsunuz, cenneti almayan çıkmaz, sıkıyorsa cehenemi satın'' tarzında bir şey söyler.
yargıç sorar: ''cehennemi kim alır ki?''
martin luther: ''ben alırım, kaç paraysa veririm'' der..
ve yargıç bunun üzerine: ''para gerekmez, bedava veriyorum.'' der..
duruşma sonrası, bina önünde bekleyen meraklı kitleye, elindeki cehennem tapusunu gösteren luther:
''cehennem artık benimdir. artık oraya kimseyi almıyorum!''
epikürosçulardır. böyle söylenmesinin nedeni bir bahçede buluşmalarıdır.
''platoncu akademi'' adıyla yüzyıllarca ayakta kalacak okulu kurmuştur ve yıllar sonra i.ö 387 yılında doğduğu kentteki bir bahçede ölmüştür. platon bu okulda sayıları yüzleri bulan öğrenciye ücretsiz dersler vermiştir. seksen yaşında, bir söylentiye göre bir akraba düğünün ortasında hayata gözlerini yummuştur. hocası sokrates, öğrencisi aristotales'tir. hayatını yaşanabilecek en güzel şekilde yaşadığını düşündüğüm bir şahsiyettir.
bilindiği üzere sokrates'ten günümüze bir şey ulaşmadı. kendisinin tekniği, öğretisinin yöntemi tamamen öğrenciler ile kurduğu diyaloglar, konuşma, söyleme, söyletme temelinde gerçekleştiği için onun kendi kaleminden çıkmış tek bir sayfa bile bize ulaşamadı.. platon'dan ise günümüze bir dizi metin ulaşmıştır. bu metinlere sonradan eklenmiş ya da orijinal olmayan, sahte metinler zamanla ayıklanmış ve sonuç itibariyle platon'un yazılarının büyük bir bölümü ve mektupları günümüze sağlıklı bir şekilde ulaştırılabilmiştir..
bir diğer konu da, platon'un da yönteminin temeli sözlü öğretime dayanmasıdır. kendisi, öğretisi özünü içindeki çekirdeği hiçbir zaman bir yazıya 'emanet edemeyeceğini' böyle yaparak hasetliğe ve anlayışsızlığa ödün vermek istemediğini söylediği halde biz 'ardılları' için platon neşriyatları, onun felsefesini öğrenmek için birincil kaynaktır. ilginçtir ki, platon'un reddettiği yazılı ürünleri içinde bu felsefesi bütün ihtişamıyla karşımızda durmaktadır.
yazılarında ele alınan sorunlar o gün hangi halinde anlaşılmış ve tartışılmışsa o halleriyle karşımıza çıkar. böyle olması, platon'un bir takım sorunlar karşısında nasıl düşünce geliştirdiğini, tasavvurunun hangi yönde eğilim gösterip, geliştiğini, değiştiğini izlemek mümkündür..
platon, sokrates'in ölümünün ardından yazdığı hemen hemen bütün eserlerinde diyalog tarzını korumuştur. karşılıklı konuşma ve söyleşi biçimi belirleyici tarz olarak önümüze gelmektedir. fakat sokrat'ın bu söyleşilerde söylediklerinin ne kadarı doğrudur, sokrat'a yazılabilir ne kadarı platon'a aittir bunu söylemek güçtür.
felsefi düşüncelerin anlatılması için seçilen kimi yollardan olan 'diyalog' platon'dan sonra yunanlılar ve roalılar hatta daha sonra avrupa düşünürlerince de sık sık başvurulan bir yol oldu.
platon'un önemli diyalogları şunlardır:
-apologia [savunma]
-kriton
-protagoras
-gorgias
-menon
-kratylos
-symposion
-phaidon
-politeia [devlet]
-phaidros
-theatetos
-timaios
-kritias
-politikos
-nomoi
bilindiği üzere sokrates'ten günümüze bir şey ulaşmadı. kendisinin tekniği, öğretisinin yöntemi tamamen öğrenciler ile kurduğu diyaloglar, konuşma, söyleme, söyletme temelinde gerçekleştiği için onun kendi kaleminden çıkmış tek bir sayfa bile bize ulaşamadı.. platon'dan ise günümüze bir dizi metin ulaşmıştır. bu metinlere sonradan eklenmiş ya da orijinal olmayan, sahte metinler zamanla ayıklanmış ve sonuç itibariyle platon'un yazılarının büyük bir bölümü ve mektupları günümüze sağlıklı bir şekilde ulaştırılabilmiştir..
bir diğer konu da, platon'un da yönteminin temeli sözlü öğretime dayanmasıdır. kendisi, öğretisi özünü içindeki çekirdeği hiçbir zaman bir yazıya 'emanet edemeyeceğini' böyle yaparak hasetliğe ve anlayışsızlığa ödün vermek istemediğini söylediği halde biz 'ardılları' için platon neşriyatları, onun felsefesini öğrenmek için birincil kaynaktır. ilginçtir ki, platon'un reddettiği yazılı ürünleri içinde bu felsefesi bütün ihtişamıyla karşımızda durmaktadır.
yazılarında ele alınan sorunlar o gün hangi halinde anlaşılmış ve tartışılmışsa o halleriyle karşımıza çıkar. böyle olması, platon'un bir takım sorunlar karşısında nasıl düşünce geliştirdiğini, tasavvurunun hangi yönde eğilim gösterip, geliştiğini, değiştiğini izlemek mümkündür..
platon, sokrates'in ölümünün ardından yazdığı hemen hemen bütün eserlerinde diyalog tarzını korumuştur. karşılıklı konuşma ve söyleşi biçimi belirleyici tarz olarak önümüze gelmektedir. fakat sokrat'ın bu söyleşilerde söylediklerinin ne kadarı doğrudur, sokrat'a yazılabilir ne kadarı platon'a aittir bunu söylemek güçtür.
felsefi düşüncelerin anlatılması için seçilen kimi yollardan olan 'diyalog' platon'dan sonra yunanlılar ve roalılar hatta daha sonra avrupa düşünürlerince de sık sık başvurulan bir yol oldu.
platon'un önemli diyalogları şunlardır:
-apologia [savunma]
-kriton
-protagoras
-gorgias
-menon
-kratylos
-symposion
-phaidon
-politeia [devlet]
-phaidros
-theatetos
-timaios
-kritias
-politikos
-nomoi
bir saniyede bin titreşimi olan elektromanyetik dalga boyu ölçüsü birimi.